hesabın var mı? giriş yap

  • kahve.
    yeni çekilmiş, içerim diye alınmış 1 paket kahve.
    en kötüsü de ne biliyor musunuz? orada rafta öylece durması ve benim bunu bayatladıktan sonra görmem...
    babam alıp rafa koymuş öylece, belki içerim diye yeni de kahve fincanı takımı almış.
    hastahaneden eve geldim, mutfağı topladım gözüm rafa takıldı kahve orada duruyordu.
    çok şematik gelecek o sahne, ıssız adam misali adam tokayı görür ve dağılır..
    ama bir farkla, daha derinden ve daha acınası.
    daha çaresiz.
    o fincanlar bende ve her kahve içtiğimde aklımdasın.senin ömrün kadar hatrı olsun.
    gece gece kendime neden bunu yaptım bilmiyorum, insan unutamıyor.
    -hayatımın en hüzünlü hikayesi.

    edit: hayatımda yazdığım en beğenilen bir yazının en büyük acım olacağını bilemezdim. beğenen ve acımı paylasanlara sonsuz teşekkürler.nolur arada hatirlatmayın, yapamiyorum.
    ruhu rahat etsin inşallah.

  • rte'nin canik mitingindeki son sözleri.
    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26751967.asp

    "sizlerle muhabbete doyum olmaz. fakat tekkeköy'de bekliyorlar, aynı zamanda erzurum bekliyor. erzurum kongresi'ne de yetişeceğiz."

    sevr falan var onlara geç kalma, ordan bir moskova yap, hitler - ribbentrop paktı var, ordan da evine dönerken bi camp david'e uğra, cumhurbaşkanlığı garanti.

  • 16 yasinda veledin elinde bir pitbull. satin alip, daha huyunu, husunu bilmeden bir de mahallede gezmeye cikarmiş. şaka gibi bir ülkede yaşiyoruz gerçekten.

  • futbolda en yalnız mevki kaleciliktir derler ya bir çift eldivenle kandırılmış sanki özgürlüğü elinden alınmış ceza sahasında geçen koca bir kariyer..takımının gol attığı durumlarda en çok belli olur kalecinin yalnızlığı. bir başına koşar, bir başına taklalar atar, direklere tırmanır, türlü sevinç gösterilerinde bulunur kaleci, arkadaşları az ilerde sevinç yumağı oluşturmuşken. bu aslında saçma bir görüntüdür, çünkü insanın sevinirken yanında sevincini paylaşabileceği ya da sarılabileceği en az bir insan daha olmalıdır bence. fakat, gel gelelim yedek kalecinin yalnızlığına. o yalnızlık ki, kaleci yalnızlığı dahil tüm yalnızlıkların toplamıdır aslında bu hayatta.

    yedek kaleci..yaz kış demeden kenarda battaniyesinin altında maça seyredalan gözleri küçük bir umuda dalıyordur aslında bir gün as kalecinin yerine kendisinin geçebileceği. devre arasında maçlar reklama girer ama stadyumdaysan fark edersin onları denk gelirse o da veyahut dikkatini çekerse. sahaya çıkmış, kalenin önünde sağa sola atlıyor, yalandan da olsa top çıkarmaya çalışıyor ama bezginliği her halinden okunuyor. gol yerken dönüp topa bir de kendisi vuruyor, kendisine gol atıyor. sonra bazen mutluymuş gibi görünüyor, gülümsüyor fakat o en mutlu anında yandan pat diye nerden geldiği meçhul bir top suratında patlıyor. onu bir tek futbol topları anlıyor ama onlar da yanlış anlıyor. diğer yedek oyuncular gibi teknik direktöre arada sitem etme hakkı da kısıtlıdır yedek kalecinin. ancak kimi zaman as kaleci sakatlanıyor, sağlık görevlileri oyuna girerken yedek kaleci de fişek gibi sıçrıyor yerinden. ısınma hareketlerine başlıyor hemen zikzaklar, yerinde atılan deparlar, sıçramalar tam pijamasını çıkarıp oyuna girecekken "taam taam iyiyim" diyor as kaleci ve geri dönüyor yedek kaleci klubesine, battaniyesinin içine. hala sıcak, zaten fazla uzaklaşmış olamazdı..en kötüsü de, bazen kaleci kırmızı kart yer ama yedek kaleci yerinden bile kıpırdayamaz. çünkü takımın oyuncu değişiklik hakkı dolmuştur. evet dolmuştur bu hak ve o an kaleye defans, libero yahut orta saha hatta kimi zaman forvetten biri geçer. hele bir de penaltı falan kurtarırsa varlığını, dünyadaki yaşam sebebini sorgulamaya başlar o vakit yedek kaleci. son düdük çalar, maç biter, soyunma odasına gidilir.bu olayın ya da başka pozisyonların kritiği yapılır duş altında yedek kaleci ise duş bile almaz çoğu zaman aslında.

