hesabın var mı? giriş yap

  • "yabancı bir yere gittiğimde elimi yüzümü yıkadıktan sonra tedirgince kullandığım o havlunun,
    yüzümü en temiz yeridir diye sildiğim en ücra köşesi, ya herkesin aynı düşünceyle sildiği yerse?" diye düşünüp kafayı yiyorum.

  • banka soygunu sonunda sıvışmaya çalışan soyguncuyu taşıyan ve ensesindeki namlu ile denileni yapıp istenilen yere kadar taksiyi süren şofördür.
    diğer araç şoförlerine bir şeylerin yolunda gitmediğini, anormal bir şeyler olduğunu anlatmaya çalışıyordur kendince.
    böyle bir taksici görüldüğünde hemen polise haber verilmeli, bu ve benzeri ihtimaller göz önünde bulundurulmalıdır.

    çok mu uçuk geldi? başlık kadar değil, evet.

  • biber gazina 21 milyon dolar harcanmiş, en azindan ilkkez vergilerimiz son kuruşuna kadar bize harcanmiş oldu.! bundan memnuniyet duyuyorum."

  • pkk'lilarin kacirma olaylarinda hep araya girip, bolgeye giderek teroristlerle olayi tatlilikla halleden sevgi kelebegi hdp milletvekillerinin yine bolgeye giderek olayda araci olup isi tatlilikla halletmesini bekledigim vaka-i hayriye.

  • - aşkım şarjım az, kaya beni bırakacak, sabah ararım.
    - bak yavrum, iyi dinle: facebook'u açıyorum. önce arkadaş listende kaya adında kimse var mı kontrol ediyorum, öyle birini bulamıyorum. sonra, çalıştığın şirketin linkedın hesabını beğenmiş herkesi tek tek tariyorum, kaya diye birini bulamıyorum. sonra, akşam gideceğini söylediğin barın ismini twitter'a yazıp orada check-in yapanların arasında kaya adlı birinin olduğunu görüyorum. tüm tweet'lerini okurken, nikimyok caddesi'ndeki trafikten şikayet ettiği bir tweet'ine rastlıyorum. bu bilgiyi cebe koyup, kaya'nın instagram hesabına tıklıyorum. fotoğrafları tararken, bir arabanın önünde çektiği bir selfie görüyorum. bu bilgiyi de cebime koyuyorum. az önceki check-in olayına geri dönüp foursquare'de paylaştığı yer bildirimi fotoğraflarına bakıyorum. bi kahvecide çektiği fotoğrafı görüyorum. o kahvecinin sayfasına tıklıyorum ve tahmin ettiğim gibi kaya yavşağının o mekanda en çok check-in yapan kişi olduğunu görüyorum. nikimyok caddesi yakınlarındaki kahvecinin adresine bakıp o bilgiyi de cebe koyuyorum. evden çıkıp kahvecinin olduğu sokağa gidiyorum. o sokakta ve yakınındaki sokaklarda, fotoğraftakine benzer bir araba arıyorum. iki sokak ötede söz konusu arabayı buluyorum. arabaya tekme atıp alarmın ötmesini sağlıyorum. az sonra bi apartmanın ikinci katındaki bi dairenin penceresi açılıyor ve beyaz atletiyle kaya beliriyor. bi iki bakınıp alarmı susturuyor ve pencereyi kapatıyor. apartman kapısına gidip o dairenin bi üst katının ziline basiyorum. kim o diyor bir ses, "ya ben kaya'ya geldim de zili çalışmıyor sanırım, kapıyı açabilir misiniz?" diyorum kibarca. kapı açılıyor, ikinci kata çıkıyorum. kaya'nın dairesinin kapısını çalıyorum. kapıyı açıyor sormadan. kimsiniz diyor. dairenin içine adımımı atıp "ben meltem'in sevgilisiyim, şarjı bitiyormuş da şarj aleti getirdim" diyorum. aletin kablosunu kaya'nın boynuna dolayıp sıkmaya başlıyorum. gürültüyü duyunca sen geliyorsun, üzerinde bornoz var. kaya'yı bırakıyorum, suçun büyüğü sende çünkü. beni görünce korkup odaya kaçmaya çalışıyorsun. peşinden geliyorum. yüzüne tükürüyorum. yazıklar olsun diyorum, niye yaptın bunu diyorum. ağlıyorsun, açıklayabilirim diyors...
    - ay tamam, tamam! bitmiyor şarjım. of, taksiye binip eve geliyorum hemen. bişey lazım mı? yoğurt felan?

    edit: niye bu kadar sevildi anlamadım ama beğenen, paylaşan herkese eyvallah... 3 vakte kadar, bu entry'yi temel alan bi kısa filmle karşınızda olacağız inşallah. haber ederim.

    seneler sonra edit: hala mesaj atıp kısa film n'oldu diye soranlar oluyor. bir şey olmadı tabii ki, olacağı da yoktu. "abi izin ver ben bunu kısa film yapayım" diyen sayısız genç sinemacının ayağını kesmek için yazmıştım bu notu. işim gücüm vardı ve kısa filmcilerle uğraşmak gündemimin en son sırasında bile değildi. uğraşılır mı lan?

