hesabın var mı? giriş yap

  • belçika girişi / 2015

    polis: (ing.) nereden geldiniz?
    önümüzdeki türk teyzeler: jolly tur :)

    p: neden geldiniz? turist misiniz?
    ött: jolly tur :/

    p: ingilizce bilmiyor musunuz? neden buradasınız?
    ött: jolly tur :(

    bu 2 teyzeyi göz altına almışlar, normalde yapmayacakları iş...
    4 saat sonra tur rehberi gidip çıkartmış.

  • hiç biriniz bayram sabahı 6:38 de bir şeyler çıkar umuduyla çöp karıştıran insandan yalnız değilsiniz, sabah gördüm namaza giderken içim parçalandı mk.

    tanım: sorgulatır.

  • ilk defa internet'e baglandigimda daha web diye bir sey yoktu, sadece email, ftp falan vardi. ama web ciktiktan sonra agustos 1995'te girdigim ilk site playboy.com'du. o sirada yanimda olan bilgi islem calisanlarindan biri "bayan arkadaslarimiz bunu hos karsilamayabilir" deyip nazik bir dille uyarmisti beni.

  • gülmüyorlar, hayattan keyif almıyorlar, üretemiyorlar, ilerleyemiyorlar, bilimsel anlamda herhangi bir kavrayışları yok, sanatçı yetişteremiyorlar, adaletin ve insani değerlerin ne olduğuyla ilgili en ufak bir fikirleri yok, doğayla birlikte yaşayamıyorlar, yoksullar çünkü itiraz etmiyorlar ...

    tüm bunları yapamadıkları gibi, yapabilen herkesten de nefret ediyorlar: öldürüyorlar, yakıyorlar, kriminalize ediyorlar ve ağızlarında hep şu laflar: kültürümüzde yok, haram, günah, onlara benzemeyelim, kafirler gibi olmayalım vs. vs.

    yücelttikleri şeyler ise belli: cinayet, hırsızlık, katliam, yalan, ikiyüzlülük...

    bu ülkede çocuk sahibi olanlara sabırlar diliyorum.

  • geçenlerde üniversite sınavına hazırlanan ufak kuzenlerimle bir araya gelince, meslek seçimi ile ilgili nasihatler verebilecek yaş ve kemâle erdiğimi hissettim. iyi kötü bir kariyeri, ne bileyim az bi uluslararası tecrübesi olan bir roket adam olarak gelen talepler üzerine bu konuda çok değerli olduğunu düşündüğüm birkaç tavsiye iletmek isterim. dünya vatandaşı olacaksanız, global geçerliliğe sahip bir meslek istiyorsanız bunu iyi araştırmanız lazım.

    biraz uzun oldu ancak zaten adam olacak çocuk okumayı sever, okumayı sevmeyen adamdan zaten hiç bir şey olmaz.

    1) meslek, para için yapılır. para kazanma kaygınız var mı?

    bir insanın ailesinin zengin olması kesinlikle kötü bir şey değil, aksine hayata bir çok noktada 20-0 önde başlamanızı sağlıyor. bankada miras kalmış birkaç milyon lira, ya da babanızın gel başla diyebileceği hazır bir dükkanı varsa, hayat size güzel. tutkularınızın peşinden koşabilir, gitar çalabilir, felsefe okuyabilir maddi getiri kaygısı olmadan tamamen keyif odaklı olarak istediğiniz mesleği seçebilirsiniz.

    eğer şanslı azınlıkta değilseniz, kendi hayatınızı kendiniz kuracaksanız ya da bağımsız olmak gibi idealleriniz varsa, para kazandığınız işten keyif almak zorunda olduğunuzu unutmayın. bunu iş hayatınızın ilk gününden kafanıza sokarsanız, bundan sonraki 40 yılda sabah 7'de uyanmak nispeten daha çekilir hale gelir.

    2) çarpıcı bir yeteneğiniz var mı? para ediyor mu?

    bazı insanlar doğuştan şanslı oluyor - ya da yetiştirilme tarzından ötürü daha çocukluktan bazı yetenekler kazanıyorlar. kimi acayip şarkı söylüyor, virtüöz gibi piyano çalıyor, ne bileyim çok hızlı koşabiliyor, hagi gibi şut atabiliyor, vesaire vesaire. bu tarz bir yeteceğiniz varsa ve paraya çevirme ihtimaliniz varsa bunun da peşinden gitmeniz bir ihtimal hem sizin, hem de dünyanın güzelliği açısından faydalı olabilir.

    benim yok. sizin de yoksa welcome to the club.

