hesabın var mı? giriş yap

  • her ne kadar güzel olsa da mahzun kırmızıgül a.k.a abdullah bazencir ile geçmişte beraberlik yaşadığı için asla celebrity olamayacaktır. angelina jolie izzet altınmeşe ile çıkıyor mu ? heh ondan işte...

  • işte internet bu yüzden tehlikeli bişey. çocuk o videoyu çekmiyor olsa şu an insan içine çıkamıyor durumdaydı. ortamlarda kadın hakları dersin kim bilecek.

  • bence en güzel şöyle çözülür:

    makini: avuçiçine alınabilenler ve daha küçükleri.

    makine: avuçiçine sığmayacak kadar olan ama bir insanın kaldırabileceği ağırlıkta (20 kilodan hafif) olanlar

    makina: 20 kilo ya da daha ağır olan ama bir tondan hafif olanlar

    makino: 1 ton ve üstü ağırlıktakiler.

    makina mı makine mi

  • nükleer savaşın önündeki yegane duvardır. karşılıklı kesin yok oluş veya karşılıklı garantili imha (mad), nükleer silah kullanacak olan düşmana karşı aynı nükleer gücün kullanılması tehdidinin bu saldırıyı önleyeceğini savunan caydırıcılık teorisine dayanan bir savaş stratejisi ve milli güvenlik politikasıdır.

    teori, mad koşullarında iki tarafında birbirini yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip olduğu fikrine dayanır. iki taraftan biri herhangi bir nedenle diğerinin nükleer saldırısına maruz kalırsa eşit ya da daha güçlü bir misilleme yapacağına dayanır. sonucunda da iki tarafın yok oluşu da garantidir.

    doktrinin ilk uygulanması, soğuk savaş sırasında (1940'lardan 1991'e kadar) başlamıştır. iki taraf da vekalet savaşları sürdürse de doğrudan bir çatışma içerisine girmemiştir. bu dönem silah üstünlüğünün ve karşı vuruş kabiliyetinin geliştirilmesi amacıyla iki tarafın da nükleer silah üretimine odaklandığı dönemdir.

    soğuk savaş sovyetler birliği'nin dağılması ile sona erse de günümüzde halen geçerli bir doktrindir ve nükleer savaşın önündeki en büyük caydırıcı etmendir. olası bir saldırıda binlerce nükleer başlık taşıyan füzenin ateşleneceğini varsaydığı için nükleer bombaları önleme çalışmalarının yetersiz kalacağı kesindir ve bunlardan daha büyük önem taşır.

    nükleer başlık taşıyan kıtalararası bir füze patlamadan durdurulabilir mi?

    ilk saldırının, saldırıya uğran ülkenin karşılık vermesini önlememesi amacıyla (second strike), taraflar nükleer saldırı kapasitelerini havadan, karadan ve denizden yapabilecek şekilde gelişmişlerdir. ayrıca füze rampaları birbirinden uzak ve olası patlamalarda tamamı etkilenmeyecek şekilde konuşlandırılmıştır.

    bu strateji, bir gün akıl hastası ve armageddon sevdalısı bir yönetici tarafından yok sayılacak diye düşünüyorum ancak 30-35 yıl daha bunu yaşamayız gibi geliyor. trump & putin ikilisi bunu yapmadıysa bir süre daha kafamız rahat olabilir. putin & biden çekişmesinden böyle bir sonuç çıkmayacaktır.

    kaynak

  • anne: gel. sarho$ olsan da gel. baban daha gelmedi.
    $ahis: gelmem.
    baba: gelsene lan $erefsiz...

    [tuzaktan kurtulunur]

  • ömür boyu yüreğinize takılan büyük yumru.
    ne yapsan geçer, ne yapsan hatırlamazsın, sırrı yok..
    o’nun olmadığını bilerek yaşamanın rengi ruhsarı yok…

    yapma derdim..bu kadar hızlı kullanma, "bir yanım böyle ölmek istiyor" derdin hep…

    o gece kavga ettik , meydandaki fırının önünde.. bas bas bağırdım sana. gençtim, hatta hala içim çocuk, “gözüm görmesin seni dedim”. o kadar emindim ki ertesi gün göreceğimden…doğumgünümdü, kıyamazdın..
    gençtim, o kadar fevriydim ki…pişman olmanın ne demek olmadığını bilmiyordum henüz.
    o kadar emindim ki…sinirle uzaklaştım yanından, son defa kokunu bile duymadan, sarılmadan…

    ertesi sabah şarkı söyleyerek uyandım barış.
    kapının önünde seni ya da çiçeğini göreceğim diye oyalandım, nazlandım.
    ölüm soğukmuş, ölüme nazlanılmıyormuş.
    neşeyle atladım merdivenleri, hep buluştuğumuz yere gidecektim ve sen orada bana sürpriz yapacaktın hesapta…yokuşu inerken biri geldi nefes nefese koşarak..“ duydun mu? ” “barış yoğun bakımda…” ben o anki bakışımı bir daha bakabilir miyim barış?
    nasıl arabaya bindim.. nasıl hastaneye geldim…

    eve gidince babana anlatmışsın beni. “görmek istemiyor beni” demişsin. göstermediler seni bana. son bir defa tutturmadılar ellerinden. diyemedim..bilemezdim..diyemedim…
    cenazeni, toprağını bile elleyemedim..bilemedim..böyle olacağını bilemedim…görmeyeceğimi bilemedim..

    hışımla çıkmışsın evden. motora atladığın gibi edremit e gitmişsin. dövme yaptırmışsın.
    sol göğsünün üzerine bir kalp. içine de adımı yazdırmışsın..bilemedim..bir hışımla dönmüşsün. tam da “barış yoğun bakımda” dedikleri yerde savrulmuş motor. paramparça olmuş. bilerek mi yaptın? bir yanın hep gitmek isterdi..hep gitmek. bilerek mi gittin..
    hastanede ailenden uzak bir köşeye çökmüşken duydum annenin feryadını. yanmaz mı, o yürek yanmaz mı?..benden bilmez mi, haksız mı..

    senden sonra doğumgünlerimi kutlayabilir miyim ben barış?
    sevinebilir miyim doğduğuma?
    affet beni..bilemedim..
    adımı karıştırıp tenine, gideceğini bilemedim…
    son bir defa “seviyorum” diyemedim…

    edit: 8 sene önce yasanmıştır ve tamamen gerçektir..keske olmasaydi ama gercek.