hesabın var mı? giriş yap

  • bir heves ve bakkal hesabıyla, "sen yazılımı yapsan, ben marketing'i yaparım. aylık 2 bin giderimiz olsa" şeklinde yola çıkılıp, uzun vadeliyi geçtim, kısa vadeli bile bir stratejileri olmadığındandır. ayrıca türkiye dediğimiz ülke de start-up düşmanıdır. koruyup kollayıcı kanunlar yoktur/yetrsizdir. türkiye'de start-up, zengin çocuklarının işidir. bye.

  • otobüs kaldırıp o ibne müdürü dövmek için kampanya başlatmaya ne dersiniz ?

    edit: mesaj üstüne mesaj geldi beni de yazın diye. çıldırttın milleti yurtiçi kargo , ibne müdür.

    edit 2 : millet sokağa döküldü , başlığı açan arkadaş isterse 1 otobüs adam var. bir mesaja bakar . bana mesaj atan arkadaşlar için tanım yapmak gerekirse .. (bkz: adamın dibi)

    edit3: arkadaşla iletişime geçtik , yurtiçi kargo tarafında bir yaptırım olmaz ise destek olacağımızı bildirdim.mesaj atan arkadaşlara dönüş yapmadım herkesi listeye yazdığımı belirteyim.(bir de avukatımız mevcut )

  • süper bir an'dır. geçen gün taksiyle bi yere gidiyorum, taksi ışıklarda durdu. selpak satan bi kız yanaştı yanıma:

    -işşallah üniversiteden mezun olursun, dedi. (bilgi üniversitesi'nin önündeyiz.)
    -ee ben zaten mezunum ki, mezun olalı 10 yıl oluyo, dedim. (çocuğa da açıklama yapıyorum, nasıl sevindiysem)

    başka bi gün benim çağırdığım taksiye bir teyze de el etti. "gel teyze, seni de bırakalım yol üstünde bir yere gidiyosan?" dedim. teyze, fiti fiti koştu geldi, bindi. ineceği yere geldik, inerken bana dönüp para uzattı.

    -gerek yok teyze, zaten yol üstündeydi, lütfen, rica ederim, dedim.
    -aaa olur mu, sen talebesin, dedi.

    bana "talebe" didi. canım deyzem <3

    (bkz: bana su verdi)

  • mutsuzluk sebebidir.

    şimdi ben yaşını almış gencecik bir insanım. sofra hazırladığım insan sayısı üç, bilemedin beştir. onlar da arkadaş, eş dosttur. ama az çok tahmin edebiliyorum bu durumun yarattığı mutsuzluğu.

    bir anne var mesela. her gün akşam sofrası hazırlamakla mükellef. zaten sabahtan akşama kadar yalnızlığından çok sıkılıyor. kadının tek mutluluğu akşam yemeğinde ailece sofraya oturup iki çift laf etmek. oğul/kız geliyor, aç değilim diyerek odasına çekiliyor, eş desen bazen geliyor, bazen gelmiyor. gelmeyince de o üç beş tabak, çatal, bardak sofrada piç gibi kalıyor.

    annenin o sofrayı geri toplarkenki yüz ifadesi gözünüzün önüne geldi mi? hah. o işte mutsuzluk. kanımca anne ne kadar aç olursa olsun toplarken bıçak gibi kesiliyor iştahı. ama anne ya işte, ses etmiyor. bir sonraki akşam yemeğini bekliyor.

    ergenken hepimiz yapmışızdır. "yemiycem!!!" diyerek annelerimizi cezalandırmışızdır. bilin ki o cezaların en büyüğüdür.

    sahanda yumurta bile olsa, sofra sofradır sevgili arkadaşlar. siz siz olun, sizin için hazırlanan sofraya herhangi bir zıkkım yemeseniz de oturun. annenin sofrası olur, babanın olur, eşinin olur, arkadaşının olur. ama oturun.

    sofraya hazırlanan emeğin boşa gitmesi şu dünyada beni en çok üzen şeylerden biridir. o sofrayı hazırlayan aç değilseniz size çay da demler üşenmeden. yeter ki oturun.

    sofra evin direğidir.

  • seçtiğiniz mesleğe göre değişir. iibf'de okuyorsunuz, amaç ales ya da kpss ise yüklenin gno'ya. yok özelde çalışacaksanız; hele ki sektör okuduğunuz bölümle alakalı değilse, son seneye başlamadan stajınızı yapıp işi öğrendiyseniz, e staj yaptığınız yer de sizi tuttuysa o-hoo son senenin tadını çıkarın. ayrıca özel sektörde kolay kolay kimse; ''hımm şu dersi aa ile geçmişsin, seni seniiii anlıyorsun bu işten, kaptın maaşı köftehor'' demez. özel sektör öyle değil geçler.

    2:00'ı zor bulup da şimdi güzel paralar kazanan bir sürü insan tanıyorum. neden? çünkü hafız gibi ders ezberlemek yerine hedef belirleyip kendilerini geliştirdiler. ayrıca, ortalama 4:00 diye kimse sizi mezun olur olmaz müdür yapmayacak. biraz gerçekçi olun. ortalama kasacağım diye o üniversiteyi bomboş bitirirseniz daha çok işsiz kalırsınız.

  • ----s2e9'e spoiler----
    bu adam kesin ingiliz degildir..oyle onlarin krali gibi ordunun arkasinda kafasinda tac beklememis alayiniz ben tek diyip dalmis duvarlara..bu yuzden ya iskoc ya da fikirtepelidir.
    ----s2e9'e spoiler----

  • umumiyetle gürültü konusunda ihtisas yapmıştır. diyalogların anlaşılmazlığı bu gürültüye ayrı bir boyut, ayrı bir dehşet katar. işte diyelim uyuyorsunuz böyle bir beybi gibi. aniden bir ses...

    alamancı çocuk: "anniiiiiiiiiiiii, annniiiiiiiiiii............. das izt manşıtın du zayniyn.... anniiii...... annnii diyom ya...annniiii..."

    alamancı anne: "ne diyon?"

    alamancı çocuk: "münşenden aldığım beyaz reyboklarımla havluyu at..."

    allah allah... kardeşim bana ne, neyi nereden aldın, kaça aldın... zaten konuşmadan anladığım tek şey "anniii", "reybok", "münşen" (anne, reebok, münih).

    bir de bu ailenin çocukları genelde kuzenleriyle falan geldikleri için grup halinde gezerler. havuzda türlü atraksiyonlar yaparlar. türk bayrağı kolyeli dev bir oğlan kuzeni olan kızı boğmaya çalışır, kendinden küçükleri kolundan tutup havuza atar, çivileme dalar vs vs. bu arada diyalog da "ya serkan... bak yapma diyom ha... şundiwın zu bi..." bilmem ne şeklindedir. su sıçratırlar hep.

    hepsi böyle değildir mutlaka ama ne bileyim bana denk gelen hep böylesi olmuştur. sırf böyle insanlar yüzünden ismail yk gibi bir dünya starına karşı bile mesafeliyim bugün.

    (bkz: yoksa ben zurna mıyım he)