hesabın var mı? giriş yap

  • kendi arabasıdır, en doğrusunu kendi bilir. bozuluyorsanız ya da sigarasız duramam diyorsanız arabasına binmezsiniz olur biter.
    kimse sizin dumanınızı da tribinizi de çekmek zorunda değil.

  • içeriden biri bile sızdırıp satmış olabilir.
    ben bu ülkenin insanlarından herşeyi bekliyorum.

    para için anasını avradını satacak milyonlar var bu ülkede aq.

  • avrupa'daki butun ulkeleri ve komsularini ezbere bilen adam.

    bir gun olur da bunarsa, etrafindakilere sabir dilemek lazim. hayir, haksiz da degil ki. delirtecek adami ipneler senelerdir! buradan avrupa'ya sesleniyorum! olm vermeyin lan komsunuza oy! delikanli olun iki dakka! sokturtmayin iskandinavyaniza, balkaniniza!

    siz de duzgun sarki yapip yollayin lan! gectim odulunden, adamin ruh sagligi bozuldu. bulend abi bosver ya, sana yarisma mi yok a.k.

    komsu: ay turk kahveniz var mi, bende hic kalmamis da?
    bulend ozveren'in esi: var tabii komsu, buyur.
    komsu: ay tesekkur ederim, iyi gunler.
    bulend ozveren: 100 gr komsuya gitti...
    bulend ozvreren'in esi: bulend lutfen...

  • sözlükte "pabuç gagalı leylek" diye de geçmiş. tövbe. bu ürkek can, genetik olarak pelikansılar takımına mensuptur.

    lat. balaeniceps rex'tir.

    en az bir filin dişi* kadar karakteristikleşmesini bekleyebileceğiniz gagası, bir pabuç-gagalıyı ilk bakışta tanımanıza yardım etmezse, erişkin bir tanesini, ardoise grisinden maviye; maviden mora; mordan mucizeye dönen tüy renginden tanıyabilirsiniz. henüz erişkin olmayanları ise kahverengi tonlarında tüylere sahip olur.

    yalnızlığın ve dinginliğin kuşu pabuç-gagalı; avlanırken bile, herhangi bir tür tarafından fark edilmemeyi şiar edindiği için olsa gerek, uzunca bir süre hareketsiz kalarak bekleme yetisi kazanmış (hatta bazen o metalik renklerle donakalışı, onu üzerinde tarihin tozlarının matlığını taşıyan bir heykele bile benzetmenize sebep olabilir). aynı düstur, bu kuşun üreme ritüelinde daha çarpıcı ve ilham verici bir biçimde kendisini gösteriyor. genellikle karıştırıldığı leylek türleri gibi ya da balıkçıllar veya karabataklar gibi, gruplar hâlinde yuva kurmayıp üreme döneminde çift olarak, diğer çiftlerden oldukça uzakta, yalnız hareket ediyorlar. yine üreme dönemindeki bir pabuç-gagalı çifti, bölgelerini diğer kuşlara karşı cansiperane şekilde savunuyor. birlikte 3 metrelik bir alanı temizleyen çift, yüzen bir platform üzerine çeşitli su bitkilerinden bir yuva yapıyor. 1 aylık kuluçka süresince, hem erkek hem dişi pabuç-gagalı kuluçkaya yatıyor ve yavruları ortaklaşa besleyip koruyor. kendi bölgelerini yaratıyorlar, müthiş bir içgüdüyle bu bölge için savaşıyorlar, birleşirken bile (birleşmiş olmak için ayrılmayıp) bir arada kalıyorlar ve yavruların sorumluluğunu da sadakatle üstleniyorlar! üstelik birden fazla yavrulamayarak, mütevazı bir aile planlamasının da mimarı oluyorlar.* dinle insanlık...

    dünya genelinde birkaç binlik bir nüfusa sahip olan bu mor kanatlar, çeşitli raporlarda soylarının tükenmesi hususunda "hassas" türler arasında gösterilmiş. avlayanlara lanet olsun.

    söylentiye göre antik mısır'da aralarında bu kuşun da bulunduğu birçok kuş türü resmedilmiş (fakat internette bu kuşun antik mısır'daki görseline dair bir başlık bulmak zor). isteyen, ileri okuma niyetine, gutenberg projesi kapsamında internete yüklenen şu enfes eseri inceleyebilir.

    post scriptum subitus: sözlükte aynı kuşu tanımlayan birçok başlık var, fakat doğru yazım, bu başlıktaki gibi olmak zorunda. tdk öyle söylüyor.

