hesabın var mı? giriş yap

  • tespitlerim:
    - bozkurt ilçesi tamamen dere yatağına inşa edilmiş.
    - baraj kapakları patlamış tüm ilçe sel altında.
    - 60-70-80-90'larda inşa edilen hidro elektrik santrallerin kapakları patlamazken akp döneminde ihale usülü yapılan barajın kapakları neden patlıyor ?
    - sayın cumhurbaşkanımızın birkaç gün sonra gelip selzedelere çay atması ile tüm sorunların çözüleceğini düşünüyorum.

    herkese geçmiş olsun.

  • sana sonsuz teşekkürler uğur şahin. sen olmazsan 5 maskeyi bile dagitamayan bu becereksizler sürüsü yüzünden asla aşı olamayacaktik. sana da özlem tureci'ye de çok teşekkürler.

  • dün akşam eski sevgili adayının durduk yerde mesaj atmasıyla başlayıp ileriki zamanlarda başıma gelen aydınlanma.

    dedi: "sana aşık değilim. hepsi bu."
    dedim: "e o zaman bu gururu kırıp günler sonra yazmanı sağlayan ne?"
    dedi: "sevgi eksikliği"

    yani bir tek yalnız kalındığında hatırlanılan bir boşluk doldurucudan başka bir şey olamam hayatta.

  • brüt tutar topluca nakit olarak teslim edilsin!

    brüt hakedişin, vergi ve kesintilerin bir kağıtta gösterilmesi,
    sonra hesaba net kalan paranın yatırılması veya elden verilmesi aynı şey değil.

    maaşlar brüt teslim edilsin ve her kişi kendi elcağızıyla paracıkları sikke sikke saysın ilgili kurumlara.

    gelir vergisi, yılda bir kez topluca ödetilsin.
    maaşa istinaden sgk ve diğer kesintiler aylık olarak düzenli biçimde ödetilsin.
    ay boyunca harcalamarın vergileri toplanıp ayrıca ödetilsin.

    daha önce de yazdım,
    alışverişte net ödeme yapılsın.

    kdv ötv vs tüm vergiler ayrıca hesaplansın.
    fiş ve faturalarda iri harflerle
    ay sonunda ödenecek vergi
    yazsın.

    ay sonunda sikke sikke
    veya kuruş kuruş ödetilsin!

    kısacası mesela,
    brüt 10.000 adet aldığımız türk lirasının
    nasıl en az 7.000 adet lirasını onlarca kalem kesinti için devletimize ödüyoruz "net" biçimde görelim.

    vatandaş inisiyatifine bırakılınca;
    vergisini ödemedi mi?
    bir kaç ihtar sonrası maaşına haciz konsun.
    vergi kaçırmaya devam ederse cezaevine atılsın.

    sgk primini mi yatırmadı?
    paşa gönlü bilir...emekli olamasın.

    sağlık payını mı ödemedi?
    ölsün ibne...tedavi olamasın.

    bu millet, seçimle gelenlerin,
    cebinden çıkan paraları savurduğunu ancak böyle olursa idrak eder.
    ancak o zaman, şirketlerin s ı f ı r l a n a n vergi borçlarını duyunca
    - du bakalım alloooo nasıl oluyor sayın devlet efendi, höqumet bey?
    diye hesap sorar.

    millî iradesini idareli kullanır...
    kime neyi teslim edeceğini düşünür.

    editto,
    vergi kaçıran veya zamanında ödemeyen tipler için önlem önerileri:
    kamu kurumlarındaki devlet memurlarının maaşları, vatandaşın vergilerinden ödeniyor.
    (tabii onların da kendi maaşından yine gelir vergisi kesiliyor unutmayalım)

    neyse...bu sistemde vergiyi ödemedi mi?
    devletle ilgili her işinde ceza olarak dosyası arkaya atılsın!
    başvurularına geç randevu verilsin,
    mahkemelik olduğunda müştekî ise davası ötelensin, hakkında dava açılmışsa hemen defteri dürülsün!
    hem vergisini dürüst ve zamanında ödemeyecek hem de "eşit" adalet isteyecek öyle mi?
    sürünsün ibne.

    böylece kamu memurları, vergisini dürüstçe ödeyen vatandaşın işlerini öncelikli ve rüşvetsiz yapmış olsun.

  • "adamın elinde olsa;
    recep'i cumhurbaşkanı.
    tayyip'i başbakan.
    erdoğan'ı genelkurmay başkanı yapacak."

  • genellikle çoğu insan bir iç sese sahip olduğunu söylüyor. belki ben de o gruba dahilim. ama nevada üniversitesinden bir psikoloji profesörü olan russell hurlburt'un yaptığı kapsamlı bir deney aslında herkesin bir iç sesi ya da bir iç monoloğu olmadığını ortaya koyuyor.

