hesabın var mı? giriş yap

  • okul bahçesinde bir gün geziyordum
    hoca çağırdı "albert buraya gel"
    "buyrun hocam"
    dedi "çıkar kalem"
    cebimden plütonyum-239 çıkardım
    dedi "çıkar defter"
    formul kağıtlarını çıkardım
    dedi "çıkar harita"
    işte güzelim orada senin
    benim vücudumda bıraktığın
    üç beş tane foton yarası varya
    işte onları çıkardım
    hoca dedi "bunlar ney"
    hocam üç beş foton yarası
    sanki sanırsınız ki piskopatın allahı
    ama bilmezsinizki o üçbeş foton yarası
    ela gözlü sevdiğimin hatırası

    sanirim sair ile filozof arasi biseymis einstein.

  • 2015 yılında söylenmiş utanç dolu ifade.

    söyleyene de bir mesajım var:

    o paraları sizden çatır çatır geri alırız sümeyye, ama kalan 3 - 5 de sen böyle düşündükçe burak ve bilal'e gidecek, tehlikenin farkında mısın?

  • yer : isvicre alpleri

    zermatt yakinlarindaki "monte rosa" dagina yapilan , buzul üzerinde yürümeyi de kapsayan, bir trekking turundayiz. ilk gün yaklasik 8 saat süren yürüyüsün sonlarina dogru gruptan bir arkadas ayagini burkar. biraz toparladiktan sonra, "tamam sorun yok" diyip tura devam eder. ancak aksam 2800 metredeki dag evine vardigimizda, arkadasin ayagi siser ve üzerine basamaz hale gelir. ertesi gün de tirmandigimiz onca yolu geri dönmemiz gerekmektedir ama sakatlanan arkadas icin bu mümkün olmaz. ve geriye tek alternatif kalir : helikopter (helikopter masrafinin sigorta tarafindan karsilanmasi mevzuuna girmiyorum bile)

    ertesi sabah, grubumuzun lideri olan isvicreli arkadas, zermatt air isimli helikopter merkezini arar ve konusur. sonradan bize aralarinda aynen söyle bir diyalog gectigini anlatir:

    - monte rosa hütte'deyiz. bir arkadasimiz ayagini burktu ve asagi yürümesi mümkün degil. yardiminiza ihtiyacimiz var.
    - agrisi cok mu?
    - hayir. hatta hic agrisi yok, ama ayagi sisti ve üzerine basamiyor.o yüzden size ihtiyacimiz var.
    - yalniz biz sadece hayati tehlike olan durumlarda hemen müdahele ediyoruz. sizin durumunuzun aciliyeti yok, o yüzden daha sonra gelebiliriz.
    - peki, ne kadar sonra?
    - yarim saat sonra

    gercekten de helikopter yarim saat sonra gelir.

  • simdi biraz fantastik gelebilir; ama gercek.

    iki yil once bitirdigim, oncesinde de iki yil suren bir dunya turu seruvenim oldu. katildigim gemi ile okyanustan okyanusa, limandan limana dolanmistim. yasadigim bu donemi yillar sonra hatirlamami saglayacak anilar biriktirme karari almistim ilk adimimi attigimda disari. bu minvalde, en basta cok klasik olan gittigim ulkelerden magnet ya da kartpostal biriktirmek geldi aklima ama sonra cok siradan buldum bunu ve vazgectim. ne yapsam diye dusunurken aklima cok zor ama inanilmaz bir sey geldi.

    bitirebilmem yillarimi aldi; ama degdi.
    amerika'sindan japonya'sina kadar, hindistan'dan isvec'e kadar, portekiz'inden tut da turkiye'ye kadar butun maviliklerden gectim. ve bu seyirler sirasinda geminin arkasindan sarkittigim kucuk bir kova ile sular topladim ve bir kavanozda biriktirmeye basladim. gunu gelip de son okyanus suyunu kavanoza aldigimda hedefime ulasmistim. bir kucuk iksir sisesi aldim ve butun topladigim sulardan birer kasik alarak o sisede harman yaptim.

    dunyanin dort bir yanindan topladigim, tam yedi denizin suyu var bende. bir gun karsima biri cikar da evlenecek olursam, mustakbel kisiye teklifimi sacma bir yuzukle degil, emegimi verdigim bu kucuk sise ile yapmayi dusunuyorum. mecaz anlamda degil, gercekten dunyayi avuclarina sermis olacagim.

