yol
-
... oruc aruoba'nin "yurume"sinden bir alinti:
"yol, iki yer arasi degildir - yer, iki yol arasidir." -
sinemada ideolojik görüşlerin yerilmesinin geri plana itilmesi ve bazen sadece oyunculuk,diyaloglardaki derinlik ve senaryonun gidişatındaki o insanı her türlü duygu haline sokabilen çok yönlülüğün ön plana çıkması gerekliliğini ispatlayan bir filmdir kanımca.nitekim özellikle tarık akan'ın ahır sahnesinde karısıyla konuşurkenki gözlerindeki nefret ve karlar arasında karısının ondan af dilediği sahnede gözlerindeki merhamet duygusunu çok az oyuncu tam anlamıyla izleyiciye yansıtabilmektedir.yılmaz güney ise filmde oyunculuk bazında fazla ön plana çıkmak istememiş senaryo kurgusu ve çarpıcı diyaloglarıyla filme damgasını vurmuştur.bazı kimselerin eleştirdiği ideolojik yaklaşımların fazlaca kullanılması ise dönem baskıcı şartları ve yılmaz güney'in hapishane hayatı geçirmesine bağlı olarak bir isyan olarak nitelendirilebilir diye düşünüyorum.
-
bu filmdeki sahnelerden birinde yer alan, sabuha adli eserin otobusteki uc kucuk cocuk tarafindan seslendirilisi kadar icli ve samimi bir baska bir seslendirmeyi tarihte sadece tek bir kisi gerceklestirmistir*.
-
türkçe'nin en sıradışı sözcüklerinden biri. tdk türkçe sözlük'te şu bilgileri bulabilirsiniz ki, tanım kısmı açıkça yetersizdir:
1. karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik.
2. karada insan veya hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer.
3. genellikle yerleşim alanlarını bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi.
4. içinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer.
5. yolculuk.
6. gidiş çabukluğu, hız.
7. (mecaz) bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem.
8. davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi:
9. uyulan ilke, sistem, usul, tarz.
10. (mecaz) gaye, uğur, maksat.
11. uzun çizgi.
12. (halk ağzında) kez, defa.
atasözü, deyim ve birleşik fiiller
(aynı veya bir) (bkz: yola çıkmak); (bkz: yol açmak); (bkz: yola dizilmek); (bkz: yola düzülmek) (düzelmek veya koyulmak); (bkz: yola gelmek); (bkz: yola getirmek); (bkz: yola gitmek); (bkz: yola koyulmak); (bkz: yol almak); (bkz: yol aramak); (bkz: yola revan olmak); (yollara ya da) (bkz: yola düşmek); (bkz: yola vurmak); (bkz: yola yatmak); (bkz: yol bulmak); (bkz: yol çizmek); (bkz: yoldan çevirmek); (bkz: yoldan çıkmak); (bkz: yoldan kalmak); (bkz: yol erkân); (bir yeri) (bkz: yol etmek); (bkz: yol gitmek); (bkz: yol göstermek); (bkz: yol gözlemek); (bkz: yol iz bilmek); (bkz: yol kesmek); (sokaklara) (bkz: yollara dökülmek); (bkz: yollarda kalmak); (bkz: yolları ayrılmak); (bkz: yolları tutmak); (bkz: yol şaşmak); (bkz: yol tepmek); (bkz: yol tutmak); (bkz: yolu açmak); (bkz: yolu almak); (bir yere) (bkz: yolu düşmek); (birinin) (bkz: yoluna bakmak); (bkz: yoluna baş koymak); (bkz: yoluna can vermek) (ya da yoluna canını vermek); (bkz: yoluna çıkmak); (bkz: yolun açık olsun); (bkz: yoluna girmek); (bkz: yoluna koymak); (bkz: yoluna sapmak); (bkz: yolunda gitmek); (bkz: yolundan kalmak); (bkz: yolunu beklemek) ya da (bkz: yolunu gözlemek); (bkz: yolunu bilmek); (bkz: yolunu bulmak); (bkz: yolunu değiştirmek); (bkz: yolunu kaybetmek); (birinin) (bkz: yolunu kesmek); (bkz: yolunu sapıtmak); (bkz: yolunu şaşırmak); (bkz: yolunu tutmak); (bir işin) (bkz: yolunu yapmak); (bkz: yol vermek); (bkz: yol vurmak); (bkz: yol yakınken dönmek); (bkz: yol yapmak); (bkz: yol yürümek)
birleşik sözler
(bkz: yol ağzı); (bkz: yol ayrımı); (bkz: yol azığı); (bkz: yol bel); (bkz: yol boyu); (bkz: yol erkân); (bkz: yol evladı); (bkz: yolgeçen); (bkz: yol halısı); (bkz: yol haritası); (bkz: yol işareti); (bkz: yolkesen); (bkz: yol kilimi); (bkz: yol parası); (bkz: yolu açık); (bkz: yol uğrağı); (bkz: yol üstü); (bkz: yol yordam); (bkz: yol yorgunu);
(bkz: açısal yol); (bkz: altı yol); (bkz: ana yol); (bkz: bir yol); (bkz: çakıl yol); (bkz: çıkar yol) (bkz: doğru yol); (bkz: dört yol); (bkz: dört yol ağzı); (bkz: ekspres yol); (bkz: kaçamak yol); (bkz: köprü yol);
(bkz: kötü yol); (bkz: orta yol); (bkz: otoyol); (bkz: stabilize yol);
