ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
18 şubat 2020 reis'in gezicileri affetmesi
-
öküz, hayt park değil o, hyde park olacak.
ayrıca;
ingiltere dediğin yerde kraliçe geçtiğimiz sene 5 hafta parlamentoyu tatil etti diye, onlarca şehirde kaç kişi protestolara katıldı haberin var mı?
haberin olmaz çünkü sen o sırada a haberin yerli uçak göklerde haberini okuyordun.
burada meclis tatil edilse kimsenin sikinde olmaz. *
ağaç kesip, avm yapacaksın orada he, kan alırlar kraliçeden haberi olmaz.
şimdi burada tayyip güzellemesi yapma, akit okuyup, ahaber izlemeye devam et.. hadi koçum
hokkabaz replikleri
-
- neden maradona?
- çünkü kendisi 10 numara bir arkadaş
cumhuriyet valsi üsküdar'a ihanettir
-
üsküdar belediye başkanı hilmi türkmen’in yeğeni cihat türkmen; ilahiyatçı ama gençlik ve spor müdür yardımcısı. keşke liyakattan , kul hakkından da biraz rahatsız olsaymış. yiyin efendiler yiyin, doyuncaya tıksırıncaya çatlayıncaya kadar yiyin!
viceroy'un okunuşu sorunsalı
-
bizim buradaki bakkal amcanın "eğer biri gelir de daha önce hiç duymadığım bir sigara almak isterse hemen bunu veriyorum. şimdiye kadar %100'le tutturdum." diyerek çözdüğü sorunsal.
yalnız tipler hasta olunca kim bakıyor sorunsalı
-
üniversite son sınıftayım, mezuniyete 5 ay kalmış. ameliyat gününü stajlara denk gelmesin diye dönem arasına aldım, hem dedim arkadaşlarım gelir refakatçi olur, hem de ikinci dönem daha sağlıklı olurum.
neyse geldi ameliyat günü, gittim hastaneye, yatış yapılacak, yaptırdım neyse, refakatçi olmasını söylediğim arkadaşa mesaj attım nerdesin ben yatış yaptırdım diye, ya kusura bakma kanka ben onu unutmuşum dedi. bi' şey diyemedim tabi zaten az sonra da hasta bakıcı ameliyata gidiyoruz dedi, kimse yok mu yanınızda dedi, dedim gelmediler.
anesteziye girdik, doktor sohbet ediyor hangi fakültedensin falan, dedim dişteyim, oo bizden o zaman sana başka bi şey yapalım uçuralım seni dedi, 3 saat sonunda odada uyandım, hemşire geldi, kimse yok mu dedi, yine aklıma geldi, yok dedim, doktor geldi, kimse yok mu dedi, yok dedim.
sonra beni vip odaya aldılar, bölüm başkanı yanındaki vizit heyetiyle geldi, sohbet ettiler, 30 dk boyunca benimle ilgilendiler, herhalde diğer doktor hocalarına söylemiş.
ondan sonra zaten kendi kendime yetmeyi öğrendim. kimseye minnet eylemeden yaşadım.
farklı olmak
-
yan yana dizilmiş onlarca koşu bandı. hepsinin üzerinde birbiriyle yarışan ama aynı yerde duran kadınlar. aynı numara saç boyası, aynı marka ayakkabı, aynı kesim eşofman altı. hepsinin önünde aynı mp3 çalar, hepsi aynı şarkıyı çalar: "bu mp3 çalar değil, ipod!", "bu farklı".
dolaplarda, pardon locker'larda aynı eşyalar. aynı çantaların içinde aynı cep telefonları. asla kullanılmayan yüzlerce fonksiyonu olan, aynı melodiyle çalan oyuncaklar. sahip olmak için aynı insanlarla aynı kuyruğa girilen, "farklı" telefon.
menüleri birbirinden farklı, masaya konan yemek birbirinin aynı yüzlerce "farklı" cafe. aynı salatayı yiyen, aynı saç modeline sahip yüzlerce insan. adı farklı, huyu suyu, saçı sakalı aynı erkekler hakkında aynı dertleri yanan; isimleri farklı birbirinin aynı kadınlar. aynı diziyi izleyip, aynı şarkıyı dinleyip farklı olduğunu hisseden; buna rağmen kendini iyi hissetmeyen farklı kadınlar.
herkesinkinden farklı gördüğü çocuğunu, herkesin göndermek için can attığı aynı okulda okutabilmek için çırpınan; kendisi yemeyen, çocuğunu herkesle aynı fast food zincirinde yediren; kendisi giymeyen, çocuğuna herkesle aynı kıyafeti alan aileler.
aynı gün, aynı saatte, aynı kıyafetlerle aynı işin başına koşan, ve o işi yaptığı için "farklı" olduğunu düşünen aynı servisin yolcuları. aynı marka monitör ve klavyelerin başında, aynı mouse'ı oradan oraya döndürüp tüketilen aynı gençlik.