    3) en çok para getirecek sektörler hangileridir?

    gelelim üçüncü meseleye. size deli para lazım, özelliksiz düz bi insansınız ve amcamızın fabrikası da yok maalesef. o zaman size para getirecek işleri tespit etmeniz gerekli. bu konuyu 40 kişiye sorsanız hepsi ayrı yanıt verir, o yüzden amcanıza, dayınıza sormayın. bilgi danışacağınız insanların, ancak kendi çapı, bilgisi, görgüsü dahilinde yorum yapabileceğini unutmayın.

    ufak birkaç google araması yapalım. aramayı yaparken, "geleceğin mesleği" gibi abuk subuk bir tümce yerine, "highest paying companies in us" gibi bir şey aratmanız daha spesifik olur. neden amerika'dan başlıyoruz: çünkü amerika, bu zamanın tüm trendlerini belirleyen coğrafya.

    peki, çıkan sonuca tıklayalım: https://www.cnbc.com/…9-according-to-glassdoor.html

    10 - microsoft, bilişim (genel)
    9 - salesforce, bilişim (yazılım)
    8 - facebook, bilişim (sosyal medya)
    7 - linkedin, bilişim (sosyal medya)
    6 - vmware, bilişim (it altyapı)
    5 - google, bilişim (sosyal medya, yazılım)
    4 - gilead sciences, tıp
    3 - twitter, bilişim (sosyal medya)
    2 - nvidia, bilişim (donanım)
    1 - palo alto networks, bilişim (siber güvenlik)

    dolayısıyla, tablo ortada. bilişim sektöründe mühim olan bilgi ve bilgiyi toplayan ve değerlendirebilen altyapılar olduğu için, bu meslek dalında sermaye bahsi geçen altyapıları kurabilen "insan". bir inşaatçının sermayesi arsa ve beton, bir makinacının sermayesi makinasıdır, ama bilişim sektöründe sermaye yalnızca ve yalnızca insandır. o yüzden tüm yatırım insana yapılıyor.

    4) "bu firmalarda binlerce iş ilanı var, hangi alana yönelmeli?"

    peki sektör seçtik, alan olarak neye odaklanalım? bu firmaların her biri büyük birer dev, her türlü fonksiyon var. hangi alan daha mantıklı olur?

    bu konu çok tartışmalı olmakla birlikte benim şahsi düşüncem her zaman firmaların kalbinde, core business'ında yer alan kişiler olmaktır. örneğin nvidia, donanım ve yazılım üreticisi bir firma. bu firmanda bilgisayar ve elektronik mühendislerinin kolkola çalışarak bir ürün çıkarması beklenir. bu ürünü geliştirecek ve çıkaracak araştırmacı kişiler arasındaysanız, paraya para demezsiniz. ama atıyorum finansçı olarak bu firmada bulunuyorsanız, her zaman değiştirilebilir yan rollerden birinde takılmak durumunda kalırsınız.

    5) "üniversite o kadar da önemli mi?"

    dandik bir üniversitenin dandik bir bölümünden mezun olarak bilişim sektörüne atıldım. benim ve benim gibi alaylıların bu sektörden para kazanabiliyor olması, herkese bir umut ışığı olmalı kesinlikle. demek ki herkes yapabilir. anncaaaaaaaaaak:

    -ki bu çok uzun bir ancak-

    "önce bi okuyayım da sonra toparlarım" diye düşünüyorsanız size kötü haberim var. boğaziçi bilgisayar mezunu bir adam, her zaman birkaç adım önde olacak. siz 30 çalışırken, o 10 çalışarak aynı imkanlara ulaşabilecek. boğaziçi'li arkadaşları ile şirket içinde lobi yapabilecek, ciddi bir etki alanına sahip olacak.

    üniversite bir nevi çarpan oluyor bu durumda. sizin yeteneğiniz 5 üzerinden 5 ve üniversiteniz de 3/5 bi yer diyelim, 15'lik para kazanırsınız. sizinle aynı yetenekteki biri odtü mezunu ise 5x5'ten 25'lik para kazanabilir, hem de daha az çalışarak. önüne daha çok kapı açılır ve daha az başı ağrır.

    o yüzden okul kesinlikle önemli. dandik bi yerde okuyorsanız bilin ki 5 kat daha fazla kastıracaksınız kendinizi. onun yerine öss'ye çalışın daha iyi.

    6) "ben kendi işimi kurmak istiyorum"

    girişimcilik ruhu iyidir, güzel bir şeydir. ancak güzide ülkemizde cebinizde sermaye olmadan yapılacak bir iş yok. acayip bi cihaz tasarımınız da olsa, dükkan fikriniz de olsa, beşyüz milyon dolar edecek bir lokanta düşünceniz de olsa sermayeniz, dolayısıyla da babanız, dayınız ya da amcanız olacak.

    eğer yoksa, girişimcilik açısından yine en kısa yol bilişim sektörü. 1000 dolarlık bir bilgisayarla dünyayı değiştiren insanlar var. zor, ama imkansız değil. 1000 dolarla bina dikemez, daire alıp satamaz, makina yapamaz, dükkan açamazsınız. ama dandik bir bilgisayar ve internet bağlantısıyla yapabileceklerinizin sınırı yok.

