hesabın var mı? giriş yap

  • 2010 yılında izleyen bebelerin, holywood klişesi olarak nitelendirdiği bazı olguları, 1994 senesinde sinema sanatına yerleştiren, yani klişe olan değil arkasından gelen filmler için "klişe" yaratan sinema tarihinin en önemli başyapıtlarından.

  • 40 yaş üstüyseniz ve 25 yaş altı bir aile ferdine bir şey yazacaksanız caps lock'u açık tutmanız farzdır. açık değilse derhal açılmalıdır. yoksa kimin anne/baba/teyze/dayı/amca/yenge olduğunu nasıl anlayacağız?

  • kesinlikle yalan rüzgarı.annesi çalışmayan,ya da annesi çalıştığı için babaanne/anneanne evlerinde gündüzlerini geçiren her çocuk için tramvatik olmayı başarmıştır bu dizi.kaç sene devam etti hatırlamıyorum ama victor'un kızı küçücüktü en başlarda,sonra o bile evlendi sanırım.her akşam,beyaz fon üstüne pembe yr işaretini görmek,aklının almadığı ilişkiler yumağını çözmeye çalışmak her çocuğun beyin fonksiyonlarına zarar vermiş olabilir.hele babaannemler 7 kardeşti,kadın-erkek hepsi izlerdi ve dizi bittikten sonra kaçıran bir kardeş varsa telefonda ona özet geçilirdi,sonrasında diğer kardeşle olayların yorumu yapılırdı.bacak kadar boyuyla pembe dizilerden fırlamış gibi konuşan çocukların temelleri işte yalan rüzgarı sayesinde atılmıştır.

  • bir fransız, bir alman ve bir türk müzedeki "adem ile havva cennette" tablosuna bakıyorlarmış.

    alman:
    "vucutlarının kusursuzluğuna bakarsak bunlar mutlaka almandır" demiş.

    fransız:
    "hayır, havva'nın güzelliği ve adem'in yakışıklılığına bakın. bunlar olsa olsa fransızdır" deyince,

    türk karşı çıkmiş:
    "bunlar kesin türk. baksanıza, üstte yok, başta yok. yiyecek de elmadan başka birşeyleri yok ama hala kendilerini cennette sanıyorlar! "

  • küçükken hem kuran kursuna gidiyordum, hem iron maiden dinliyordum.

    şimdi kuran da okumuyorum, iron maiden da dinlemiyorum

  • gs'lıyım. twitter'da da maç 2-0 iken yazdım. hakem maçı tek düdükte bitirecekti. böyle yamyamlık olmaz. sahaya 15-20 dakika yüzlerce şişe, çakmak, ot, bok atılırken maç oynatılmaz. ısrarla oynattı. sonuç? maç bitti savaş çıktı. o taraftarlardan birinde bıçak vs olsa ne olacak? bir fenerli sakatlansa, bıçaklansa ne olacak? e bir dünya fenerli sahaya giren taraftarları tekme tokat dövdü. onlara ceza verebilecek misin? joseph'e çakmıştınız dünya kadar maç cezayı. şimdi fenerin yarısına ceza verebilecek misin? verirsen hangi yüzle vereceksin? sen futbolcuları koruyamadın, adamlar kendini korudu diye ceza mı vereceksin? maç sapıttığı an çal düdüğü, bitir maçı. bitiremezsen bu hale düşersin.

  • iki lafı bir araya getiremeyen ve duruma göre konuşan yarışmacıları olan program.

    + bunda sirke kullandın mı?
    - ııı (tepkiyi ölçüyor) kullandım şefim.
    + ama bu yemeğe sirke konmaz.
    - çok az kullandım hatta kullanmadım şefim.
    + gerçi yüksek ısıda bir miktar koyabilirsin.
    - kullandım şefim. çok az ekledim.
    + ama çok fazla sirke geliyor.
    - biraz kaçırmış olabilirim.
    ++ ben sirkenin fazla gelmesini seviyorum.
    - o yüzden çok koydum şefim.

    bu nasıl bişeydir! koyduysan koydum de. koymadıysan da koymadın...
    sürekli bu tarz muhabbetler dönüyor.
    inanılır gibi değil.

