hesabın var mı? giriş yap

  • hükümetin "dumansız hava sahası" esprisi yaparak geçiştirebileceği üzücü olay.

    olur mu olur amk.

  • + hello sir, i am calling you on behalf of mr.topal
    -mr who?
    +topal
    -could you please spell it?
    +yes sir :

    "t" as train
    "o" as oslo
    "p" as prince
    "a" as arthur

    and

    "l" as lüleburgaz...

  • an itibariyle yaptigim $ey. hatta ip adresim 216.65.228.166. (edit: lutfen ip adresine saldirmazsaniz sevinirim ucuyoruz, ucakla $aka olmaz pls t$k)
    $u aralar turkiye ustunden geciyoruz muhtemelen.

    frankfurt havaalaninda lufthansa cali$anlari bedava baglanma kartlari dagitiyorlar boylece para vermeden yarim saat kullanmak mumkun oluyor.

    (bkz: connexion by boeing)

    edit: kontrol ettim bu ip butun ucu$larda 216.65.228.166 oluyor. hani sitesine ucak girmesini istemeyen varsa bu ip adresini bloklayabilir sadece.

  • 1977'liyim. 90'larda ben çocukken, kemal sunal'a gülenlere entelektüel düzeyleri yüksek insanlar hor bakardı. eşekoğlu eşşek demesine gülen cahiller falan denirdi. biraz sosyoekonomik düzeyi yüksek insanlar izlese bile gizlerdi bunu.
    tespit yüzde yüz haklı. o dönemleri yaşayan bilir. tam olarak şu an recep ivedik karakterine gülenlere yapılan muamelenin tümü ile aynısı yapılırdı.

    mesela 90'lar popu için, nerede eski cem karacalar nil buraklar nilüferler, nerde bu ibişler, bunlar hep sabun köpüğü denir, nefret kusulurdu. şimdi youtube yorumlarına girip bakıyorum 90'lar popunun ''hey be ne günlerdi, bir de şimdiki rezillere bak'' falan yazılmış hep.

    ya da tarkan o meşhur kareli pantolonuyla kıl oldum abi klibini yaptığında şu anda aleyna tilki için ne duyuyorsam su damlası gibi birebir aynı şeyleri duyardım.

    bu devran hep böyle , yıllandıkça kıymete biniyor sanırım bazı şeyler.

    doğu toplumları daha gerofilik(yaşlı sevici) ve nostaljik oluyorlar kültürel olarak. yeni olandan bir tiksinme, hep geriye doğru bakış var bu topraklarda. bu toplumlarda başarıdan ziyade kıdem, yıl, nicelik önemlidir ve saygı duyulur. mesela bir mekanik ustası işini iyi yaptığı ile değil, uzun yıllardır bu işi yapıyor olması ile daha çok övülür.

    facebook'un sahibi zuckerberg'in bir röportajını izlemiştim. facebook arayüzünde yaptıkları her değişiklik ortadoğu ve asya'da hemen kullanıcı kaybına yol açarken, batı medeniyetinde her yenilik, yeni müşteri getiriyormuş.

    statükocu toplumuz. hep geçmişe özlemle yaşıyoruz. değişiklikler ve yeni olan her şey hemen bir öfke getiriyor yanında.

    uzun zamandır ekşide okuduğum en doğru tespit.

  • biz zamanlar polisken 4-5 kere kadın erkek kavgasına denk geldim. usulca yanaşıp tarafları ayırıp, adamın duyamayacağı bir mesafeye ilerleyip "hanımefendi şikayetçi misiniz?" diye sorduk. sadece 1 tanesi sikayetçi oldu. adamın taşkınlığı devam edince kelepçeledik merkeze aldık.

    diğerleri "hayır sorun yok o benim kocam/sevgilim." dedikleri için mecburen arkamızı dönüp yürüdük. çünkü direk müdahale eden arkadaşlarımızın mağdur olduğuna sahit olduk.

    adam darp edildiği için (aslında zor kullanıldı) sikayetçi oldu, kadın ben yardım istemedim ki dedi. ve arkadaşlarımız sokaktan geçen masum bir insanı döven sivil vatandaş gibi yargılandı.

    tanıdık geldi di mi "ben yardım istemedim." cümlesi.

    soran arkadaşlar için edit: yaralanma ya da "kan" yoksa yukarıda dediğim gibi yapacak bişey de olmuyor. fakat yaralama mevcutsa zaten "suç" oluşmuş olduğu için gereği mutlaka yapılıyor.

  • abartılan kızdır. hayır 19 litrelik damacanayı sonuçta 1 saat kucağımızda taşımıyoruz. önce yuvarlaya yuvarlaya sebilin yanına kadar getirip sonra hadi bakalım deyip yerleştiriyoruz. yok kıllıdır yok süleyman abidir yok ayı gibidir. hiçbiri değilim ama yapıyorum.

  • hayır diyememek, insanın, kendisi hakkında başkalarının düşüneceklerini, fazla önemsemesinden kaynaklanır.

    her insanın çeşitli nedenlerle, hayır diyeceği bir duruma evet dediği olabilir. hoşgörü, sevgi, özveri bunları açıklayabilir. ancak kişi hayır di-yemiyor-sa bu durum altta daha derin bir sorun olduğunu gösterir.

    hayır diyemeyen kişinin temel meselesi onaylanma ihtiyacıdır. karşısındaki onun varoluş biçimini onaylamazsa yok olacağını, değersiz olacağını hisseder. bu kişiler, sevilmeye ve kabul görmeye aşırı derecede ihtiyaç duyarlar. bunlar için kişilik sınırlarından bile feragat edecek kadar çok..

    genellikle çarpık bir ebeveyn-çocuk ilişkisinin kurbanıdırlar. çünkü hayatımızdaki ilk ve en önemli 'öteki' ebeveyndir. özellikle de anne. bu kişilerin anneleri mükemmeliyetçi, narsistik ya da borderline özellikler gösteriyor olabilir. çocukluklarında 'koşullu' sevilmişlerdir. ancak 'iyi çocuk' olduğunda, 'sorun' çıkarmadığında sevilen bir çocuk, kendilik atılımı yapamaz. ben diyebilmek için, öncelikle 'ne olursam olayım sevilirim ve kabul görürüm' diyebilmek gerekir. bunun için de 'koşulsuz' seven bir anne gereklidir.

    hayır diyememek, ben diyememek ve hep başkasını ön planda tutmak anlamına gelir. bu insanların çevrelerindeki kişiler, her zaman art niyetle olmasa da, bu özelliği sömürürler. bu hal kişiyi daha da değersiz ve yetersiz hissettirir. bu tip kişilik örüntülerinde uzun vadede depresyon sık görülür. bazen tükenir, çareyi insan ilişkilerinden tamamen eli eteği çekmekte bulurlar. bu da onları yoğun ihtiyaç duydukları sevilmekten alıkoyduğu için depresyonları derinleşir.

    böyle bir soruna sahip kişinin psikoterapi alması faydalı olur. depresyon görülen dönemlerde ilaç tedavisi yararlı olsa da uzun vadeli çözüm için bu örüntünün kırılması ve kendilik üzerine çalışılması şarttır.