hesabın var mı? giriş yap

  • yurtdışında masterchef: kendi yaptığım sosisi tütsüleyip, ızgarada pişirdim. yanında maitake mantarı ve füme acı biberden bir ekleme yaptım. ördek yumurtasını iyice çırpıp sous-vide tekniği ile hazırladım. buradan önce iki michelin yıldızlı bir şefin yanında 3 sene çalıştım. ondan önce de ülkenin en iyi 5 restoranından birisinde yardımcı şef idim.

    bizde masterchef: antrikot pişirdim. dedem öldü. yanında balkabağı püresi var. annem yatalak. üzerine de pırasa külü yaptım. bu arada babam da bizi terk etti. ben de okulu yarım bıraktım. bu arada kocam da beni hamile iken terk etti. çocuklarıma bakmak için ayda 2000 lira ile idare ediyorum.

  • vanilyanın fazla konulmasıyla alakalı olabilecek durumdur.
    vanilya kekteki yumurta kokusunu kırmasıyla bilinir lakin keke sertlik kazandırır. trabzon vakfıkebir ekmeği yapıverebilirsiniz :'(

  • tomas karakas adli 80 yaslarinda bir amca, 1959'da gelmis brezilya'ya. büyükelçilik araciligiyla beni bulmus. isyerime geldi, kapida "merhaba tomas bey" diyerek karsiladim. burada çok az turk oldugundan 1974'de karisi oldugunden beri türkçe konusmazmis, turkçe duyunca bana sarilip hungur hungur agladi. 8 tane ince belli çay bardagim vardi, dordunu tomas amcaya hediye ettim ozlem gidersin diye. tavla da oynadik.
    (bkz: birden duygulanmak)

  • filmlerinden tadımlık alıntılar:

    "kapıda durup iki yaşlı insanın birlikteliğine baktım. ayrılmaları gereken gizemli noktaya yavaş yavaş yaklaşmalarına. şerefi ve tevazuyu gördüm. ve bir an için, sevginin her şeyi kapladığını fark ettim. hatta ölümü bile."
    (bkz: ansikte mot ansikte)

    "yaz gecesinin üç tane gülüşü vardır. ilki, gece yarısından şafağa kadar sürer; âşıklar kalplerini ve bedenlerini birleştirdiğinde. bak, ufukta çok yumuşak bir gülümseme var; hepsini görebilmek için çok sessiz ve dikkatli olmalısın."
    (...)
    şimdi de yaz gecesinin ikinci gülücüğü geliyor. soytarılar... aptallar...
    - ...ve adam olmayacaklar için!
    - o zaman bize gülüyor olmalı.
    (...)
    (bkz: sommarnattens leende)

    "yaz gecesi üçüncü kez güldü. üzgün ve mahzunlar için, uykusuz ve kayıp ruhlar için, korkanlar ve yalnızlar için güldü. ama aptallar kahvelerini mutfakta içecekler."
    (bkz: sommarnattens leende)

    "daha kötü durumda olan insanların diğerlerinden daha az şikayet ettiklerini fark ettin mi? en sonunda kabullenip susmuşlar. oysa onların da diğerleri gibi gözleri, elleri ve hisleri var. hem cellatları hem de kurbanları barındıran ne geniş bir ordu!"
    (bkz: en passion)

    "çatıda titreyen dumanı görüyor musun? sanki korkutulmuş gibi ama dışarı çıkınca içinde kıvrım kıvrım akacağı gökyüzü onun olacak. ama o bunu bilmiyor. bu yüzden çatının altına sinip titriyor. bu insanların yaptığıyla aynı. fırtınadaki bir dal gibi titriyor insanlar; bildiğinden korkmuş, bilmediğinden korkmuş."
    (bkz: jungfrukällan)