(bkz: tahsisli yol); (bkz: tam yol); (bkz: tek yönlü yol); (bkz: uzun yol sürücüsü); (bkz: uzun yol şoförü); (bkz: yan yol); (bkz: deniz yolu) ulaşımı; (bkz: hava yolu) ulaşımı; (bkz: gözü yolda); (bkz: o yolda); (bkz: kısa yoldan); (bkz: ayakyolu); (bkz: bisiklet yolu); (bkz: boru yolu); (bkz: cin yolu); (bkz: çevre yolu); (bkz: çıkış yolu); (bkz: çözüm yolu); (bkz: dağ yolu); (bkz: demiryolu); (bkz: deniz yolu); (bkz: döl yolu); (bkz: geçim yolu); (bkz: gökyolu); (bkz: hacılaryolu); (bkz: hacıyolu); (bkz: hak yolu); (bkz: kara yolu); (bkz: keçi yolu);
(bkz: koşu yolu); (bkz: samanyolu); (bkz: seğirdim yolu); (bkz: ses yolu); (bkz: sıçan yolu); (bkz: sidik yolu); (bkz: su yolu); (bkz: suyolu); (bkz: yargı yolu); (bkz: yaya yolu)
ve ayrıca, şu anda aklıma gelen: (bkz: yol arkadaşı); (bkz: aşıklar yolu); (bkz: idrar yolları); (bkz: solunum yolları); (bkz: tren yolu); (bkz: gayrımeşru yollar); (bkz: itiraz yolu); (bkz: yol çizgisi) -
"hatırlanmayacak kadar eski zamanlardan beri ansarların bir yol'u izlediklerini söyledi. buna, madan diyordu. halkımın tuttuğu yol, işlerin hangi yolla yapıldığı, her şeyin işleyiş yolu, önümüzdeki yol, yol yordam dediğimizde kastettiğimiz şey: bizim gibi o da yol dediğinde tüm bu anlamları içeriyordu. 'sonra yol"umuzdan çıktık,' dedi. 'kısa bir süre için. artık yine, her zaman yaptığımız şeyi yapıyoruz.'"
ursula k le guin, "ansarların mevsimleri", uçuştan uçuşa. -
-
uzun şehirlerarası yollara asfalt karası gözlerin çöker, sigara daha nikotinli olur sanki, bira daha köpüklü, daha sarışın. kesik kesik beyaz şeritler sana uğramadan geçerler, sabah ayazında "şirketten" çaylar dağıtılır, hiç bir ince belli çay bardağı ellerinin sıcaklığını vermez. pisuvada otobüs şöförüyle karşılaşınca bütün büyüsü bozulur yolun, yine de yarım saat sonra sağ sinyali verir düşeriz umuda, özleme, yeni bir kentin ışıklarına doğru. bir kaç sarsıntıdan sonra yol kenarındaki ağaçlara konsantre olurum. karşı yönden gelen bilmemkaç plakalı araca çarpar düşüncelerim, kalbim arıza yapar, yol kenarına saçılır duygularım, hüzünlerim, aşklarım. daha mutlu uyanırım belki ertesi gün, başka kadınların kollarında, hep seninle, hep tek başıma..
bir gün bir martının kanadına takılır gezerim istanbulu, tepende dönüp dururum, anlam veremezsin, buğulu gözlerinle saçlarını bir rüzgar okşar, karşı kıtadan sana bakarım, umursamazsın.
ılık bir haziran sabahı çalarım kapını belki, evde olmazsın. -
yol gece vakti süratle katedilen bir rüzgardır. ışıkların bir çizgi olmasıdır. çizgiler dümdüz, bembeyaz bir rota. orda hafif yaşlı, ama giderek yaşlanan bir yüz var. pencereden dışarı bakıp şarap içmeyi seviyor en çok, sonra televizyonun karşısında uyuklamayı. yol nice zahmeti beraberinde getiren-götüren deli aksak umuttur. siyah asfaltta kurulan beyaz hayal, miniminnacık gözlerin dalıp gittiği uzaktır. şarabın yanında eğer karides de varsa masasında, artık mutlu bir tebessümdür sadece hayat, efkarlı bir sanat müziğinde nakarattan girilen güftede biter dertler. kısaldıkça uzayan sabırsızlıktır yol. elektronik otobüs saatlerinde bitmek bilmeyen dakikalardır. kilometre tabelalarındaki rakamdır nihayi. kapanan gözlerin koltuğunda üzerine usulca örtülen battaniyeyi farketmeden dalar. boynu yana kaydığında aniden uyanıp birden saate bakar, yaklaşmıştır der. nem, şarkı, soğuk, dergi, aydınlık, karanlık, mola, çay, kek belki sohbettir hala yol. ve tükenmeden biter sonunda. sırtınızda çantanızla kapısına kadar gittiğiniz evinizde sizi bekleyen hafif yaşlı, ama giderek yaşlanan bir yüz vardır. sarılıp boynunuzu boynuna dolarsınız.
yol götürdüğünü getirmiştir bu seferlik. ama sadece bu seferlik.
edit : üniversitede okurken eskişehirden bursa'ya her gelişimi sevinçle bekleyen babam'a dairdir. canım babam. -
çağrışımları edebiyatta kerouc'dan reşat nuri'ye, sinemada lynch'ten yılmaz güneye uzayan, şarkıya şiire konu olan özellikle 20 yüzyılda bir mekan olarak algılanmaya ve tasarlanmaya başlamış... mesele.
-
(bkz: the road)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap