hesabın var mı? giriş yap

  • amerika'nın zaten 100 yılı aşkın süredir sinemada müzikte edebiyatta kendi kendine yaptığı eleştiridir bu.
    dünyada evsizi olmayan ülke yoktur.
    garip olan ise merkez bankası iflas bayrağını çekmesine rağmen hala "şahlanıyoruz" diye açık açık yalan söyleyen adama biat edenlerin bu tüm dünyanın zaten bildiği olay üzerinden algı kasması.
    hiç bir amerikan başkanının bu sorunu dile getiren amerikalılara "terörist" dediğini duydunuz mu?
    edit : typo

  • dünyada her şey hızla lümpenleşiyor lan. bulunduğunuz grup, düşünce her ne olursa olsun bir şekilcilik "bak ben yapıyorum ha" durumu var. işin beni rahatsız eden kısmı bu.

  • başlık altında bazı bilgiler yanlış.

    - bu zamana kadar en uzun sürmüş ve en çok bölüme sahip anime doreaemon değil 7466+ bölüm olan sazae-san'dır. doreamon 1787 bölümde dördüncü sıradadır. sazae-san 1969'da başlamış olup hala bitmemiştir.

    - doreamon'u herkes görebilir. sadece çocuklar görür bilgisi yanlış.

    asıl hikayesine gelirsek; 1974 yılında japonya'nın belki de en popüler kahramanı olan doraemon'un manga'ları, kendilerini fujiko fujio olarak adlandıran abiko motoo ve fujimoto hiroshi adlı iki mangaka tarafından çizilip yayınlanmaya başladı. hikayenin başkahramanı nobi nobita, 4. sınıfa giden ve tokyo'da yaşayan bir oğlandır. oldukça haylaz, sakar ve başarısız bir öğrenci olan nobita devamlı olarak başını belaya sokmaktadır. bunlar öyle büyük sorunlar doğurmaktadır ki nobita'nın 22. yüzyılda yaşayan torunları bile büyük büyük dedeleri nobita'nın yaptığı hatalar nedeniyle fakirlik içinde yaşamak zorunda kalmışlardır. bu nedenle 22. yüzyılda yaşayan akrabalarından biri bu durumu düzeltmek için doraemon adındaki kedi şeklindeki bir robotu geçmişe gönderir. bu robotun yardımı sayesinde nobita'nın hata yapmasını önlemek isterler. ama nobita sonuçta sınıfındaki en zayıf ve en aptal öğrencidir. ona gönderilen doraemon adlı robot da çok zeki değildir, çünkü 22. yüzyıldaki fakir ailesi ancak bu robotu gönderebilmiştir. ama doraemon'un çok önemli bir özelliği vardır. karnındaki cep sayesinde istediği faydalı ve çok gelişmiş eşyaları gelecekten getirebilmektedir. artık nobita ne zaman başını derde soksa doraemon getirdiği aletler sayesinde nobita'nın paçasını kurtarmaktadır. ama bu fazla uzun sürmez, çünkü doraemon'un getirdiği aletler nedeniyle nobita başını daha da büyük dertlere sokar. mesela doraemon'un getirdiği, duvarların arkasını gösteren dürbünü nobita banyo yapan kızları gözetlemek için kullanmaktadır....

    tabi bunlar fazla uzun sürmez, çünkü sonunda nobita hatasını anlar ve doğru kararlar vermeye başlar. hikayeler sadece doraemon'un getirdiği aletler üzerine kurulu değildir. önemli olan nobita'nın sonunda güzel kararlar verip doğru yolu bulmasıdır. bu komedi mangasında ayrıca dürüstlük, çevrecilik, cesaret gibi etik konular işlenip ne kadar önemli oldukları anlatılır ve hatta genetik, jeoloji, tarih, biyoloji gibi eğitici konular da işlenmektedir. doraemon 70'li, 80'li, hatta 90'lı yıllarda bile tutulup, inanılmaz bir hayran kitlesine ulaşmıştır. tam anlamıyla ulusal bir simge haline gelmiştir. nasıl amerikalıların bugs bunny'si varsa, japonların da doraemon'u vardır. bu sevgi, doraemon posta pulları piyasaya sürüldüğünde cnn'de haber olacak kadar büyüktür.

  • bu adamın gönderilmesinde (gitmesinde) payı olan herkese bir sözüm var. sizin ben amınıza koyim.

  • çekiçi (ya da keseri), tam çekirdeğin ortasına değil de, protonlarla nötronlar arasındaki küçük boşluklara denk getirecek şekilde ve hayvani bir güçle vurabilirseniz, gerçekleşecek olan hadisedir. peki hiç kimse denk getiremiyor mu da, sanayideki bir dayının ya da bir hurdacının atomu parçaladığını işitmiyoruz? çünkü, çekiçi doğru yere denk getirmek trilyonda birden bile küçük bir olasılık. ayrıca, o söylediğimiz hayvani güç de bir hayli fazla. iki üç adamın kuvvetinden fazladır bana göre. bunu laboratuarlarda yapabilirler aslında ama çok büyük patlama olur, her taraf tarumar olur diye bilim adamları çekiniyorlar. devlet de izin vermez zaten...

  • pitbull besleyenler, topluma kendini kanıtlayamamış korkak tiplerdir.

    pitbull’u olan insanlarla arkadaşlık etmeyiniz.