    öncelikle iç ses aslında tam olarak nedir ve bilim bu konuyu nasıl açıklıyor? bu sorunun cevabını british columbia üniversitesi'nden araştırmacı mark scott'un kelimeriyle açıklayalım: "iç ses ve içsel olarak yaşadığımız diğer duyusal deneyimler ile dışsal uyaranlardan gelen tüm duyular arasında ayrım yapmamıza yarayan sonuç deşarjı adı verilen bir beyin sinyali mevcut ve bu sinyal özellikle iç ses - iç konuşma oluşumunda büyük rol oynuyor. ayrıca bu beyin sinyali işitsel sistemlerimizin konuşmayı nasıl işlediğini de belirliyor. şimdi buraya dikkat!: konuştuğumuzda, konuşma sesimizle aynı anda üretilen sesimizin sesinin dahili bir kopyası var ve bu da iç sesimiz!"

    iç sesin ne olduğu bilgisine sahip olduğumuza göre soralım; iç ses düşüncemizden mi ibaret yoksa gerçekten içsel bir monoloğumuz oluyor mu? oluyorsa herkes bu durumu yaşar mı?

    russ hurlburt onlarca yıldır insanların içsel deneyimleri, düşünceleri, duyguları ve hisleri üzerinde deneyler yapıyor. istisnasız herkesin bir içsel sese sahip olup olmadığını ortaya koyduğu çalışmasına iç deneyim fenomenleri ismini vermiş. "araştırmamın amacı, iç konuşmayı veya iç monologu ya da buna her ne diyorsanız onu keşfetmek değil, iç sesinizle ilgili deneyiminizi gerçekte olduğu gibi keşfetmektir" diyor.

    girizgahı yaptığımıza göre geçelim asıl konumuza; herkesin bir iç sesi var mı yok mu?

    profesör russ hurlburt çalışmalarında descriptive experience sampling (des) yani "betimleyici deneyim örneklemesi"isimli bir yöntem kullanıyor ve bu sayede sıkça karşılaşılan 5 içsel fenomen hadiseyi tespit ediyor. bunlar: içsel konuşma, içsel görme, sembolize edilmemiş düşünme, duygular ve duyusal farkındalık. bu fenomenal durumların sıklığını ölçmek için de son bir deney yapıyor. deneyine 30 adet katılımcı alıyor ve her birinin 10 ayrı içsel deneyim anını tanımlamak için "betimleyici deneyim örneklemesi" yöntemini kullanıyor.

    bu deneyi gerçekleştirmek amacıyla kendisine bip sesi gerekiyor. bu sebeple kendisinin tasarlayıp patentini de aldığı ve düzensiz aralıklarla bip sesi çıkartan bir cihaz tasarlıyor. bipleme makinası her biplediğinde deneklerden o anki iç sesinin ya da içsel deneyimlerinin ne olduğunu yazmalarını istiyor. ilk zamanlarda bipleyiciler sıklıkla çaldılar ve denekler o anki içsel deneyimlerini yazdılar. bunların arasında dörtte bir oranında içsel konuşma (iç ses), dörtte bir oranında içsel görme ve dörtte bir oranında da duygu hali vardı.

    bir süre sonra kasıtlı olarak bipleyicilerin bipleme sıklığı düşürüldü. bu sayede denekler bipleyicilere sahip olduklarını unutarak düşünme süreçlerini deneyde olduklarının farkındalığıyla kirletmeyecekler, daha doğal düşüneceklerdi.

    ve bip sesi uzun bir aradan sonra ansızın bir daha çaldı. deneklere bip çaldığı sırada dokunsal bir his yaşayıp yaşamadıkları, veya duygu hissedip hissetmedikleri ya da birşeyi görselleştirip görselleştirmedikleri soruldu. konu iç sese geldiğinde o an deneklerin sadece % 26'sı iç sesi deneyimleyebilmişti. birçok denek asla iç konuşmayı deneyimleyememişti.

    profesör russel hurlburt kendi deneyinin sonucunu kendi sözleriyle başka bir makalede de özetlemiş:

    --- spoiler ---

    herkes iç konuşma yapamaz. bu çalışmanın ve yürüttüğümüz diğer çalışmaların sonucunda, iç konuşmanın sağlam bir fenomen olduğuna eminim; uygun bir yöntem kullanırsanız, herhangi bir anda içsel konuşmanın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bilgiye sahip olabilirsiniz. ve bireysel farklılıklar konusunda kendime güveniyorum - bazı insanlar kendi kendilerine çok konuşur, bazıları asla, bazıları ara sıra...
    --- spoiler ---

    russel hurlburt'un bulgularına karşı çıkanlar iki gruba ayrılıyor. aslında bir iç sesi olmadığını öğrenen denek :"olamaz, ben sürekli bir iç ses duyduğumu iddia edebilirim".

    diğer taraftan kendisinin normal hayatında hiç iç ses duymadığnı iddia eden ama deney sırasında bir iç sese sahip olduğunu öğrenen öteki bir denek ise "içimde bir gevezenin olduğuna inanmak zor, ben onu hiç hissetmemiştim" diyor. russel hurlburt bu durumu şu şekilde açıklıyor: iç konuşmanın olup olmaması bireysel farklılıklarda gizli!

  • bu konudaki son sözü dostoyevski söylemiştir zamanında :

    "insanların birbirini tanıması icin en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır."

    budur.

  • "evrenin başka yerlerinde de zeki canlıların var olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye dek bizimle hiç irtibata geçmeye çalışmamış olmalarıdır"