ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
egemen bağış'ın +18 içerikli kaseti olduğu iddiası
-
egemen bağış'ın öyle bir imajı var ki, kendisiyle ilgili hiçbir videoya şaşırmam dediğim olay.
tayyip bey ülkenin gidişatından memnun
-
artık kimse rte iyi de çevresi kötü demesin.
adam yüzde yüz şuurlu ve sorumlu. tarihe not düşülsün.
yarın öbür gün "aa haberim yoktu," diyemez. kimse olmasa bile temel bey 2,5 saat dil dökmüş "vaziyet bu gel vazgeç bu yoldan," diye.
23 kasım 2021 merkez bankası açıklaması
-
yani mb diyor ki daha cok artacak bosuna 3 kurus kar edicem diye dolar al sat yapmayin tepeden bozarsiniz :)
life is drunk
-
okunan her entry, birer puzzle parçası aslında. parçalar birleştikçe, vakit geçtikçe söz konusu yazara dair bir profil beliriyor aklımızda. politik görüşünden tut da dinlediği müziğe kadar, aile mefhumuna ilişkin görüşlerinden tut da yaşamı nasıl özetlediğine değin birçok farklı bahiste neler düşündüğünü okuyor öğreniyoruz. fakat life is drunk heybesinde olanı anlatmak, kendisini yazmak yerine, düzmece hikayelerle şükela avına çıkıyor.
kendisinin ve yakın çevresinin, evvel entry'lerde anlatılanlardan çok çok uzaklaştığını, bambaşka kişilere evrildiğini görüyorsunuz mesela zamanla. yazılanların külliyen uydurma olduğunu anlamanız öyle çok bir vaktinizi de almıyor. okurun, şüpheci ve mantık arar olması, meselenin baştan aşağıya tiyatro olduğunu kavraması için yeterli.
life is drunk, sözlüğün şifresini çözmüş yemiş bitirmiş bir beşer. burada bir "hak teslimi" yapmamız da şart. hangi başlıkta, hangi yazının, hangi detaylarla yazıldığında debe'ye gireceğini çok çok iyi biliyor. gerçi bazen tek bir entry'de 25 olağanüstü gelişmeyi art arda dizerek mübalağa'nın dibine vursa da, yurdum insanı "eheheheheh çok güzel" deyip şükela'yı yapıştırıyor.
olaya müteallik karakterler yaratması, konuşturması, mizah katması ve tüm bunları bir çırpıda okutturan akıcılıkta yazması, yazabilmesi, onun becerisi hiç kuşkusuz... ama artık sıktı. vallahi de sıktı billahi de sıktı. badim değil ama neredeyse badim gibi. asıl can sıkıcı şey de bu işte. her sabah debe'de life is drunk'ın fantastik kurgularını okumak canımı sıkıyor. kurtulamıyorum düzmece metinlerinden... yaptığı girizgahtan anlıyorum o olduğunu; scroll'luyorum aşağıya bir bakıyorum ki o, basıyorum eksiyi...
hakime cevap veren memurun sürülmesi
-
tutanak
sürgün karar
hakim tatil günü zabıt katibini whatsapp'tan uyarıyor. katip de “çocuğumu covid testine getirdim, tatil günümde bari rahat bırakın” şeklinde konuşuyor. bu cevaptan hoşlanmayan hakim, memur hakkında tutanak tutup komisyona gönderiyor. komisyon da memuru 6 aylığına sürgüne gönderiyor.
izmir'den ağrı'ya kadar temizlik yapılması
-
en son ortaokulda falanken böyle şeyler konuşuyorduk arkadaşlarla. nasıl milliyetçiyiz o zamanlar piuuu. asıyoruz, kesiyoruz, deli yürek kafası var, haydarinnaa.
ergenlik yasaklanmalı bence. o dönem bitene kadar ev hapsinde tutulmalı veletler, tüm sosyal iletişimleri yasaklanmalı, haftada 1 kitap okuyup özeti çıkartma mecburiyeti verilmeli.
şu temizlik fikrinden bile çok daha mantıklı değil mi lan?
evliliğe dair mide bulandırıcı detaylar
-
ayrılmamak için çocuk yapmak ve sonrasında çocuklar yüzünden ayrılamamak.