    ve dönüp bakıyorum kendime ensesi uzamış kaleci saçımla, promosyon şapkam ve kramponlarımla yedek kalecinin ağır yalnızlığını yaşıyorum bu hayatta. evli çiftlerin, sevgililerin, mutlu insanların, arkadaş gruplarının hatta yalnızların ve hatta diğer ağır yalnızların arasında kimseye farkedilmeden, dokunmadan, belki de dokunamadan yürüyorum yavaşça. bir çocuk ürkekliğiyle gökyüzüne bakıp "hocam ne zaman oyuna alıcan beni" diye küçük bir sitem ediyorum onu da uzaklara bakmaktan yakını göremez hale gelen gözlerimle yapabiliyorum en fazla. bazen de oluyor gibi, yalan yok umutlanıyorum o ara iniyorum saha kenarına büyük bir heyecanla yan yan sekerek koşturuyorum. kollarımı çeviriyorum değirmen gibi, türlü ısınma hareketleri yapıyorum bir bacak önde çökme hareketi..yerimde sıçrıyorum bir kurbağa gibi ama sonra acı bir ses geliyor kulağıma "otur otur" diyor ve dönüyorum yerime geri, giriyorum sıcak battaniyemin içine hiç kullanamadığım eldivenlerimle ve pijamamla koca bir ömrün geçmesini bekliyorum.

  • daha 17 yaşındaydım, lise bitince dershaneye yazıldım ve çalışıyorum. çıkışta çalıştığım pvc dükkanına gidiyorum. pc başına attılar beni, msn kurmayı falan bildiğimden...

    çalışanlardan biri pazar günleri kızlara laf atan, batak dörtlüsünden, özünde çok saf bi tip. sürekli hayatın kıymetini bilmediğimizden, antalyaya tatile gidilmesi gerektiğinden bahsediyordu. fight clubın başlarında "acı mı görmek istiyorsun, salı akşamları methodist kilisesine git" diyen doktoru hatırlayın. fight club izlediğim günün sabahı yine "hayatın kıymeti"nden bahsederken, pcden başımı kaldırıp sertçe "hayatın kıymetini mi bilmek istiyorsun, pazar günleri mezarlığa git" dedim. patronun da mal olmasından dolayı söylediğim ciddiye alındı ve eleman pazarları mezarlıkları gezmeye başladı. cevşen, kumaş pantolonla birlikte de namaza başladı. değişimin sebebi olarak gösterilmemle mahallenin ruhani lideri oluverdim. esnafın sürekli dini muhabbetlere yeltenmesi ve benim ağır başlı davranmak zorunda kalmam...

  • bunlara cevap vermeye bile degmez. daha yasal goc ile yasadisi gocun ayrimini yapamiyor ben ne anlatayim bu canliya.

  • normal bir şirkete bu tarz bir özgeçmişle gittiğimi düşünüyorum da... (düşünemedi)

    döverek kapı dışarı ederler herhalde. hemen gidip 5/b sınıf başkanlığımı, 6/a kızılay kolu başkan yardımcılığımı özgeçmişime ekleyeyim.

  • eroin,kokain,alkol bağımlılığı tedavisinde kullanılan son derece etkili bir madde.bir dozu ile altı aylık eroin yoksunlugu ortadan kaldırılabilmekteymiş.neuromascular sistem ve enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde de kullanılmaktaymış.kullanan insanlarda ileri derecede kendine güven ve aşırı farkındalık hallerine yol açtığından depresyon tedavisinde de etkiliymiş.geçmiş hatalardan kaynaklı yıkımlardan arınma ve yeni bir kişilik inşası amacıyla tek bir seans uygulanan ibogain uzun yıllar icin etkisini sürdürmekteymiş.30 lu yıllarda fransada ticari ilaç versiyonu da çıkmış.lakin günümüzde yasal bir madde değildir.bu bağlamda tıbbi işlemlerin ötesinde meyledilmemelidir.

  • illüstrasyon ile meşgul olan bir arkadaş. özellikle yeşilçam efsaneleriyle alakalı nefis çalışmalarına rastladım. ilgili çalışmalarını instagram üzerinden paylaşıyor.