  • o havada duran tekerlekler gerektiğinde stepne olarak kullanılma amacı taşımazlar. ağır yük taşıyan kamyon ve çekicilerde aks sayısı ve dolayısıyla tekerlek sayısı arttıkça taşıyabileceği yük de artar. yani arka tarafında tek aks yerine iki veya üç aksı bulunan bir araç daha fazla tekerleğe dolayısıyla daha fazla yük kapasitesine sahip olur ancak araç yük taşımıyorken aracın sürücüsü kabinden kontrol edilen bir sistemle (bir düğme ile) hidrolik olarak bu aksları yukarı kaldırır.

    yere değen tekerlek sayısı arttıkça aracın sürtünmesi de artar, bu da yakıt tüketimini arttırır. bu akslardaki tekerleklerin yukarı kaldırılması sonucu daha az tekerlek sürtünür, aracın aktarma sisteminde daha az parça döner bu da yakıt tüketimini ve mekanik parçaların aşınmasını azaltır. ayrıca tabii ki kullanılmayan tekerleklerin de ömrü uzar ama başta da belirttiğim gibi esas amaç stepne olması değildir. araç yük taşıyacağı zaman akslar yere indirilir böylece hem yük kapasitesi hem çekiş gücü artar.

    ayrıca bir aracın lastiği patladığı zaman devrilmez. en fazla o taraf biraz alçalır ama sorun olmaz. tabii ki patlak lastik yerine diğer akslar kullanılarak yola devam da sağlanır ama o sistemin esas amacı yedek lastik taşımak değildir. bunun için çok pahalı ve ağır bir önlem olurdu eğer öyle olsaydı. tüm kamyon ve tırlarda normal binek araçlarda olduğu gibi yedek lastik de bulunur. ayrıca uzun yola çıkan tüm kamyon ve tır sürücülerinin yolda başlarına bir sorun gelmesi halinde destek alabilecekleri numaraları vardır.

    havada giderken dönmenin sebebi ise hem aracın hareketi yani momentum nedeniyle boştaki tekerleklerin dönmesi hem de bağlı oldukları diferansiyelin diğer tekerlekleri döndürmesi sonucu boşta kalanların da dönmesidir.

  • ingiltere, fransa ve portekiz'in birebir aynı formalarının aksine özel tasarıma sahip formalardır. hırvatistan'a da özel forma tasarlanmış. polonya'ya da özel tasarlanmış gibi duruyor ama çok düz formalar, bir özelliği yok.

    böyle değişimler güzeldir, türkiye'nin klasik iç saha forması yok ama modern bir tasarım var ve yıllar sonra avrupa'da futbol sahnesine çıkacağımız için böyle tasarımlar heyecan verici bana göre. (bu konuda az biraz bilgim var) (bkz: efsanecubuklu.com)

    tff şöyle demiş, daha doğrusu nike demiştir bunu: "alttan siyah olarak başlayan yeni iç saha forması omuzlardan yukarı doğru yayılan güçlü bir kırmızıya dönüşen özel bir grafiğe sahip. bu grafik zincirlerden yapılan savaşçı zırhını andırırken türk mimarisinin en önemli parçalarından birisi olan karmaşık mozaik desenlerinden de ilham almaktadır."

    "formada yer alan şekiller ve renkler türk mimarisindeki güzel ve karmaşık mozaik uygulamalarını anımsatırken zincirlerden yapılan desen ilhamını savaşçı zırhından alır."

    ayrıca katıldığımız son turnuva olan euro 2008'de de benzer forma setimiz vardı, kırmızı iç saha, turkuaz detaylı beyaz deplasman. ona da güzel bir atıf olmuş, tebrikler nike'a.

  • insanları daha çok sıfırlı borcun içine sokacaklar.
    3.000.000 tl kredinin 0.79 ile 120 aylık taksit tutarı ayda 38.786 tl
    ayda 40-50 bin t l taksit ödeyen insanın kazancı zaten 80-100 bin tl civarında olur.
    haber doğruysa 10 milyon tl kredileri bile ucuzlatmışlar, hem de kamu bankalarından, kamu kaynaklarıyla.
    yani bu kredi bir avuç zengini kamu kaynakları ile daha çok zengin yapar
    yine üretim yok, üretici yok, halkın ezici çoğunluğu yok, artık olmayan orta kesim bile yok.
    para yine betona ve zengine.