hesabın var mı? giriş yap

  • hoş bir ifadedir. akp'ye karşı chp ike birleşmeye yanaşmayıp akp'nin ekmeğine yağ süren mhp'ye gerekli lafların söylenmesidir.

    "millet yüzde 60 oy alan partilere bir mesaj, bir sorumluluk, görev verdi. biz chp olarak bu mesajı aldık. ancak muhalefetteki diğer siyasi partilerin de bunu alıp değerlendirmesi gerekir. 'alayına karşıyız' tavrıyla türkiye bir yere varamaz. makul bir süre için makul ve sağlam bir protokolle akp tahribatını giderecek, bir restorasyon dönemi için bir araya gelebilmeliyiz."

    http://m.t24.com.tr/…ir-araya-gelebilmeliyiz,299624

  • mugla,izmir,aydin'in gozunu seveyim. oturmuslar oturduklari yerde. zaten turkiye'nin en cennet gibi yerleri. yunan tanrilari bile yasamak icin o civarlari secmisler. inanmayan selcuk'a efes'e gitsin baksin. yalan mi soyleyecez sanki amk. gelip yozgat'ta corum'da mi tanrilik taslayacaklardi.

  • türkiye senin yaşadığın il veya ilçeden ibaret bir ülke değil . cehalet senin bildiğin boyutların fersah fersah üzerinde bir kavram. halı çok güzel bir ev eşyası.

  • amk şöyle ilanlarda eşşek kadar "kargo bedava" yazmıyorlar mı, ifrit oluyorum.

    30 bin lira verip bisiklet alıyorum, kargo bedava diyon hacı ya. vereyim 200 lira daha sus.

  • bankamatikte işlem yapamayan, internet'ten fatura ödeyemeyen, sıra numarası almaktan aciz insanların kullanımına sunulması beklenecek ya, cihazın en komik yanı bu.

    sen veznedarı, bakkalı, 09.00-17.00 çay içen memuru sistemden atamadın, doktorluk yapabilen cihaz senin neyine hırt?

  • ak parti’nin bugün hala iktidar olmasını sağlayan iki olaydan biridir. diğer için (bkz: nurettin sozen).

    1999 yılı türkiye’de üretimin durmaya yaklaştığı ,likidite problemlerin yaşandığı, krizin ayak seslerinin duyulduğu bir yıldı. 2001 yılında çıkan kriz aslında bu yıl çıksa daha uygun olabilirdi. krizin çıkış tarihinin ertelenmesinin en büyük sebebi , türkiye’nin başına gelen en büyük felaketlerden biri olan 17 ağustos depremi dersek abartmış olmayız. bu büyük depremle birlikte ülkeye her yerden yardım yağmış, çeşitli isimlerde vergiler konmuş ve insanlar can derdinde oldukları için bu konan vergilere, bir iki cılız ses dışında kimsenin itirazı olmamıştır. ayrıntılı bilgi için (bkz: http://www.belgenet.com/eko/dvergi_01.html) . bu gelen yardımlar ve konan ek vergiler ile krizin çıkması bir buçuk yıl ertelense de sonuç değişmemiş ve cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizi yaşanmıştır.

