hesabın var mı? giriş yap

  • osmanlı osmanlı diye kafa zkmelerinin nedeninin aslında osmanlı olmadığını tahmin etmişizdir.

    "bu fotoğrafı tatil programı yapın diye koymadım.

    bu resimde gördüğünüz otel binası sultanahmet’te. otel olmadan önce “başbakanlık osmanlı arşivleri” binası idi. devlet yetkililerimizin aklına birden bu binanın çok eskidiği restore edilmesi gerektiği fikri geldi. restorasyona alındı. “başbakanlık osmanlı arşivi restorasyon çalışması” diye bir koca tabela da asıldı. gel zaman git zaman bir de bakıldıki koca osmanlı arşiv binası, abrakadabra “otel” oluvermiş.

    resimdeki otel işte o otel. sura hagia sophia hotel.

    arşiv bahçesinde bulunan limon, defne ve asma ağaçları da kesilmiş. inşaat sırasında asırlık çınarlar da zarar görüp kurumaya başlamış..

    arşivler ne mi oldu? 100 milyon belge ve 370 bin defter bulunan henüz tasnif edilmiş ama okunmamış koca arşiv kağıthanede dere yatağında bir binaya doldurulmuş. sonra sel basmış, yarısı mahvolmuş kalanı da nemden küflenmeye ve silinmeye yüz tutmuş.

    atalarının mezar taşını okuyamamaktan yakınan, osmanlıca zorunlu olsun diye yaygara koparan zevat’ın yediği halta bakılırsa, dertlerinin ne olduğu çok açık. cumhuriyetle hesaplaşmak..

    “hüvelbaki osmanlı ”

    mezar taşında bu yazıyor.okuyabildin mi şimdi?

    ilhan ertürk"

  • bir ay önce -atıyorum- 500 liraya alınmış, 400 lira fiyat biçtiğiniz bişey için bazısı "abi bunun sıfırı 300 lira zaten, şu sitede kampanya vardı ama şimdi bitmiş tüh" diye girer, kimisi "50 lira veririm" mesajı atar, öbürü "kullanılmış kulak çubuğu seti + nokya 3110 üstüne de 10 lira versem olur mu" der. allahın manyakları.

  • %50 joker hakkı yerine, seyirciye sorma joker hakkını kullansaydı, şimdi hiç bu kadar sorun yaşamayacaktı.

  • küçükken maddi sıkıntılar sebebiyle evden dışarıya iş yapıp üç beş kuruş kazanırdık, bütün aile akşam yemeğinden sonra oturup harıl harıl malı yetiştirmeye çalışırdık, vidalar ve başka parçaları birbirine geçirip ucunu somunla sıkıştırıyorduk sonra onlar bitince boyuna göre kolilere yerleştiriyorduk, bir akşam mallar bitti, babam kolileri apartmanın girişine taşıyacak, babamın bacağından siyatik vardı o yıllar, canı çok yanıyordu, merdivenlerde kolinin biri altından patladı, bütün vidalar şangır şungur merdivenlere saçıldı, canım babacığım o yorgunluk, stres ve çocuklarının, eşinin yapmasını hiçte yapmasını istemediği bişeyin verdiği çaresizlik ve üzgünlükle merdivenlerde kahrolmuştu, o an dünyanın en mutsuz insanıydım, babamın bu kadar üzülmesi, yüzündeki çaresizlik beni kahretmişti. babam üzülmesin diye o an ağlamamıştım ama hıçkıra hıçkıra ağlamak istemiştim.

    o hallerin üstünden çokta uzun olmayan bir süre sonra babam kanserden vefat etti. şimdi çok şükür kendimize ait bir evimiz var, bu ay faturaları nasıl ödeyeceğiz diye strese girmiyoruz. akşamları yorgun argın işten gelip, bizi sevip, sarmalayan bir babamız yok, sonsuza kadar akşamları evde vida somunlayıp, 35 katlı bir apartmanda o kolileri ben taşısam keşke, gerçek garibanlık parasızlık mı babasızlık mı, elbette küçük bir çocuğun babasız kalması.

  • işte internet bu yüzden tehlikeli bişey. çocuk o videoyu çekmiyor olsa şu an insan içine çıkamıyor durumdaydı. ortamlarda kadın hakları dersin kim bilecek.

