hesabın var mı? giriş yap

  • bundesliga'yı takip edenler zaten dün neler yaşandı bilir ama bilmeyenler için kısaca anlatayım.

    dün bayern münih mainz'a yenildi ve böylece dortmund deplasmanda maçını kazanarak bayern ile olan puan farkını farkını 8'den 5'e indirdi. üstelik sadece 2 gün sonra dortmund-bayern maçı var. yani dortmund yenerse aradaki puan farkı 2'ye iniyor. bayern'in şampyonluğu kaybedeceğini kimse beklemediği için almanya'da herkes haliyle olayın şokunda hala.

    tüm bunlar yaşanırken dün mainz'in dortmund'un twitter hesabına attığı aşağıdaki twitle, bayern'in de dahil olduğu süper bir diyalog yaşandı.

    mainz'in dortmund'a attığı bahsettiğim twit ve dortmund'un cevabı,
    https://twitter.com/…05en/status/705139760139005952

    bayern'in mainz'a cevabı,
    https://twitter.com/…yern/status/705156047238008832

    belki çok acayip bir olay değil ama bunlar türkiye'de asla yaşanmayan hadiseler olduğu için futbolun güzelliklerini unutan halkımız için futbolun ve spordaki diğer bütün alanların aslında sadece eğlence için var olduğunu hatırlatmaya vesile olabilir umuduyla paylaşmak istedim.

  • ülkemizde kaç çeşit vergi var, bilen var mı?
    google'da arasak binlerce buluruz. kazandığımızın %70'i vergiye gidiyor diye tahmin ediyorum.
    benliğimin oluştuğu 4 yaşımdan beri anlamadığım şey; kazanırken ödenen vergi; harcarken neden tekrar ödeniyor?

  • çok değil bundan 10-12 sene öncesine gidildiğinde görülecektir ki letonya'ya elendikten sonra ya ben 2002 dünya kupasında 2003 konfederasyon kupasında bu takımı üçüncü yaptım "it is the football, that is the football" diyip aradan sıyrılıp devam etmek varken "şerefiyle" istifa etmiş teknik direktördür. belki vizyonsuzdur ama şerefli bir "adamdır".

  • abi ankara'nın göbeğinde 100 küsür kardeşimiz öldürüldü. bir gün sonra senin medeniyetler beşiğin, eski başkentin konya'da torku arena isimli stadında binlerce insan ışid tarafından katledilen vatandaşların için düzenlenen saygı duruşunu ıslıkladı.

    fransa'da olağanüstü hal ilan edildi, fransa başkanı hemen ekranlara çıkıp halkının acısını paylaştı ve g20 zirvesine katılma planını iptal etti.

    senin cumhurbaşkanın sarayına birkaç kilometre mesafedeki katliam yerine anmaya kaç gün sonra gitti?

    kendi katledilen vatandaşına sahip çıkmaktan acizsin, gelmiş youtube'e çemkiriyorsun. hiç utanmıyorsun.

  • adamın biri her gece rüyasında istanbul' dan adana'ya bir kamyon dolusu mal çekiyormuş, sabah kalkınca da direksiyon sallamaktan her tarafı ağrıyormuş bu her gece devam ediyormuş. sabah kalkınca çok yorgun düşüyormuş.

    bir gün, bir psikoloğa gitmeye karar vermiş derdini psikoloğa anlatmış.

    psikolog:

    - yarın gece adana'ya giderken ankara'da yol üzeri bir park var ben seni gece yarısı tam 00: da orda bekleyeceğim, kamyonu bana verir kurtulursun. demiş.

    adam:

    - tamam, demiş. ama kapıdan çıkarken içinden "hadi len" demiş ve gece rüyasında oraya gitmemiş ama yine her gece rüyasında adana'ya kamyonla mal çekmeye devam ediyormuş. bir gece yine kamyon kullanırken tesadüfen gece 00 da psikoloğun beklediği yere gelmiş ve acaba orda mı, beni bekliyor mu diye merak edip bakmış psikolog orada, vermiş kamyonu ve kurtulmuş. bir daha rüya görmemiş ...

    aradan uzun zaman geçmiş. bir gün adam yolda yürürken bir arkadaşıyla karşılaşmış, oturmuşlar bir yerde, çay kahve sohbet derken, arkadaşı

    -yahu demiş, benim bir sorunum var. gece rüyamda üç tane güzel kızla beraber oluyorum sabaha kalkınca yorgunluktan ölüyorum, ilk zamanlar güzeldi ama artık çok yoruluyorum

