hesabın var mı? giriş yap

  • ben: baba bana elhamı öğret, öğretmen istiyor
    babam:
    elhamdürüsiyle
    kızlar sürüsiyle
    hergün birisiyle
    yarabbi şükür allahım

    ben: aman be baba
    babam: oğlum ne var, hocanız bile bilmez bunu, hem bir tutarsa duan, ehi ehi
    ben: ablam gibi dayak yiyeyim sonra değil mi* ? .. anneee , bana elhamı öğret...
    babam: dur ben sana elemtereyi de öğreteyim.
    elemtere ellipara
    babam gider kochisara.... nereye gidiyon, daha bitmediki
    annem: offf bey offf, cocukların hepisini göndereksin cehenneme, günaha giriyorsun
    babam: ehi ehi ehi he

    * ablam ilkokul birde "kuran kursuna gideceğim" diye tutturur, bizimkiler her zamanki kayıtsızlıkları ile aman gidersen git derler. ablam ilk gün gelir ve babama, "baba bana sübhanekeyi öğret, hoca istedi" der, ertesi gün kursa giden ablam biraz sonra yüzünde şamar iziyle kıpkırmızı şeklide eve döner. şimdi babamdan ablama öğretilen sübhanekeyi dinliyoruz:

    sübhaneke
    sümbülteke
    anam eke
    babam teke

    diye gidiyordu hatırladığım kadarıyla. bu arada babamın 9 yaşından beri beş vakit namazını kılan, orucunun birgünün bile kaçırmayan bir insan olduğunu belirteyim

    (bkz: niye benim babam herkesin babası gibi değil)

  • hakan balta'nın bilalle ikili mücadelede yere düştüğü bi pozisyon var. hakan balta hakeme elini kaldırdı "hani faul hoca" gibilerinden. ben de şaşırdım, ya bu efendi çocuk hakeme itiraz falan etmezdi, bu da mı çirkef oluyo acaba diye düşündüm. sonra yakın çekim gösterdi, meğerse "ayakabbım çıktı, dur bağlayayım" diyormuş hakeme.

    yine şaşırtmadı. sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı. seviyoruz.

    not: dibine kadar bjk

  • istanbul'un talebi olan yeni taksi sistemi, talimatlarla verdirilen oylarla ukome'de reddedildi. bu ret kararı teklifin tekrar gelmesine mani değil. 16 milyon istanbullu’ya ve binlerce taksi sürücüsü esnafımıza verdiğimiz sözün takipçisiyiz. doğru, er geç karşılığını bulur

  • coğrafî ve tarihî dokusuna hayran olduğum, bulduğum her fırsatta gittiğim ve güzel anılar biriktirdiğim çanakkale'nin tarihi bir ilçesidir.

    geçtiğimiz günlerdeki ziyaretim esnasında çanakkale'nin bu güzide ilçesinin tarihte ne kadar çok önemli roller üstlendiğini bir kez daha hatırladım. çünkü burası coğrafi konumu itibariyle her daim stratejik bir öneme sahipti. en başta; bizans ve osmanlı gibi iki büyük imparatorluğa başkentlik yapan şehr-i istanbul'un güvende olması için önce gelibolu'nun ve ismini verdiği yarımadanın sağlam ve güvende olması gerekiyordu. ayrıca 17. asır tarihçilerinden safi mustafa efendi de bu ilçeyi ''derya-i sefidin kilidi'' olarak tarif etmiştir. yani akdeniz'in kilidi.

    gün doğarken çektiğim şu hoş fotoğrafı son ziyaretimden bir anı olarak buraya kondurup: (gelibolu iskelesi, ocak 2023) gelibolu'nun önemi özelinde, bizans ve osmanlı tarihinden birkaç kesit sunmaya geçeyim:

    - gelibolu, roma hakimiyetine girdikten sonra da sahip olduğu coğrafi özellikler sayesinde önemli bir ticaret merkezi olma özelliğini korumuştu. fakat bu önemli ticaret merkezi avrupa hunları, avarlar gibi yayılmacı kavimlerin bizans topraklarını istilaya giriştiği dönemde yağmalanıp, tahrip edilmişti. i. justinianus kenti onarıp, surlarla donattıysa da bu tahkim yetersiz kalmış, 7. ve 8. asırdaki arap akınları döneminde kent yine zarar görmüş, emeviler donanmasıyla çanakkale boğazı'nı kolaylıkla aşıp, konstantinopolis'i kuşatmıştı. bu akın ve kuşatmalarda bizans imparatorluğu büyük zarar görmüştü.