  • öncelikle üzerinizdeki renkler, ayakkabı dahil iki rengi geçmemeli. üst kısımda açık renk, aşağıda koyu renk doğru tercihtir. füme t-shirt, siyah pantolon gibi. açık renk pantolonun üstüne koyu renk şık durmaz.

    yukarıdan aşağıya örnekler verecek olursak;

    buz mavi - krem
    haki - koyu krem
    füme - siyah
    bordo - siyah
    mürdüm - füme
    sarı - kahve
    indigo - krem
    pembe - açık mavi

  • yer: budapeşte
    mekan: iş sonrası gidilen bar
    sene: 1990
    dramatis personae: cs, irlandalı adam, ingiliz adam

    ingiliz: ne işiniz var kıbrıs'ta?
    cs: sizin irlanda'da ne işiniz varsa bizim de o işimiz var (bkz: hedef saptirma)
    irlandalı: hop hop, bazılarımız istiyor ingilizleri
    ingiliz: bak, gördün mü? sizi isteyen var mı kıbrıs'ta?
    cs: nüfusun yaklaşık %30'u türk orada
    irlandalı: ya aslında bu ingilizler irlanda'da olmasa daha iyi
    ingiliz: niye? ne zararımız var size?

    cs birasına geri döner... görev tamamlanmıştır...

  • (bkz: geceleri uyumamak)

    yeminle bir anneyi bu kadar çıldırtan ve bir evladı bu kadar korkutan başka bir şey yoktur.

    bilgisayar başında kendinden geçmiş, tüm evrenden soyutlanmış, nirvanaya varmak üzereyken, karanlıktan derinlerden bir ses gelir...

    -naaapıooosuuunn buuuu saattteeeee yaattt artttııkkk

    +mnıskim noluyo lan?
    hee annemmiş...

    not: aynı zamanda dünyanın en hızlı laptop kapağını kapatma anıdır bu an.
    artık ne izleniliyosa, o saatte???

  • savarona'nın atatürk'ün şahsi malı değil cumhurbaşkanlığı yatı olduğunu, yani atatürk'ün ölümünden sonra devletin mülkiyetinde kaldığını; "gemicikler"in ise birilerinin şahsi malı olduğunu bilmeyen zavallıları bir an için bile olsa mutlu eden kemalisttir.

  • sinema hakkında pek bilgi sahibi olmayanların garipsediği konuşmadır. neymiş koskoca kadına fırça çekmiş. birincisi bu fırça değil siz fırça görmemişsiniz, ikincisi yönetmen oyuncu ilişkisini siz ne sanıyorsunuz ki?

    set sınırlarının amiri yönetmendir. istersen oscar sahibi oyuncu ol, 60 yaşında ol, 30 yaşındaki yönetmen gelip ağzına sıçabilir. bu tarz büyük yönetmenler genelde ruh hastası tipler. özellikle stanley kubrick'in filmlerinde baskıya strese dayanamayıp fenalaşan yıldız oyuncuların olduğu anlatılır hep. hatta the shining sırf bu sebeplerden ötürü yarım kalma tehlikesi geçirmiş. nbc'nin de sette çok sert ve çalışması zor bir yönetmen olduğunu söylerler genelde. haluk bilginer gibi bir duayen de dahil olmak üzere oyuncularının bütün mimiklerine karışan bir yönetmen. bu tip bir egemenlik kurmadan mükemmel işler çıkaramazsınız zaten. alfred hitchcock'un dönemin hollywood camiasında da yankı uyandırmış meşhur bir sözü vardır bu konuyla alakalı, "actors should be treated like cattle" der. ister inanın ister inanmayın o bayılarak izlediğimiz kült filmlerin çoğunda sette terör estiren bir yönetmen vardır.

    kaldı ki bennu yıldırımlar'ın zerre incindiğini düşünmüyorum bu durumdan. bilakis kendince ders çıkarmıştır. böyle bir üstadın ağzından dökülen her kelime için varını yoğunu verecek insanlar var.

    bunun dışında mevzubahis konuşmaya gelirsek, tam da nbc nin felsefesini özetleyen bir konuşma olmuş. bu yüzden tarif edemediğimiz bir gerçeklik var bu adamın filmlerinde.