hesabın var mı? giriş yap

  • bunun bir açıklaması vardı hala gülerim:

    “recep ivedik internasyonal bir karakter; tüm dünyaya hitap etiyor. bakın kızım fransız kolejine gidiyor, fransız kültüründen ama recep ivedik hastası”

    garibim zannediyor ki çocuğu fransızca öğreten özel okula verince çocuk ailenin kültürünü bir anda bırakıp şap edith piaf olacak.

    kızın recep ivedik seviyor çünkü annesi sensin.

  • bir senedir beklenen buyuk gun sonunda geldi ve catti. haftalardir yerel basin "gunes tutulmasini izlemek icin 1 milyon insan gelecek, her yerde trafik tikanacak, normal zamanin 10 kati trafik olacak, sakin mecbur olmadiginiz durumlarda evden cikmayin" seklinde haber yapiyordu ve cogu insan korkup evden cikmadi ve normalin 10 kati trafigi birak normalin yarisi kadar bile trafik yok. az once gidis donus 4 saate yakin bir araba yolculugu yaptim ve toplam 10 araba ya gormusumdur ya gormemisimdir. an itibariyle trafigin t'si bile yok. 1 milyon turist gelmesine geldi ama yerel halk pek evden cikmadigi icin trafik etkilenmedi.

    batida oregon'dan sonra abd'nin orta kesimlerinde gunes tutulmasini gorecek olan eyaletler idaho, wyoming, nebraska, kansas ve iowa gibi kus ucmaz kervan gecmez eyaletler olacak. bu eyaletlerden bazilari (ornegin wyoming) gectigimiz gunlerde olaylari organize edebilmek icin abd ordusundan yardim istedi. buralar buyuk ihtimalle teksas, colorado, illinois gibi eyaletlerden turist cekecekler. dogu yakasinda tutulmayi gorebilecek eyaletler tennessee, georgia, kuzey carolina ve guney carolina ile sinirli ama bu eyaletlerin bile sadece ufak bir kisminin gunes tutulmasini gormesi bekleniyor. yani kisaca her ne kadar gunes tutulmasi abd'yi boydan boya dolassa da genelde nufusu az olan eyaletlerden gececegi icin amerikalilarin cok kucuk bir kesimi (nufus olarak %5-10 arasi)bunu evlerinden gozlemleyebilecek.

    abd'de yasayan sozluk yazarlari su linke tikladiktan sonra yasadiklari sehri ve eyaleti girip gorecekleri manzarayi "simulate" edebilirler: https://eclipsemega.movie/simulator

    bir suredir kanada ve abd'nin kuzeybatisinda devam eden devasa boyuttakı orman yanginlari yuzunden etraf bir suredir dumanlarla kapliydi ama sans eseri tutulmadan birkac gun once biraz yagmur yagdi ve yanginlarin miktari azaldi, bir de ruzgar okyanusa dogru esince dumanlar o tarafa dogru dagildi ve mavi gokyuzu (ve geceleri yildizlarla kapli gokyuzu) geri geldi.

    yalniz yerel isletmeler bu tutulma yuzunden milleti feci sekilde kazikladigi icin cok buyuk nefret uyandirdi. mesela bu tutulmayi yillardir bekleyen bir cok insan ta 1-2 sene once otel rezervasyonu yapmisti ama yerel oteller tutulmanin farkinda olmadiklari icin odalari normal fiyattan satmisti. sonradan olayin farkina varan otel sahipleri milletin rezervasyonlarini iptal edip ayni odalari normalin 5-6 kati fiyata satisa cikartti. meger internetten yapilan rezervasyonlarda "haber vermeden ve sebep gostermeden iptal etme hakki" varmis ve bu rezervasyon yapilan sayfada ufacik bir yaziyla belirtiliyormus. aynisini hertz basta olmak uzere araba kiralama sirketleri de yapti. airbnb uzerinden gunluk ev kiralari 1-2 bin dolara kadar cikti.

    bu arada oregon-live gazetesi "tamam baska eyaletlerden gelip tutulmayi izleyin ama tutulma bitince sakin oregon'a tasinmayin, eyaletinize donun, zaten burasi bok gibi" diye trolleme bir haber yapmis. adamlar kafayi yeme seviyesine geldi. kac gundur 30 sayfalik gazetenin 25-26 sayfasi buna ayrilmisti (geri kalan 3-4 sayfa da trump'a gommek icin kullanildi).