    - 10. asırda general bardas phocas, ikinci basileios'a karşı başlattığı isyanda gelibolu'ya hakim olup, boğazı kapatmaya çalışmıştı. fakat imparator, ordusuyla bölgeye gelip isyanı bastırmıştı.

    - dördüncü haçlı seferi esnasında konstantinopolis'e ve trakya topraklarına hakim olan latinlerle iznik imparatorluğu'nun çatıştığı yerlerden biri de gelibolu'ydu. bu dönemde gelibolu latinlerin kontrolündeydi ve iznik imparatorları gelibolu'yu ele geçirip, konstantinopolis'teki latin idaresini kıstırmak istiyordu. bir süre sonra bunda da başarılı olmuşlardı.

    - 14. asrın başında bizans imparatorunun çağrısıyla gelip, anadolu'daki türklere karşı taarruzlar düzenleyen roger de flor komutasındaki katalan kumpanyası'nın harekat üssü gelibolu olmuştu.

    - bizans imparatorluğu'nun iyice güçten düştüğü dönemde, venedik cumhuriyeti ile cenevizlilerin ege-çanakkale boğazı-marmara-karadeniz hattındaki üstünlük mücadelelerinde önemli rol oynayan liman kentlerinden bir tanesiydi. bu mücadeleler esnasında venediklilerin boğazda düzenlediği ablukalar bizans başkentini fazlasıyla zorlamıştır. (13. ve 14. yüzyıllar)

    - 14. asır itibariyle türklerin bizans topraklarına düzenlediği akınlar iyiden iyiye artmıştı. bu dönemde gelibolu, umur bey'in ve karesioğlu beylerinin deniz akınlarıyla bizans'tan koparmaya çalıştığı stratejik bir bölgeydi. yüzyılın ortalarında ise osmanlılar tarafından ele geçirilip, rumeli'ye düzenlenen akınların üssü haline dönüşmüştü. gelibolu'nun kaybı bizans'ta evlat kaybı etkisi yarattı desek yanlış olmaz. ilk başta diplomasi yoluyla defalarca kentin iadesini istediler, başarılı olamadılar. diplomasi yolu kapanınca da bir askeri harekatla kenti ele geçirmeyi başardılar. fakat hakimiyetleri 10 yıla yakın sürebildi. kent tekrar osmanlıların hakimiyetine girdi. osmanlıların bu dönemde kullandıkları askeri üs için (bkz: çimpe kalesi)

    - gelibolu'yu ikinci defa ele geçirme uğraşısı osmanlılara bölgenin stratejik önemini bir kez daha göstermiş olacak ki; kenti ele geçirir geçirmez bir tersane kurup, donanma yapımına koyuldular. diğer yandan asker yetiştirmek maksadıyla acemi ocağı'nı da buraya kurdular. 15. yüzyıl itibariyle gelibolu artık osmanlı devleti'nin bir askeri üssüydü. (bkz: gelibolu tersanesi), (bkz: saruca paşa/@silivrili), (bkz: pençik sistemi/@silivrili)

    - donanmanın teşkiliyle osmanlılar artık denizde de faaliyet göstermeye başlamıştı. çok geçmeden de ege'de venediklilerle karşı karşıya gelmeye başladılar. 1416 senesindeki çalı bey savaşı, osmanlıların denizdeki ilk büyük sınavıydı desek yanlış olmaz. bu savaşta venedik donanması gelibolu'ya baskın düzenleyerek osmanlı donanmasını yok etti. bu zaferden sonra venedikliler değişik tarihlerde yine gelibolu'ya saldırılar düzenledi fakat kenti ele geçiremediler. çünkü kara gücünde osmanlılar daha üstün durumdaydı.

    - 1420'lerdeki düzmece mustafa isyanı'nda da gelibolu başroldeydi. bizans imparatorluğu'nun desteğiyle trakya'da hakimiyet kuran mustafa, gelibolu'yu da ele geçirmişti. fakat söz vermesine rağmen gelibolu'yu bizans'a teslim etmemişti. bu anlaşmazlık sonrasında bizans desteğini kaybetti. kısa sürede de osmanlı kuvvetlerince yenildi. bu isyan döneminde gelibolu'yu yitiren sultan ikinci murat, cenevizlilerin yardımıyla çanakkale boğazı'nı geçebilmişti.

    - 1453'te konstantinopolis'i ele geçiren ikinci mehmet, yeni başkentinin savunmasını daha da kuvvetlendirmek adına çanakkale boğazı'na iki tane hisar inşa ettirmişti. (bkz: kilitbahir kalesi) (bkz: çimenlik kalesi)*

    - 16. asırda haliç tersanesi inşa edilince, gelibolu ikinci planda kalan bir üs olmuştur.

