hesabın var mı? giriş yap

  • bundan iki bin beşyüz sene önce sokrates nam bir feylesof demiş ki :

    eğer bir toplumda doktorlar ve hukukçular değer görüyorsa o toplum yozlaşmıştır, doktorlar değerlidir çünkü toplumda hastalıklar baş göstermiştir, hukukçular değerlidir çünkü toplumda adalet yoktur.

    varın gerisini siz düşünün.

  • istanbul özelinde konuşuyorum. sertlik, sallapatilik, rüzgar yapma, işinizi gördürmek için olmazsa olmaz haline gelmiştir. mobilya örneğini veren arkadaşı can-ı gönülden kutluyorum. daha dün akşam yaşadım. ki internettir, tv'dir, doğalgazdır, vergi borcudur, site yönetimidir, ptt'dir her yerde bu en aşağılık tavırlarla ancak iş gördürebiliyorsunuz. insanlara tehdit unsuru olduğunuzu hissettirmezseniz değer görmüyorsunuz. kısaca varoş kültürü artık genel bir düstur, bir gereklilik halini almıştır.

    istanbul'da yaptığını rize'de yaparsan seni sabaha kadar döverler. rize'de, trabzon'da beyefendilik, hanımefendilik yaparsan insanlar meşrebince saygı gösterir. burada kimse beğenmez ama bu taşrada çoğu zaman böyledir. sakarya'da, erzurum'da adam olursan seni adam bilirler, kral olmaya kalkarsan da dayak yersin.

    paris'te restoranda, kafede arsızlık yaparsan sana öyle bir ayar verirler ki doktora yaparsın medeniyet üzerine.

    tayland'da yüksek sesle ters çıkarsan herkes "invasion of body snatchers"daki uzaylılar gibi sana döner "bu ne çeşit bir hayvan diye" bakar.

    sürekli söylüyorum bunu, bu ülkenin milli duygusu "aşağılık kompleksidir". hiçbir diğer fikir, yaşam tarzı, paradigma bu denli baskın değildir. bu aşağılık kompleksi isveçlisinde, hollandalısında, avustralyalısında, ingilizinde de var. yani milli bir husus değil tarihsel, sosyal ve en önemli sınıfsal unsurların bir sonucu, görünümüdür. yalnız bunun en iğrenç versiyonlarından biri bizim yaşam tarzımıza entegredir ve iş, aşk, spor her alanda dört bir koldan bastırır.

  • tanıtımını izledim, tuba büyüküstün'ü at tepiklemek üzereyken kıvanç tatlışey gelip kurtarıyor. sonra tuba büyüküstün her zamanki piremsesliğiyle burkulan ayağını leğene sokmuşken bunun 2 çocuklu fitneci yengesi olduğunu tahmin ettiğim bir dış ses "hiçbir kadın hayatını kurtaran adama kayıtsız kalamaz" diyor.

    ahahsd tatlım, kıvanç tatlıtuğ'a kayıtsız kalmamak için hayatımızı kurtarmasına gerek yok, nefes alarak yanımızdan geçmesi yeterli.

    ayrıca, (bkz: içerdeçocukvar'a destek kampanyası)
    10 tl arkadaşlar, sadece 10 tl. boş geçmeyelim.

  • alex: palmeiras, cruzeiro, parma, fenerbahçe

    # brezilya kupası (1998)
    # copa libertadores (1999)
    # uefa şampiyonlar ligi çeyrek finali (2008)

    * turkcell süper lig : (2005, 2007, 2011)

    hagi: steau bükreş, real madrid, brescia, barcelona, galatasaray

    # avrupa süper kupa (1986, 2000)
    # uefa kupası (2000)
    # uefa şampiyonlar ligi finali (1989)
    # uefa şampiyonlar ligi yarı finali (1988)
    # uefa şampiyonlar ligi çeyrek finali (1991, 1995, 2001)
    # fifa kulüpler dünya kupası finali (1986)
    # uefa kupası yarı finali (1992, 1996)

    * türkiye süper ligi şampiyonluğu (1997, 1998, 1999, 2000)

    valla bence çok şey ifade ediyor.