    7) "neden bu kadar para odaklı olmak zorundayız? ben kafama göre takılacağım"

    son maddemiz bu olsun. tabii ki para odaklı olmak zorunda değilsiniz. barlarda gitar çalabilir, günü birlik yaşayabilir, üç kuruşa tamah edebilirsiniz. bu da gerçekten çok saygı duyduğum bir yaşam biçimi olmakla beraber, parasızlığı iyi kötü tatmış birinin bu tarz hobilere odaklanması zor. çünkü biliyoruz ki istanbul gibi bir cangılda düşene bir tekme de sokaktakiler vuruyor. ortadoğu'nun bu acımasız coğrafyasında, depremini, darbesini, savaşını, kavgasını, cinayetini düşünerek yaşamak zorundayız. bu noktada ben böyle naif bir hayat planlamakta güçlük çekiyorum. belki siz becerebilirsiniz.

    neyse, aklıma gelenler bunlardı. çocuklara da 100 defa anlattım artık çıktısını alır bunun veririm. yine de burada yazılanlar yanlış olabilir, ne bileyim arkeoloji falan okuyup kendini aşırı geliştirmiş bi arkeolog olarak güneş altında kazı yaparken acayip mutlu olabilirsiniz. bilemiyorum bu kişiden kişiye değişir, ben kendime, kendi gördüğüme göre anlattım. bir abimiz demiş ki, "it is the career of careers" - yazının özeti de bu olsun.

  • nasıl yaşadığına bağlı. mutluluğu artıracak öneriler:

    -güzel, kaliteli kuru ve yaş mama. kedisi için özel yemek yapan da var, barf falan. benim elimden gelmiyor.
    -günlük taze temiz su.
    -farklı ödül mamaları.
    -bol oyun, bol oyuncak. mümkünse şöyle sağlam oyuncaklar.
    -bol ilgi, bol sevgi, okşama ve evde olmanız.
    -tepisecegi, oynayacağı ikinci bir kedi.
    -kısır olması ve dışarıya çıkma isteğinin azalması,
    -cam, balkon vb yerlerden düşmesini engelleyecek ağlar.
    -tirmalama tahtaları, tırmanma ağaçları (hasır urganli olanlar.)
    -balkonda, terasta kuş yakalayabilme ihtimali,
    -evde sinek böcek yakalayabilme ihtimali
    -tüm kapıların 7/24 açık olması. önünde miyavladigi bütün kapıların itinayla açılması (sokak kapısı hariç)
    -camdan dışarıyı izleyeceği mekanlar.
    -veteriner ziyaretlerini azaltmak ve hayvanı strese sokmamak adına iç dış parazit uygulamalarını evde yapmayı öğrenmek. dış için damla(stronghold), iç için hap. (hap tutturmak zor, gimpet çubuk ödül mamaları için adam öldürür, onun içine tıkıp veriyorum. çiğnemeden mideye indirdigine emin oldum bu sayede :))
    -yuttugu tüyleri kusmak yerine dışkı ile atması için simartici malt macunları
    -tuylerini tarayip toplamak için fırça, silikon eldivenler. aynı zamanda masaj etkisi de yapar.
    - zorla kucağa almamak, aptal kedi deneylerini üzerinde denememek.
    - bağırıp çağırmak yerine dikkatini dağıtarak oyunla istenmeyen davranışı söndürmek.
    - saksıda kedi çimi yetiştirmek
    örneğin
    şöyle
    - geniş bir ev 120m2 misal. dubleks olursa tadından yenmez. iner çıkar. merdivenleri hasır kaplarsaniz hele.. minik bir tarzaniniz olur

    daha da mutlu olmuyorsa ötesini bilmiyorum.

    günde 16 saat uyuyan hayvanlar için yumuş battaniyeler yataklar mamalar sular dolu, köpeksiz, arabasız, tehditsiz bir evin hapishane olduğunu sanmıyorum. kalan 8 saati de yukarıdakiler tatmin eder bence.

    ha gönül ister ki agaclara tırmansın, guş kovalasın, gezsin tozsun geri gelsin. lakin ki şartlar...

  • öğlen namazını kılıp hemen iftira, şerefsizlik, ahlaksız yapıp sonra ikindi namazına yetişiyorlar.

    bu döngü bu şekilde sürüp gidiyor.

  • istifa etmelidir.
    ülkenin dörtte birinden oy almış partiye dinsiz partisi, oy verenlere dinsiz demeye hakkı yoktur.
    kampüste oruç tutmayanları dövdükten sonra kantinin arka kapısında sigara içen partilileriyle karıştırdı sanırım.

  • sen arayınca telefonu açmaması.

    demek ki telefon numaranı silmemiş, silse de demek numaranı hatırlıyor ki açmıyor, hatırlamasa da demek bilmediği numaraları açmayacak kadar namuslu.