    http://www.oregonlive.com/…way_eclise_visitors.html

    burada yerel kutuphaneler halka bedava gunes tutulmasi gozlugu dagitti ve devlet hemen hemen tum kamp yerlerini ziyaretcilere acti (devam etmekte olan orman yanginlarindan dolayi bazi kamp yerleri acilamadi). tum kamp yerleri, festival alanlari, oteller, airbnb evleri ve kalinabilecek tum mekanlar aylar onceden kapilmisti. sirf gunes tutulmasini daha iyi izlemek icin daga tirmanan insanlar da var. bolgedeki festivallerin en buyugune 30 bin kisinin katilim gosterdigi soyleniyor. hipster ve hippie'ler bildigin cadirkent olusturmus. bunlar da bizim suriyeli multecilerimiz oluyor herhalde.

    http://image.oregonlive.com/…/-b9c93d5573fba7df.jpg

    http://image.oregonlive.com/…/-10dbfcb32a209f25.jpg

    http://image.oregonlive.com/…/-3ca22a444ee3137a.jpg

    http://photos.oregonlive.com/…ml#incart_maj-story-1

    daha once 1970'lerde oregon'a gelen gunes tutulmasi havanin bulutlarla kapli olmasindan dolayi gozlemlenememis ama bu kez hava gunesli olacak. bir haftadir perseid goktasi yagmuru yuzunden geceleri gokyuzunu izliyoruz ve sansimiza bir haftadir gokyuzu bastan basa yildizlarla kapliydi. en merak ettigim sey gunes tutulmasi sirasinda yildiz kaymasi gorup gormeyecegimiz. 1999'dan "tecrubeli" oldugum icin isyerinde filan millete neler olacagini anlatiyorum, cogu kisi daha once hic tutulma gormedigi icin ne olacagi konusunda cok merakli. mesela hava birden bire kararinca kuslarin olanlara anlam veremeyip panikle otmeye basladigini anlattigimda herkes sasirdi. yasadigim yer ormanlik bir kasaba oldugu icin buradaki ceylanlar, geyikler ve her turlu hayvanin olanlara nasil tepki verecegini merakla izleyecegim.

    canli yayinda izlemek isteyenler instagram'a bakabilirler. burada basta nasa olmak uzere bir cok kullanici canli yayin yapacak.

    ayrica: (bkz: beklenen buyuk oregon depremi)

    oregon demisken: https://goo.gl/keamsx

    bu da bonus: https://youtu.be/3iad-cpojjg?t=36

  • son derece akıcı bir dille yazılmış, içinde geçen olayların katlanılmazlığı dışında okuru sıkmayan müthiş bir bir paul auster distopyası. olaylar ve dünya orwell' in 1984 ündeki kadar açık ve net olmasa da distopik romanın mottosunu yeterince sağlayacak kadar karanlık. bir nevi beterin beteri. roman karakteri anna'nın acı çekmekten kurtulmak için güçlü ve yüce bir kayıtsızlığa ulaşma, çevreden soyutlanarak ve acı çekmeyeceği bir yerde yaşama çaba ve düşünceleri son derece güzel ve düşündürücü. bu noktada acılardan kurtulmak için günümüz dünyası insanına bir tavsiye niteliği taşıyor. olay mekan ve zamandaki boşluk romanın bir rüya olduğu izlenimini veriyor. ya da romanı bir rüya olarak görmek tüm boşlukları kapatıyor.
    özeti:
    en kötüsüyle karşılaşmak, imkansızı yaşamak ve direnmek için güçlü yüce bir kayıtsızlığa ulaşmak.

  • aslında çok da özel bir şey olmadığını yüksek tahsilli bir sığırdan öğrenmiştim.
    iş çıkışı, kurumun cafeteryasında toplanıp, birer kahve içeriz stresten arınmak için. kurumda çalışan erkek doktorlardan biri de masamıza ortak olur mütemadiyen, çok da güzel sohbetler edilir. sadede gelelim;

    ilişkiler üzerine konuşurken, kız arkadaşlardan biri "hocam evli misiniz?" diye sordu.
    "1. turu sonlandırdım, 2. tura başlayacağım." dedi.
    bu boşandığını ve 2. kez evlenmek üzere olduğunu söylemenin kuuuul versiyonu olsa gerek. neyse... derken 2. irdeleme cümlesi geldi arkadaştan; "zor olsa gerek hocam 2. bir evliliğe karar vermek."

