hesabın var mı? giriş yap

  • daha önce yüzeysel olarak bu araçların sürüşündeki zorluklardan bahsetmiştim (bkz: #140863119) biraz da sürüş tekniğinden bahsetmek istiyorum.

    (bkz: trail braking)
    bu fren tekniği f1 için veya herhangi bir pist yarışı için olmazsa olmazdır. ancak f1'de oynadığı rol çok daha fazladır. zira trail braking, tutunma seviyesi yükseldikçe etkisini artrırır. f1 araçları dünyadaki en hızlı araçlar değildir ama en iyi tutunan araçlardır. hemen her virajda, viraja girmeden önce frene kaymayacağınız en yüksek miktarda basarsınız ancak araç yavaşladıkça düşen downforce nedeniyle tekerler kitlenmeye daha yatkın olur. bu nedenle fren şiddetini azaltırsınız giderek, en sonunda ise viraja girerken frenajı çok hafif de olsa bırakmaksızın apex'e kadar devam edersiniz. işte bu apex'e dek sürdürülen hafif frenaj trail braking oluyor. bunun sebebi, aracın öne yığılması esmasında artan ön downforce tutunma miktarını arttırır, ayağınızı frenden çektiğinizde ise o tutunmadan mahrum kalırsınız. bir etki bu iken bir diğer yardımcı etki de arka frenlerin aracın arkasını daha etkili döndürmesidir. ancak bunun bir sınırı vardır ve bu da ön tekerlerin kitlenmesi ve aracın understeering yapması veya tam tersi aracın arkasının fazla dönmeye çalışıp spin atmasıdır. pilotlar her virajda bu tekniği kusursuz biçimde kullanıp apex noktasına maksimum momentum ve ideal konumlanma ile girmeye çalışırlar. zaten bu yüzden sık sık brake balance ayarını değiştirirler. zira brake balance oranı ne kadar trailbrake yapabileceğinizle doğrudan alakalıdır. çok düşük bb=çok dengesiz arka, çok az bb ise çok etkisiz trailbrake anlamına gelir. ayrıca çok yüksek bb fren performansını düşürür. bazı virajlarda özellikle yokuş yukarı frenaj noktalarında fazla düşük bb frenajda spin atmanıza neden olabilir. trailbrake yaparken ayrıca yavaşladığınız için frenaja başlama noktanız da bir hayli önde olacaktır. bu arada f1'de her zaman sol ayakla fren yapılıyor onu da belirteyim.

    (bkz: short shifting)
    f1'de 2008'den bu yana traction control yasak. yani aracın patinaja düşmesinin önüne geçecek hiçbir elektronik sisteme izin verilmiyor. bunu pilotun kendisi halletmek zorunda. peki nasıl? bu araçlar 900 beygirin üzerinde ve sadece 850 kg civarında ağırlığa sahip. bu da muazzam bir hızlanma kabiliyeti demek. tabii arkadan çekişli bu araçlarda gazı birazcıktan biraz fazla verdiğinizde araç çılgınlar gibi patinaja düşüp spin atacaktır. işte bununla başetmenin tek yolu gaz pedalını çok hassas kullanmak değildir. bazen viraj çıkışında normalden daha erken vites yükseltir ve gazı köklersiniz. bu erken vites yükseltme işlemi aracın birden torkunun düşmesine neden olur ve aracı understeer duruma getirir. bu noktadan sonra gazı normalden daha erken basmaya başlayabilirsiniz. işte bu yüzden çoğu yavaş virajdan 2 veya 3. vites yerine 4 hatta 5'te çıkarlar.