    "hayal dünyası yoksul olanlar diğerlerinden daha iyi yalancıdır."
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "sen ve ben birbirimizi çok şımartmıştık. hava geçirmez bir varoluşun içindeydi. her şey kusursuzdu. tek çatlak yoktu. oksijensizlikten öldük."
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "birbirlerinden nefret eden bir karı-kocadan daha korkunç bir şey olabilir mi?"
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    - iki insan hayat boyu birlikte olabilir mi?
    - nereden geldiğini bilmediğim saçma bir anlaşma. evlilik beş yıllık olmalı ya da senelik yenilenmeli.
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "insan aynı dili konuşuyorsa, nerede olduğu fark etmez."
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "evet, aşk için kapasitem var sanırım ama her şey içime kapanıp kalmış. bu hayat tüm yeteneklerimi baskı altında tutuyor."
    (bkz: scener ur ett aktenskap)

    "gazeteler korku, tehdit ve söylentilerle dolu. hükümet etkisiz görünüyor. aşırılık yanlısı güçler arasında kanlı bir çatışma kaçınılmaz görünüyor. bütün bunlara rağmen insanlar işlerine gidiyor. yağmur hiç kesilmiyor. ve korku, kaldırım taşları üstünden yükselen buhar gibi yükseliyor. keskin bir koku gibi hissediliyor. herkes bir tür sinir gazı gibi içine çekiyor. yavaş yavaş işleyen zehir kendini sadece hızlı ya da yavaş atan nabız ya da mide bulantısı olarak gösteriyor."
    (bkz: the serpent's egg)

    "belki boyutsuz manada aynı kişiyizdir. belki de birbirimizin içerisinden akıp gidiyoruzdur. boyutsuzca ve ihtişamla birbirimizin içinden akıyoruzdur."
    (bkz: fanny och alexander)

    "her şey olabilir, her şey mümkün ve olası. zaman ve mekân yok aslında. gerçekliğin nahif tezgâhında, hayaller şekilleniyor yeni yeni motiflerle."
    (bkz: fanny och alexander)

    "bir keresinde bana sürekli maske değiştirdiğini ve nihayetinde kim olduğunu bilemez bir hale geldiğini söylemiştin. benim tek bir maskem var, o da bedenime çakılıdır."
    (bkz: fanny och alexander)

    "görüyorsun karin, insan büyülü bir çember çiziyor çevresine ve kendi gizli oyunlarına uymayan her şeyi bu çemberin dışında bırakıyor. yaşam bu çemberi aştığı zaman, oyunlar küçük, karanlık ve gülünç oluyor. o zaman kişi yeni çemberler çiziyor kendine ve yeni bir sığınak kuruyor."
    (bkz: sasom i en spegel)

    "birdenbire öyle korktum ki! kapı açıldı, ama tanrı yalnızca bir örümcekti. üzerime doğru geldi ve onun yüzünü gördüm. korkunç, öfkeli bir yüz. üzerime tırmandı ve içime girmeye çalıştı, ama ben korudum kendimi. hep gözlerini gördüm onun. soğuk ve durgundular. içime giremeyince hemen göğsüme ve yüzüme, sonra da duvara tırmandı. tanrıyı gördüm ben."
    (bkz: sasom i en spegel)

    "benim gibi insanlar, ruhu hiç düşünmemişlerdir. o zaman ruh yaramazlık etmeye başlar ve sen ümitsizsindir."
    (bkz: aus dem leben der marionetten)

    "bu hep aynı üzücü hikaye. beden, kendisine bir engel olur. sonra ruh. kısa zamanda umutlar, hayaller ve tavizler karmaşasındasındır. tanrım, çok kuramsalım."
    (bkz: aus dem leben der marionetten)

    "bu kadar karmaşık bir şekilde konuştuğum için beni affet, ama bunlar aniden vurdu beni. tanrı yoksa bu bir fark yaratır mı? hayat anlaşılır olurdu. ne rahatlama. ama ölüm de hayatın kaybolması demek olurdu. vücudun ve ruhun çözülmesi. acımasızlık, yalnızlık ve korku... hepsi doğrudan ve şeffaf olurdu. acı çekmek anlaşılmazdır, bu yüzden açıklanması gerekmez. yaratıcı yok. hayatı devam ettiren yok. bir tasarım yok... tanrım... neden beni bıraktın?"
    (bkz: nattvardsgasterna)

