hesabın var mı? giriş yap

  • serinin ilk proje ayağı 1998'de çekilen her şey çok güzel olacak propaganda filmi ile başlıyor. . 2000 yılına gelindiğinde ise zeka ve sanat tanrıçası olan athena proje için her şey güzel olacak milli marşını yapıyor ve halk bu sayede imamoğlu'na sempati beslemeye başlıyor. yetmiyor marşı cd'lere kopyalayıp halka bedava dağıtıyorlar. sonrasında devam eden projeler silsilesi 2013 yılında atılan tweet'le topluma yedirilmeye, tamamen benimsetilmeye çalışılıyor.

    en sonunda 2019 yılına geldiğinde, projenin ilk filminde oynayan adamın çocuğu berkay ( 13 ) '' her şey çok güzel olacak ekrem abi '' diyerek, daha önce projelerle uyuşturulmuş halkı, bu efsunlu slogan ile kendine çekmeyi başarıyor. bu sayede proje kitlelere enjekte edilmiş oluyor.

    ama daha bitmedi. bu görünenler sadece projenin küçük bir bölümü, asıl en büyüğü cumhurbaşkanlığı seçiminde olacak. imamoğlu türkiye'nin cumhurbaşkanı olacak. umarım bu projeyi açıkladığım için ekrem imamoğlu beni adamlarına dövdürmez.

  • zararlı cemiyetlerden ismailağa cemaati'nin sözde şeyhinin ölümüdür. darısı benzerlerinin başına. toprağı sığ, ateşi bol olsun... konyak

    23 haziran 2022 mahmut ustaosmanoğlu'nun ölmesi başlığını da ben açmıştım. verdikçe veriyor...

    "efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. en doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır." mustafa kemal atatürk

    edit: bu, şeyh ilan edildiğinde osurayım derken sıçacak halde olduğu için ölümü pek dikkat çekmedi. oysa 23 nisan coşkusu şimdiden başlamalıydı.

  • 2012'den beri a milli kadın voleybol takımının ana sponsorlarından olan mc donalds'ın ortaklık anlaşması uyarınca reklamlarında kullandığı görseldir.

    milli forma ile amerikan firması reklama n'alaka diye değil; ortalıkta yerli ve milliyim diye gezinen köftecisi, midyecisi, tostçusu, etçisi niye milli takıma sponsor değil, onu sorgulamak gerekir.

  • çürütmek için kafkas dağlarında, karadeniz dağlarında falan gözlemlenen üç beş ninenin yetersiz kalabileceği iddia. nineler tıknefes olabilir. yazıktır, nineleri bu işe bulaştırmayın. ama madem ninelerden dem vurulacak, en az 300-400 kontrol ninesi lazım bu iş için. bilim şakaya gelmez çünküsü.

    yeteri kadar nine örneklemesi ile peru'da bi araştırma yapıyorlar bu konuyla ilgili efendim. konu önünde sonunda gelip hormonlara çatıyor amk. geçen gün yaşlandıkça aşık olmak zorlaşır falan diyordu sözlükçüler. orada yaş ile birlikte herşeyin zorlaştığını, çünküsü hormonal sistemin gençken olduğu kadar aktif olmadığını klavyem döndüğünce anlatmaya çalışmıştım. reverse engineering ile tekrar bişeyler deneyeyim hadi.

    mevzu yine hormonlar ama bu sefer yüksek irtifada hormon konsantrasyonunun seviyesi ile ilgili.

    araştırma peru and dağlarında 210 kadın üzerinde yapılıyor. madem ninelerden yürünecek. yürünsün arkadaş!

    and dağlarında 4,000 metre ve daha üzerinde irtifada yaşayan 210 kadın* bir kontrol grubu. diğer grup ise 150 kişilik bir başka bir nine grubu ki bunlar da başkent lima'da deniz seviyesinin 150m üzerinde yerleşkelerde hayatlarını sürdürüyorlar.

    iki grupta da yaşlar aynı seviyede. bir iki yaş oynama olur en fazla ortalamadan. şimdi şurası bi gerçek, yüksek irtifalarda yaşayan kadınlar salgın hastalıklara karşı daha dirençsiz ve bu sebepten ölümler daha sık görülmekte. dhea ve dheas diye iki hormon var efendim, yani dehidroepiandrosteron ve dehidroepiandrosteron sulfat. bilimafacanları, bu iki hormon konsantrasyonunun yüksek irtifadaki kadınlarda özellikle ergenlik dönemlerindeyken çok daha yavaş yükseldiğini gözlemliyorlar. bu steroid hormonları, böbreküstü bezlerde üretilmekte sonra doğal yollarla kana ve oradan beyin dokusuna karışmakta. ilki, ki prasteron diye de biliniyor, bünyenizin fiziki ve mental anlamda fit olması açısından çok önemli. her ikisi içinde böyle aslında bu. ama ne dedik biz entrilerimizde, yaş aldıkça bu hormonların da oranları düşüyor. nerede anlattık? şurada anlattık.