  • "instagram'da yarının programı: açılış - kahve - bulut - aynadan yansıma - kedi - yemek - ayak - konser bileti - batan güneş - kapanış"

  • bir tane daha böyle ayıcık kafalı veya civciv kafalı bebek fotograf görürsem 'ayy canım allah bağışlasın aynı babasına benziyo' yazıcam. çünkü hayatımda bundan daha saçma bir uygulama görmedim. uygulamamı nedir ayrıca? nasıl konuluyor o minik smiley oraya? ama tabiki sürekli çocuğunun fotoğrafını koymaktan daha rahatsız edici değil o konuda hem fikirim. fakat bu konuyu derinlemesine düşündüm. neden ben arkadaşlarımın takip ettiğim kişilerin bebeklerin görmekten hoşlanmıyorum diye kafa yordum? ve buldum. aslında hoşlanmıyo değilim. yani bebeklerini görmekten hoşlanmıyo değilim ama bu kadar çok görmekten tiksiniyorum. kendisini de, masasını da , tatilini de bu kadar çok paylaşan arkadaşlarımı takipten çıkarıyorum. siz de çıkarın. silin gitsin. tek tık. ayıp olur diye düşünüyosanız söyleyeyim umrunda bile değilsiniz. çünkü öyle oslak işte bebeğimin kusmuğu diye paylaşım yapmazdı. aslında bu denli ciddiye alınacak bir platform olmadığından şuan buraya bu başlığa yazı yazmak bile boş geldi. boşluktayım şuan. düğünde pistte oynarken şuan ben burda napıyorum hissi var ya o geldi bana. o zaman ben gittim.

  • turabi tavlayı yaparken kameralar neden göstermedi. hadi yaparken göstermedi o kadar ufak yuvarlak tahta parçalarını nasıl yaptı. hadi yaptı diyelim nasıl boyadı. hadi boyadı diyelim nasıl o kadar düzgün birlestirdi. hadi birlestirdi diyelim zarı nerden bulcak. zarı buldu diyelim ben yine de turabinin aq.

  • "pieter brueghel" olarak da bilinen bir rönesans ressamıdır, hayatına dair çok az yazılı vesika bulunduğu içün, hakkında bir araba tevatür türemiştir..

    bir garip adam imiş brueghel, dönemindeki diğer ressamlar gibi azizlerle, iblislerle uğraşacağına daha çok tavukları, kazları resimlerine konu etmiştir; ki utanmasam surrealizmin dedesi diyeceğim ama, breton çarpar adamı imdi, neme lazım..

    nitekim uzun yıllar boyu unutulmuştur brueghel, ta ki baudelaire kendisine hayran oluncaya değin.. işte bundan sonra gelsin şöhret, gelsin nam.. hatta sonrasında, aldous huxley bey "along the road" adlı eserinde kendisi içün "toplumsal bir feylesof ve ırkçı" tanımı bile yapmıştır; -değildir ayrı.. her resmine bir şiir yazdığı da rivayet edilir ayrıca; zira komedi ve trajedi şairliği yapmış döneminde..

    resmettiği kahramanları tanımak da ayrı bir takıntısı imiş pieter beyin.. aylarca, çizeceği tiplerin yanında yatıp kalkar, onlarla yer içermiş yani (hollywood oyuncuları arasında da meşhur bir gelenektir bildiğimiz üzre).. bakınca hiç de rönesans adamı gibi durmaması tevekkeli olmayan bu beşerin, özellikle "kokanya diyarı" ve ölümünden az evvel bitirdiği "körler hikayesi" adlı resimleri fevkaladedir; ben giydim kullanıyorum şahsen..

  • az önce konuşurken yeni neslin hiç bilmediğini farkettiğim olay.

    +sen üniversite sınav sonucunu nasıl öğrenmiştin?
    -gazeteden.
    +??!!
    -niye şaşırdın?
    +cidden nasıl öğrendin?
    -gazeteden diyorum ya...
    +manşet mi atmışlardı agrali miles şurayı kazandı diye...
    - ya ciddiyim... gerçi a tabii, siz görmediniz di mi o dönemleri? gazeteler ek çıkarırdı onun için.

    üzerinden yarım saat geçti, hala inandıramadım... dalga geçtiğimi düşünüyor. düşünüyorum da şimdi, üniversite, anadolu liseleri sınavı, hepsinde sabahın köründe gidip gazete bayiinin önünde sabahlamış insanlarla beraber ilk gelen gazetelere hücum etmek filan... şimdi gerçekten bana da pek inandırıcı gelmedi.