    "isa çarmıha gerildiğinde ve işkence içinde asılıyken, 'tanrım! tanrım!' diye bağırdı. 'neden beni terk ettin?' bağırabildiği kadar yüksek sesle. cennetteki tanrının onu terk ettiğini sandı. anlattığı her şeyin yalan olduğuna inandı. ölmesinden hemen önce isa şüpheyle doluydu. bu kesinlikle onun en büyük sınavı olmuştur. tanrının sessizliği."
    (bkz: nattvardsgasterna)

    agnes: benden korkuyor musun şimdi?
    anna: hayır, kesinlikle hayır.
    agnes: ben ölüyüm, görüyorsun. sorun şu ki uyuyamıyorum. sizleri bırakamıyorum. çok yorgunum. bana kimse yardım etmeyecek mi?
    anna: bu bir rüya, agnes.
    agnes: hayır, rüya değil. belki sizin için öyle, ama benim için değil.
    (bkz: viskningar och rop)

    "bu hayatta birine verilebilecek en güzel hediye bana verildi. bir hediye ki birden çok ismi var: beraberlik, arkadaşlık, ilgi, sevgi."
    (bkz: viskningar och rop)

    "bana yazacak bir şeyler verin. insan sevmekte hürdür. bu zavallı halimi kabullenmek istemiyorum ama şimdi yalnızlık güzel ve iyi. insan hayatında çeşitli davranışlar dener ve hepsini anlamsız bulur. üzerimde öylesine büyük kuvvetler var ki yani bizi ürperten, titreten kuvvetler var demek istiyorum… ruhların ve anıların arasında ihtiyatlı davranmak gerekiyor... tüm bu konuşmalar, yalnızlığı düşünmek hiç akıllıca değil…gerçekten faydasız bu… bana yazacak bir şeyler verin."
    (bkz: tystnaden)

    edit: güncelleme

  • #65569608 bu entry'i tamamlamak gerekirse yazar anne ve babasını nazi kamplarında kaybetmiştir. -e harfi eux yani 'onlar'ın temsilidir. yazarın deyimiyle ''bir gün hayatımın nasıl bir roman olduğunu anlayacaksın''

  • debe editi: destekci arkadaslara tesekkur ederim, fumeci, ticaret bakanligi ve kadikoy belediyesi ucgeninde isi cozmeye calisacagim, gelisme oldukca burayi editleyecegim.

    istanbul'da goztepe medical park yanindaki fabrika satis magazasinda yasanan hadise.

    aslinda olayi daha da ilginclestiren kisim su; itimat gramaji belli olan ambalajli fumeci smokehouse urunlerini satiyor ve urunlerin uzerinde zaten acik acik gramaj ve barkod yazarken bu urunu alip tekrar tartidan geciriyorlar.

    bu duruma itiraz ettigimde kasaplar dahil zaten her yerde boyle oldugunu iddia ettiler. tarttiklari tabagin darasinin hesaba katildigini, ufak gramajlarin es gecildigini soylediler. ufak gramaj diye bahsedilen sey yaklasik 10 gram, aldigim sarkuteri urunu ise 97 gram.bu da görsel.

    bir kiloda az gibi gozukse de bu miktarda hesaba arti %10 civari yansiyor. paketli urunu almayip kestirmek istedigimi soyledigimde yine fark etmeyecegini, bu sekilde tartilacagini iddia ettiler.

    fumeci smokehouse urunlerini kendisinden daha pahaliya tabii ki satabilirler, buna bir itirazim yok ancak gerek hazir ambalajli urunun tekrar tartilmasi gerek sifirdan kestirsem bile ayni gramajin eklenecegini iddia etmeleri bana biraz ahlaksizlik boyutunda geldi, yine de emin olamadim.