    (bkz: aerodinamik tutunma)
    yarış araçlarında tutunmayı etkileyen 2 etmen vardır. biri aerodinamik tutunma, diğeri ise mekanik tutunma. mekanik tutunmanın unsurları lastikler, süspansiyonlar, arb, şasi vs iken aerodinamik tutunmada sözkonusu şey malumunuz kanatlardır. aerodinamik tutunmanın bir garipliği vardır o da hızlandıkça artmasıdır. mekanik tutunma hızlandıkça azalır malumunuz. işte bazı virajlar vardır ve bu virajları eğer belli bir hız üzerinde alamazsanız o hızın altında hiç alamazsınız. spa'daki pouhon virajı veya monza'daki ascari chicane son kısmı bunlardan birkaçı. olay ne peki? pilotlar bu tip virajları dönmek için arabayı adeta fırlatırlar viraja. çünkü downforce çok fazladır ve tutunma becerisi yüksektir araçta ama direksiyon açısı ucu ucuna yeterli gelir hatta bazen yetmez. işte bu durumlarda aşırı agresif bir direksiyon hamlesi yapılır ve araç bir kenardan diğerine fırlatılır şu videoda 37. saniyeye bakınız. nurburgring'deki bu viraj oldukça tekniktir ve verstappen aerodinamik tutunma ile mekanik tutunma dengesini müthiş yakalıyor burada. biraz fazla fren yapsa bu kadar rahat dönemezdi mesela ve çok zaman kaybederdi. tabii aracın aerodinamik kabiliyeti takımdan takıma değişiyor, yapılan setup da çok önemli.

    bir sonraki entry'de setuplardan bahsedeceğim. görüşmek üzere.

  • küçüklüğümden beri, içindeki mikropların ölmesi için kaynatıldığı söylenirdi.

    "e o zaman biz o ölen mikropların cesetlerini de birlikte içiyoruz?" sorusunu akla getiren durumdur.

  • mimar arkadaşın ortaya koyduğu teorileri okuyup anlamak yerine direkt bok atma, aşağılama sürecinin başlatıldığı başlık. bu yazıdan sonra kimsenin "ulan mimar sinan dedik kof çıktı" diyeceğini, mimar sinan'ın o zamanın şartları ile 3 kıtada 400'den fazla yüzyıllara meydan okuyan eserler diken büyük bir dahi olmadığını iddia edecek birinin çıkacağını sanmıyorum. cafede batak çevirmek yerine bu mimar kardeşimiz oturmuş düşünmüş araştırmış kendince bir çalışma yapmış bunu da mesleki bilgileri ile pekiştirmeye çalışmış. bilgiye saygınız yoksa bari biraz emeğe saygınız olsun yahu.

    edit1: bu yazıyı tam olarak neresiyle okuduğunu tam cozemedigim ve mimar sinan'a hakaret ettiğimi dusunup hakaret mesajı atan dingillere de ayrıca teşekkürler.

  • bütün filmlerini üçer beşer kere izlemiş biri olarak, bu film açık ara en beğendiğim cem yılmaz filmi olmuştur. yeşilçamı gerek göndermeleri ile gerek ise film genelinde tuttuğu hava ile bize tekrar yaşatmıştır. hayrettir kimse hakkında yazmamış ancak şu repliklerin de berkine yazılmış olduğunu düşünüyorum.

    --- spoiler ---

    a.g - oğlum 50 yaşına geldi, buna rağmen her dışarı gönderdiğimde aklım kalıyor.
    c.y - nereye gönderiyorsun ki?
    a.g - fırına.

    --- spoiler ---

  • bim'den 1 lira 15 kuruş'a aldığım buono çikolata'nın dış kabını çıkartıp, üzerindeki metal kaplama ile üniversitedeki arkadaşlara ikram ediyorum. ederken de; "abimin isviçre'den gönderdiği meşhur bir isviçre çikolatası bu" diyorum. millet ise; "hayatımız boyunca böyle bir çikolata yemedik... bu nasıl bir lezzet, tabii gavur yapmış abi" diyor, bu sebeple de beni çok seviyor.

    bilemiyorum, ben mi daha büyük günah işliyorum yoksa onlar mı... gerçi; belki gerçekten de bu buono dünyanın en lezzetli çikolatasıdır, ama bu onun gaziantep'te üretildiği gerçeğini değiştirmiyor. yani gavur yapmamış beyler.