  • bahsedilen durum sadece büyük kentler için geçerlidir, new york city, san francisco vs.
    evler çok küçük olması bir sebep, zaten helada makina koyacak yer yok, hatta mutfaklar o kadar minnacık ki bulaşık makinası koyacak yer olmadığı için elde yıkamak zorunda kalırsınız.
    ama git kırsala arazi bol, evler dana gibi adamlar, zevk için hobi atölyesi kuruyorlar bahçelerine.

  • bedeli ödenen bir hizmetin asıl amacına uygun bir şekilde uygulanmamasına karşı haklı bir tepkidir. yarın senin başına da geldiğinde usul usul yarım saat beklersin o zaman arabanı.

  • 2007 yılıydı yanılmıyorsam. istanbul'da garajistanbul diye bir mekanda koçani orkestar grubunun konseri var, ben de oradayım çok sevdiğim bir arkadaşımla. konser süper, adamlar zaten inanılmaz eğlenceli. istanbul'a dışardan gelen herkesin ilk fark ettikleri şeylerden birisiyle karşı karşıyayım: pek çok tv ünlüsü var etrafta. tanıdık bir kaç yüz, birkaç ünlü işte. yok dream tv'nin viceyi bilmem ne falan da çarpıyor gözüme. o sırada gözüm bir hanımefendiye takılıyor. çok güzel, çok zarif. çalan grubu dinliyor mutlulukla. kim dersiniz? şevval sam. ama nasıl güzel, nasıl zarif. şimdi şevval sam, şevval sam olarak orada durmuyor olsa, belki de bütün geceyi ona bakarak geçirmek isterdim. ama yapamıyorum. aklım 1 dakika içinde bu zarif hanımın kim olduğunu, ne kadar hoş olduğunu ve aynı anda ona bakmamam gerektiğini söylüyor. niye? çünkü bu hanımefendi sarı fırtına metin'in eşi de ondan. 2007'den önce ayrılmışlardı ama benim için hep metin tekin'in eşi işte. bakamıyorum, utanıyorum. benim için beşiktaşlı olmak, şevval sam'ı görünce utanıp başka yere bakmak, süleyman seba'yı her görüşünde duygulanmak, nartallo'nun bile iyi futbolcu olduğuna inanıp onu sevmek, madida'yı ölmüş bir aile büyüğünü yadeder gibi hayırla yad etmek, hiç tanımadığım taraftarları, inönü'yü dolduran adamları her haftasonu evimden izlerken onlarla gurur duymaktır.

  • çoğunlukla 50 gb olarak uygulanan adil kullanım kotası o kadar komik ve adaletsiz ki, bunu rakamlarla açıklamaya çalışalım:

    8 mbps'lik bağlantıyı tam kapasite kullanan biri saniyede 1 mb veri indirebilir. bu da ayda, (60*60*24*30=) 2.592.000 mb eder.

    yani ayın 1'inden 30'una kadar hiç durmadan 24 saat full download yapan birinin indirebileceği toplam miktar en fazla (2,592,000 / 1024=) 2531 gb'dır. yani yaklaşık 2,5 terabyte. interneti download olarak görüyorlar ya, işte 8 mbps'lik hattın download kapasitesi bu: 2,5 terabayt.

    aylık kapasitesi 2.5 terabayt olan bir hattın daha 50 gb'ını kullanan birine, "sen bu hattı sömürüyorsun" demek, en basit anlamıyla arsızlıktır.

    ben hattımın kapasitesinin daha % 2'sini kullanmışken, sen bana nasıl "adaletsiz kullanıyorsun" dersin?

    adil kullanım kotası gerekli olabilir ama bu şekliyle ve ttnet'in uyguladığı biçimle en adaletsiz uygulamalardan biri. rakamlar da ortada.

    üstüne üstlük, bu paketleri "limitsiz" adı altında satıyor. yani % 2'den sonra sınırlayacağı hattı satarken "limitsiz" ibaresini koyup tüketiciyi aldatıyor.

    benim kapasitemin % 2'sini bana sınır olarak koyan, paketin ismiyle tüketiciyi yanıltan şirketi hangi mahkeme haklı bulur acaba?

    avukat olsam veya bu işlere harcayacak param olsa bu sisteme dava üzerine dava açarım.