hesabın var mı? giriş yap

  • daha ilk cümleyi bitirmeden schumann rezonansını söyleyerek yazının kalanını okuma zahmetinden kurtarmış sahte bilimci suser.

    bilgiye ulaşmayı bilse, saçma sapan sitelerden ne idüğü belirsiz çöp bilgiler edinmek yerine, dünya'nın hızını merak ediyorum o zaman bilim sitelerine girmeliyim diyebilmeliydi. bilim sitelerine girdiğinde ise dünya'nın yavaşladığını okuyacaktı.

    dünya hızlanıyor mu yavaşlıyor mu diye merak edenler için çok basit bazı bilgilerden söz edip kaçayım.

    tidal locking yani kütle çekim kilidi denen bir nane var birbirleri etrafında dönen gök cisimleri arasında. bu iki cisim hem birbirleri etrafında hem de kendi çevrelerinde hızla dönerken kütleçekiminin etkisiyle zamanla bir yüzleri diğer cisme bakar hale geliyor.

    mesela merkür güneş'e çok yakın olduğu için bir yüzü hep güneş'e dönük. fakat merkür'ün kütlesi güneş'i etkileyecek büyüklükte olmadığı (%1 bile değil) için güneş'e bunun bir etkisi yok.

    dünya ile ay arasında da bu olay var. ay zamanında çok daha hızlı dönerken, dünya'nın kütle çekimi etkisiyle ay'ın dönüşü yavaşladı ve bir yüzü hep dünya'ya bakar oldu. ay'ın dünya üzerinde merkür'ün güneş üzerinde olduğundan çok daha fazla etkisi olduğu için (wikipedia'ya giremeyip kütleleri oranlayın) kütle çekim kilidine dünya da kapılıyor ve ay dünya'yı yavaşlatıyor. dünya yavaşladıkça ay uzaklaşıyor. neden? çünkü açısal momentum. hatta açısal momentumun korunumu.

    yani halkın diline inersek; dünya 24 saatte kendi etrafında dönerken, ay dünya etrafında 27 günde dönüyor. zamanla bu dönüş periyodu eşitlenecek. bilim insanları üşenmeyip hesaplamışlar 50 milyar yıl sonra bu periyod eşitlenecek demişler. ay 47 günde dünya etrafında dönecek, dünya'da ise bir gün 47 saat olacak diyorlar.

    gelecekte oruç tutanlar için sıkıntı biraz büyüyor yani.

    edit: 50 milyon değil, 50 milyar yıl olacak, kimse de uyarmamış.

  • 10 sene oncesine gidemeyeceksem pek bir manasi olmadigindan
    5 kurus dahi odemeyecegim tekliftir.

  • bir akit haberi.

    süper bişi, türkmenistan, kazakistan ve bosna hersek liderleri geliyormuş.

    akpli'ler mutluluktan havaya uçuyormuş, geziciler ve cehapeliler kıskançlıktan sokaklara çıkacakmış.

    link

  • mahmood coffee sponsorluğunda gerçekleşir. tabii bardaklar boş.

    açılışı kesin ertem yapar: ''sizin evinizden, sizin salonunuzdan iyi geceler! bu gece uzun olacak!''

    sinan damadı över: ''ben tanıyorum; pırıl pırıl bir çocuktur! geçen papermoon'da beraberdik.''

    ahmet çakar müdahale eder: ''oğlumuz avukat. bu sinan ve ertem beyefendiler ise kalifiye sıvacıdır efendim. bana da ''tinerci'' diyorlar ama inanın hayatımda tiner nedir bilmem. siz beni meczup kabul edin lütfen!''

    rasim; kız tarafının gbt'lerini sorgulatır.

    ertem; müstakbel kayınpederi yağlar: ''sayın cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan'ın ve milli takımlar teknik direktörümüz yüce insan, ulu bilge sayın fatih terim'in selamlarını getirdim sizlere. ellerinizden öpüyorum babacığım. her yerinizden öpüyorum, her yerinizden!''

    ahmet çakar: ertem evladım; bırak bu işleri! kız istemeye mi geldik 3. köprü temel atma törenine mi geldik?! hasta ve yaşlı bir adamım ben; tansiyonum düşüyor. hadi kızı mı istiyoruz n'apıyoruz; isteyelim gidelim; bir işkembecide kelle paça yapalım hep beraber!

    babanız kızı ister. tabii haliyle kızı vermezler.

    rasim devreye girer: '' haydaaaaa! şu an elime bir bilgi geldi. kayınpeder geçen gün yolun aşağısındaki atılım market'in önüne arabasını paralel bir şekilde park etmiş; dükkana mal gelmiş indirememişler onun yüzünden. ülkemizin ticaret hacmi %0,00000002 oranında azalmış. paralel park çetesinin ihaneti bu! elimde görüntüleri de var! buradan istanbul emniyet müdürü selami altınok kardeşime sesleniyorum. bu kayınpeder hakkında gereken yapılsın! eski türkiye zihniyeti bunlar!''