    efendim araştırmalar gösteriyor ki, bu hormonların konsantrasyon seviyesi, and dağlarındaki ablalarda, hiçbir zaman deniz seviyesinde lima'da yaşayan ablalarda olduğu seviyeye çıkamıyor. dağlarda yaşayan 60-70 yaş arası ninelerde seviye olması gerekenin sadece %40'ı

    kaynağı için açmayın nineler!!!!

    bu araştırmaya dayanarak da diyorlar ki: hormon seviyesi yaşla birlikte düşecek evet ama yüksek irtifada bu kadar ekstra fazladan düşmesi, yüksek yerlerde yaşayan bacılarımızın daha hızlı yaşlanıyor olmasının müsebbibi olabilir.

    peki bu amk hormonu yaşlanma konusunda hakkaten bu kadar önemli rol oynuyor mu? efendim dhea ile bir grup fare beslenerek normal fareler arasında bir ömür süreci kıyası yapılıyor. dhea verilen farecikler diğerlerinden 1/3 daha fazla süre yaşıyorlar. dahası, hormonlu fareler daha genç görünüyorlar. yaşlılığın getireceği bazı bariz hastalıklara çok dirençliler. misal diyabet, ya da kalp hastalıkları gibi gibi...

    dahası, bu iki hormon kanser ve obezite gibi iki belanın da kontrolü için vücudun doğal ilaçları.

    ama ne olursa olsun, endokrinolojistler temkinli. çünkü birkaç hormon daha yaşlanma ile alakalı rol alabiliyor insan vücudunda. misal erkeklerde testosteron. ya da her iki cinste büyüme hormonu.

    öte yandan bu dhea hormonunun sentetik versiyonları da var ve satışta. etkileri ise kemiklerin kalınlaşması, enerjik bi haller oluyo sonra mesela libidonuz artıyo falan. ama bu hormon desteği daha çok addison hastalığından muzdarip hastalar üzerinde kullanılmakta. yani böbreküstü bezlerin çalışmadığı durumlar efendim.

    ezcümle, teori doğruysa bile en çok hormonal etki rol oynuyor görünüyor.

    son bir bilgi daha. yükseklerde oksijen oranı aynı. %21. her yükseklikte bu böyle ama yükseklerde boyle yasası hasebiyle basınç düşük yani her türlü gazın moleküler miktarı az. ince yani hava. hal öyle olunca ciğerlerinizdeki basıncı anormal düşürmeniz gerekir ki hava içeriye aynı miktarda dolabilsin. e bu çok zor tabi.

    burada o konuyu en vahşi haliyle ve daha etraflıca karalamıştım zaten.

  • başlığın şükela entry'lerine bakayım dedim; kullananda akıl yokmuş, onlar zaten ölsünmüş, ne de olsa doğal seçilimmiş... siz ne zalim, ne taş kalpli insanlarmışsınız ya. birileri yazmış diğerleri de bu görüşlere alkış tutmuş. "ölsün" diye atıp tuttuğunuz insan lan. sizin gibi nefes alıyor, seviyor, sokakta falan yanınızdan geçiyor.

    daha geçende içen 3 kişiye rastladım. anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez bir yerinden gelmişler. konfeksiyon atölyesinde çalışıyorlarmış. aldıkları para kuş kadar, tahsil yok, yol gösteren yok, mahalle boktan, hayat boktan, hayaller yıkık, tünelin ucu bombok bir yere çıkıyor. tutunacak bir dal, bir çıkış yolu aramışlar ama bulamamışlar. sarıldıkları malzeme bu olmuş. "canını seven bonzai kullanmaz" falan diyorsunuz ya... o adamların öyle sevilecek bir hayatı yok zaten.

    sözlükte türlü türlü antidepresanın altına "hayatımın en kötü döneminde karşıma çıkan müthiş ilaç."diye yazmayı biliyorsunuz... o insanların tüm ömrü sizin "hayatımın en kötü dönemi" diye tanımladığınız şekilde geçiyor, belki de daha kötü şekilde... fakat onların karşısına "çıkıveren" antidepresanlar yok çünkü imkan yok, az buçuk imkanı olana ise yol gösteren yok. onların antidepresanı bonzai olmuş.

    sözlükte bonzai güzellemesi yapanlara bakmayın. bu malzemeyi bilerek ve tercih ederek kullanan insan sayısı çok çok az. buzdağının görünmeyen kısmını, yaşadığı berbat hayattan bir süreliğine de olsa uzaklaşmak isteyen ama cebinde sadece beş lirası olanlar oluşturuyor. çok bir şey istemiyorum; biraz empati kurun, bu insanları ve onları bu hale getiren sistemi de biraz sorgulayın. neyse saat geç oldu, yatayım. siz de uyumadan önce vicdanınızı üzerinize örtün, yoksa kalbiniz soğuyup taş kesiliyor.