• her şeyi yararlık düşüncesi ve duygusuyla anlamlandırmaya çalışan romalılar, esası insanın mutluluğu üzerine kurgulanmış bir düşünce platformunda pratiğe yönelmişti. bu yönelimle öncelikle büyük yollar, köprüler, limanlar yaptılar ve geniş tarım alanları yaratabilmek için bataklıkları kuruttular. her şehrin kendisini besleyecek kadar tarım arazisine sahip olmasını kural haline getiren roma kralları aynı zamanda şehrin temiz ve yeterli içme suyuna sahip olmasını da önemsiyordu. bu nedenle roma döneminin en gözde mesleği mimarlık ve mühendislik olmuştu. dönemin önemli mühendislerinden biri olan frontinus roma’ya su getirme işiyle görevlendirilmiş, benzer şekilde tarihte yer etmiş bir diğer mimar olan agrippa da çeşitli dini ve siyasi yapılar tasarlamıştı. ancak mimarlık hakkında yazdığı kitap ve çizdiği planlarla zamanını aşan bir üne kavuşan vitrivius’tur.

    ender rastlanan özelliklere sahip bir mimar ve mühendis olan vitrivius, mühendislik alanında bir klasik haline gelmiş olan de architectura libri decem (mimarlık üzerine on kitap, mö 25) adlı kitabın yazarıdır. tam adı marcus vitruvius pollio’dur. yaşamı hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. bilinenlerin çoğu da de architectura’nın her bölümünün başına yazdığı girişlerden ve önsözden edinilmektedir. bu giriş yazılarında öncelikle başarılı olması ve eğitim görmesi için kendisine destek olan ve fırsat veren ailesine ve öğretmenlerine teşekkür etmektedir. benzer şekilde, geçmişteki mimari eserleri değerlendirirken veya mimarlara tavsiyelerde bulunurken yazdıklarından da çok iyi bir mimarlık eğitimi aldığı ve döneminin önemli mühendislik ve mimarlık eserlerini görme fırsatı olduğu anlaşılmaktadır. ayrıca kitapta mimarlıkla ilgili verdiği bilgiler kendisinin yetenekli bir mimar olduğunu göstermektedir.

    gençlik yıllarını julius caesar’ın (mö 100-44) emrinde askeri mühendis olarak geçiren vitrivius, bu dönemde orduyla birlikte devamlı hareket halinde olmuş, savaşlara katılması sonucunda kitabının 10. bölümünde ele aldığı mancınıklar, ballistalar ve kuşatma araçları gibi savaş araçlarının yapımı ve kullanımı konusunda deneyim kazanmıştır. caesar’ın mö 44’te öldürülmesinden sonra octavianus’un (mö 63-ms 14) hizmetine giren vitrivius, bir süre genç liderle birlikte çalışmış, birkaç mühendisle birlikte mancınıkların yapımı ve onarımı ile görevlendirilmiştir. diğer bir deyişle ordunun, silah bakımından, köprü yapımından, taşıma araçlarından ve benzeri konulardan sorumlu olan ve mühendislerden (fabri) oluşan teknik kısmında yer almıştır. mö 31’de ömür boyu geçimi sağlanacak şekilde emekli edilen ve emekliliğin sağladığı rahat bir ortamda çalışmalarını sürdüren vitrivius, mö 25’te de architectura’yı octavianus’a sunmuştur. kitabının önsözünde şunları söylemektedir:

    “ey imparator sezar, (.....) senin yalnızca toplumun genel refahı ve kamu düzeninin kurulmasına değil, devletin senin sayende topraklarının genişletilmesinin yan sıra gücünün nüfuzlu bir itibarla yansıyabileceği kamu yapılarına da önem verdiğini gördüğümden, bu konudaki yazılarımı ilk fırsatta sana sunmam gerektiğini düşündüm. çünkü yüce niteliklerinden dolayı kendisine bağlı olduğum babana beni her şeyden önce ilk tanıtan bu konu oldu. gökler konseyi, ona ölümsüz yaşamın katlarında yer verip yetkilerini senin ellerine devrettiğinde de ona olan bağlılığım değişmeden sürdü ve onun anısı, beni seni desteklemeye yöneltti. böylece marcus aurelius, publius minidius ve gnaeus cornelius ile ballista, scorpiorie ve diğer ağır silahların üretimini ve tamirini üstlendim; bu hizmetlerim için onlarla birlikte ödüllendirildim. bana ilk verdiğin bu ödüllerden sonra, kız kardeşinin övgüleri üzerine beni ödüllendirmeyi sürdürdün. bu ayrıcalık sayesinde yaşamımın sonuna dek yokluk kaygım olmayacak; sana borçlandığımdan bu yapıtı senin için yazmaya koyuldum, çünkü geçmişte ve şimdi çok sayıda yeni yapı inşa ettiğini, gelecekte de özel ve kamu yapılarının, gerçekleştirdiğin diğer görkemli işlere yaraşır şekilde ölümsüz olmalarına özen göstereceğini gözlemledim. sana kesin kurallar geliştirdim; onlara bakarak gerek var olan yapıların, gerekse yeni yapılacak olanların kalitesi hakkında kişisel bilgiye sahip olabileceksin, çünkü ekteki kitaplarda mimarlık
    sanatının tüm ilkelerini açıkladım.”

