hesabın var mı? giriş yap

  • sadece 1 lira..

    evet.. hakikaten 1 lira.. çok ucuzmuş gibi pazarlanıyor ya bu çakma erişte ona yanıyorum..

    aldım denemek için, peynirli soslusundan.. belki sosu dökmesem yenebilirdi o eriştemsi ucube şey.. tamam evde yapılmış peynirli makarna lezzeti beklemiyoruz, tabii ki içinde kimsyasallar olacak.. tamamen bu beklentiyle almama rağmen o korkunç kokusuna dayanamadım.. nasıl suni, ilaç ilaç kokuyor anlatmak mümkün değil.. evde bu güne kadar yemeyip de döktüğümüz yemek sayılıdır..

    kendisi de bunlardan biri oldu.. o yüzden hiç iyi şeyler hissetmiyorum kendisine karşı..

    1 lira.. evet, o paraya gider bir paket makarna haşlar yerim.. zamanı pek kıymetli yeni çağ insanlarındansanız toplamda da en fazla 15 dakika farkeder.. hem 1 kişi değil 5 kişi tıka basa doyarsınız..

    ucuzmuş gibi görünen pahalı nesnelerden biridir ve çok korkunç bir tadı vardır.. eğer bir şekilde almış ama henüz yememişseniz bari o sosu dökmeyin..

  • anneye anlatır gibi anlatıyorum.

    2 çeşit nükleer reaksiyondan enerji elde edilir.

    fizyon ve füzyon.

    fizyon, izotopların parçalanması sonucu enerji açığa çıkarır, füzyon birleşmesi sonucu.

    uranyum, plutonyum gibi radyoaktif elementler ve izotoplarının fizyonu, yani parçalanması, klasik anlamda bildiğimiz nükleer santrallerdir.

    füzyon ise güneşte ya da hidrojen bombasında olduğu gibi yüksek sıcaklık ve basınç altında plazmaya dönüşen hidrojen izotoplarının birleşerek helyuma dönüşmesi ve bu sırada enerji açığa çıkarması reaksiyonuna denir.

    dünyadaki yaşamın kaynağı bu enerjidir. fizyona göre temiz ve çok daha güçlüdür.

    fakat füzyon gerçekleştirmek için çok yüksek ısı ve basınçlara ihtiyaç vardır. güneşte süregelen ve dünyamızın yakıtı füzyon, güneşin sıcaklığı kadar korkunç kütlesinden kaynaklanan muazzam yerçekiminin oluşturduğu basınç sayesinde mümkündür.

    insanoğlu şu ana kadar füzyonu kontrollü şekilde gerçekleştirememiş, hidrojen bombası gibi yapıcı değil yıkıcı amaçlarla kullanabilmiştir. çünkü ne reaksiyonun gerçekleştirilmesi için gerekli ısı ve basınç ne de reaksiyon sonrası açığa çıkan enerji kontrol edilebilir değildir.

    bu son gelişme ise bir süper mıknatıslama tekniği ve düzeneği sayesinde oluşturulan çekim kuvvetinin hidrojen izotoplarını plazma haline getirerek kontrollü füzyona olanak sağlaması hakkında. bu teknoloji geliştirildiğinde nispeten çok küçük, mobil ve çevre dostu reaktörlerde akılalmaz boyutlarda enerji üretilebilecek. yakıt olarak da tehlikeli radyoaktif elementler yerine hidrojen izotopları kullanılacak.

    üretilecek enerji yine ısı ve dolaylı yoldan elektrik enerjisi, ısınan suyun çevrimiyle jeneratörler döndürülecek, orda işin temelinde bir değişiklik yok. sadece çok daha ucuza, kolay ve temiz.

  • hep yakisikli erkeklerle dolu oldugundan, guzel kadinlara yer kalmamistir.

    biscolatalar, arkaya ilerleyelim, arkada yer var, kapi agzinda durmayalim...

