• 14725 sicil numarası ile avukatlık yapmaktadır. meslek hayatının dışında, çeşitli oluşumlarda;özellikle hukuk dergilerinde ve sivil toplum kuruluşlarından aktif olarak çalışmıştır.
    niyazi öktem bir yazısında kendisinden, prof. dr. fatmagül berktay ile söyleşi yapma cesaretini gösterdiği için “feminist” diye söz eder.
  • sabahat tuncel için yapılan destek treni girişiminede katkıda bulunmuştur.
  • türkiye kadın hareketinin en önemli avukatlarından biri ve şimdi istanbul barosu başkanlığı için çag, kav, öhp'nin ortak başkan adayı.

    (bkz: türkiye'de güzel şeyler de oluyor)
  • az önce bana facebook aracılığı ile arkadaşlık teklifi göndermiş kibar insan. istanbul barosuna kayıtlı ve facebook hesabı olan binlerce avukat var, bayağı yorulacaklar anlaşılan ve ilginç bir seçim kampanyası olacak gibi.
  • çok fena şekilde kafamı karıştıran meslektaşımızdır kendisi. şahsen tanımıyorum, bir yerlerde dinlemedim veya izlemedim. ama geçmiş yaşamı ve eylemleriyle istanbul barosu için güzel ve her şeyden öte "liberter" bir seçim gibi duruyor.

    halbuse ben bu siyaset muhabbetlerinden baro nezdinde elimi eteğimi çektiğimden beri, dikkat ettiğim tek kriter şu idi: "kim benim iş yaşamımı biraz daha kolaylaştırıyor, kim cidden hizmet veriyor?" kulağa geldiği haliyle felaket derecede akp seçmen kitlesi anlayışını ve seçim söylemini hatırlattığı bir gerçek bu düşüncenin, ama bunun suçlusunun ben olduğumu da düşünmüyorum bir yandan. bakırköy-çağlayan arasında verilen bir servis hizmeti bile beni mutlu etti, bu da bir başka gerçek. ümit kocasakal bu ve bunun gibi kimi eylemleriyle ( tabi hukukun üstünlüğü isimli, ismiyle müsemma tayyip ustasına son derece yakın bir grubun da baroyu ele geçirmesi korkusu da var) tam o'na doğru kaymamı sağlamışken, şimdi filiz hanım sahneye çıktı.

    e işte o çıkınca da , ısrarla gözardı ettiğim siyasi tercihlerim ve hassasiyetlerim tekrar su yüzüne çıktı. balyoz için mahkemeleri karşısına alan kocasakal'ın kck'dan mağdur meslektaşları için kılını bile kıpırdatmaması, şu an yönetim kurulunda yer alan ünlü(!) basın hukuku avukatımız saayın hasan kılıç'ın sem dersleri sırasında kendini övdüğü esnada araya girip "festus okey insan değil miydi de, müdahil olmak için bu kadar beklediniz?" soruma bozulması ve bir daha şahsımla muhatap olmaması vs vs.

    of allam kafam çok karışık. şeytan diyor hiç verme, oy verirken kişiliğimi kaybetmeye tahammülüm yok zira.
  • şahsen tanımıyorum, ama görünüşe göre kav-öhp-çag ittifakı için harika bir aday. böyle bir ittifakın adayı elbette ki kadın ve aktivist olmalıydı.

    kendisine sırf bu 3 gruptan birinden olduğum için değil, zaten içime sinen de kendisi olduğu için oy vereceğim.
  • kendisi ile yapılmış şöyle bir röportaj var. söylemleri mantıklı:

    http://www.radikal.com.tr/…inar-ogunc&categoryid=97
  • kendisiyle ilgili kafam karışık filan demiştim, ama artık kafam karışık değil.

    söylemi ,duruşu, parmak bastığı noktalar (stajyer ve genç avukatların sorunları, bağlı çalışmaya bakış açısı, patronlar göbeklerini daha da fazla büyütüp daha da bilgilensinler diyerek hafta içi anlamsız saatlere konulan meslek içi eğitim konferanslarına katılmamız ve bu zaman diliminde ücretli izinli sayılmamız gerektiğini söylemesi ) muhteşem. herkesin hukuka ihtiyacı olduğu gerçeğini benimsemesi ve siyasi duruşu bile yeter gerçi.

    tek sıkıntım şu: zaman zaman çağlayan adliyesinde seçim görevlisi meslektaşların dağıttığı broşürlere denk geliyorum. evet, bu ülkede ve dünyada kadınların yıllardır çektikleri zulümler, uğradıkları baskılar, maruz kaldıkları seksist bakış açısı ve fiiliyat kabul edilemez. ve önce bu algıyı, sonrasında da pratiği yıkmak için kendisi ve programı bulunmaz bir fırsat. ancak, istanbul barosu gibi bir meslek örgütünün içerisinde canhıraşça ve yılların oluşturduğu birikimle tek taraflı bir kadın hareketi yaratılmasına da karşıyım. bu öylesine hassas bir denge ki, zamanında ezilen bir gün ne olduğunu anlayamadan ezebilir. ben genç ve erkek bir avukatım. ve ben, sırf erkek olduğum için iş görüşmelerinde icra dairelerinin bütün pisliklerini çekmeye mecbur kılınabiliyorum. ama öte yandan, genç ve kadın olan meslektaşlarımın bir kısmı-hatta büyük bir kısmı- benden daha rahat ve daha iyi şartlarda çalışıp, ve dahi daha fazla maaş alabiliyorlar. bunu da çoğunlukla kadınlığını kullanarak - hem cinsel,hem de masumiyet olgularını öne çıkararak- yapıyorlar. olan da , benim gibi genç ve erkek olanlarla, yine genç ve kadın olup yukarıda bahsettiğim olguları kullanmayı reddeden meslektaşlarıma oluyor.

    hasılı; eril anlayış ve pratik kadınları ezmemeli, ancak kendini ifade etme alanı bulabilen kadın hareketi de dışında kalanları görmezden gelmemeli. bu tehlike, iktidarın doğasında her zaman vardır. eril algıdan ve seksizmden nefret eden bir erkek olarak, haklarımı gönül rahatlığıyla kendisine bırakmak ve kadın-erkek ayrımı olmadan temsil edilmek istiyorum. zira, hepimiz emekçiyiz şu an. ve emekçinin cinsiyeti olmaz.

    oyum kendisinindir.
hesabın var mı? giriş yap