  • 1933 yılında patenti bialetti tarafından alınmış olan ocak üstü kahve yapma aleti. buhar basıncı sayesinde haznedeki suyu çekilmiş kahve'nin içinden geçirerek üst kısımdaki demlikte toplama esasına göre çalışır.

    espresso makinalarının kullandığı ortalama 9 bar basıncın aksine 1,5 - 2 bar basınçla pişirme işlemini gerçekleştirdiğinden, pişirdiği kahve gerçek espresso olarak adledilmez. espresso'ya göre daha farklı aromalar sunar. o kadar yoğun ve sert olmasa da filtre kahveden daha yoğundur.

    kahvenin ideal öğütülme değeri espresso ile french press arasındadır. lakin kullanıcının tercihi bu konuda önem kazanır. eğer kahve çok acı ise daha kalın, aromaca fakir ve "sulu" ise daha ince çekmek gerekir.

    özen gösterilmesi gereken bir alettir. özellikle pişirme işlemi takip edilmelidir. haznedeki su bitmeye yakın köpükler çıkartmaya başlar. işte bu anda alet ocaklan alınarak alt kısmı suya vb. sokulursa hem contanın ömrü uzar hem de gereksiz acılıktan uzak, daha hissedilir kahve aromaları tadılabilir. servis yapmadan demliğin içini şöyle bir karıştırmak da farklı yoğunluktaki kahvelerin karışmasını sağlayacaktır.

    kahve hazırlamayı törensel bir hale getirmesi ve özen gerektirmesi benim çok hoşuma gidiyor. bialetti marka bir pot kullanıyorum ve oldukça keyif alıyorum. içtiğim kahveden de çok memnunum. espresso makinası kadar pahalı olmayan ve bence makinadan çok daha "ruhu olan" bir yöntem. tavsiye ederim.

  • "açıklamaya göre, türkiye'nin alacağı kredi 5 yılı geri ödemesiz dönem olmak üzere 10.5 yıllık vadeye sahip."

    detayına hayran kaldım. şimdi tam bir "vatan haini" olsam düşünürdüm ki "nasılsa 5 yıl sonra biz iktidarda olmayız. bu parayı neden ye..."

    öhöhöm. neyse, selam ve dua ile.

  • yıllar önce sevdiceğimle okulun kafetaryasında oturuyoruz.
    çok seviyoruz birbirimizi fakat bunu hiç söylememişiz birbirimize, o ilk benim söylememi bekliyor bende onun.

    ıvır zıvır muhabbet derken elini tuttum.

    bak dedim şimdi eline parmağımla bişey yazıcam bakalım bilebilecekmisin.

    - bilirim tabi ne varki bunda.

    + bence bilemezsin.

    - taam yaz bakalım görecez.

    avucunun içine parmağımla "seni seviyorum" yazdım.

    kim milyoner olmak ister'de son soruyu bilmiş gibi heyecanlandı sevdiceğim..

    - ahahaha biliyorum biliyorum ne yazdığını.

    + tamam söyle ne yazdım?

    - seni seviyorum!

    + neeey??

    - seni seviyorum.

    + aahhh canım benim yaaa bende seni seviyorum!

    - pisliksin biliyosun dimi..(utandı kıpkırmızı oldu)

    on yıldan fazla oldu, hala seviyoruz birbirimizi.

  • ben gibi olmalı, bana çok benzemeli, ben ona nasıl davranıyorsam o da bana öyle davranmalı. zaten tezer özlü çok güzel söylemiş ;

    "insanın başkalarına söyledikleri, kendi duymak istedikleridir. yazdıkları, okumak istedikleridir. sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir."