hesabın var mı? giriş yap

  • bir cok erkegin pismanligidir, bu kadinlari kaybetmek.

    gerçekten asik olmuş kadinlari el altında görüp, "nasil olsa terk edemez" diye hirpaladiniz, aldattiniz, vazgecirdiniz. eğer yoksalar, karsilarina talihsizce cikmis, asik olduklari adamlardir sebebi.

  • “ok ancak geri çekerek atılır.hayat seni zorluklarla geri çekiyorsa, seni daha büyük bir şeye fırlatacağı içindir.
    nişan almaya devam et."
    (bkz: paulo coelho)

  • şehir hayatının değil, tembelliğin bize sunmuş olduğu bir mutsuzluk hareketidir. her şeyi de şehir hayatına bağlayıp, onu suçlamaktan vazgeçin. şehirde yaşayan sadece siz değilsiniz. nice insan var her akşam evinde tenceresi kaynayan.

  • bir kaç ay önce döviz varlıklarına ters işlem yapmak için 5000 tl atmıştım, baktım ki usdt gibi döviz karşılığı varlıklara marjinli short pozisyon açılamıyor, altına 10x long açıp 1000 tl zarar ile çıktım.

    sonra dedim ki bu iş kumar, patlayan manipülatif bir gemiye bineyim. ookla gibi bir şey aldım 0.40'dan, 1.80'lere kadar çıktı, neredeyse 5x yaptı bir iki gün içinde, bakiyeye bakıyorum 18bin küsürlerde, ama gözüm doymadı tabi, 100x'ler 1000x'ler oluyor bu piyasada, 18 bin hayatımda bir şey değiştirmez, ama 25x yapıp 100bin olsa güzel olur diye bıraktım…. az önce baktığımda 97 tl bakiyem vardı.

    şimdi düşünüyorum da 18 bin de fena olmazdı aslında. aç gözlü olmamak lazım. :)

  • kedish boş oturmaktansa görüşemeye gideyim diyerek, ilgilenmediği bir firmayla görüşmeye gitmiştir, fakat gitmeden gerekli araştırmaları yapmıştır. ilk elemeyi geçmiştir, ikinci görüşme yöneticiyle yapılacaktır. yönetici sınav yaparmış gibi sorgulamaya hatta azarlamaya başlar teknik konularda.

    yönetici: neden biz?
    kedish: başka ilan yoktu.
    yönetici: bizim hakkımızda ne biliyorsun?
    kedish: 3 aydır maaş ödemediğinizi, tazminat vermeden toplu işten çıkarmalar yaptığınızı ve durumunuzun oldukça kötüye gittiğini.
    yönetici: e niye geldin o zaman?
    kedish: o kadar kötü mü durumlar diye merak ettim sadece.
    yönetici: !!!

  • devrimci sendikal bir örgütlenmeyle sosyalist devrimin gerçekleştirilebileceği temeline dayanan anarşist yönelimli hareket. özellikle bakunin öncülüğünde ispanya'da neredeyse başarıya ulaşacak olan bu hareket marx ve engels tarafından şiddetle eleştirlmiştir. hatta bakunin'in enternasyonalden şutlanmasına kadar gitmiştir bu eleştiri yağmuru. özellikle marx'ın sol yayınlarının da kitap olarak yayımladığı makalelerinde (bkz: anarşizm ve anarko sendikalizm) anarko sendikalist bir hareketin devlete olan muhtaçlığı üzerine yaptığı tespitler en koyu bakunincileri bile sarsar. (bu olaydan sonra bakunin marx'ın dünyanın en zeki adamı olduğunu düşünmeye başlayacaktır.) bakunin'de bunun üzerine tanrı ve devlet'i kaleme alır. (gerçi kitap ölümünden sonra basılır) ama iş işten geçmiştir...

    (konuyla ilgili lenin'in ve engels'in makaleleri de okumaya değerdir ve yukarıda adını andığım kitaba da konmuştur bu makaleler)

  • çok büyük bir iş anlaşması ettiğiniz kişi ile telde konuşurken hatta bekletiyorum diyerek telefonun tuşuna tam basamamak ve "bu godoşa ne dicez şimdi biz " demeniz(yerinyarılması ne?canlı gömün beni )

  • çok istediği halde çocuk sahibi olamamış ağabey telefonda "çocuklar nasıl?" diye sorduğunda, sırf özlem duymasın diye sadece şikayet etmek, haylaz, vurdumduymaz olduklarını anlatmak. aslında ne mükemmel, başarılı, saygılı, merhametli v.s. olduklarını anlatamamak.
    bir de bunun üzerine ağabey'den "çocuk oğlum onlar, olacak o kadar. hem sen çok mu matahdın?" diye fırça yemek.

  • dövmeci telefonla konuşurken yapmasına izin vermeyin.

    zira tehlikeli olabilir :

    "tamam abi yazdım ben adresi buraya. hadi görüşürüz ararım ben seni"

  • kararını bana ilk söylediğinde, espri yapıyor sandım. böyle espriler yapılır çünkü, babasız büyünen evlerde. "yeter, bıktım kirlinizden, dağınıklığınızdan, bulucam zengin bir koca evlenip gidicem" li çok illallah duydu bu kulaklar. ancak o an ortada ne benim tarafımdan yaratılmış bir dağınıklık vardı, ne de serzeniş cümleleri. yemek yiyorduk, "salatadan da alsana. dünya kadar yapıyorum kalıyor. hadi tabağını sıyır da makarna koyayım" zamanlarıydı takriben. "evleniyorum ben" dedi. "iyi" dedim, "hayırlı olsun". "gerçekten, şaka yapmıyorum". "ben de şaka yapmıyorum" dedim. "hayırlı olsun". ardından tabağımı sıyırdım, odama çekilip, o masada söyleyemediklerimi, başka bir masada yazdım...

    "evlen tabi. hayatı boyunca bizim için en iyiyi düşünen sen, kendin için kötüyü düşünecek değilsin ya. her günü bizim için yaşayan sen, en azından bir günü kendin ve yeniden sevmiş olduğun adam için yaşa. hem güneye yerleşirsiniz belki ? hani hayallerini kurduğun o ev, ekip dikebileceğin bir bahçe vardı ya, sonun da senin olur. aynen çocukluğunun geçtiği o köydeki gibi. şehre gelip acıyla, sancıyla, zorluklar ve ihanetle hiç tanışmadığın günlerde olduğu gibi..."

    tanıştım, iyi adam, hoş adam. en önemlisi saf, temiz, mert adam. onun da var bir hikayesi, senden benden karışık. otuzlu yaşlarında bir beyin ameliyatı geçirip doktorların "çocuğunuz olmayacak" demesiyle sarsılmış. "evlenmem o zaman ben" diye küsmüş insanlara. bir yolcu teknesi alıp, denize sığınmış. babayiğit, cana yakın, delikanlı adam... böyleleri çok kalmadı istanbul'da. kalanlara rastlayınca insan seviniyor. elindeki bezi sağı sola sürerken "bak evlat" diyor; "bunlar teknenin motorları. suyu şuradan çekip soğumalarını sağlıyoruz. normalde yasak ama tuvaleti denize basıyoruz mecbur. gerçi sistemlerimiz arıtıyor kirli suyu...istersen başka bir gün yine gel de açılalım seninle. adaların ardından izlemen lazım istanbul'u." küçük ışıklar halinde öyle masum görünür ki bu şehir, onca suçu, onca yavşağı, onca ağlayış ve haksızlığı sınırlarında nasıl barındırdığına şaşar insan, der gibi dalıyoruz. bir süre sessiz...

    kimisi çıkıyor işte yıllar sonra, öz babandan daha babacan yaklaşıyor. fırsatı olsa öz anan kadar sevecek o derece. benim sevilecek bir yanım kalmamıştır gerçi. annemi en son öpmek istediğimde epey uzanmam gerekmişti, annem tarafından en son öpülmek istendiğimde ise epey eğilmem...

    şimdi merhaba gençliğim. selam, çocukluğumun son dönemleri. gel bakalım, bir türlü kurup yaşayamadığım hayat. yaklaş, bekar evi yalnızlıkları. bir tane bile temiz tişörtün, ütülü gömleğin kalmayışı... hoşçakal, babamın oyundan çıkmasıyla istemeden koluma geçirdiğim kaptanlık pozu bandı. arada uğrarım, gece kaç olursa olsun, dönmem gereken ev..

    ve güle güle anne.
    talih sizi, bir "yazlıkta" kocatsın..