  • pen ödülü kurucularından marry lee settle film hakkında şöyle demiştir: "hayatımın en mutlu üç yılını aralarında geçirdiğim insanlarla kıyasla arabistanlı lawrence ve geceyarısı ekspresi'nde gördüğüm türkler çizgi film karikatürü gibiydiler."

    pauline kael: "hikaye hemen hemen herhangi bir ülkede geçiyor olabilirdi, ancak eğer billy hayes azami menfaat gütmek için hapse girmeyi planlıyorduysa bunu bir türk hapishanesinden daha iyi nerede yapabilirdi? kim türkleri savunmak isteyecekti? (columbia pictures'ın nasıl temsil edildikleriyle ilgili kaygılanmasını gerektirecek kadar bile yeterli bir film piyasaları yok)"

    world film directors yorumcularından biri: "geceyarısı ekspresi'nden daha vahşi bir milletten nefret ettirme filmi hatırlayamıyorum. ufku daraltan, izleyicilerinin en adi korkularını ve önyargılarını ve kinlerini onaylayıcı bir film."

    david denby: "doğrudan anti-türklükle alakalı, ve mahkumların haklarını veya hapishane şartlarını eleştirmekle hiçbir alakası olmayan, filmdeki bütün türklerin -gerek gardiyan gerek mahkum olsun- "ezik" ve "domuz" olarak lanse edildiği, ve hiçbir istisnaya yer bırakmayacak şekilde bütün türklerin dejenere, aptal ayılar olarak sunulduğu bir film."

    tanınmış ispanyol film dergisi fotogramas: "yapılmış en varsayımcı ırkçılık eylemlerinden biridir, hem de üstüne bir de ilericilik etiketiyle pazarlanıyor."
    kaynak

    filmin gerçek hayattan konu aldığı billy hayes bile bir röportajda filmin türkleri lanse etme biçimini eleştirmiş ve haksız bulduğunu söylemiştir. ayrıca film için özür dilemeye türkiye'ye gelmiştir. "türkler bu filmi hak etmiyorlar" demiştir. kaynak

    ana karakterin gerçek hayattaki versionu bile filmi haksız bulurken ekşisözlük cengaverleri nesnellik ve haklı eleştiri adı altında bu ırkçılığı aklamayı becerebiliyorlar. neyse artık yabancı eleştirileri de yazdım, batı filtrenizden geçtiğine göre bu fikri de onaylayabilirsiniz.

    düzeltme: uzun yorumlu eklemeyi silme ve yazım hatalarının düzeltimi.

  • artık bir ekşi sözlük klasiği olan aramaya inanmadan yazma ve ciddiyetsiz şukelalarla debe 2. olan entrymiz
    #48580665

    ardından başlıkta 'limit' kelimesini arayınca daha öncesinde bu bilginin tam olarak 152 kere yazılmış olduğu ortaya çıkıyor.

    hiç unutmam 4 yıl önce zamanın meşhur bir esprisini aynı başlıkta 2. kez yazdığım için (trabzon'da 2 kişilik uçak mezarlığa düşmüş, kurtarma çalışmaları sonucunda 40 ceset çıkarılmış) sözlükte geçen haftanın en kötülenmiş entry'lerine girmiştim. şimdi ise 152. kez yazınca debe'de 2. olabiliyorsun.

    burası ekşi sözlük, burada artık kalite yok!

  • bir kişilik özelliği de olabilir diyeceğim ama evet, o kadar az görülen bir şeydir ki, detay olarak kalır çoğunda: soğukkanlılık. bayılırım böyle kadınlara. en rezil olaylar karşısında bile sakin kalabilen kadın, her şartın üstesinden gelir. bu kadınların bir üst modelleri hesap ödemek için oraya buraya bakınan ve garsonla gözgöze bile gelemeyen adamların masasındayken ufak el hareketi ile masaya direkt hesap pusulasını da getirtir ayrıca.

  • ''benim babam hala çalışıyor. babamın sabah erken kalkıp işe gitmesi bana koyuyor.'' demişsin ya güzel kardeşim. 2006 yılında barcelona'nın kaptanı puyol'un babası öğleden sonra nerede olur? el corte ıngles'de alışverişte? marbella'da golf mü oynar? dünya turundadır; tokyo'ya az önce mi inmiştir? lebiderya evinde, dizlerinde battaniye; kitap mı okur? diagonal'de yürüyüşe mi çıkmıştır? şehir kulübünde briç masasında ayakları mı uyuşmuştur? barcelona kaptanının babası öğleden sonra nerede olur? oğlu deportivo la coruna maçı için el prat'dan takımla havalandığında bir iş makinesinin üzerinde de olurmuş. 56 yaşındaymış. iş kazası. puyol, la coruna'ya indiğinde "baban öldü" demişler. barcelona'ya 200 km uzaklıkta puyol ve kardeşi putxi'nin doğup büyüdüğü yerde. babalar hep ölür. milyon dolarların da olsa ölür... sen oturup o kadar milyon kazanırken hala babam çalışıyor ve bu bana koyuyor diyorsan, kusura bakma ama güzel kardeşim, biz yaşamayalım geberip gidelim. aceto balsamico'ya saygılar.