    ...

    kaynaklar
    landels, j. g., eski yunan ve roma’da mühendislik,
    çeviren: b. bıçakçı, tübitak popüler bilim kitapları, 1996.
    vitrivius, mimarlık üzerine on kitap,
    çeviren: s. güven, şevki vanlı mimarlık vakfı, 2005.
    mcclellan ııı, j. e. ve h. dorn, dünya tarihinde
    bilim ve teknoloji, çeviren: h. yalçın, arkadaş, 2006.

    -prof. dr. hüseyin gazi topdemir

    not:yukarıda makalenin tamamı alınmamıştır. yukarıdaki yazı "roma döneminde mimarlık: vitrivius" adlı makalenin bir bölümüdür.
  • romalı askeri mühendis ve mimar. de architectura adlı mimari ve mühendislik içerikli, kısmen kendi deneyiminden, kısmen hermogenes’in ve diğer yunanlı yazarların eserlerinden derlediği kitabıyla ünlüdür. on kitaba bölünen eserin konuları şöyledir;
    1 kent planlaması, genel mimari ve bir mimarın nitelikleri; 2 yapı malzemeleri; 3 ve 4 tapınaklar ve düzenler; 5 diğer kent yapıları; 6 ev yapıları; 7 kaldırımlar ve süsleme plaster işi; 8 su depoları; 9 geometri, ölçü, astronomi, vb; 10. askeri ve sivil makineler.
  • marcus vitruvius pollio (90mö-20mö), milattan önce birinci yüzyılda, asıl adı “de architectura libri decem” (mimarlık üzerine on kitap) olan eseri yazan romalı mimar ve mühendistir. vitruvius, bu eseri sayesinde mimarlığı saygı duyulan bir bilime dönüştürmek ister. kitaplarında, insanların kafasına göre bina inşa etmediğini; ama her şeyin kurallara uygun yapıldığını ayrıntılı bir biçimde anlatır. bu eseri, mimarlık için yazılmış ilk bilinen eserdir. yüzyıllar sonra leon battista alberti**, sebastiano serlio**, andrea palladio** gibi italyan mimarları da mimarlıkla ilgili eser yazımı hususunda etkilediğini iddia etmek mümkündür.

    on kitaplık eserinin de mimarlık anlayışının da üç temel ilke üzerine kurulu olduğu söylenebilinir. bunlar sağlamlık/dayanıklılık (firmitas), uygunluk/kullanışlılık (utilitas) ve güzelliktir (venustas). * bu üç temel ilke de sonraki dönem mimarlarına kaynaklık etmiştir.

    asıl gelmek istediğim noktaya gelecek olursam, mimarların her konuyla ilgili bir fikre sahip olmasının ya da sahip olmak zorunda olmasının nedeni de yine pek sevgili vitruvius'tur. bunu fark etmem de iki yıl evvelinde mimarlık üzerine on kitap'ını okumaya başlamamla olmuştur. kitabın ilk kısmında mimarın eğitimine dair bilgiler verir. kitapları latinceden çeviren çiğdem dürüşken'in kelimelerini şöyle alıntılıyorum:

    "mimarın eğitimli sayılması için de, çizimi kuvvetli olacak (teknik çizimden söz edilmektedir.), geometriyi iyi bilecek, geniş çaplı bir tarih bilgisi olacak, felsefecileri dikkatle dinlemiş olacak, müzik bilecek, hekimlikle bir tanışıklığı olacak, hukukçuların dilinden anlayacak, astronomiyi ve göğün mantığını iyi kavramış olacak."

