hesabın var mı? giriş yap

  • hiç tutmadığım buluş..kendi karıştırmaya başlarsa, kaşla göz arasında çayımı da içer bu ipne.

  • olm ne illuminatisi lan, adam zaten öyle bir dans ediyor ki, dikkatli incelenirse 3 siyasi parti, 4 gizli örgüt, 7 sivil toplum kuruluşu ve 9 müzik akımına selam çaktığı görülebilir.

  • hayret, yazılmamış.

    istanbul'da yaşayanlar için mısır çarşısındaki dorukoğlu'na gitmekte biter bu heder olma hali. ayda bir gider, birkaç kalıp vakumlatırsınız. beybabam bir on beş yıldır ordan alır, ben de aile geleneğimizi devam ettiriyorum. peynir almak için bakkal-marketten daha uzağa gidenler genelde biliyorlar zaten burayı.

    hem gitmişken tada tada zeytin, ceviz, kuru kayısı filan da alırsınız, üstüne bir de kuru kahve çektirirsiniz taze taze, oh mis. mısır çarşısı mühim, gidiniz, alınız, afiyetle (ve daha ucuza) yiyiniz.

  • bazıları yararken hüzünlendirir. yeni mezun bir arkadaştan;

    "amk aylar oldu, aldığım puanla evdeki koltuğa bile yerleşemiyorum."

  • saat 01:30 civarlarında balat'ta asayiş polis birimine bağlı bir polis otosunun çevirmiş olduğu taksi şoförüne dayak atması olayıdır.

    taksiyi durduran polis taksiciyi aşağıya indirir, aralarında bir konuşma geçer sonrasında taksici trafik polisi değilsiniz der bu kısmını duydum ben ki taksici haklıydı polisler asayiş birimine bağlılardı. sonrasında üç polisten birisi taksicinin kafasına durup dururken yumruk atar ve tokat atmaya başlar, diğer arkadaşları ayırmaya çalışırken bu polis tekme atmaya devam eder. tam o sırada biz ve bir kaç kişi aşağıya iner ancak sanki mahalle kavgasına yetişirmişcesine başka bir polis aracı gelir. orada olan hiçbir insan müdahale edemez taksici tartaklanarak arabasına bindirilir ve yoluna devam eder. ancak giderken arabasının camını açar ve şu lafı der "teröriste gelince kaçarsınız, bize gelince vurursunuz taksiciyiz ya biz".

    etrafta olan hiçbir insan polislere bir şey diyemez çünkü bunu yapan polisler bence terörist kadar tehlikelidir hiç kimse hatta kanun bile onlardan güçlü değildir. video çekmeyi akıl edemedim ancak sinirden elim ayağım titrerken bunu yapanların plakasını alabildim bununla ne yapabilirim hiç bilmiyorum. ne yapmam gerektiği konusunda yardım edebilecek olan varsa çok mutlu olurum çünkü vicdanım çok sızlıyor.

    edit: temmuz değil ağustos olması gerekiyor, sinirden ne ay kalmış ne başka bir şey.

    edit2: 34a80163 bunu yapan polislerin aracının plakası.

    edit3: ispiyonlamışlar ama kimse kusura bakmasın kafasına göre adam döven, silah çekip vuran polis benim için terörist kadar tehlikelidir. ben genelleme yapmıyorum sadece bunu yapan polisler olduğundan bahsediyorum.

    edit4: ayrıca bu entryi girmemden sonra beni seri eksi oylayan arkadaş, umarım sen veya ailenden biri bir gün o taksicinin durumuna düşmez.

    yıllar sonra gelen edit: çok isterdim gerçekten o polisi bulduk ve gerekeni yaptık demeyi o yüzden söylüyorum.

  • --- spoiler ---

    1. ciltte, atreides hanedanı arrakis'e geldikten kısa bir süre sonra gezegeni yöneten eski hanedan harkonnen'lar tarafından baskın yer. işin içinde imparatorluk da vardır.

    biz bu saldırının boyutlarını - her bölümde farklı- karakterlerin, o anda içinde bulundukları durumu okurken, yavaş yavaş öğreniriz.

