hesabın var mı? giriş yap

  • ölçekleri vardır. örneğin;

    -diğer insanlar tarafından sevilecek özelliklere sahip değilim
    -üretken değilim
    -kendimi anlamıyorum
    -çaresiz olduğumu düşünüyorum
    -kendime güvenmiyorum
    -anlamlı bir hayatım olmadığını düşünüyorum
    -bir işi başaramadığımda hemen hayal kırıklığına uğruyorum
    -insanlar benimle olmaktan hoşlanmazlar
    -olduğum gibi görünemiyorum
    -hiç bir zaman kendimi ortaya koyamam
    -duygularıma güvenmem
    -halimden memnun değilim
    -kendimi küçümsüyorum
    -ihtiyaçlarımı karşılayabilecek yeterlilikte değilim
    -nasıl göründüğümün farkında değilim
    -kendimde olmasını istediğim özelliklere sahip değilim
    -insanlar üzerinde etki bırakmıyorum
    -başarısız biri olduğumu düşünüyorum
    -kendime ilişkin değersizlik duyguları yaşadığım olur
    -benim onlara olduğu kadar, diğer insanların bana ihtiyacı yok
    -düşüncelerimin doğruluğuna güvenmem
    -bedensel olarak kendimi beğenmiyorum
    -başarmak istediğim her şeyde başarısız olup yılgınlığa düşüyorum
    -bedensel ihtiyaçlarımı karşılayacak yeterliliğim yok
    -grup içindeyken diğer kişiler benimle ilgilenmez
    -zihinsel ihtiyaçlarımı karşılayacak yeterlilikte değilim
    -kendimden memnun değilim
    -insanlık için önemli ve faydalı işler yapabileceğimi düşünmüyorum
    -çevremdeki önemli kişilerin gözünde değerli bir insan olmadığımı düşünüyorum
    -duygusal ihtiyaçlarımı karşılayacak yeterlilikte değilim
    -kendimi ümitsiz hissediyorum
    -kararlarım bana ait değil

    edit: madde numaraları silindi. netekim korkunç bir görüntüydü.

  • sanırım maç öncesi şöyle bir konuşma oldu

    fatih terim- arkadaşlar, caner den başka orta yapanı siksinler miiiii??
    takım: siksinlerrrrrr
    fatih terim: hadi allah yardımcınız olsun..

  • takıntıları da son derece ilginç;
    örneğin hiç banyo yapamadan geçirdiği 20-30 günlük bir okyanusötesi yolculuk sonunda, temizlik hastalığına yakalanıyor, bir kurulandığı havluya bir daha deyemiyor.

    sonra, herhangi birşeyi 3 ve 3'ün katları şeklinde yapıyor; kitleme mi yapacak, üç defa kitliyor işte.

    yediği yemeklerin kübik hesaplarını yapıyor, gibi birsürü şizofrenik tavır içerisine giriyor, çıkıyor.

    başladığı işi bitirme takıntısı da var; lisedeyken realist bir yazarın eserine başlıyor, yazarın 100 ciltlik eseri var, genç nikola bitirmek zorunda kalıyor, bitirince de "bir daha asla" diyor sadece, işte türkçemize bu deyim de buradan geçmiştir, tesla'nın bir cilvesi daha işte.

  • ıstanbul' da vergi indirimi kesmez, bisikleti ile işe sağ salim ulaşmayı başaran herkese ömür boyu maaş bağlanmalı. bu arabasını siki sanan puştlar yüzünden kaldırımda, sokakta hatta evinizin içinde bile ölebilirsiniz. bisikletle gezmek ise sırattan daha ince bir köprü.

  • free jazz'de doğaçlamaların rolü, konumu ve statüsü bugüne kadar süregelen geleneklerden ayrı düşüyor; çoğunlukla, bir gruptaki bütün müzisyenler artık hem birlikte hem de her biri tek başlarına doğaçlıyor. toplu doğaçlamalardaki bu ilkesel yenilik (kendi deyimleriyle) bu yeni siyah-amerikan müziği'ni, eleştirmenlerin new orleans çoksesliliği diye adlandırdıkları oluşumla bir kez daha ilişkiye sokuyor.

    "müziğin birlikte ve özgürce çalınabildiği new orleans'ın o eski havasını yeniden canlandırmaya çalışıyoruz." diye açıklıyor albert ayler. dahası, birbirlerinin peşi sıra geldiklerinde kendilerini önceliklere katan ya da onlara karşı çıkan free jazz doğaçlamacıları, sırası gelenin uzatıp yaydığı aynı temalar yerine tıpkı yerkabuğu gibi çeşitli katmanlar, dokular, tabakalar halinde yankılanan temalardan oluşur. böylelikle yapıtın tamamı, bir bütün olarak yapısıyla biçiminin bireysel cümlelerin az çok tahmin edilebilir değişimlerden doğmasıyla bir doğaçlama haline gelir. çokmerkezli özgür toplu doğaçlamalar aslında new orleans cazı çoksesliliğinin yeniden hayata geçirilmesi pseudo-ütopyasından da fazlasını ifade etmektedir. yapısı özü nedeniyle muğlaktır, kışkırtıcı, tehlikeli ve şakacıdır. çoğu free jazz müzisyeni afro-amerikan müziği çalmak için akademik batı eğitimi almaya gerek olmadığını ispatlamıştır: (bkz: ornette coleman) (bkz: cecil taylor) (bkz: anthony braxton) (bkz: andrew hill) (bkz: don cherry) (bkz: albert ayler) çalgıların alışılmış kullanımlarının dışına çıkmaya yönelik yaygın eğilimin nedeni, batı normlarınca dayatılan icra sınırlarının ötesine geçme arayışıdır. eskiden bir kaza ya da istisna olarak görülenler artık yeni ses olanakları haline gelir: charlie parker'ın kayıtlarından birer hata olarak görüldükleri gerekçesiyle silinen üflemelilerin ıslıksı vızıldayışı, bugün bir bütünün ayrılmaz parçası olarak değer kazanıp kabul görmekte; bugüne dek sesin temizliğini bozan parazitler olarak nitelenip kaçınılan nefes sesleri artık başlı başına müzikal öğeler olarak kullanılmaktadır. ayler, seslerin artık notalardan daha önemli hale geldiğine dikkat çekerek, bu yüzden müzisyenin seslerin temiz ya da kirli olarak değerlendirilmesine aldırış etmemesi gerektiğini söyler. feryatlar, gürültüler, vurma sesleri, homurtular, gıcırtılar; müzik-dışı olarak görülen her türlü öğe doğaçlamanın bütünlüğünde kendine bir yer bulur.

    kaynaklar: mikan knizak/destroyed music (1963-1980) sf. 132-133, wikipedia, pbs jazz (2001)

  • şu maçta bile acaba tur gelir mi dedirtebiliyorsa galatasaray, bize tebrik etmek düşer. helal olsun.

    dipnot: bronşlarıma kadar fenerbahçeliyim.