çocuk yaparak evlilik kurtulmaz arkadaşım,
nasıl sikko kafalar yaşıyorsunuz lan!!
savaş cebeci ve jahrein kavgası
-
izlemedim ama bence ikisi de haksız ya.
bilinen en şaşırtıcı tarihi bilgi
-
deniz kenarında tatil yapma, deniz manzarasına bakma veya denize bakıp huzur bulma fikrinin son birkaç yüzyılda çıkmış olması.
edit: birileri deniz-nehir farkını bilmeden kendince ayar vermeye çalışmış. bu yazıda nehirlerden değil denizden bahsediyor. nehirler tarih boyunca tarımsal sulamada kullanıldığı ve içme suyu sağladığı için için zaten kutsal bir yere sahipti. denizlerle nehirler aynı şey değil. daha en basit coğrafya bilmeden ve okuduğunuzu anlamadan başkalarına ayar vermeye çalışmayın.
100-150 yıl öncesine kadar yazılmış neredeyse hiçbir eserde ve anlatılmış hiçbir hikayede denizden "huzur veren" bir şey olarak bahsedilmez ve deniz manzarası neredeyse hiç övülmez. genelde insanlar için deniz 2 anlam ifade etmiştir. ya ticaret ürünlerinin ve su ürünü yiyeceklerin geldiği bir kaynak ya da düşman askerlerin, işgalcilerin, korsanların, sellerin ve tsunamilerin geldiği felaketler kaynağı.
tarih boyunca insanlar denizi iyilik veya kötülüklerin geldiği tanrısal bir kaynak olarak görmüşler ama hiçbir zaman huzur veren bir manzara veya tatil yapılacak bir şey olarak görmemişler. aynı zamanda deniz kenarındaki araziler tuzlu olduğu için fazla verim vermediğinden köylüler deniz kenarında yaşamayı tercih etmemişler. tarih boyunca krallar ve padişahlar sevmedikleri şahısları ceza olarak hep deniz kenarlarına veya adalara sürgün etmişler.
mesela robinson crusoe ıssız adaya düştüğünde hikaye boyunca hiç deniz manzarasına hayranlıkla bakıp huzur bulmaz. 2 yıl okul tatili kitabında çocuklar hiçbir zaman deniz manzarasının güzelliğinden bahsetmez. ıssız adalarda geçen hikayelerde bile deniz ya felaket kaynağı ya da kurtuluşun geldiği yerdir ama hiçbir zaman manzarasına bakılıp da huzur duyulan bir şey değildir. eski mısır yazıtlarında nil nehrinden bir bereket kaynağı olarak bahsedilir ama akdeniz'den hiç övgüyle bahsedilmez. antik yunan yazılarında dağlar taşlar bile övülür ama denizin verdiği huzurdan hiç bahsedilmez. eski şiirlerde, ilahilerde ve kutsal metinlerde hiç denizin huzur verdiğinden bahsedilmez.
1800'lerden sonra avrupa ve amerika'da zengin kesim deniz kenarlarında arazi satın alıp buralara yazlık villalar ve tatil köyleri kurmaya başlayınca deniz manzaraları kıymete binmeye başlamış. eğlence için plaja gitme kavramı da bundan sonra başlayan bir şey.
kaynak soran olmus.
https://www.smithsonianmag.com/…al-place-180959538/
https://www.washingtonpost.com/…going-to-the-beach/
https://dailyhistory.org/…ory_of_going_to_the_beach
https://www.theatlantic.com/…r-of-the-beach/279175/
insana direnme gücü veren sözler
aşkı anlatan gelmiş geçmiş en iyi replik
-
-kolyeni bende unutmuşsun, akşam gel al.
+yangında düşürdüm sanıyordum.
-yangın sayılır.
(bkz: ağır roman)
akp'lilerin aynı tesisi beş kez açması
-
cumhuriyet gazetesi'nden bir haber.
"amasya’daki katı atık tesisi için akp’li yetkililer tarafından tam 5 kez açılış töreni düzenlendi. tesis, iki başbakan, iki bakan ve bir belediye başkanı tarafından değişik tarihlerde açıldı."
açılış tarihleri:
30 temmuz 2008
4 mayıs 2011
15 mart 2014
18 ekim 2014
15 mayıs 2015
https://sites.google.com/…cumhuriyet_2015-05-16.jpg
ağzında sigarayla enkaz altından çıkan dayı
-
vay benim babam sen sigarayı nerden buldun ya
üç gündür ilk kez güldürmüştür
link
edit:
-dayı sen at biz sana malbora vericez
edit: dayı maalesef eşini kaybetmiş.
1.5 litre su ve bir tabaka tütün ile hayata tutunmuş