    belli ki vitruvius'a göre günümüzdeki mimar eğitimli sayılmıyor. bir insan için mekan üretmek kolay bir şey değil tabii. öyle fular takıp kırmızı şarap içmekle de mimar olunmuyor, bunda da hemfikiriz. ama yani, biz de insanız. eğitim dediğin hayat boyu sürüyor elbette; ama mimarın bütün alanlarla ilgili fikri olmasının gerekliliği biraz ağır değil mi sevgili vitruvius? şimdi bu alanlara sosyoloji, psikoloji, kent planlamasını da dahil etmek durumundayız. ben bu alanlara, viruvius'un söylediklerinden de biraz müziğe, minik de olsa felsefeye ilgi duymamla bir miktar da olsa eğitimli sayılabilir miyim? öyle olsun lütfen.*

    düzeltme: anlatım bozukluğu.
  • 17 ağustos 1999 depreminin acı izleri kalbimizde hala taze, aklımızdan ise çoktan silinmişken, hakkında birkaç şey karalamak istediğim antik romalı mimar/mühendis.

    antik dönemler, siyasi propagandanın mimari faaliyetlerle yoğun olarak yapıldığı zamanlardı. ihtişamlı yapılar aracılığıyla kentlerin zenginliği, hükümdarların kudreti vurgulanıyordu. bu anlayışın izlerinin en net görüldüğü yerler de hiç şüphesiz roma'nın hükmettiği alanlardır. roma'nın kültürünü bugün hala ayakta duran yapılarından izlemek aslında bizim şansımız değil, onların kentlerini büyük bir ciddiyetle kurmasıyla alakalı. yani adamlar 2000 yıl öncesinde, her anlamda bizim bugün sahip olamadığımız vizyona sahipti.

    neyse konuya dönersek vitruvius, mimarlıkla ilgili derli toplu halde yazılı bir eser bırakan tek romalı mimardır. mimarlık ve mühendislik alanında çok önemli bilgi ve tecrübelerini derleyerek on kitap halinde yayınladığı "de architectura" isimli eserini iö. 31 yılında tamamlayarak, kendi dönemi ve sonrası için muazzam bir miras oluşturmuştur. dönemin geleneği olarak da eserini imparator augustus'a adamıştır. kendisi de zaten iö. yaklaşık 90-20 yılları arasında yaşamış ve bu süre içerisinde roma mimarisine kıymetli yenilikler katmıştır.

    aslında vitruvius'tan bahsederken sadece mimar demek yetersiz kalır. antik devirlerde mimarlık ve mühendislik birbirinden ayrı dallar değildi. mimarlık eğitimi alıp, jül sezar’ın hizmetinde çalışmış ve bu dönemde ağır savaş aletleri üzerinde uzmanlaşmıştır. yüksek iş ahlakı ve mesleki yeterliliği sayesinde sezar’ın iö. 44 yılındaki ölümünden sonra, actium savaşı’yla roma tarih sahnesine çıkan octavianus’un* da dikkatini çekmiştir. octavianus’un, roma’nın çehresini oluşturan mimari düzenleme ve yeniliklerinde vitruvius aktif rol almış ve ömrünün sonuna kadar maaşa bağlanmıştır. ailesine dair pek kanıt yok, sadece bir yazıtta ailesinin formia* kökenli olduğunun yer alması sebebiyle vitruvius’un formia doğumlu olabileceği düşünülmekte ancak kesinleşmiş bir durum yok ortada.

    şimdi günümüz anlayışıyla durum değerlendirmesi yapınca, iki çok önemli hükümdarın gözbebeği olan ve ömrü boyunca maaş garantisi altında yaşayan bir kişinin yan gelip yatmasını, keyfince yaşamasını bekleriz. ama sorsan modern çağ insanı biz oluyoruz. işte bu kokuşmuş zihniyetimize vitruvius bir tokat atıyor ve "mimarlık mesleğinin etik değerlerini korumak, iyi mimarlar yetiştirmek" adına kendisinden önceki mimari bilgilerle, kendi deneyimlerini harmanlayarak bir eser oluşturuyor ve bu eserde; iyi bir mimarın sahip olması gereken bütün özelliklerden bahsediyor.

    vitruvius’u böyle bir eser yazma iten birkaç sebep var aslında. bunlardan en önemlisi; mimarlık hakkında yaşadığı döneme kadar yazılmış kitaplardaki eksiklikleri tamamlamak ve engin bilgilerini gelecek nesillere aktarmaktır. bir diğer sebep ise; roma’da mimar olmayan kişilerin kendini mimar olarak tanıtması ve baştan savma yaptıkları işler sonucunda mimarlık mesleğinin saygınlığının yitirilmesine neden olmalarına kayıtsız kalamamasıdır. bu sebeple de eserinde geleceğin mimar ve mühendislerine teknik bilginin yanı sıra meslek etiği de aşılamak istemiştir.