    tuketici hakem heyetine basvurmayi ve fumeci smokehouse ile iletisime gecmeyi dusunuyorum. tecrubeli yazarlarin yesillendirmelerine ve konuya dair aydinlatmalarina da acigim.

    pesin edit: "baska yerden alsaydin madem, neden buradan aldin" diye soranlar olabilir. magazada cigirtkanlik yapip "fotosunu cekiciim bunun sizi sikayet ediciim" demek istemedim, aldim ve pasa pasa evime gelip cektim.

    edit 2: fumeci'nin urunlerini carrefour ve itimat'tan daha kucuk diyebilecegim baska yerlerden de temin ettim, kimse tartmadi, uzerindeki barkodu okuttular.

    edit 3: tuketici hakem heyeti yerine zabita ve belediyeye basvurmam tavsiye edildi. dogru, su an 10 liramin pesinde degil 10 liralarin pesindeyim. 175'i aradim, bu tarz seyler icin e-devlet uzerinden haksiz fiyat artisi sikayet bildirimine yonlendirildim o da henuz yanit vermiyor. ayrica fumeci'ye de yazdim. gelismeleri yazacagim.

    edit 4: fumeci satis muduru ile irtibata gectim, cok ilgili davrandi uzun uzun konustuk oncelikle kendisine tesekkur ederim. pazartesi itimat ile konuyu goruseceklerini belirttiler, yapilanin yanlis oldugunu onayliyorlar.

    edit 5: fumeci'nin sahibi denildigi gibi benimle bugun irtibata gecti, itimat ile gorusulup pakedin tartilmadan direkt okutulmasi uzerine anlastiklarini ve 2 gun icinde gecilecegini anlattilar. yani mevzuyu fumeci kanadindan cozduk. bugune kadar satilanlar ve iceride bana yapilan ukala muamele de yanlarina kar kaldi. fumeci urunlerini de bundan sonra gider sadece yerinden alirim sanirim.

    edit 6: itimat'in sahiplerinden bir beyefendi benimle sahsi telefonu vasitasiyla iletisime gecti, yasanan duruma dair uzgun olduklarini, universal barkod sistemiyle hazir paketlerin de tartilmadan kasadan gececegini ve hatta kendi tespit ettikleri kaymak vb. urunlerin de artik net agirliginin hesaplanarak verilecegini tarafima iletti.

    destek olan herkese tesekkurlerimi sunuyorum. lutfen olayi normallestirmeye calisan pastane, baklavaci ve kuruyemiscilere gecit vermeyin, hakkinizi arayin.

  • efendi adam mesaj atar.

    -merhabalar nasılsınız acaba.
    -sie amk tacizcisi bir de üniversite okumuşsun.

    cinayet şüphelisi, dayakcı mesaj atar.

    -tekten gireyim mi sana
    -olur al sana konum al al al.

    eyvallah hanımlar.

  • abd'de yazılım muhendisi maaşı ortalaması yıllık $82.000

    avrupa'da €42.000

    bir mercedes cla avrupada €23k
    yıllık maaşın yaklaşık yarısı+sınırsız sayılabilecek sosyal imkan

    abd'de $27k
    yıllık maaşın üçte biri+ultra ucuz benzin ve yaşam giderleri

    (lüks segmentin en düşük üyesi) ikinci el mercedes cla'nın türkiyede fiyatı 150 bin tl...
    buradaki muhendisler yilda 450 bin ya da 300 bin+sosyal sahiplenme mi kazaniyorlar da yaşam standartları düşsün?

    buradaki mühendis de isveçteki muhendis de yilda 60 bin kazanabilir ama o 60 binler aynı alım gücüne sahip değil

    (stockholm'den parise ucak bileti 30 euro, venediğe 70 euro...haftasonu git gel, otel 100 euro...
    ıstanbuldan venedige ucak bileti 400 tl, parise 700 tl...oteller 430 tl...nah gider gezersin, ancak pazar günü aydosa kebaba gidersin)