hesabın var mı? giriş yap

  • doğru demiş. sen kopya cekemeyesin, sınava sen mi yoksa başkasi mi giriyor diye kontrol amaçlı açılıyor.

  • bu filmi herkesin anlamasını kesinlikle beklemiyordum ki zaten ekşi'deki yorumlar da beni haklı çıkardı.gerçekten müzikle ilgilenmiş ve bazı tecrübeler edinmiş insanların çok beğeneceğini düşündüğüm filmdir.elbette ki üstteki tarif çok genel oldu ama kastettiğim kitle okuyunca kendini bilecektir * filmde çok ama çoook fazla mesaj var,grubumdaki gitaristle izledik ve izlerken aslında bazı şeylerin çok fazla bizden olduğunun farkına vardık.müzikle pek alakası olmayan bir insan zevk alır mı?empati kuracaklarını ve filmin içine gireceklerini,mesajları anlayacaklarını pek sanmıyorum.

    pekala mesajların da hatırlayabildiğim kadarını açıklayayım:
    -sanatı, toplum beğenisi için mi yoksa sanat için mi yaptığının ayrımına vardırıyor.sen bunların hangisisin,jon mu frank mi? deniliyor filmin bir kısmında tam anlamıyla.
    -frank ayrıntılara çok kafayı takmış ve 11 ay gibi bir sürede çalışmalar tamamlanmıştı.ayrıntılar olmasa ve onlara tam lazım olan ilhamı beklemeseler belki çok daha hızlı bir süreçte kayıtları bitebilirdi.ancak müziğe verilen önem ve o ahenk filmde işlenmiş.
    -frank bir kapı gıcırtısını gösterip:''sırf bundan bile bir albüm çıkar'' demişti.önemli olanın gören gözle,duyan kulakla yaklaşmak olduğunu çok iyi bir biçimde aktarmışlar.enstrümanlar yalnızca bir araç.
    -aslında izleyen müzisyenlerin çoğunun jon olduğunu düşünüyorum.biz de onun gözünden izledik ve ilk bakışta gruba girmesini çok büyük bir şans olarak algıladık ama aslında önemli olanın yetenek ve grup içi uyum olduğunu gördük. theremin çalan hatunun baştan beri doğru söylediğini dakika dakika,acı acı gördük.
    -film, popülaritenin peşinde koşmanın ve popüler olup olmamanın ne kadar içi boş kavramlar olduğunu yüzümüze yüzümüze vurdu.bunda fazla ayrıntıya girmiycem,frank'in en büyük hatası da aslında bu oldu.dinleyici kaygısına girdi ve sonucunu gördük.önemli olanın yaptığın şeyden keyif almak ve kaliteli olduğunu bilmek olduğunu gördük.
    -önceki klavyecilerinin don olduğunu öğrendik.aslında don,jon'dan çok daha yetenekli olduğunu bize bazı sahnelerde gösterdi.grubun aynı zamanda dost olduklarını,kararlara saygı duyulması gerektiğini,diğer gruplara öğretici bir film olması açısından çok değerli bir bilgi.grup içindeki misyonunu tamamladığını düşündüğünde de kendini grubun simgesi haline gelmiş frank başlığı ile astı.aslında bu ian curtis 'e bir gönderme olmasının yanı sıra grup içindeki mesajı açısından da önemli.
    -theremin çalan hatunun gitmesiyle diğer grup üyelerinin ayrılması da çok güzel bir detaydı aslında.binlerce dinleyenin önüne çıkma fırsatı birkaç adımlık uzakta iken onlar gruptaki kaliteyi ve sadakatin daha önemli olduğunu bize gösterdiler.
    -theremin çalan hatunun bizim dediklerimizi çalan 10 tane et parçasından ibaretsin sözleri çok anlamlı.
    -frank'in gözünün gördüğü her şeyden müzik yapabilmesi aslında beste yapmaya çok kasılmamasını,üretecek adamın bir şekilde ilham perisinin geleceği mesajıdır. jon'a orada verdiği ders, aslında tüm müzisyenlere ders niteliğindedir.
    -jon'un bestesini dinleyip ondan çok daha farklı bir beste ortaya koyma sahneleri de aslında filmin çok ince sahnelerinden bir tanesi,bunu artık sizlere bırakıyorum.
    -diğer grup üyelerinin de aslında başka enstrümanlara hakim olduğunu da gördük,mesela frank çok güzel gitar çalıyor ancak grup içinde çalmamakta. grup içindeki uyumun sağlanması için herkesin bir enstrüman seçmesi ve ona sadık kalması da güzel bir detay.söylerken gitar çalmak az da olsa sese zarar verir,odaklanmayı düşürür mesela. bu bile müziğe ne kadar değer verdiklerinin küçük bir göstergesi.
    -aslında filmi bir kere daha izleyip gelsem bir bu kadar daha yazabilirim.yalnızca ''bir buçuk saatlik'' film hakkında.

    kısacası bence gerçekten muhteşem bir film.müziklerine değinmek bile istemiyorum.

  • evin oğlu sokaklarda gezerken gelen misafire hizmet etmek zorunda kalan kızdır. okuldan yorgun bir şekilde döndüğünde bile annesi kapıyı açar açmaz "hemen misafirlerin elini öp." diye uyarılan kızdır. kardeşi bilgisayarda takılırken, misafirlere çay ikram eden kızdır. annesinin sürekli kaş göz hareketlerine maruz kalan kızdır. misafir gelecek diye temizlik yapan, misafir gitti diye temizlik yapan, misafire yatak açan, misafirin yatağını toplayan kızdır. özetle; eve gelen misafirin oğlunu skine bile takmayan kızdır, işi başından aşkındır.

  • çok zor bi hayat yaşıyodur.

    -by the way, it's tyrone
    -oh, i'm nigar
    -excuse me?
    -my name is n-
    -wha didja say?
    -no, no not like th-
    -(bıçaklar)

    hep merak etmişimdir abd de yaşayıp nigar adında olan insanların siyahlarla olan maceralarını.

  • celal şengörün dediği gibi ; türkiye aslında bir afganistandır yani kadını bikini giyer erkeği mercedese biner takım elbise giyet felan filan ama kafayı açtığınız zaman afganistandaki kafanın aynısıdır.

    kültür seviyesi magmada milletin.