    ahmet hoca da kapanışı yapar:

    - bu geceden rahatsızım beyler! yönetmenimiz ahmet; evladım ışıkları karart, alttan da benim müziği ver! love story! elit bir beyaz amerikalı ailenin hukuk tahsili yapmış, eli yüzü düzgün, son derece beyefendi oğlu; orta halli bir ailenin güzel kızına aşık olur. fakat kızın babası masondur. olabilir de; masonluk ayıp bir şey değil beyler! ama bize bir kahve bile vermediler. bakın elimizdeki bu bardaklar boş. dolu tarafını göreyim dedim ama olmadı. kız istemeye mi geldik, tanıtıcı reklam çekmeye mi geldik belli değil! yazıklar olsun! bakın dalganıza! evladım; gel sen de bırak bu kızı; sana rossy de palma'yı alalım. söz veriyorum düğününüzü de ben yapacağım be!

    bu sözler üzerine abdülkerim durmaz da ''ne dediğini pek anlamadım ama ahmet hoca çok haklı!'' diyerek hoca'yı şap şup öpüp kavilleşir.

    sonunda müstakbel kayınpederi de delirtirler muhtemelen:

    - beyler bitti mi?! bittiyse ben de bi' konuşayım! şu deminden beri söylediklerinize baktım da; bu ekibe kız değil keçi bile vermem! keçi deyip geçmeyin; çok hisli hayvanlardır. öyle ot yediğine bakmayın; küstü mü ömür billah yüzünüze bakmaz; üstünüzü çizer! böyle bir ekip benim kızımı istediği için bana da yazıklar olsun!

  • 2002 öncesinde fen lisesi --> odtü --> savunma sanayisi yolunda ilerleyip, tek bir kişiye ağız bükmeden, kendi çabam ve doğuştan gelen yeteneklerim sayesinde ekonomik özgürlüğümü kazandım, sınıf atladım, aileme güzel bir hayat sunma imkanı edindim.

    eski türkiye bana ve benim gibi milyonlarca vatandaşına mutluluğu kovalama hakkı sunuyordu.

    yeni türkiyede mutluluğu kovalama hakkınız akp il başkanlığına, tarikatlara, cemaatlere olan yakınlığınıza göre var ya da yok. ben 2002 sonrasında doğsaydım, kaliteli bir hayat yaşayamazdım.

  • fransız sosyolog roger caillois, oyunlar ve insanlar kitabında *oyun biçimlerini dört kategoride sınıflandırıyor:

    agon veya rekabet: örneğin, satranç neredeyse tamamen agonistik* bir oyundur.
    alea veya şans: örneğin, bir slot makinesinde oynamak neredeyse tamamen tesadüfi bir oyundur.
    mimesis veya rol oynama: örneğin, bir karakteri canlandırmak için dans etmek, taklit.
    ilinx: * veya vertigo, algıyı değiştirme, baş dönmesi, bozukluk veya kontrol kaybı anlamında. örneğin, halüsinojenler almak, hız trenlerine binmek, düşene kadar dönen çocuklar.

    ayrıca caillois, yapılandırılmış ve kuralları ortaya konulmuş oyunlar (ludus) ve yapılandırılmamış, kuralsız ve spontane gelişen aktiviteler (paidia) olarak da bir ayrım yapar. paidia'dan ludus'a doğru bir eğilim olduğunu söyler. yani, spontane gelişen aktivitelerde ve oyunlarda, kurallı olmaya doğru bir yönelim vardır. bunu da insanın doğası ile ilişkilendirir.

    caillois ayrıca, şans oyunları doğası gereği kısıtlama ve diğer oyuncuların hamlelerini bekleme oyunları olduğundan, paidia ve alea'nın bir arada var olamayacağını vurgular. benzer şekilde, ludus ve ilinx de uyumsuzdur, çünkü yapılandırılmış kurallar yoktur. uygulanan herhangi bir kural ise sadece ilinx'i frenlemek içindir.

    mesela poker hem alea hem de agon'u içerir. çünkü kartların karılması şans unsuruna dayanırken, kurallar çerçevesinde strateji geliştirmek rekabete dayanır. izleyicisi olan sporlarda oyuncuların rekabeti agon'a dayanırken kendilerini sahadaki oyuncuların yerine koyanlar mimesis'e dayanır.

    agon'da, rekabette bir tarafın üstünlüğü artarsa oyun bitebilir. alea'da yani şansta ise, oyuncunun etkisi tamamen belirsizleşirse ya da tamamen pasif, etkisiz olduğunu anlarsa oyun yine sonlanabilir. dolayısıyla oyun kimseye ait olmayan bir noktada konumlanmalıdır.

  • iyi bilmezdik. defne joy foster ı unutmayacağız. bir zamanlar fethullah taşağı yalamak modayken, ölümünün ardından su testisi su yolunda kırıldı diye yazdığı defne, o yavşaktan feto diye bahsedip linç yiyordu.