hesabın var mı? giriş yap

  • gezi parkında ilk gün polisin yüzüne gaz sıktığı kırmızılı eylemci kadın, tomanın önüne geçip kollarını açan eylemci kadın, başbakana "soru soran" muhabir kadın, başbakana gezi toplantısında hesap soran sendikacı kadın, göstericilerle eylemcilerin arasına girenler kadın, gazdan gözümü açamazken elindeki sütle yanımda bitiverip "ister misin?" diye soran kadın, kadın, kadın.

    diğer yandan, başbakan erkek, içişleri bakanı erkek, vali erkek, yiğit bulut erkek, rok erkek, fatih altaylı erkek...

    delikanlı edebiyatı parçalayan çok tırt var, bir sorunumuz da bu.

    buradan pembeye, çiçeğe, gözyaşına, ana kucağı şefkatine bin selam olsun! gelecekte yeşerecek filizin tohumu sizden toprağa serpilecek.

  • oxford-astrazeneca covıd-19 aşısının arkasındaki ekip, kanser tedavisinde "devrim yaratabilecek" bir aşı oluşturmak için aynı teknikleri kullandı.

    araştırmacılar, farelerde anti-tümör t hücrelerinin seviyelerini artırmak ve tümörleri küçültmek için oxford covid-19 aşısında kullanılan viral vektör teknolojisini kullanarak iki dozluk bir kanser aşısı tasarladılar. aşı, birçok kanserin yüzeyinde bulunan mage proteinleri (melanoma antijeni) olarak bilinen spesifik yapıları hedef alıyor.

    oxford üniversitesi'nde tümör immünolojisi profesörü benoit van den eynde;

    "önceki araştırmamızdan, mage tipi proteinlerin, tümörleri yok eden bağışıklık hücrelerini çekmek için kanser hücrelerinin yüzeyinde kırmızı bayraklar gibi davrandığını biliyorduk. mage proteinleri birçok kanser/tümör tipince mevcut olduklarından, aşı hedefi olarak diğer kanser antijenlerine göre bir avantaj oluşturuyor.

    sağlıklı dokuların yüzeyinde mage tipi antijenler bulunmaz, bu da tedavinin bağışıklık sisteminin sağlıklı hücrelere saldırmasına neden olan yan etki oluşturması riskini azaltır." diyor.

    mevcut anti-pd-1 immünoterapi tedavileri ile birleştirildiğinde aşı, tümör boyutunda daha büyük bir azalma sağlamış ve farelerin hayatta kalma şansını artırmıştır.

    anti-pd-1 immünoterapisi, anti-tümör t hücrelerini kanser hücrelerini öldürmeye teşvik ederek çalışan umut verici bir kanser tedavisi yöntemidir. fakat kanser hastalarının çoğunda düşük olan t hücresi seviyeleri nedeniyle, şimdiye kadar büyük ölçüde etkisiz olduğu kanıtlanmıştır.

    oxford-astrazeneca aşısından ödünç alınan teknolojinin devreye girdiği yer tam da burasıdır. iki dozluk bir aşı ile kanserle savaşan cd8+ t hücrelerinin seviyelerini artırılması sağlanabilir.

    aşının arkasındaki ekip, ingiltere kanser araştırmaları (cancer research uk) ilaç geliştirme merkezi ve vaccitech oncology limited (volt) işbirliğiyle, küçük hücreli dışı akciğer kanserli (nsclc) 80 hasta üzerinde klinik denemelere başlamayı planlıyor.

    adrian hill, bu yeni aşı platformunun, kanser tedavisinde devrim yaratma potansiyeline sahip olduğunu, küçük hücreli dışı akciğer kanserinde yapılacak olan denemenin, oxford üniversitesi tarafından yürütülen ve umut verici sonuçlar veren prostat kanseri aşısının faz 2a denemelerinin devamı olduğunu belirtiyor.

    kaynak: science focus

  • yakışıklı, zengin, kültürlü erkeğin adı soyadı kombinlenmeden asla söylenemez..

    necmi bıngıllıoğlu ile yaşadığım her şey çok özeldi..
    haydar nevizade senin için ne ifade ediyor?
    necdet folloşlugil ile aramda hiç bir şey yok..!

    gibi gibi.. mesela "necmi ile yaşadığım her şey çok güzeldi".. olmuyor işte.. o etkiyi vermiyor.. adamlar haklı tabii..