    "20 sene önce fakültedeyken aşıktım ben ona. evlenme teklif ettim, kabul etmedi ama ona olan tutkum hiç bitmedi. sonra o evlendi, ben evlendim, çocuklarımız oldu. eşlerden ayrıldık. 20 yıl sonra tekrar evlenme teklif ettim ve kabul etti." diye cevap verince bizim ultra romantik salak kız birden "ayyyyyyy ne tatlıııı!" diye göz bebeklerini kalp şekline bürümüştü ki cümlenin devamı geldi;

    "20 yıl bekletti beni. aylarca nefes aldırmadan becereceğim onu!"

    hayatımda o kadar sinirlendiğim çok zaman olmuştur ancak birinin yüzüne kusmak istememin örneği çok da yoktur. velhasıl dostlar, her zaman çok da "ayyyyyy ne tatlıııııı!" olamayabildiğini 1. ağızdan dinleyerek öğrenmiş oldum.

  • sanıyorum yeryüzündeki koca sahibi tek kadın. bu kadar abartmasının başka bir açıklaması olamaz çünkü. iki lafından biri kocam da kocam. allah sana bağışlasın bacım ne diyelim.

  • --- spoiler ---

    6x10 da sun'ın zengin kızı olduğunu bir kez daha gördük. gerizekalı "im sorry" diye bir sayfaya kocaman yazacağına küçük küçük yazsana..sanki adada kırtasiye var. o konuştuklarının hepsini bir sayfaya sığdırırdım lan ben. defter bitince agacları oymaya başlarsın ama..

    --- spoiler ---

  • oğlum bu da mı kötü?
    hem yakıştığını düşünüyorum hem de pratik.
    gömleği ütülemeden de giyebiliyoruz böylece. ne terliyoruz ne üşüyoruz.
    allah allah!

    bir insan gömleğin üzerine kazak giyen kişiye niye sinirlenir lan*

  • zonguldak şantiyesinde tanıdığım bi kalfa vardı, ismi mustafa. güleryüzlü, basit bir adamdı. her sabah herkesten yarım saat önce şantiyeye gelip çayı demler, sahada bi tur atar, üzerine revizyon gelen hükümsüz projeleri veya gazete kağıtlarını masaya serip kahvaltı sofrasını hazırlar, sonra beni beklerdi. ben bazı sabah sekizde, bazı sabah sekiz buçukta gelirdim işe. ben gelmeden kahvaltıya başlamazdı. oturup kahvaltılığı yerken üç beş laflar, o günkü işleri programlardık. hiç itiraz ettiğini, hiçbir işi yokuşa sürdüğünü, yalan konuştuğunu duymadım. ne işçileri bana karşı korurdu ne de beni işçilere karşı. çok düz, çok basit bir adamdı.

    bir akşam paydostan sonra ofise geldi, hakediş hazırlıyordum. "şef, hadi gel bi bardak çay içelim" dedi. normalde böyle şeyler olmadığından refleksle "hayırdır ya kötü bi şey mi oldu canın mı sıkkın senin?" diye sordum. "yoo, öyle sıkıldım biraz" dedi.

    zonguldak' ta bilen bilir, çok güzel çay bahçeleri vardır. alabildiğine deniz manzaralı, ferah, yüksek yerler. insanın gerçekten hem içi açılır hem de o devasa karadeniz görüntüsü karşısında biraz garip hissedersin. bu çay bahçelerinden birine oturduk, o çay söyledi ben kahve. "yauv sen de hep kayfe içiyosun, çarpıntı yapmayor mu?" dedi, kafasını diğer tarafa dönerek güldü. huyu böyleydi, şaka yollu takıldığında gülerken başka tarafa dönerdi. "çay sevmiyorum ya, alışınca zaten çarpıntı falan da yapmıyor" dedim ben de güldüm.

    biraz böyle uzağa baktı, insanın canı öyle bi manzara karşısında ya hiç konuşmak istemez ya da konuşmaya başladığında artık hiç lafını kontrol etmeyeceğini bilirsin. biraz öyle sanırım konuşacaklarını kafasında toparladıktan sonra başladı anlatmaya.

    on beş yaşındaymış, sevdiği kızı ne kadar istediyse de vermemişler. araya aracılar göndermiş, babasının karşısına bizzat kendisi gitmiş dikilmiş, abileriyle konuşmuş. olmamış. ne yaptıysa para etmemiş. askere gitmeden önce kızı başkasına vermişler, mustafa' dan daha zengin birine. mustafa askere gitmiş, tezkereyi aldığı gibi nizamiye kapısından çıkar çıkmaz inşaat işlerinde çalışan bi köylüsünü aramış. mersin' de bir şantiyedeymiş o sıralar köylüsü, mersin otobüsüne bilet almış mustafa. dönmemiş bir daha köye. ne bir ev ne bir yurt, şantiyelerden başka mekanı yok.