    1999 yılı aynı zamanda türkiye de yapısal değişikliklerinde yapılmaya başlandığı yıl olmuştur. aslında bülent ecevit başkanlığındaki hükümetler (56.ve 57. hükümetler) başlarda çok başarılı bir dönem geçirmişlerdi. üç farklı siyasal görüşü temsil eden yani sosyal demokrat (dsp), liberal merkez(anap), milliyetçi sağ(mhp ) bir potada eritilmiş uyumlu bir hükümet görünümündeydi. abdullah öcalan yakalanmış, pkk sınır dışına çekilmiş, deprem yaraları çok hızlı sarılmış, ab türkiye’nin adaylığı ilan olunmuş, yıllardır mücadele edilen enflasyon düşmeye başlamış, türkiye’nin kredi notu arttırılmıştı. devletin üzerinde yıllardır yük olan kitlerin özelleştirilmesine başlanmış, sosyal güvenlik sisteminde reformlar başlamış, işsizlik sigortası yürürlüğe girmişti. bülent ecevit otuz yıllık hayalim dediği köy-kent projesini ordu ili mesudiye ilçesinde başlatmıştı. bakü-tiflis-ceyhan boru hattı imzalanmıştı. liradan altı sıfır atılması konuşulur hale gelmişti. devletin kontrolünü kaybettiği hapishaneler çok tartışılan bir operasyonla olsa da tekrar devlet kontrolüne geçmişti. içişleri bakanı saadettin tantan yolsuzlukların ve karanlık olayların üzerine gitmeye başlamıştı. (bkz: beyaz enerji operasyonu), (bkz: balina operasyonu),(bkz: mavi akım).hatta bu dönemde uğur mumcu cinayeti ile ilgili olarak 9 kişi tutuklanmıştı. ancak bu güzel gidiş birden bozulmuştu. her zaman olduğu gibi türkiye biraz düzelmeye başladığında karanlık güçler devreye girmiş ve hükümetin en başarılı bakanlarından biri olan saadettin tantan görevden alınmış. diyarbakır emniyet müdürü öldürülmüştü. ülkenin bu hızla değişmesine birileri izin vermiyordu.

    ve krizin ayak sesleri …

    1994 yılında bankalar kanunun , anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmesi ile 5 yıl boyunca bankalar kanun olmadan yönetilmiştir. yada yönetilememiştir. ayrıntılı bilgi için (bkz: http://www.anayasa.gov.tr/…id=1180&content=bankalar) ve iptal ile ilgili olarak maliye eski bakanı ve bddk eski başkanı zekeriya temizel’in beyanları (bkz: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/10313881.asp). bu beş yıllık dönemin sonunda hükümet büyük bir risk alarak. bir çok bankaya el koymuş, ülkenin yıllardı kanını emdiği düşünülen bir çok banka patronuna hapis cezası verilmişti. uzun yıllardır çok kötü yönetilen bir ülkenin bir anda düzelmesi , rayına sokulması hiç de kolay olmuyordu. yapılan bir çok anayasal değişiklik büyük lobiler nedeniyle başarısızlığa uğruyordu. hükümetin bir bakanı bir yolsuzluk dosyasını ortaya çıkarırken , bu dosyanın bir ucu kendi partili millet vekiline hata genel başkanına dokunuyordu. bu dönem de söylenen 90-2000 yılları arasını en güzel anlatan söz “at izi it izine karışmış” denebilir.

    yılların birikimi olan sorunlar 57.hükümetin başına kalmış. hükümet peş peşe bankalara el koyarken piyasada kalan bankalar hükümetin altını oymakla meşguldüler. yıllardır at koşturdukları piyasa artık kontrol altına alınıyor ,servetlerine servet kattıkları o tatlı karları engellenmeye çalışılıyordu. bu durumda piyasanın büyük oyuncuları (isimlerini tekrar zikretmeye gerek yok önceki entrylerde defalarca yazılmış). birleşerek önce demirbank’ı yok ettiler. daha sonra büyük krizde ülkenin parasını çalarak halkının cebindeki parasının yarısını yok ettiler.

    ve kriz ….

    19 şubat günü yapılan mgk toplantısı sonrası türkiye daha önce hiç karşılamadığı bir olaya şahit olmuştu. ülkenin başbakanı ve cumhurbaşkanı toplantıda kavga etmiş. cumhurbaşkanı anayasa kitapçığını masaya fırlatmış ve başbakan toplantıyı terk ederek bütün televizyonlara canlı yayında olayı anlatmıştı. ülkede derin bir siyasi kriz başlamıştı. hem de ertesi gün yani 20 şubat günü yapılacak borçlanma ihalesinin öncesinde. bütün ekonomi politikaları iflas etmiş. özel bankalar piyasadan dövizleri çekmiş ihalede talep beklenin altına kalmıştı. ertesi gün yani 21 şubat 2001 de piyasalar açıldığı gibi borsa dip yapmış, döviz fiyatları ikiye katlanmış, ülke ekonomik olarak iflas etmiş, bir çok şirket batmış, milyonlarca insan işsiz kalmıştı. hükümet krizi yönetememiş , özel bankalar devlete yardım etmemiş, patronların ve batı devletlerinin hükümetten intikam alma günü gelmişti.

    kriz nedeniyle türkiye artık kapitalist batı devletlerinin kontrolüne girmiş yıllardır türkiye den istedikleri ama türkiye’nin kabul etmediği her şeyi kabul ettirmişlerdir. imf’den gelecek 20 milyar dolar karşılığında türkiye uzun yıllar altından kalkamayacağı taahhütleri vermek zorunda bırakılmıştır. türkiye krizden çıksa da verdikleri taahhütleri yerine getirmek zorunda kaldığı bu anlaşmalardan örnek vermek gerekirse… imf’ye verilen niyet mektubundan (dayatılan dersek daha doğru olur )bir paragraf. “2001 yılının kalan kısmında atılacak adımlar, türk telekom, tüpraş (petrol rafinerisi), türk havayolları (thy), erdemir (çelik), tekel (tütün ve alkollü içecekler), şeker (sugar) ve elektrik enerjisi üretimi (teaş) ve elektrik dağıtımı (tedaş) şirketleri de dahil olmak üzere önemli kamu teşebbüslerinin çoğunluk hisselerinin özelleştirilmesi için gerekli hazırlık işlerinin tamamlanmasına odaklanacak” . bu niyet mektubun ayrıntılarını okumak isteyenler için bkz: http://www.belgenet.com/eko/mektup_030501a.html

    bu kriz sonrasında halk , yaşadıklarına tepki olarak hükümeti oluşturan bütün partileri meclis dışına bırakmış. denenmemişi deneyerek kriz döneminde kurulmuş bir partiyi (akp) hem de tek başına iktidara taşımış, yine muhalefete de kriz döneminde meclis de olmayan chp’yi tekrar meclise göndermiştir.

    yaşanılan her şeyin bir sebebi vardı. yaşadığımız ve yaşayacağımız her şeyinde bir sebebi olduğunu hatırlatmak istedim.

  • bu konuda is bankasi ile aramizda gecen dialogu harfiyen aktariyorum:

    - iyi gunler. kredi kartimdan 27 eylul tarihinde 40 tl uyelik aidati kesilmis. iadesini talep edebilir miyim?
    - tabi efendim. kontrol ediyorum su anda.
    - peki.
    - kartinizin son 4 hanesini alabilir miyim?
    - 1234
    (30-40 sn.lik bekleme)
    - evet efendim, kontrollerini sagladigimda sistem, kredi kart aidatinizin iadesini onayladi. gelecek ay ekstrenize yansiyacaktir.
    - peki tesekkur ederim.
    - tesekkurler, iyi gunler.

    halbuki ben laflarimi hazirlamistim, "kimsiniz olm siz" tarzi cikismalarim hazirdi : )

  • kimse yazmamis, tarihi hakkinda biraz bilgi vereyim istedim. yapan ne yaptigini bilsin, yapmayan da aslinda isin ne oldugunu, neye neden/ne dendigini ogrensin diye.

    50'li yillarda amerika'da alexander shulgin (aka sasha) adi verilen bir bilim adami, 16 yasinda harvard'dan (kimya veya biyoloji dallarindan birinde, net hatirlayamiyorum) burs kazaniyor. bir süre sonra kendi calismalarina odaklanmak icin okulu birakiyor- tam bir klasik zeki adam tribi yani. bu calismalar ise genellikle saykadelik psikoloji üzerine. her seyi, bütün kimyasal reaksiyonlardan teorik islere kadar her seyi kendi laboratuarinda yapiyor ve bu sekilde bir sürü saykadelik ilac cesidi üretmeye basliyor. yamulmuyorsam karisinin beyanina göre yilda 200 farkli cesit demisti bir ropörtajda. bunlari da kendi ve karisi üzerinde deniyor ama halka dagitima gecmiyor bunlar.

    sasha fazlasiyle zeki birisi ve bu ilaclarin insan beyni (brain degil tabi bundan kasit, mind) üzerindeki etkilerini cok ilginc buluyor. 1976 yilina kadar hem kendi individual calismalarina hem de dow adi verilen bir firmada calismalarina devam ediyor -hatta bir süre de ordu icin calisarak karsi ülkelerin askerlerinin üzerinde savas sirasinda halüsünasyon/fiziksel kontrolsüzlük gibi semptomlar olusturan ilaclar da kesfediyor.

