hesabın var mı? giriş yap

  • operasyondan geleli birkaç gün olmuş, taburun gazinosundayız. bir zamanlar popüler olan bir komutan da o zaman yüzbaşı. tertibim serkan'la acemi birliğinden arkadaşız, şansımıza usta birliğinde de aynı yere düştük.gazinoda birkaç tane arcade oyun makinesi var ve serkan ile final fight (hagar) oynuyoruz. komutan da bizi izliyormuş ama farkında değiliz. oyunda andore diye bir karakter var, çokça çıkıyor karşımıza. neyse serkan dedi ki "bu andore ibnesini ben ikimizin de tanıdığı birine benzetiyorum, bakalım bulabilecek misin?" ben de "aaaa aynı bizim pezevenk yüzbaşıya benziyor lan ahahaha" diye güldüm! o da "evet lan aferin bildin" dedi ve biz başladık ibne yüzbaşıya giydirmeye. ibneler, puştlar, yavşaklar havada uçuşuyor... birden komutanın "g.t nasipten çıkınca ya.ak bağdat'tan gelir, şimdi ne b.k yiyeceksiniz?" demesiyle buz kestik! şok içindeyiz. aslında biz acemi birliğinde bize çok çektiren bir yüzbaşıdan bahsediyoruz ama gel de anlat... komutan "ne ibneliğimi ne şerefsizliğimi gördünüz lan?" dedi ve yapıştı kulaklarımıza, kafalarımızı birbirine vurdu vuracak. "komutanım açıklayabilirim" dedim. "he açıklarsın, s.kimi açıklarsın, açıklarmış, hadi lan açıkla!" dedi. "komutanım biz size doğruyu söyleyeceğiz ama ikimiz birden burda olursak siz bizim birimizin uydurduğuna diğerimizin yalandan evet dediğini düşünüp inanmazsınız diye korkuyorum. serkan ya da ben birbirimizi duymayacağımız kadar uzaklaşalım. sonra ikimiz de anlatalım eğer aynı şeyi anlatmazsak ve inanmazsanız o zaman istediğinizi yaparsınız, birbirimizden habersizken aynı yalanı söyleyemeyiz..." o kadar emin söyledim ki adam kulaklarımızı bıraktı. serkan'ı dışarı çıkarttı bana da "anlat" dedi, anlattım... özetle "biz sizden bahsetmiyorduk, acemi birliğindeki komutandan bahsediyorduk" dedim. bunun üzerine komutan "oğlum acemi birliğinizi nerde yaptığınızı öğrenmem beş dakikalık iş hee" dedi. "komutanım gördünüz serkan'la konuşmadık, aynı yalanı söylememiz imkansız" dedim. komutan da "eğer aynı yerde askerlik yaptıaysanız 'biz aslında acemi birliğindeki yüzbaşıya dedik diyebilirsiniz, onun da aklına gelebilir bu' dedi.komutan bir yandan da detay sorup not alıyordu. "komutanım biz burda aynı yerde acemilik yapan iki kişi değiliz sadece, ali, fatih ve durmuş da var. oyundaki karakteri onlara da gösterebiliriz, o kadar çok benziyor ki içlerinden biri de benzetebilir, isterseniz onlara da 'bu adam sizin acemi birliğinden birine benziyor mu, benziyorsa adı ne?' diye sorabilirsiniz komutanım" dedim. komutan birine dışarıda bekleyen serkan'ı çağırttı ve bana git demeyince "komutanım benim çıkmam gerekmiyor mu?" deyince "sen de dur burada, gidip demin saydığın arkadaşlarını bulup onları tembihlemeyeceğini nereden bileyim?, burda dur ama ağzını açma" dedi... serkan'a sordu serkan da benle aynı şeyi anlattı. komutan sanırım inanır gibiydi. oradan bir askere demin adını verdiğim arkadaşları çağırttı zaten onlar da oradalarmış. çocuklar geldi "siz acemi birliğinde aynı yerde miydiniz? dedi. çocuklar "evet" deyince oyun makinesine bir jeton daha attık ve andore ibnesini beklemeye başladık... andore gelince komutan çocuklara "şu oyundaki herif sizin acemi birliğinden birine benziyormuş, birine benzettiniz mi? dedi. durmuş "ben birine çok benzettim komutanım ama değilse yanlış bir şey söylemekten korkuyorum" dedi. "oğlum korkacak bir şey yok" dedi ve diğer iki arkadaşa da sordu ama çocuklar bilemedi. komutan durmuş'a "kime benziyor?" diye tekrar sorunca "komutanım bizim bir ilhan yüzbaşı vardı acemi birliğinde ben ona benzettim" deyince fatih de "aaa evet komutanım çok benziyor hatta bende bir tane fotoğrafı var ilhan yüzbaşının ama biraz yan durmuş, ailem yemin törenine geldiğinde biz fotoğraf çektirirken o da oradan geçiyormuş tesadüfen" dedi.komutan "lan merak ettim şu adamı hadi fırla getir şu fotoğrafı" dedi, bizi de oturttu oraya bir yere. artık rahatlamıştık. komutan "ee nasıl bilirdiniz o yüzbaşıyı? deyince arkadaşlar da "pek iyi bilmezdik komutanım" dedi. aradan biraz zaman geçince fatih de geldi elinde fotoğrafla. komutan fotoğrafa bakınca "ulan ciddi ciddi buna benziyormuş bu adam hee" dedi. bize de "tabii siz yırttığınızı düşünüyorsunuz ama devletin yüzbaşısına ibne demenin bir cezası olacak elbet." diyerek bize 100 kere çök kalk yaptırdı... bu da böyle bir anımdır...

    düzeltme: harf hatası.

  • "arkadaşlar biz bu iktisadı neden öğreniyoruz? başka iktisatçılar bizi kandırmasın diye!"

    her geçen gün değerleniyor sözün hocam, sen çok yaşa!

  • amerika'da dogu yakasinda hem sehir ici hem sehir disinda (suburbs) yasamis biri olarak:

    evler tahtadan, tahta kurulari tum evi yiyip bitirebilir. denetleme yapmadan ev satin almayin sakin.

    felaket bir fare problemi var; ozellikle sehirlerde, eski evlerde. mumkunse yeni ev bulmaya calisin. yeni derken 1 senelik insaattan alin demiyorum, 70'lerde 80'lerde yapilsin yeter. 200 yillik evler gordu bu gozler. daha yenilerine bakarsaniz da vergi muafiyeti olmasina dikkat edin genellikle 10 senelik. ama iyi bir devlet okulunun oldugu mahalledeyseniz ya ruyanizda gorursunuz muafiyeti yeni evlere vergi basiyorlar resmen.

    bazi evler kanalizasyona bagli degil, foseptik cukuru var. ıyi arastirin.

    tasarim acisindan mutfagi ayri olan bir ev cok zor bulursunuz, bulamazsiniz. eski evlerde bu mevcut ama onlarin tasarimi kolonilerden kalma kolelerin odasina giden ayri merdiven var mutfaktan giden :) odalar cift kapili, yine ev hizmetliler temizlemek icin farkli kapidan girsin diye :) yine tasarim acisindan eski calistigi muddetce atmiyorlar. 100-200 yillik kapilar tokmaklar hala kullaniliyor. bir evde de 50'lerden kalma beyaz esyalar vardi.

    yalitim cok problem, evler zaten tahtadan. yan capraz evdeki cocuklarin bile gurultusunu duyabilirsiniz. allah'tan buranin cocuklari erken yatiyorlar 8-9 gibi kesiliyor cocuk sesi. ama bebeginiz varsa ve delinin biriyle komsuysaniz, kolay gelsin. yasal olarak birsey yapamaz ama sizi gicik edebilir.

    taharet muslugunu kendiniz koyabilirsiniz tuvaletlere. o nedenle o problem degil benim icin, biz koydurduk. ama isteyen amerikalilar da islak mendil koyuyorlar artik tuvaletlerine. ogreniyorlar yavas yavas ;)

    ısitma problem maalesef. ama problem bizde. amerikalilar cocuklarini soguya karsi dayanikli yetistiriyorlar. cocugu sarip sarmalayip, ustune yorganlar koyarak buyutmemisler. o nedenle isinmiyor dedigimiz evlerde onlar rahatca yasiyorlar.

    simdilik aklima gelen bunlar...daha olursa eklerim.

  • kediler ölür, kadınlar gider, günler aylar geçer ama her ikisinin de saçları kıyafetlerinizden, eşyalarınızdan, evinizden, sağdan soldan çıkmaya devam eder.

  • six feet under'ın finali.
    hani bir deyim vardır yaa.
    koltuğa çivilenmek.
    ben onu birebir yaşadım ilk izlediğimde.
    hareketsiz bir şekilde ekrana baktım.
    final bitti ben halen kımıldayamadım.
    bir hafta sonra tekrar izledim finali ve yine aynı şekilde koltuğuma çivilendim.
    gelmiş geçmiş en büyük ve en kaliteli dizi finali six feet under'ın finalidir

  • demek kendi bir kadının yanında yolculuk yapsa tacizde bulunacak… standart islamcı kafası…

    lan birde bana faşist diyorsunuz.. bundan sonra otobüste yanıma müslüman istemiyorum diye sorun çıkarıcam. yolda falan badeler beni korkum var.

    edit: kaynak geldi bir adet vasıfsız.
    kaynak için @punkthesystem'e teşekkürler.

  • birbirlerinden habersiz iki tüccar ile bir kuyumcu arasında kurduğu üçgenle vurgun yapan çetenin metodlarına polisin verdiği isim.

    sistem şöyle işliyor:

    1-belli bir malın tüccarını, telefonla arayan çete üyeleri, "elimizde ihale fazlası mal var. çok düşük fiyatla satıyoruz" diyerek teklifte bulunuyor. tüccar olur derse "yükleme için haber bekleyin" diyorlar.

    2-o malın satışını yapan ikinci bir tüccar bulunuyor ve sipariş veriliyor. ilk tüccar aranarak, "malınız hazır. şu depodan gelin ve alın" deniliyor. aynı anda ikinci tüccarı arayan çete, malı alacak şoförün ismini ve plakayı veriyordu. yükleme sürerken çete, ilk tüccarı "daha önce çok mağdur olduk. malınız şu anda yükleniyor. irsaliye faturası da hazır. biz aynı zamanda kuyumculuk yapıyoruz. hesabımız şudur. lütfen malın parasını bu hesaba yollayın" diyerek kandırıyor. her şeyin gözünün önünde olup bittiğini gören tüccar, havale yapmakta sakınca görmüyor.

    3-ilk iki aşamada yer almayan ekip üyeleri bu esnada kuyumcu buluyor. kuyumcuya "sizin orada oturuyorum. düğünümüz var. çok acil altın lazım. ama ben il dışındayım. parasını hesabınıza eft yapsam olur mu? şoförüm altınları gelip alacak" diyor. birinci tüccarın parayı havale etmesiyle birlikte, kuyumcu altınları çeteye veriyor.

    bu noktada çete için operasyon tamamlanmış oluyor ve ortadan kayboluyorlar. geride kalanlarlardan 2.tüccar peşinat almadığı için malın yüklemesini durdurup zarardan yırtıyor, ancak 1.tüccar , yani havaleyi yapan kazıklamış oluyor. kuyumcuyu arıyor, kuyumcu "altınları şöförünüze verdim" deyince işin aslını anlıyor. geçmiş olsun.

  • shaktar maçı esnasında spiker robin van persie ısınmaya başladı dedi, içim kıpır kıpır oldu.

    sonrasında robin van persie fenerbahçe formasıyla oyuncu değişikliği için kenara geldi, heyecandan televizyon karşısında alkışlamaya başladım.

    robin van persie 2 tane pozisyona girdi gol olmadı maç 0-0 bitti, ayağa kalktım playstation'ı kapatayım diye cihaza uzandım, baktım kapalıydı.

    şaşırdım hayırlara vesile olsun dedim, yattım.

  • gol atan futbolcuyu elleriniz yırtılırcasına alkışlıyorsunuz. gırtlağınızı yırtarcasına bağırıyorsunuz. o da onun işi ne olacak şimdi? nasıl tiplersiniz siz kardeşim neyin tatavası bu?

    işini yapan herkes birbirini tebrik etsin, ne güzel işte. burger king'deki kızı tebrik eder, mağazadaki kızın da başarılarının devamını dilerim.