    mimarlık mesleğinin saygınlığının korunabilmesi için iyi eğitilmiş ve etik sahibi mimarlar yetiştirilmesinin gerektiğini belirten vitruvius'a göre iyi kurulmuş şehirler, iyi eğitimli mimarlar sayesinde mümkündür. iyi bir mimar ise hem teorik, hem de pratik bilgiyle donatılmalıdır. ayrıca eğitim sadece bunlardan ibaret olmamalı, mutlaka edebiyat, geometri, aritmetik, teknik resim, hukuk, müzik, ahlak felsefesi, astronomi, doğa felsefesi ve tarih gibi farklı bilim dallarını da barındırmalıdır. bu konularda eğitilen bir mimarın doğanın kusursuz işleyişini mantığında oturabileceğini, doğanın muazzam işçiliğini eserlerinde yansıtabileceğini belirtir. vitruvius’un bu çok yönlü eğitim anlayışının temelinde ise doğadaki uyum ve estetik güzellik olgusu yatmaktadır.

    bunlarla birlikte mimaride yalın, doğal, akılcı ve kesin çizgilere dayanan bir anlayışı benimsemektedir. ona göre doğa çok iyi bir öğretmendir ve mimariyi doğadan bağımsız düşünmek büyük bir hatadır. yapılan her bina hem işlevsel, hem sağlam ve hem de güzellik açısından kusursuz bir estetiğe sahip olmalıdır. mimaride doğa taklit edilmelidir ve parça-bütün ilişkisi gözetilmelidir. tıpkı insan vücudunun belli bir oranla dizayn edilmesi gibi mimari parçalarda bu uyum yakalanmalıdır. bu uyum anlayışı, asırlar sonra rönesans’ın önemli isimlerinden biri olan leonardo da vinci'yi de etkilemiş ve vitruvius adamı adlı çizimine ilham olmuştur.

    vitruvius'un mimarlık anlayışına küçük bir örnek verelim.

    yunan mimarisinde agora olarak bilinen pazar yerleri stoalarla* çevrilidir. roma mimarisinde agoralar forum, stoalar da portiko olarak yeniden düzenlenerek kullanılmıştır. vitruvius’a göre portikolar yalnızca forumların etrafını sınırlamak amacıyla kullanılmamalıdır. ona göre tiyatroların yakınlarına da portikolar yapılmalıdır. özellikle sahne binasının arkasına yapılması ve olası bir yağmurla oyuna ara verildiği takdirde, insanlara sığınak alanları sağlanmış olunmalıdır. bu yapıların aynı zamanda koro için çalışma alanı sunan geniş bir mekan özelliğini taşıması gerektiğinden de bahseder.

    vitruvius açık havada yapılan yürüyüşlerin sağlığa çok faydalı olması nedeniyle portikoların arasında üstü açık olan alanların bahçelerle süslenmesi gerektiğini belirtmiştir. özellikle yeşil bitkilerden yayılan temiz havanın gözlere iyi geldiğini, gözlerden ağır salgıları boşaltıp, keskin ve berrak bir görüş kazanılacağını savunmuştur. ayrıca yürüyüş sırasında bedenin ısınıp, taşıyamayacağı fazlalıkları dağıttığını ve temiz havanın bu azalmalardaki nemi emdiğini söylemektedir (bildiğin kilo vermek). bu durumu bataklık alanlara benzetir. yeraltındaki kirli sulardan ya da bataklıklardan hiç buhar bulutlarının yükselmediğini, ancak üstü açık alanlarda güneşin doğarken sulak yerlerin rutubetini havaya yükselttiğini, bu yüzden de üstü açık yerlerde bulutların toprağın nemini emmesi gibi havanın da insan bedenindeki hoş olmayan salgıları emdiğinden bahseder. bunlara dayanarak da şehirlere çok geniş, havadar ve üzeri açık yürüyüş yolları yapılmasını bir zorunluluk olarak görür. büyükşehir adındaki kaos merkezlerinde yaşayanlar sanırım ne demek istediğini çok net anlamıştır. devam edelim.

    bu yürüyüş yollarının her zaman temiz ve kuru kalması için inşa sırasında öncelikle alanın çok derin kazılıp temizlenmesi gerektiğini, sağ ve sol yanına taş künkler döşenip, yola bakan duvarın içine uçları künklere eğilen borular yerleştirilmesini söyler. bilin bakalım neden? evet, kanalizasyon! böylece kanalizasyon sistemi halledilmiş olan alanın önce kömürle doldurulup, ardından da üzeri kaba kum atılıp düzleştirilerek kömürün doğal geçirgenliği ile boru ve künk sisteminin fazla suyu çekeceğini ve yürüyüş yolunun kuru kalacağını söyler. en ufak bir yağmurda yolları felç olan, bodrum katındaki evleri su basan şehirlere selam olsun. bitti mi? elbette hayır.