    1976 yilinda ise, ilk olarak 1910’lu yillarda kabaca bulunmus olan mdma, kendisine, ögrencilerinden biri tarafindan üzerinde calismasi icin öneriliyor. mdma üzerinde calismalari sonuc veriyor ve zamaninda tam dogru olarak kesfedilememis olan mdma, kendisi tarafindan yeniden kesfediliyor, farkli bir formül farkli bir yöntemle. ılk mdma tecrübesini ise sasha su sekilde anlatiyor (ingilizce):

    ''ıt was a new type of action. ı found myself able to remain completely clear, completely lucid, ı had excellent recall. ı had none of the cloudiness of recall that sometimes does come with some of the delusional drugs. none of that was there at all. ı found myself being able to think honestly. that's a strange term because you think of honesty as interaction between two people. but to be able to be honest with yourself and think, 'why did ı do that? well, ı'll tell you, ı did that because of such and such', was fantastic. ıt was an honest answer in an area where we're so used to denial or to disavowing, or to just hiding our feelings. ı felt myself come open. ı found it extremely exhilarating because ı'd discovered a completely magical place. as it began dropping - after about an hour and a half the effects very quickly went away - ı found myself thinking that ı'd been in a remarkable place which ı would probably visit again. but first, ı wanted to find out more about what happens to mdma in me and what happens to me as a consequence of the interaction. ı had to study that before ı could go much further with it. ''

    bir belgeselde izledigim özetiyle diyor ki: ‘kendimi kafa olarak cok temiz hissettim ve tamamen dürüst olabiliyordum. birisi bana bir sey sordugunda normalde yalan söyledigim konularin aksine kendimi yanlislarimla kabul edebilip bunlari cok daha kolay dillendirebiliyordum, bu da bana ikili iliskilerimde inanilmaz bir dürüstlük, temizlik ve ilerleme kaydetmeme yardim ediyordu’. kendisi saykodelik ilaclarin en cok empati kismina önem veren, o kismindan etkilenen bir kisi idi. ve empatiyi bu seviyelere getirip insanin kendisini tanimasina yardimci oluyor olmasi onun icin en önemli etkenlerdi. sasha’nin esi ise mdma’i aldigi zaman kitabini yazmaktan cok keyif aldigindan, kendisine düsünce temizligi sagladigini söylüyor.

    ardindan mdma bu etkileri sebebiyle psikoterapide kullanmaya baslaniyor ve etkileri 83% oraninda pozitif oluyor. eski zamanlardan kalma videolar var bu konuda internette. mdma alan cok sorunlu bir ciftin etki altindaki videolari ve iletisimleri gercekten ilgi cekici.

    bir süre sadece psikolog muayenehanelerinde kullanilan bu ilac bir noktada tabi ki disariya sicriyor. halka. yavas yavas insanlar gece kulüplerinde, danslarda, festivallerde bu ilaci kullanmaya basliyor ve cok seviyorlar. sokak adi ecstasy tabi, icine katilan baska seyler ile beraber saf mdma olmaktan cikiyor. bu kullanim artisi devleti rahatsiz ediyor, bunun sebebi ise ‘insanlarin bu kadar yüksek bir sekilde bu kadar cok eglenmesinin tehlikeli olabilecegi’, ancak ironiktir ki terapide kullanilirken kimseyi rahatsiz etmiyordu bu ilac, yani aslinda bu noktada saykadelik ilaclara (veya spesifik olarak mdma/ecstasy’ye) olan karsi görüsün neden ciktigini ve neden bu kadar sertlestigini anlamak cok mümkün degil. kendini eglendirmekten keyif alan insanlarin eglencesinden rahatsiz olan devlet büyükleri sorunun basi oluyor. ki o noktada mdma’in kanitlanmis yan etkileri yok bile.