    öyle ki eşimi bile ihmal ediyorum, demiş.

    adam:

    - ben bir psikolog tanıyorum ona git ,o senin sorununu çözer ,demiş.

    psikoloğun adını adresini vermiş ve ayrılmışlar. iki arkadaş bir müddet sonra tekrar görüşmüşler

    adam arkadaşına sormuş;

    - ne oldu gittin mi dediğim psikoloğa?

    arkadaşı;

    — evet gittim. adam;

    — ee ne oldu?

    arkadaşı;

    - üç kızı aldı, namussuz psikolog bana bir kamyon verdi her gece adana'ya bir kamyon dolusu mal çekiyorum.

    debe editi: (bkz: erdoğan istifa)

  • amerikalıdır. 4 yaşındaki kız çocuğunu taciz ederken yakaladığı 47 yaşındaki adamı döverek öldürmüştür. bölge halkı “çocuklarımızı korumak için biz de aynısını yapardık, öldürülen kişi hakettiğini buldu” diyerek tacizciyi öldüren babayı desteklemiş.

    politik doğrucu olamayacağım, bir baba olarak aynısını yapardım diye düşünüyorum. ama türkiye'de daha çok tecavüzcülerin arkasında durulduğu için, kravat takan tecavüzcüye indirim uygulandığı için, 14 yaşındaki çocuğun rızası vardı diye peşkeş çekilmesine razı olunabildiği için bunlar bize uzak geliyor.

  • yahu hala gül gibi teoriyi geçmişsiniz, "maymunla mı akrabayız?" diye üzülüyorsunuz. lan ben amcamla dayımla akrabayım onu napıcam?

  • 60 ila 120 ml arası değişen hacimlerde fincanlardır. porselen olanları makbuldür.

    espresso fincanının aksine türk kahvesi servisi için ince cidarlı fincanlar tercih edilir. bunun nedeni kahvenin sıcaklığını daha uzun süre korumak ve telvenin dibe çökmesi için zaman tanımaktır. halbuki espressoda benzer bir şeyi yani sıcaklığı korumayı ince değil çok daha kalın fincanlarla yapıyoruz. tezat gibi görünse de açıklaması oldukça basit. espresso, filtreden geçmiş olması nedeni ile türk kahvesi gibi telveli bir kahve değildir, hazırlanır hazırlanmaz tüketilmesi gerekir. ancak espresso da türk kahvesi gibi yüksek ısılarda demlenir (ortalama 94 santigrat) yani espresso makinesinde portafiltre musluklarından çıkan kahveye parmağınızı dokundurmanız pek de akıllıca olmaz. olur da yaparsanız kimse size tazminat ödemez. bu kadar sıcak bir içecegin anında tüketilmesi pek de mümkün değildir, bu durumda içeceğin ısısını hızlıca düşürecek bir şeye ihtiyacımız vardır, bu da ısıyı hızlıca emip hapsedek olan kalın cidarlı fincandır. espresso fincanı içeceğin ısısını düşürüp anında tüketilebilir hale getirirken bir yandan da fincan duvarlarına ısıyı hapsedip içecegin sonuna kadar belli bir sıcaklığın altına düşmesine de mani olur. türk kahvesinde ise yukarıda da dediğim gibi, ağza telve gelmemesi için içimden önce telvenin fincan dibine çökmesi gerekir. zira siz pişirme esnasında karıştırmamış olsanız bile cezveden fincana aktarım sırasında telve kahveyle bir daha karışacaktır. fakat bu çökme gerçekleşene kadar kahvenin içilebilir ısıda kalması da şarttır. ince cidarlı fincanlar içecekten daha az ısı emecekleri için kahveyi daha yavaş sogutur ve daha uzun süre sıcak kalmasını sağlar. türk kahvesi fincanını espresso fincanı gibi önceden ısıtırsanız bu süre çok daha uzayacaktır ancak pek de tavsiye etmiyorum zira telve ile su birbirine temas ettiği için bitter tatlar ön plana çıkmaya başlar. özetle hem türk kahvesi fincanında hem de espresso fincanında tüm mevzu tüketim biçimi ile alakalıdır.

    türk kahvesi fincanları zaman içerisinde giderek daha da hacimlense de uzun süredir 80-90ml civarı fincanlar tercih edilmekte. fakat şahsi görüşüm bu kahvenin telvesi ve köpüğü de dahil 60ml olarak hazırlanması yönünde. olur da 60ml lik ince fincanlar bulursanız (ki oldukça zor) kaçırmayın alın derim.