    - 17. asrın uzun soluklu savaşlarından biri olan girit savaşı esnasında venedikliler osmanlı'nın girit'teki kuşatmasını kırmak için ikmal yollarını kesmeye çalışmış, bu esnada da çanakkale boğazı'nı defalarca ablukaya almıştı. bu abluka osmanlı'yı ve payitahtını fazlasıyla yormuştu. iaşede sorunlar yaşanmıştı. abluka kırıldıktan kısa bir süre sonra, bir daha aynı şeylerin yaşanmaması için, boğazın savunmasını kuvvetlendirmek adına valide hatice turhan sultan'ın öncülüğünde çanakkale'ye iki kale daha yapılmıştı. (bkz: seddülbahir kalesi), (bkz: kumkale)

    - 18. asırda çanakkale boğazı'nı koruyan kaleler bakımsızlıktan harap bir haldeydi. 1770'teki çeşme faciasında osmanlı donanması yok edilince, rus donanması boğaza yönelmişti. osmanlı kuvvetleri bu ilerleyişi güç bela durdurabilmişlerdi. bu bozgundan sonra osmanlı devleti baron de tott'u çanakkale boğazı'nı tahkim etmesi için görevlendirdi. gelibolu, bu dönemde tahkim edilen yerlerin başında geliyordu.

    - 19. asırda gelibolu, osmanlı padişahlarının ziyaret ettiği bir yer olmuştur. ikinci mahmut, sultan abdülmecit, sultan abdülaziz ziyaret eden padişahlardır. bu ziyaretler hem idari, mali, sosyal alandaki yeniliklerin taşradaki uygulanışı görmek hem de boğazdaki tahkimatı kontrol etmek maksadıyla düzenlenmiştir.

    - 20. asır ve patlayan birinci dünya savaşı... bu savaş esnasında itilaf kuvvetlerinin taarruza geçtiği yerlerden biri de gelibolu yarımadası idi. yarımadayı çıkarma yaparak ele geçirmeyi, böylelikle önce çanakkale boğazı'nı, ardından da istanbul boğazı'nı kontrol altına almayı, nihayetinde de osmanlı devleti'ni savaş dışı bırakmayı hedefliyorlardı. itilaf kuvvetlerinin taarruzu sonucunda başlayan savaşlarda osmanlı ordusu destansı bir savunmayla itilaf güçlerini durdurmayı başardı. (bkz: çanakkale savaşı) gelibolu, birinci dünya savaşı'nın da başrolünde yer alan bir yer olmuştur. bir diğer önemli husus da dünya, cumhuriyetimizin kurucusu mustafa kemal atatürk'ün askeri dehasıyla ilk; o, gelibolu yarımadası'nı savunurken tanışmıştır.

  • cumhuriyetin ilk birasıdır.
    atatürk orman çiftliği içindeki bira fabrikası için viyana’daki fermentasyon endüstrisi teknik okulu‘ndan prof. kluger‘den teknik danışmanlık alınmıştır.ekipmanlar ve tesiste bira üretimi için gereken her şey o zamanlar macaristan’ın skoda fabrikasından alınmıştır.hemen gerisine bakarsak,atatürk,1932’de yerli üretime destek,orta anadolu arpa üretiminin gelişmesi yanında başka bir şey de istiyordu.malt küspelerinin kullanılması ve hayvancılığın gelişmesi,sütün kalitesinin artması.çünkü bira fabrikasının malt artıklarından hayvanlar besleniyor ve bu çok değerli besinlerle daha kaliteli süt vermeye başlıyorlardı.

    not: o zamanlar bira pek alkollü içki sayılmıyormuş.aoç butik olarak yeniden üretse ne hoş olur.

    https://mutlakaoku.com/…-bira-fabrikasi-ve-akibeti/

    https://mutlakaoku.com/…n-ortasinda-bir-bira-parki/

  • elimiz bos gelmeyelim diye aldigimiz aslinda bes para etmeyecek urunler. ilk aklima gelen konya sekeri, bu kadar sacma sapan birsey olamaz. ureticisi bile hala nasil batmadik diye sasiriyordur. bir digeri afyon kaymagi, meshur diye fabrikasyona donmusler zerre kaymaga benzemiyor. peki ya o hosmerim tatlisi nedir allah askina..