    neyse bunlarin üzerinden bir süre geciyor, bu süre boyunca da insanlar cilginca egleniyorlar, her sey cok güzel. ama sonunda tabi ki ecstasy’nin yasaklanmasi ciddi olarak konusulmaya baslaniyor. buna tepki olarak ise insanlar amerikada bir festivalde toplanip hep beraber ex almaya karar veriyorlar. burda söyle ufak bir komplikasyon oluyor; bu festivaldeki haplar, oradaki kisilerin bilgisi dahilinde olmadan, icermesi gerekenden 5 kat fazla madde iceriyor ve alan kisilerin cogu icin bu miktar haliyle cok fazla. gecenin sonu cok fazla sayida kisi icin hastanede ates nöbetleriyle geciyor ve hayat kayiplari da yasaniyor. ecstasy tamamen yasaklaniyor. bu noktadan sonra alttan gelen nesil icin ise drug denilen sey bir tabu oluyor, zira halka kötülemesi/negatif empozesi o kadar iyi yapiliyor ki, distopyalarda bebeklere elektrik vererek egitme sisteminden cok farkli olmuyor bu durumun. polislerin bakis acisindan ise sadece bir yükselme hirsi oluyor uyusturucular. kimse bunun ne oldugunu arastirmiyor ve sadece bunu engelleyip devlet adamlarinin/üstlerinin gözlerine girmek derdine giriyorlar. bu da bize sasha’nin basta hedefledigi seyin ne kadar uzagina geldigini gösteriyor konunun.

    sasha calismalarini paylasmaktan hic cekinmeyen bir kisi, kendisine sorulan sorulara acik acik uzun uzun cevap vermesi de ecstasy’nin yayilmasinda önemli bir etken. kendisi, aksine, calismalarini paylasmak ve buldugu bu seyden dünyanin mahrem kalmamasini istiyor. bunun icin ise, pihkal adi altinda bir kitapta bütün arastirmalarini, calismalarini, deneylerini ve sonuclarini en ince ayrintisina kadar yayimlamak istiyor. yayimevinden reddediliyor, esiyle beraber kendileri basiyorlar.

    sasha’ya, o zamana kadar calismalari bilimsel amacli ve ilerlemeye yönelik olduklari icin müdahele etmeyen dea, pihkal sebebiyle müdahele ediyor ve kendisinin lisansi alinarak calismalari sonlandiriliyor. 3 adet incelemeye ragmen pihkal’de herhangi aykiri bir sey bulamiyorlar. ancak bu kitap bircok baskin mekaninda cookbook olarak kullanilirken bulunuyor.

    sasha 2014 yilinda, 88 yasinda ölüyor.

    bu günlerde ise mdma eski savas veteranlari üzerinde psikoterapide deneniyor. afganistan’da ırak’ta savasta travmaya maruz kalmis askerler üzerinde yine 80%‘in üzerinde bir basari sagliyor, saglamakta. yillardir ailesiyle iletisim kuramayan, geceleri halüsinasyon ve rüyalardan uyuyamayan kisilerin travmalarini ve halüsinasyonlarini bitirmekten, iletisimsizlikten bitme seviyesine gelmis evliliklerini kurtarmaya kadar gidiyor mdma’in basarilari. bunun disinda artik mdma üzerinde calismak legal. institülerde,üniversitelerde calismalar yapilabiliyor, ve artik bir ilac olarak receteyle yazilabilecek noktaya 2021 yili icerisinde gelmesi bekleniyor.

  • "nuricim haberi aldım.stop. evde havalara uçtuk.stop. türkiye'ye dönünce uğra da iki laflayalım. stop. çakal seniiiii. stop. afferin lan.stop."

  • motor yağı alırken aracınızın kitapçığında yazan yağı kullanırsınız. bu yağlar 10w-40, 5w30 gibi numaralarla belirtilir. ancak bu numaraların ne anlama geldiğini bir çoğumuz bilmez. öğrenelim:

    10w-40 yağı örnek alalım. burada w, winter'ı yani kışı temsil eder ve soğuk çalışma sırasındaki değeri belirtmek için kullanılır. 10 ve 40 ise yağın viskozitesi yani akışkanlığıdır.

    yani 10w-40 motor yağının ilk çalışmada viskozitesi 10 iken motor normal çalışma ısısına ulaştığında viskozitesi 40 olur.

    bu değerler düştükçe yağın akışkanlığı artar.