    "kaç yaşındasın?" diye sordum, "kırk iki yaşındayım şefim" dedi. düşünmesi bile ürkütüyor beni, yirmi yedi yıl. koskoca yirmi yedi yıl. dipsiz bir boşlukta geçmiş, karanlıkta yaşanmış bir insan ömrü. "o kızı bir allahın günü olsun unutamadım yau şef, nerden bulduysa adresimi bulmuş bir tane fotoğrafını göndermiş her akşam bakar dururum" dedi. "ne zaman bu kadar yıl geçti ben hiç anlamadım, işten başka şu hayatımda hiçbi şey bilmedim, öyle yaşadık gitti işte boşu boşuna biz de"

    akşam saat altıydı çay bahçesine oturduğumuzda, saat dokuz buçuğa kadar anlattı mustafa. "eh, hadi yeter bu kadar kafanı şişirdim senin de" dedi, güldü, kafasını diğer tarafa çevirdi.

    ertesi sabah uyanmış, herkesten yarım saat önce şantiyeye gelip çayı demlemiş, sahada bi tur atmış, üzerine revizyon gelen hükümsüz projeleri masaya serip kahvaltı sofrasını hazırlamış, sonra beni beklemiş. yüzüne baktım, o dün akşam bana hikayesini anlatan adamdan en ufak bir eser yok. mustafa değil, mustafa usta duruyor karşımda.

    size hikayeyi onun kelimeleriyle anlatmadım, bunu özellikle yapmadım. mustafa' ya haksızlık olur gibi geldi.

    unutmamak deyince hep mustafa' nın o fotoğraftan gülümseyerek bahsedişi geliyor aklıma.

  • 35+ bir kadına, “beni kabul etmeyip de ne yapacak, düşürürüm ben bu yaşa gelmiş kadını,” diye yaklaşan ama reddedilen birinin hezeyanı. aksi takdirde, sizinle alakası olmayan insanların size dokunmayan tercihlerini neden kendinize dert edesiniz, değil mi?

    edizhun; arkadaşlar, ciddi soruyorum; geri zekalı mısınız? bi' insanı savunmak için onunla aynı özelliklerde olmak mı gerekiyor? afganistanlı/suriyeli de değilim; onlarla ilgili yazdım. tacize, tecavüze, kadın cinayeti girişimine de maruz kalmadım; aleyna çakır'ı savundum...

    yaşımdan size ne? 35+ değilsem bu densiz giriye cevap veremez miyim? gerçekten hastasınız, yahu, lami cimi yok; hastalıklısınız.

  • tahir.

    onu hiçbir sınıf arkadaşı sevmiyordu. çünkü aptal ve bön bir çocuktu. özellikle öğretmeni "beni delirtiyorsun" diye hep kızıyordu tahir'e.

    bir gün tahir'in annesi okula geldi. öğretmeni ile görüştü. öğretmen dürüstçe "çocuğunuz aptal bir çocuk, notları da düşük, hayatımda bunun kadar aptal bir öğrenci görmedim" dedi. annesi çok şaşırdı, tahir'i okuldan aldı ve kayseri'ye taşındılar.

    aradan 25 yıl geçti. öğretmen de kayseri'ye tayin olmuştu. bir gün öğretmen ağır bir kalp krizi geçirdi. bütün doktorlar ameliyat olması gerektiğini söylediler. bu zor bir ameliyattı ve kayseri'de ameliyatı yapabilecek tek bir cerrah vardı.

    öğretmen ameliyat oldu. gözünü açtığında karşısında yakışıklı cerrah ona gülümsüyordu. öğretmen tam teşekkür edecekti ki suratı morarmaya başladı. bir şey söylemek için elini kaldırdı ama söyleyemeden küt diye öldü. doktor şaşırdı. ne olduğunu anlamaya çalışırken bir baktı ki o da ne? tahir, solunum cihazının fişini çekip elektrik süpürgesini takmış.

    cerrahın tahir çıkacağını sandınız di mi? komik olmayın.

    ------------

    yazarın notu: ben sadece çevirdim.