aynı farklı insanlarda; aynı stres, aynı bunalım aynı depresyon. ve tüm bunları ortadan kaldırması için gidilen aynı doktor, yutulan aynı kimyasal leblebi.
aynı malzemeyle yapılmış, birbirinin aynı bloklardan oluşan siteler. aynı mimari, aynı mutfak, aynı salon. aynı ebeveyn banyosunun aynı kabına sıçıp, kendini "farklı" hisseden binlerce insan.
içiniz rahat olsun,
hepiniz farklısınız.
akp'nin yapacağı cern deneyi
-
deney ihalesini cengiz inşaat-albayraklar ortak girişimi alırdı.
deneyin yapılacağı bina ormanın ortasına yapılırdı. çevresi imara açılır villalarla dolardı.
çapulcu oldukları gerekçesi ile odtülüler çalıştırılmazdı.
ve en önemlisi; deney sonucuna halk sandıkta karar verirdi.
okunmaya değer distopya kitaplar
-
bir distopyakolik olarak görünce mutlu eden başlıklardandır.
bütün entryler'i okudum, birçoğu aynı olmakla birlikte bir sürü kitap adı yazacağım ben de. yukarıda yazılmış deyip de kızmayın yani.
öncelikle kara dörtleme'den bahsetmek gerek tabii ki. ben demiyorum, literatürde böyle geçiyor. peki nedir o dörtlemenin içinde yer alan kitaplar?
yazılış sırasına göre:
mıy - yevgeni zamyatin
brave new world - aldous huxley
nineteen eighty-four - george orwell
fahrenheit 451 - ray bradbury
en çok bilinen distopik kitaplar bunlar zaten. fakat asıl bundan sonrası önemli. bu türü yeterince özümsemek için bu 4 kitap yetmez. ama benim gibi iflah olmaz bir distopya okuru iseniz bu 4 kitap da zaten sizi kesmeyecektir.
o halde devam edelim.
high rise - j. g. ballard
kingdom come - j. g. ballard
crash - j. g. ballard
concrete island - j. g. ballard
myths of the near future - j. g. ballard
kongres futurologiczny - stanislaw lem
powrot z gwiazd - stanislaw lem
niezwyciezony - stanislaw lem
pamietnik znaleziony w wannie - stanislaw lem
solaris - stanislaw lem
eden - stanislaw lem
lord of the flies - william golding
a clockwork orange - anthony burgess
player piano - kurt vonnegut jr.
swastika night - katherine burdekin
make room! make room! - harry harrison
the left hand of darkness - ursula k. le guin
the dispossessed - ursula k. le guin
the handmaid's tale - margaret atwood
the status civilization - robert sheckley
childhoods end - arthur c. clarke
la planete des singes - pierre boulle
the iron heel - jack london
the last castle - jack vance
animal farm - george orwell
tower of glass - robert silverberg
ape and essence - aldous huxley
never let me go - kazuo ishiguro
when the sleeper wakes - h.g. wells
the time machine - h.g. wells
the war of the worlds - h.g. wells
camp concentration - thomas m. disch
do androids dream of electric sheep - philip k. dick
the man in the high castle - philip k. dick
rosumovi univerzalni roboti - karel capek
softlove - eric sadin
the road - cormac mccarthy
i am legend - richard matheson
ensaio sobre a cegueira - jose saramago
darkness at noon - arthur coestler
picnic extraterrestre - boris ve arkadi ştrugatski
the hunger games - suzanne collins
catching fire - suzanne collins
mockingjay - suzanne collins
wool - hugh howey
shift - hugh howey
dust - hugh howey
ekleme:
memoirs of a survivor - doris lessing
in the country of last things - paul auster
der prozess - franz kafka
when she woke - hillary jordan
sana bakanlarımı gönderdim ama sen adam değilsin
-
beni çocuklarıma en ucuz sütü almak zorunda bırakan kişinin cümlesi.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
ilay (4 yaşında)...
ilay: anne çişim geldi.
romica: git yap kendi kendine, aaa büyüdün artık.
ilay: ya yaparım da, tuvalette nikroplar var! sen yaptırt o yüzden.
romica: tamam ben yaptırırım ama onun adı nikrop değil, mikrop.
ilay: ben de öyle dedim, tuvalette nikroplar var.
romica: tuvalette mikroplar var, miiiiiiiii, tekrar et miiiii...
ilay: miiiiiiiiii...
romica: mikrop
ilay: mikrop
romica: afferin, gel elini yıkayalım, neden tuvalletten sonra elimizi yıkarız?
ilay: pis olmasın diye.
romica: evet, neden pis olur peki?
ilay: çünkü tuvalette * nik...
romica: çünkü tuvalette ne var?
ilay: off, bok var!!!
romica:!!%*?!!