    5w-30 yağ ile 10w-30 yağ arasındaki fark motor normal çalışma ısısına gelene kadar 5w-30 olanın akışkanlığının daha yüksek olmasıdır.

    10w-30 yağ ile 10w-40 yağın farkı ise motor ideal çalışma ısısına ulaştığında 10w-30 yapın akışkanlığının daha yüksek olmasıdır.

    yağ çeşitleri ise mineral, yarı sentetik ve (tam) sentetik olarak üç çeşittir.

    mineral yağ: en ham motor yağıdır. geniş bir sıcaklık aralığında işlev görmek üzere işleme tabi tutulan rafine petrol yağlarıdır. günümüzde, eski araçlarda ve motosikletlerde kullanılırlar. (yeni nesil motosikletlerde de artık sentetik olanları tercih ediyor üreticiler.)

    bu yap ile en büyük sorun yağlanmanın çok az olması ve sürtünme kaynaklı ısıya karşı koruma sağlamamasıdır. düşük sıcaklıklarda verimsiz çalışır, yüksek sıcaklıkta kullanımda ise stabil değildir. sentetik veya yarı sentetik yağlara göre daha sık değiştirilmesi gerekir.

    yarı sentetik yağ:
    mineral yağ ile sentetik yap arasında konumlandırılmış yağ çeşididir. mineral yağın fiyat avantajını, sentetik yağın performansı ile beraber sunmak üzere üretilen yağlardır. fiyatı mineral yağdan yüksek, sentetik yağdan düşük, koruma oranı sentetik yağdan düşük ancak mineral yağa göre üç kat fazladır.

    az miktarda sentetik yağ ve mineral yağ karışımıyla üretilir. düşük sıcaklıklarda mineral yağa göre daha iyi performans sunarken, yüksek sıcaklıklarda daha fazla koruma ve daha yüksek aşınma direnci sağlar.

    (tam) sentetik yağ:
    motor yağı teknolojisinin en son noktasıdır. laboratuvarlarda kapsamlı çalışmalar sonucunda üretilirler.

    mineral yağlar moleküllerine ayrılıp laboratuvar ortamında tekrar bir araya getirilmesi ile üretilirler. üretiminde baz yağlar da kullanılırız. bunlar polialfaolefinler (pao) ya da esterlerdir. (poliol ya da diester)

    bu, motor yağı teknolojisindeki en son teknolojidir. tam sentetik motor yağı, mükemmel koruma sağlar ve daha fazla yakıt verimliliğine katkıda bulunur.

    sentetik yağlar soğuk ya da sıcak kullanımda ve stres altında stabil olmak üzere ürtilmişlerdir. sentetik yağın molekülleri şekil ve boyut olarak da çok tutarlıdır ve verimli yağlama ile koruma sağlar. üretiminde kullanılan bilim sentetik motor yağlarının pahalı olmasına neden olmaktadır.

    peki hangi tür ve viskozitede yağı kullanmalısınız?
    sorunun cevabı basittir; aracınızın üreticisinin tavsiye ettiği viskozitede ve türde yağı kullanmalısınız. ancak tavsiye ettiği markayı kullanma gibi bir zorunluluğunuz yok. kişisel tecrübelerinize dayanarak marka seçimi yapabilirsiniz.

    ayrıca araç üreticisi 2 farklı tür yağ tavsiyesinde bulunmuşsa; örneğin 5w-40 ya da 10w-40 olsun bu değerler. bulunduğunuz yerin iklim koşullarına göre seçim yapmalısınız.

    soğuk bir iklimde yaşıyorsanız 5w-40 olanı, daha sıcak bir iklimde yaşıyorsanız 10w-40 olanı tercih edebilirsiniz.

