hesabın var mı? giriş yap

  • liseye başlayana kadar bütün notlarım 5ti. türkiyenin *en iyi fen liselerinden birinde okudum. türkiyenin en iyi üniversitelerinden birinde kimya, işletme, sanat tarihi okudum. yaptığım projeler hep en iyi oldu, en güzel planlama ve yönetimleri ben yaptım. modern hayatın insana sunduğu, bir ailenin çocuğuyla övünebileceği pek çok şeyi başardım.

    ama cahilim.

    okumadım, örneğin. ne rus edebiyatını, ne italyan klasiklerini okudum. yonetmen bilmem. foucault'yu yeni öğrendim, aya sofya'ya yeni gittim. balık tutmayı bilmem, balık temizlemeyi bilmem. yemek yapmayı bilirim ama bir sebze fidesi dikmişliğim yok. baraka yapmayı bilmem, tuğla örmeyi bilmem, taş dizmeyi bilmem, kerpiç karıştırmayı bilmem. yılın hangi vakti buğday ekilir, hangi vakti vakti hasat edilir bilmem. dağlık yerde yere tuz döksen akrep gelirmiş, bunu da bilmezdim. ateş nasıl yakılır bilmem. gözlerimiz kaç yaşında kırışır, saçlarımız kaç yaşında beyazlar bilmem. hamile insan kaç aylıkken midesi bulanır, ya da ayakkabılarını nasıl bağlarlar bilmem. bir bebek ne yer bilmem. sakız likörü nasıl yapılır, rakı nasıl yapılır, gar sabunu nasıl yapılır bilmem. turşu nasıl kurulur, onu da bilmem. reçel sevmem ama reçel nasıl kaynatılır bilmem. yoğurt, peynir nasıl yapılır, ekmek fırınları sabah kaçta açar, o denizdeki algler nasıl diş macunu kutucuklarına sığar bilmem. testi nasıl yapılır, kaç gün kurutulur bilmem. domates, patlıcan kurutmayı da bilmem. ormana dalsam, hangi mantar zehirlidir, hangisi yenir anlamam. yıldızlara bakarak da, yosunlara bakarak da yönümü bulmayı bilmem. güneş kreminin derideki radikalleri tutarak uv sonucu çıkan zararlı radikallerle eşleşmeyi önlediği için kanserden koruduğunu bilirim de, hangi çiçeklerin güneş sevdiğini bilmem.

    çok zaman harcamışız çünkü. değerli olduğunu düşündüğümüz şeylerle çok zaman harcamışız. öğrenmemişiz, öğrenmemiz engellenmiş. bir bilginin değeri, sınav sorusu olma ihtimaline göre belirlemiş. biz de cahil kalmışız.

    ekleme: eğer hala bu entrynin teorik bilgi eksikliğinden yazıldığını düşünüyorsanız, lütfen eleştirilerinizi kendinize saklayın. zira dünyada yoğurtdun sütten yapıldığını bilmeyen yoktur. fakat önemli olan o nokta değil, önemli olan modern zamanın pratiklerimizi ve önceliklerimizi değiştirmesi. ha bir de, bu entryi sevenlere naçizane tavsiyem, halikarnas balıkçısı-mavi sürgün'ü okuyun. mutlaka okuyun. işte o zaman beni, hayatı, denizleri daha iyi anlayacaksınız.

    adettendir, debe editi: (bkz: bostanıma dokunma)

  • z kuşağıdır.
    henüz ideolojisi oturmamış olsa bile ülkede olup bitenlerin bilincinde olması, gündemi takip edip çıkarımlar yapabilmesi bile gelecek için umut vaadediyor. ben 18 yaşındayken dünyadan haberim yoktu.

  • 77 sene önce oğluna duygun ismini veren ebeveynlerini takdir ettiğim gs başkan adayı. olm duygun nedir len 77 sene önce? zor çocukluk geçirmiştir bu amcamız.

    edit: arkadaşlar hala favoriye alıyorsunuz görüyorum :)) 10 yıl önce yazmışım. 77 seneyi 87 sene olarak okuyalım lütfen. hala aynı yerdeyim duygun ne yaw 87 sene önce? çocuğun etrafına bakın ahmet, mehmet, ayşe, fatma dolu.

    “yavrum senin adın ne?”
    “duygun efendim.”

    soran kişinin anladığını da sanmıyorum, tekrar sorduğunu da…

  • bir iddia. iddia sahiplerinin kim olduğu hakkında hiç bir fikrim yok, fakat bu sabah dükkanımı açarken kapımın önünde bulduğum zarfı açınca öğrendim ki lanete uğramışım.

    bu işin sonu nereye varacak?

    edit: öğretmen adamım ben sayın tebliğci pezevenkler, sizin lanet ellerinizle kullandığınız lanet oylar neticesinde oluşan lanet düzende öğretmenlik yapamadığım için içki satıyorum iyi de yapıyorum.

    edit2: destek mesajları için teşekkürler, görseldeki bilgileri değiştirmem, sansürlemem konusunda ciddi uyarılar aldım, gerekeni yapacağım.
    görsel

    edit3: güvenlik kamerası dolu etraf bilsem ki savcılık bu işin üstüne gidecek hemen şimdi gerekli şikayeti yapayım fakat bu başımı belaya sokmaktan başka bir işe yaramayacak, tek başına bu bile başka bir ülkeye iltica etmek için yeterli bir sebep.

  • bu haftasonu izmir agora avm'deki mudo mağazasında karşılaştığım manzara...
    bahsi geçen odun, indirim öncesi 475 tl imiş, mudo damping yapmış, 380 tl'ye düşmüş.

    http://imageshack.us/…hoto/my-images/859/mudoz.jpg/

    kredi kartına taksit yapıyor musunuz diye sordum, ciddi ciddi biz 6'ya bölüyoruz, banka da +4 veriyor dediler.

    merak edenler için boyutlar: yaklaşık 45 - 50 cm yüksekliğinde 15 - 20 cm çapında....

    imlayı düzelttim.

  • kaleciliğini falan geçtim can adamdır.
    antalya'da akdeniz üniversitesi'ndeki maçtan sonra omuzumdaki oğlum uzaktan takım otobüsüne bakıp el sallarken, bize aşağıya iniyorum diye işaret etmiş, sonrasında yanımıza gelmiş, çocuğu kucağına almış, fotoğraf çektirmiştir.
    yüzündeki o gülümseme asla sahte değildir.

  • yeşil sahalarda görmeye alışık olmadığımız şekilde konuşan ve parıl parıl parlayan bir genç arkadaşımız.
    konu üzerinden yabancı serbestisini eleştirmeye kalkan bazı futbol bilginleri türemiş. yabancı serbestisi yüzünden bu çocuklar başka işlere yöneleceklermiş. bu gençleri sahada deli danalar gibi koşturmak ve topa abanmaktan başka meziyeti olmayan vizyonsuz gazla çalışan kas yığınlarıyla karıştırmayın. bu gençlerin rehberleri de kendileri de son derece akıllı ve planlılar.

  • insanın hayatının büyük bir bölümüdür. minik bir hesap yapalım.

    her gün duş aldığını varsaysan. hadi diyelim kış falan var 2 günde bir duş.

    yılda 180 kez. 70 yıl yaşasan. 12600 kez duş alsan.

    şimdi bu duşta suyun sıcaklığını ayarlarken, ben mi malım bilmiyorum ama 4 5 dakika harcıyorum. çarp 12600 ile. 63 bin dakika.

    kaç saat eder? 1050. peki kaç gün? 45 civarı.

    yani toplam 45 günümüz duşta suyun sıcaklığını ayarlarken geçiyor. vay anasını, çokmuş lan.

  • yazarlardan biri; "anana sor" demiş...

    ben anneme bunu hiç sormadım ama hayatının son 14 yılını felçli geçiren babama, yeni doğurduğu bir çocuk gibi özenerek baktığını gördükçe, hiçbir mantığı olmayan evlilik için en mantıklı hareketin aşk evliliği olabileceğini anladım. kimse kimseye bakmak zorunda değil ama insan sevdiği, aşık olduğu birine bakmaktan yüksünmüyor sanırım.

  • yüz kızarması, belirli zihinsel süreçlerin üst üste gelerek, utanma güdüsü oluşturması ve sonuçta da fonksiyon yetersizliğine sebep olması nedeniyle ortaya çıkan durumdur.

    zihnimiz karıştığında, simpatik sinir sistemimiz devreye girer ve çevresel kılcal damarlarımız vazodilatör maddelerin de etkisiyle genişlemeye başlar. bunun sonucu olarak kan akışımız hızlanır ve yüzümüzle boynumuzun çevresine daha fazla kan pompalanır. bütün bu tepkileri göstermemize neden olan hipotalamustur.

    utanma durumunda vücut genelinde de bir sıcaklık artışı görüldüğü için kan çabuk soğuyabileceği noktalara doğru pompalanır. bu noktalarda eller, ayaklar ve yüzümüzdür.

  • sanırım geçtiğimiz seçimlerde seçimi erteleyip günlerce usb ve ssd sıfırlamakla uğraşan kişiler tarafından çekilmiş olan belgesel.

  • genelde 15 dakika içinde atış yap-saklan-atış yap-saklan ekseninde ilerleyen bir shooter olsa da aslında temel tank tasarımı dersinde okutulan bir konuyla çok alakalı olan oyun.

    şimdi bu oyunda başarılı olmak bir parça yetenek (%15) bir parça şans (%85) istiyor. adına random number generator -rng- denen ve atış yaptığınızda karşı tarafı delip delmeyeceğinize, ıskalayıp ıskalamayacağınıza ve eğer delerseniz ne kadar hasar vereceğinize karar veren bir alt işlemci sizin tüm matematiksel işlerinizi yapıyor. bunun maçta sizin lehinize işlemesi ve beyni olan takım arkadaşlarınızın olması işin şans tarafı. buraya müdahale şansımız yok. yetenek ise haritada nereye gidilecek, ne zaman hangi hareket yapılacak gibi şeylerde işliyor ama işte zurnanın zırt dediği yer yetenek de ortaya çıkıyor ve aslında oyun bu noktada tank tasarımının o en kritik sorusu ile ortak bir paydaya geliyor; bir tankın kaç kişilik mürettebatı olmalı?

    bu soru üzerinde yıllardır kafa patlatıp türlü varyasyonlar deneyen ülkeler var. işin özü şu; bir tankta sürmek, topunu doldurmak, nişan alıp atış yapmak ve bu işleri koordine ederken etrafı da gözlemleyip hedef tespiti yapmak ana işler. modern anlayışta tankı süren sürücü, topu dolduran yükleyici (veya doldurucu ne derseniz), nişan alıp atış yapan nişancı ve etrafı gözleyip bu işleri yöneten tank komutanı oluyor ve bir kişiye sadece bir görev veriliyor. eskiden bu böyle değildi mesela. modern tankın atası sayılan renault ft'de sürücü ve tank komutanı vardı. sürücü ft'yi sürüyordu ama garibim komutan kulede hem topu doldur hem atış yap hem de tanka komuta et görevleri altında eziliyordu. bu sayı sonra 3 oldu, 4 oldu hatta 5'e çıktı (telsizci) ama en optimal sayı olan 4 kişide şu anda. sovyet t-64 ve daha ötesi modellerde de otomatik doldurucuyu sayarsak mürettebat 3 kişi ve onlarda da yine herkesin yalnızca bir asli görevi var. bu arada ufak yan görevleri saymıyorum mesela sovyet t serilerinde nişancı kule makineli tüfeğini kullanıyor veya nato tanklarında tank komutanı da atış yapabiliyor nişancı yerine, doldurucu da kule makinelisinin mermi şeridini falan değiştiriyor. ayrıca tankın bakım, onarım, ikmal vs. işleri için de 4 kişi uygun bir rakam, daha azı mürettebatı yoruyor.

    neyse oyuna gelecek olursak başarısız olunmasının yetenek kısmındaki bir nedeni aslında sürücü, nişancı ve tank komutanı görevinin tek kişiye yani oyuncuya yüklenmiş olunması. oyuncu fazla görev yükü altında eziliyor. oyuncu haritada bir noktaya ilerlerken (sürücü rolünde) ekranda o anda ne varsa ona odaklanıyor ancak arkasında muhtemel bir pusu yeri var fakat ona dikkat edemiyor çünkü o anda komutan rolünde değil ve durumsal farkındalığı çok düşük (tespit edildiğinizi gösteren 6.his lambasını saymıyorum, tehlikeli yerlere odaklanmayı kastediyorum). normalde tank komutanının durumsal farkındalığı en üst seviyede tutatak etrafını sürekli kollaması ve arkasında kalan muhtemel pusu yerine odaklanıp kuleyi oraya çevirmesi gerekiyor fakat oyunda kuleyi kontrol eden de tankı süren de aynı kişi ve sürüş anında gidilen yöne bakıldığından kule aksi tarafa pek döndürülmüyor dolayısıyla beklenmedik bir yerden atış yenmesi çok normal bir durum haline geliyor. aynı şey atış anında da geçerli. oyuncu durup atış yaparken nişancı rolünde fakat yine tank komutanının fark etmesi gereken bir durumda mesela sağ tarafından çıkıp kendisine atış yapmayı hazırlanan düşman tankı göremiyor çünkü o anda rolü farklı ve sadece atış yapacağı tanka, o işe odaklanmış durumda.

    neticede çok profesyonelce olmasa da tank içi görevler konusunda oldukça yararlı çıkarımlar yapabileceğimiz bir oyun. onun haricinde yine yılbaşı moduna geçti ve hediye peşindeki kolsuzlar doluştuğu için bu aralar öylesine takılmakta fayda var.

  • bir algı operasyonu.

    az önce marketteydim, karpuz seçiyorum. lakin pek anlamam. ortam sakinken karpuzları incelemeye başladım fakat bir anda müşteriler etrafımı sardı. karpuz bakanlar falan da var. hemen o esnada bütün cesaretimi topladım ve “pat pat” karpuzları tokatlamaya başladım. karpuzdan karpuza geziyorum, suratımda memnuniyetsiz bir ifade ile. ama iç dünyamda ne yaptığıma dair bir fikrim yok. derken karpuzun birinde karar kıldım, alıp sağına soluna baktım. “heh tamam aradığım karpuz sesi bu” dercesine tezgahtan uzaklaştım. geride kalanlarda “bu adam bu işten anlıyor” izlenimi bıraktığıma yemin edebilirim ama ispatlayamam.

    aldığım karpuz mu nasıldı? tabi ki dandik.