    bu mantıkla inşa edilen yürüyüş yollarının aynı zamanda depo işleviyle de kullanılması mümkündür. beklenmedik bir kuşatma sırasında, yemek pişirmek için şart olan ve temini oldukça zahmetli bir iş olan odunun tedarik edilmesi açısından oldukça önemlidir. sıkıntılı bir dönemdeyken talimatlara göre yürüyüş yolları açılıp, kişilere mensup olduğu kavme göre belirli miktarlarda odun dağıtılarak zor zamanlarda vatandaşların ihtiyaçlarını karşılama bakımından oldukça verimli yapılar haline getirilebileceğini belirtir. hala kar yağışından önce yolları tuzlamak gibi basit ve gerekli önlemleri almayıp, kazalarda onlarca insanın ölmesine alışkın olan bizler için ütopik önlemler.

    vitruvius bu bağlamda portikolarla çevrili yürüyüş yollarının temel iki faydası üzerinde durur. bunlar barış zamanında sağlık ve savaş zamanında emniyet sağlamasıdır. bu nedenle sadece tiyatro yapılarında değil, bütün tapınak alanlarında da böyle alanlar oluşturulması gerektiğini savunmuştur. alın size vizyon, alın size öngörü.

    son olarak vitruvius'un mimar ve mühendislere yol gösterici olarak hazırladığı eser mimarlık üzerine ismiyle alfa yayınlarından türkçe basıldı. çevirisinde çiğdem dürüşken çok başarılı bir iş çıkarmış, son derece anlaşılır bir dille ve bol bol açıklamalı dipnotlarla herkese yönelik bir kitap hazırlamış. ilk bölüm mimarlığın temel bilgileri ve şehir planlaması ile başlıyor. ardından sırasıyla; inşaatın başlangıcı ve inşaat malzemeleri, tapınaklar, korint, dor ve etrüsk düzeni tapınaklar, kamu binaları, özel konutlar, ince işçilik, su, güneş saatleri ve su saatleri ile son bölüm olarak makineler şeklinde düzenleniyor. her bölüm kendi içerisinde oldukça önemli bilgiler sunuyor.

    günümüzde mimarlık ve mühendislik alanları oldukça gelişti ancak mesleğinde yeni olan veya bu alanlarda öğrenci olan herkesin bu kitabı edinip, vitruvius'un özellikle meslek etiği konusunda verdiği tavsiyeleri benimsemesini çok isterim. biliyorsunuz her şeyin kolayına kaçan, iş ahlakından yoksun, insan hayatını değersiz gören ve günü kurtarma peşinde olan kişilerin ihmalkarlıkları yüzünden her günümüz, yitip gidip insanların arkasından üzülmekle ve ahlanıp vahlanmakla geçiyor. sizin iyi bir mimar/mühendis olmanız ancak özünüzde iyi ve mesleki ahlaka sahip insan olmanızla mümkün. umarım iö. 90 yılında doğan meslektaşınızın nasihatleri, çizdiğiniz kaliteli projelerden, inşa ettiğiniz dayanıklı, estetik ve işlevsel yapılardan okunabilir.
  • "ingilizcede kullanılan ve matematiğin hesaplama alanını simgeleyen "calculus" kelimesi latince esaslı bir kelimedir ve yunancada çakıl taşı anlamında kullanılan "calyx" kelimesinden türemiştir. calculus kelimesinin hesaplama anlamında kullanılması romalı mimar vitrivius'un icat ettiği düşünülen ilk mesafe ölçer alette (odometre) çakıl taşlarının kullanılmış olmasına dayanmaktadır." murat çakan - etimolojik hikayeler

    (bkz: karyatid/@ibisile)
  • en eski mimarlık teorisyeni, "mimarlık üzerine 10 kitap" adlı on kitabıyla meşhurdur. aslında bunlar gerçekten 10 ayrı kitap mıydı vaktiyle bilemiyorum zira günümüzde tek parça satıyolar sağolsunlar.. (bkz: utilitas venustas firmitas)
  • (bkz: vitruvius)
  • ilk vinç tasarımını yapan adam.
  • korint duzeninde kurallari koymus kisi.
hesabın var mı? giriş yap