  • para kazanmak için yazılan bir kişisel gelişim kitabını kanıtlamak için başka kişisel gelişim websitesinden verilen ornekleri gördüğümüz olaydır.

    bak arkadasım az uyuyan afyonu henüz patlamamış birine anlatır gibi anlatıyorum. günde 8 saat uyursan bu seni aptal yapmaz, iki saat uyuyup zombi gibi geziyorsan da bu senin tercihindir ama sana da normal uyuma düzeni olanlara aptal deme hakkını vermez.

    kisa uyuma konusuna gelince bu konuda yapilan bilimsel arastirmalar var, bak burada amerikan kalp sagligi akademisi tarafindan yapilan az uyumanin hipertansiyon riskini arttirdigina dair arastirmanin detaylari var

    bak burada da yeteri kadar uyumayan genc yetiskinlerin genel sagliklarinda gorulen bozulmalara yonelik bir calisma var

    bir baska calisma da kisa sureli uykunun kadinlarda olum riskini nasil arttirdigina dair yapilmis

    para kazanmak icin yazildigi bu kadar belli olan bir kitabi ovenleri gercekten anlamiyorum. bir de kalkip "ama da vinci 2 saat uyuyormus" diyenler var ya onlar herhalde gunde 4 saat daha az uyusalar da vinci falan olacaklarini zannediyorlar. bu son link de onlar icin gelsin

  • kadınlar için viagra üretilmiş. iyi de, zaten bunu lidyalılar bulmamış mıydı yüzyıllar evvel?

  • benimdir.

    edit: yuh amk!
    benimdir derken...
    "ben o kadınım" demedim.
    "o kadın bana aittir" demek istedim.
    5 dakikada 7 mesaj?
    eliniz şeyinizde mi geziyosunuz, neyin refleksi bu anlamadım ki.

  • habitus, bilinç ve dil düzeyinin altında yer alarak düşünce ve eylemin seçilimini kısıtlamasına rağmen bu iki unsuru tamamen belirleyemediği için içselliğin dışsallaştırılması anlamında toplumsal dünyayı üreten ve dışsallığın içselleştirilmesi anlamında da bizatihi toplumsal dünya tarafından üretilen istencin ötesinde konumlanmış ilişkisel pratiğin mantığıdır.

    bu çerçevede habitus, hem oyun alanının yapısalcı bir içerikle birlikte baskıcı yanını pekiştirmekte hem de aktörün maddi ve kültürel bir anlamda yeni oyun alanları üretmek için mücadele etmesini sağlamaktadır. ilk aşamada, oyun alanının çıkar, kural ve kanaatlerini bedensel ve sezgisel bir yatkınlığa bağlı olarak yeniden üreten habitus'un sonraki aşamalarda gelecek inşası için gerekli olan tahayyül gücünü içermesi nedeniyle tarihsel deneyimleri, pratik yatkınları ve gelecek tahayyüllerini kapsadığı görülebilir. dolayısıyla habitus, erken çocukluk döneminde bedensel anlamda şekillendirici bir aygıt olurken modern toplumda tarihi ve pratik deneyiminin bir sonucu olan sınıf hiyerarşisi içinde temellenmektedir denebilir.

    aktöre oyun alanı içinde karşılaştığı güçlükleri tabiri caizse el yordamıyla aşma olanağı sağlayan habitus'un bir taraftan aktöre hazır ve verili bir yaşam kültürü sunduğu için iktidarın suç ortaklığını yapan diğer taraftan ise aktörü oyun alanında tutarak ona özerkleşme olanağı sağladığı için direnişin kaynağı olan bir muhteva taşımasından dolayı yapı-fail ikiliğini aşma noktasında anahtar mahiyeti gördüğü açıktır. bu minvalde habitus'un aktörü belirlenmiş muhtelif yapısal ihtiyaçların ifa edilmesi sürecine adapte ederken aynı zamanda çatışmanın kaynağı olan toplumsal farklılaşmayı üreterek aktörde don kişot etkisi yaratan bir muhteva inşa ettiği de ortadadır.

    bu noktada, kavramın daha iyi anlaşılması için yaşlılık metaforu gündeme getirilebilir. bir kuşağın elde etmek için mücadele ettiği değerlerin yeni bir kuşak için anlamsız gelmesi ve aynı şekilde yeni kuşağın elde etmek için mücadele ettiği değerlerin bir önceki kuşak için gerici bir anlam taşıması sürecinden doğan arzu sistemi uyuşmazlığının toplumsal bir çatışmaya yol açması durumuna bağlı olarak verili oyun alanındaki iktisadi ve kültürel kaynakların dağıtımı sırasında gerçekleşecek olan toplumsal çatışmanın kendine özgü yaşlanma yasaları olacağını belirtmek mümkündür.

    bu anlamda habitus farklılıklarından doğan yaşlanma yasalarını -yaşlanma yasalarından doğan habitus farklılıkları da denebilir- gündeme getirerek aynı zamanda tarihsel ve dinamik bir mahiyete sahip olduğu görülen bir toplumsal değişme tahlili geliştirmek söz konusudur.