  • acilen biseyler yapılması gerekiyor. ülke gözümüzün önünde yok oluyor.

    edit: tüm bu olaylara sessiz kalan, halkı örgütlemeyi başaramayan ve ülkeden mültecileri göndermeyi vaat etmeyen hiçbir partiye oy yok.

    edit2: arkadaşlar sürekli mesaj geliyor. ne yapabiliriz diye. bireysel olarak çok yapabileceğimiz birsey yok. sokağa çıkıp 10 kişi protesto yapmaya kalksanız bile hasmetlimizin gazabına ugrarsiniz. siyasi partilerin bu konuda öncü olması gerekiyor. mitingler yapıp halkı organize etmesi gerek.

  • 1994 yılında meydana gelen trajik bir olayla ünlenen sirk fili: tyke

    tyke, hawaii adalarının başkenti olan honolulu’daki circus ınternational'da gösteri yapan mozambikli dişi bir afrika savan filiydi. 20 ağustos 1994'te bir gösteri sırasında aniden eğitmeni allen campbell'ı öldürdü ve bakıcısı dallas beckwith'i ağır yaraladı, daha sonra arenadan kaçarak sokaklarda koşmaya başladı. tyke’i sakinleştiremeyen yerel polis sonunda 3.600 kilogram ağırlığındaki file 86 el ateş etti ve hayvan aldığı ağır yaralar nedeniyle öldü :(

    o dönem filden sorumlu olan antrenörü tyrone taylor'a göre, tyke bundan önce birkaç olaya daha karışmıştı. 21 nisan 1993'te, altoona, pennsylvania’da olan bir gösteri sırasında kaçtı ve bir kaplan eğitmenine de saldırarak 14.000 dolardan fazla zarara yol açtı. 23 temmuz 1993'te kuzey dakota'daki eyalet fuarı'nda da 25 dakika boyunca etrafta gezerek bir bakıcıya daha saldırdı.

    tyke ile ilgili yaşanan 94’teki son olay, vahşi hayvanların eğlence amaçlı kullanılmasına ve sirk hayvanlarına yapılan muameleye yönelik ciddi tartışmalara yol açtı. doğal yaşam alanından alıkonulan tyke, maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik şiddetten dolayı sirk trajedilerinin ve hayvan haklarının sembolü haline geldi, fakat yine de bu üzücü ölüm hayvanları istismar ederek mal ve eğlence olarak kullanan sirklerin kapanmasına neden ol(a)madı… :(

    kaynak
    saldırının videosunu izlemek için kaynak

  • bugün metrobüste gelirken kendisini düşündüğüm sözlük.

    bazen çok eski bir entry'm oylanmış oluyor, "o tarihte nerede ve kiminleydim" diye düşünmeye başlıyorum. o entry'yi yazarken neler düşündüğümü hatırlamaya çalışıyorum.

    sekiz buçuk yıldır buradayım.
    o zaman lisans öğrencisiydim. sözlük'ün yazar aldığını tam da bir sınava girmek üzereyken ablam mesajla haber vermişti, ben de "beni de kaydet, nikim şu olsun" diye cevap yazmıştım.
    şimdi, 4.5 yıllık bir avukat ve taze bir doktora öğrencisiyim.

    o zamanlar okuldan bir sevgilim vardı. sonra 3 tane daha oldu. bu dört sevgiliden başka, bir tane sevgili olduğu sanılan ama aslında olmayan adam, bir tane de tam sevgili olacakken son anda vazgeçen gerizekalı oldu. (düzensiz ilişkileri saymıyoruz.)
    şu anda ise, yine sözlük'te yazar olan ama buradan tanışmadığım bir sevgilim var. şubatta bir yıl olacak.

    o zamanlar balmumcu'da oturuyordum, sonra dört ev daha değiştirdim, şu an istanbul'daki 6. evimdeyim.
    şu andaki en yakın arkadaşlarımın, o zamanlar varlığından haberdar bile değildim.
    siyasi görüşüm de çok değişti. daha doğrusu, o zamanlar siyasi görüş sandığım şeyin aslında "elitizm" olduğunu sonradan fark ettim.

    o zamanlar "yirmi yaşında yaşlanmak" başlığında yazdığım şeylerin, aslında ne kadar arabesk olduğunu demek ki önceden fark etmişim ki entry'yi silmişim. fakat "dünyadan bihaber" de olduğunu 28 yaşında fark ettim.

    sözlük, artık gerçekten eskisi kadar keyifli bir yer değil. fakat benim kişisel tarihim.
    sırf geçmişine kıyamadığın için vazgeçemediğin bir sevgili gibi.

  • bir dolu tanimadiginiz adamla ( ben diyim 20 siz diyin 50) bir kogu$a sokulursunuz, ustunuze giymeniz icin bir pijama vermi$lerdir ki eger minyon bir tipseniz 2 beden buyuk, car$aflar temiz gibi gorunsede ya $ilte... bir de ustune ustluk kogu$un pencereden uzak bir ko$esinde alt ranzaya du$tuyseniz...saat daha 8.30 ya da 9.00 dur. "ulan bu saatte yatilir mi" diye du$unmeyin, sabah erken kalkacaksinizdir. kogu$ta sigara icmek yasak. osuruk seslerine, ayak ve ter kokularina daha ali$mami$siniz.
    sevgilinizi du$unursunuz. onun $efkat, sevgi dolu kucagini. beyoglu' nu, kadikoy'u du$unursunuz, insanlar geceye hazirlik yapiyordur $u saatlerde, diye. cevrenize bakarsiniz, "insanlar her yerde, her yerde, her yerde, yalnizlik her yerde". burnunuzun diregi sizlar, "napiyosun lan burda aglanir mi?" diye kendinize gelirsiniz. "korkuyorum anne, al beni icine" diye telefon edesiniz gelir ama telefon yasak. her turlu bete sokan $arki, $iir, ani film $eridi gibi gozunuzden gecer, bir ara sizar kalirsiniz, gozlugunuzu bile cikaramadan.