  • ömür boyu yüreğinize takılan büyük yumru.
    ne yapsan geçer, ne yapsan hatırlamazsın, sırrı yok..
    o’nun olmadığını bilerek yaşamanın rengi ruhsarı yok…

    yapma derdim..bu kadar hızlı kullanma, "bir yanım böyle ölmek istiyor" derdin hep…

    o gece kavga ettik , meydandaki fırının önünde.. bas bas bağırdım sana. gençtim, hatta hala içim çocuk, “gözüm görmesin seni dedim”. o kadar emindim ki ertesi gün göreceğimden…doğumgünümdü, kıyamazdın..
    gençtim, o kadar fevriydim ki…pişman olmanın ne demek olmadığını bilmiyordum henüz.
    o kadar emindim ki…sinirle uzaklaştım yanından, son defa kokunu bile duymadan, sarılmadan…

    ertesi sabah şarkı söyleyerek uyandım barış.
    kapının önünde seni ya da çiçeğini göreceğim diye oyalandım, nazlandım.
    ölüm soğukmuş, ölüme nazlanılmıyormuş.
    neşeyle atladım merdivenleri, hep buluştuğumuz yere gidecektim ve sen orada bana sürpriz yapacaktın hesapta…yokuşu inerken biri geldi nefes nefese koşarak..“ duydun mu? ” “barış yoğun bakımda…” ben o anki bakışımı bir daha bakabilir miyim barış?
    nasıl arabaya bindim.. nasıl hastaneye geldim…

    eve gidince babana anlatmışsın beni. “görmek istemiyor beni” demişsin. göstermediler seni bana. son bir defa tutturmadılar ellerinden. diyemedim..bilemezdim..diyemedim…
    cenazeni, toprağını bile elleyemedim..bilemedim..böyle olacağını bilemedim…görmeyeceğimi bilemedim..

    hışımla çıkmışsın evden. motora atladığın gibi edremit e gitmişsin. dövme yaptırmışsın.
    sol göğsünün üzerine bir kalp. içine de adımı yazdırmışsın..bilemedim..bir hışımla dönmüşsün. tam da “barış yoğun bakımda” dedikleri yerde savrulmuş motor. paramparça olmuş. bilerek mi yaptın? bir yanın hep gitmek isterdi..hep gitmek. bilerek mi gittin..
    hastanede ailenden uzak bir köşeye çökmüşken duydum annenin feryadını. yanmaz mı, o yürek yanmaz mı?..benden bilmez mi, haksız mı..

    senden sonra doğumgünlerimi kutlayabilir miyim ben barış?
    sevinebilir miyim doğduğuma?
    affet beni..bilemedim..
    adımı karıştırıp tenine, gideceğini bilemedim…
    son bir defa “seviyorum” diyemedim…

    edit: 8 sene önce yasanmıştır ve tamamen gerçektir..keske olmasaydi ama gercek.

  • afad başkanı yunus sezer, deprem bölgeleriyle ilgili, "ulaşılamayan bir bölgemiz yok ama sürekli arama kurtarma birlikleri ile takviyelerimiz devam ediyor" açıklamasında bulunmuş.

    senin ben karakterini, haysiyetini silkeyim. hatay'a daha hiç yardım ulaşmamış, her ilden yardım çığlığı yapılıyor yaptığı açıklamaya bak. böyle yönetilmeyi hak etmiyoruz ya, bu gerçek olamaz! lanet olsun hepinize!

    link

    yalan yalan yalan!

    edit: yeni gelen mesaj: "kardeşim lütfen yaz burası 150 bin nüfus bir ilçe elbistan. bir tane bile kurtarma ekibi an itibariyle yok. enkazlarda insanlar donarak ölüyor. son deprem tam olarak elbistan'da oldu. ne haberlerde varız ne de sosyal medyada. lütfen binlerce insan ölüyor. elbistan diye bir yer var ve burası türkiye'ye bağlı."

    edit 2: beni insanları gaza getirmekle suçlayıp, cimere şikayet edeceğim diye mesaj atanlar. siz bu heriften daha da karaktersizsiniz. insanların gaza gelecek gücümü kaldı. herkes can derdine düşmüş.

    hiç mi vicdanınız yok sizin?

    bonus edit: (bkz: 7 şubat 2023 nurettin nebati açıklamaları)