  • başlık: sevgilim eve iç çamaşırsız döndü

    1. gece dışarı çıkmıştı.. bu ne demek lan şimdi.

    3. altına sıçmıştır belki hemen aklına kötü şeyler getirme panpa.

  • şahsi fikrime göre arabayla hava atmaktan ya da evi ile övünmekten farkı olmayan durumdur.

    sosyal medyada kişilerin paylaşımlarına dikkat ederseniz kendini konumlamaya çalıştığını görürsünüz. adam nefret ettiği ofisinden bin tane foto paylaşır çünkü kendini beyaz yakalı pozisyonuna konumlandırmak ister. arabasını paylaşan adam kendini zenginliğe, çocuğunu öne çıkaran kadın ise kendini anneliğe konumlandırmaya çalışır.

    toplumumuzun bu hastalığa tutulmasının sebebi ise kendine yatırım yapmayan bir sürü olduğumuz gerçeğidir. bireysellik anlayışının da pek gelişmemesi ile kendi başına bir varlık olmaktan ziyade bir kitlenin parçası olmak için çırpınmamızdır. çocuk doğuran kadın annelere dahildir ve bunu öne çıkararak o kitleye dahil olur. beyaz yakalı adam işten çıkmak için saniye sayan haliyle beyaz yakalı sürüsüne dahil olmak için her ritüeli yerine getirir. pahalı kıyafet, saat, son model telefon hep bu aitlik çabası ile satın alınır. gezmekle övünen insan bile böyledir ki gezmek kendine bir yatırımdır ama gezen kişi ayhh ben de çok geziyorum yha diye bağıra bağıra bi hal olmak zorunda hisseder. örneğin ben yurt dışında türklerden başka full makyaj ve düğüne katılsa sırıtmayacak abiyelerle gezen başka bir ırk bilmiyorum. çünkü gezmek sosyal medyada paylaşmak içindir, kendine yatırım için değil. bir amerikalıya bakarsınız, eski bir tişört, şort ve parmak arası terlikle gezer. sıfır makyajı belirtmiyorum bile.

    herhangi bir şirkette çalışırken yırtık çantayla gezen sade giyimli bir üst düzey çalışana illa denk gelmişsinizdir. bu kişi mesela avrupalıdır, bireyselliği oturmuştur, kendine sürekli yatırım yapar ama bir sınıfa dahil olmak için çabalamak zorunda hissetmez. 10k dolarlık saati olmazsa ölecek hastalığına yakalanmamıştır.

    kendine yatırım yapmak bir kitap okuyup bir fikir edinmektir, bir müziği dinlemek, bir filmi izlemek, eğitim almak, hep öğrenmek, kendini geliştirmek, dünyayı merak etmek, yeni yerler keşfetmektir. vizyon edinmektir. fizyolojik olanaklarla elde ettiklerimiz veya parayla üzerimize iliştirdiğimiz nesneler değil.

    kısacası birey olduğumuzu anladığımızda bu şımarmalar, sosyal medyayı çöplüğe çevirmeler bitecek. o vakit gelene kadar bir kitleye dahil olmak için çırpınmalarımız bitmeyecek. kimseye bir şeyi kanıtlamaya çaışmayacağız. ama o zamanın gelmesine daha çok var.

  • müsait bir yerde atlayabilir miyim?

    bunu diyen de bir teyze.
    teyze inerken şoför dönüp yanında oturana "paraşütü açıldı mı?" diye sordu.