    özellikle hawat'ın bölümünde sert bir gerçekle yüz yüze geliriz. ihtiyar mentat gezegene geldikten sonra gerçekleşebilecek akınların 2 mavna ile, asıl saldırının ise 10 mavna ile yapılacağını ön görerek tedbirlerini buna göre alır.

    ancak harkonnen'lar akın düzenlemeksizin büyük saldırıyı başlatır ve raporlar geldikçe de saldırının dehşetengiz büyüklüğü kendini gösterir.

    baron tamı tamına 10 lejyon ile saldırıya geçer, bu da mentat'ın ön gördüğü sayının tam 10 katı olan 100'den fazla tabura karşılık gelir.

    ayrıca bu taburlarda sadece mavnalar bulunmayıp; fırkateynler, keşif gemileri, monitörler, eziciler, asker taşıyıcılar, atma kutuları da yer almaktadır...

    bu öyle büyük bir saldırıydı ki boyutları sadece arrakis'e 2000'den fazla gemi inmesinden bile anlaşılabiliyordu.

    hawat tüm bunların maliyetini ise saldırının ilk şokunu atlattıktan sonra hesaplayarak arrakis'in 50 yıllık baharat üretimine denk geldiğini görür. bu muazzam bir maliyettir.

    gerek kısa bir süre önce muad'dib'e düzenlenen suikast girişimi, gerekse de kendi içlerindeki haini yanlış yerde aramasının maliyetini dük'ün canıyla ödemesi ve devamla düzenlenecek saldırının büyüklüğünü hesap edememesi ile tecrübeli mentat hawat'ın; hanedana, hanedan mensuplarına ve muhafızlar ile askerlere mâl ettiği zararın bilançosu nasıl hesaplanır, neyle ölçülür, gerçekten bilemiyorum.

    burada, hadi idaho ve halleck'i bir kenara koysak bile bir bene gesserit olan lady jessica'nın, tabii ki komutan, lider, yönetici vasıflarıyla dük leto'nun ve devamla her ne kadar tam hazır olmasa da büyük saldırıdan kısa süre sonra annesini aştığını göreceğimiz muad'dib'in duruma müdahil olması beklenir; olmama durumunun da belki hawat kadar olmasa da bizlere bu insanların da yaşananlarda sorumluluk sahibi olduklarını gösterir.

    özellikle muad'dib'e düzenlenen suikastın yeterli bir işaret olması gerektiği, bu konuların ne kadar ciddiyetle ele alınması gerektiği, sorumlusu kimse ilkesel davranarak gereğinin ivedilikle yerine getirilmesi gerektiği aşikâr. kaldı ki başarısız suikast girişimi sonrası ihtiyar mentat dük'ün huzuruna çıkarak istifasını sunmuş, ancak bu istifa dük tarafından geri çevrilmiştir. burada gereğini yerine getirmeyen dük, bunun bedelini kısa bir süre sonra hayatıyla ödeyecekti...

    evet, hanedanlıkta tecrübesi, bilgi birikimi, mantığı, hesapçılığı ve ön görüleriyle yıllarca hizmet vermiş ihtiyar mentat hawat'ın üst üste yaptığı hatalar karşısında gereğinin yapılmamasının bedeli, herkes için çok ağır ve geri dönülemez olacak; sonradan gelenler içinse tüm yaşananlar bir ibret vesikası olarak okunacaktı.

    edit: imlâ ve anlatım bozuklukları.

    --- spoiler ---

  • her dizide birileri kadın dövüyor, sonra da o kadın o adama ya aşık oluyor ya da onu affediyor. ben daha dizilerde dayak atıp yargılanan, bunun sorumluluğu altında ezilen erkek görmedim.

    sonra bu hikayeleri yazanlar şov uğruna bildiri yayınlarlar. önce bokunuzu temizleyin.

    ozan güven de bokunda boğulsun.

  • poşe yumurtayı,

    sarımsaklı yoğurt, yağ ve kırmızı biberle servis ederseniz çılbır;

    iki parça muffin arasında bacon (domuz jambonu--normal jambon da olur), hollandaise sos ile servis ederseniz egg benedict (ilk defa bu çeşit yemeği bulan lemuel benedict'e ithafen);

    yine iki parça muffin arasında bu sefer jambon yerine tütsülenmiş somon ile servis ederseniz egg royale (tercihen üstüne kırmızı veya siyah havyar ve frenk soğanı eklenebilir);

    yine iki parça muffin arasında ama bu sefer bacon veya somon yerine sotelenmiş ıspanak ve hollandaise sos ile servis yaparsanız egg florentine (menşei floransa); şeklinde adlandırılır.

    (hollandaise sos: yumurta sarısı, sıvı yağ, su ve limon suyunun iyice çırpılarak kıvamlandırılmış fransa ve hollanda menşeili bir sos).

    muffin yoksa iki parça kabarık kızarmış ekmek de aynı işi görecektir. üstte poşe yumurtanın nasıl yapılması gerektiği güzelce yazılmış. işin püf noktası dağılmayı önlemek için pişirilecek suda muhakkak sirke (veya birkaç damla limon) olması, yumurtayı kırmadan önce suyu karıştırıp girdap haline getirmek ve yumurtayı bu girdabın içine kırmak (yumurtayı dağıtmadan toplu halde pişmesi için) ve aşırı pişirmeden dikkatlice sudan almak.

    afiyet olsun.