  • üniversite son sınıf, artık okul bitse de gitsek modundayız.

    dersin hocası abim. evet bildiğin baya kan bağlısından hem de.

    ne yalan söyleyim sınavdan 2-3 gün önce belki nerelerden çıktığını söyler diye yapmadığım şebeklik etmediğim yalakalık kalmadıysa da adam en ufak bir tüyo bile vermedi. bırak tüyo vermeyi üstüne bi ton da laf yedik ayaküstü. nasıl adammışım da hiç mi utanmıyormuşum, hak hukuk falan filan.

    neyse bu laflar bende yaşar usta'nın fabrikatör adama verdiği ayar etkisi yaptı. yediğim o ayarla arkadaş oturdum 3 gün boyunca bir hırsla çalıştım ama ne çalışmak!

    neyse işte girdik sınava, 90 civarı bi not bekliyorum.

    sınav açıklandı, 100 almışım! lan!

    nasıl kızgınım nasıl atarlanıyorum ama anlatamam. hani adam bana laf koydu ya. bir anda dünyanın en dürüst en vicdanlı adamı oldum.

    ne laflar hazırladım; "ya noldu hani haktı hukuktu niye 100 verdin!!11! neyi hakettiysem onu alırım raad ol, şş" modunda kendimden geçiyorum. tabi arkadaşlar da yanımda. onlara da yaptım havamı "ben bu notu haketmedim arkadaş, içime sinmez" falan diye. dedim gençler bakın şimdi arıyorum hocanızı**, açtım hoparlörü;

    + alo?
    - abi hayırdır? nooldu hakka hukuğa!!1! (kaş göz oynar)
    + ne diyon lan, işim var çabuk söyle
    - sınavı diyom sınavı!?! (kaş göz "hey yavrum hey" modunda)
    + ne olmuş sınava?
    - 100 vermişsin, ben 90 bekliyodum, ben haketmediğim notu alamam!!! (kaş göz halaya durmuştur artık)
    + gerizekalı zaten 100 almadın. sınıfta iki kişi 83 almışınız size göre bütün sınıfı öteledim 17 puan. hatta o puanı da nasıl aldın onu da anlamadım (ekstra 17 puanı duyan sınıf alkış tufanı koparmıştır bu arada)
    - ??!!! 100 almamış mıyım hakkaten?
    + yok almadın nerde sen de o beyin?
    - abi ama..
    + dıııt dıııt dııt

  • eğer bu kazaya audi değilde reno neden olsaydı muhtemelen bu haber; d-100'de maganda dehşeti olarak olarak verilirdi. şimdi haber çok masum d-100'de makas kazası olarak geçiyor.
    klasik bir habercilik mantığı; zengin ailenin çocuğu kazaya neden olursa şablon şu: iki ay sonra okulundan mezun olacaktı ama olamadı, sevgilisi son yolculuğuna gözyaşlarıyla uğurladı, daha hayatının başındaydı gibi gençlik vurgusu, gülümseyen hayat saçan fotoğraf seçimi.
    sıradan gariban biri kazaya neden olursa trafik canavarı oluverir. öldü de allahtan kurtulduk toplumca gibi bir bakış açısıyla haber veriliyor.
    iki yüzlü bir toplumun iki yüzlü bir medyası da olur haliyle...

  • çok iyi insandır. tanıdığım bir abi yıllar önce turne ve festivallerde sahnesini kuran işçilerdendi. anlattığına göre bir gün yemek saatinde kontrol etmeye gelmiş çalışmaları. (tabi tabldotunu alan işçiler ya gazete seriyor yere yerde yiyor ya da kolonun vs üzerine koyup yiyor) işçilerin yemeklerini yerde yediklerini görünce çok sinirlenmiş nasıl benim için emek veren insanlara yerlerde yemek yedirirsiniz diye çalışmaları koordine eden kişiyi paylamış baya. sonrasında konvoyuna fazladan bir tır eklenmiş masa ve sandalyeler için. hatırlıyorum o işte çalıştığı zamanda maaşı da oldukça iyiydi abinin. tarkan'ın çalışanına saygısı ve vefası vardır, sanatı bir yana sırf bu yüzden gözümde en değerli sanatçılardandır.