hesabın var mı? giriş yap

  • ege (4,5 yaş) öğle uykusu zamanını geciktirmek için her şeyi yapmaya hazır.

    ege: anne çişim var.
    romica: tamam git yap.
    ege: anne süt verir misin?
    romica: tamam.
    ege: anne madagaskar'ı açar mısın?
    romica: açtım.
    ege: yok ben nemo izleyecektim.
    romica: peki.
    (istekler karşılandıkça taleplerin ardı arkası kesilmez...)
    ege: anne kalkıp oynayabilir miyim?
    romica: olmaz.
    ege: lütfen anne, azıcık, minicik oynayacağım.
    romica: ı-ıh!
    ege: karınca kadar oynayacağım.
    romica: hayır.
    ege: karınca yavrusu kadar?
    romica: olmaz dedim.
    ege: karınca yarusunun ayağının izi kadar?
    romica: ege!!!
    ege: ya! karınca yavrusunun ayağının izinden daha küçük nasıl oynayabilirim!
    romica: yat çabuk!
    ege: karınca yavrusunun ayak izinin gölgesi kadar?
    romica: la havle!

  • geçen sene işten çıkarıldım. tamamen haksız sebeplerden. bu yüzden davayı zaten kazandım.

    neyse efendim, kıdem ve ihbar ile yaşayabildim iş buluncaya kadarki 3 ayda. kaldı ki bekar ve birikmişi de olan biriydim. borcum yoktu.

    çünkü işsizlik maaşı, aldığım maaşın 1/4'ü bile etmiyor. sadece ihbar tazminatımı alsam, muhtemelen 2. ay itibariyle birikimden yemeye başlayıp, işsizliğim uzasa bildiğin sokakta kalacaktım.

    şimdi sorarım, türkiye gibi işyerlerinde adaletsizliklerin, mobbing'lerin kol gezdiği bir ülkede, işçinin alabileceği tek güvenceyi kaldırmak, elli tane şarta bağlamak akıl karı mıdır?

    parti bağımsız düşünün. yarın bu kişi siz de olabilirsiniz. işte bu akp'nin saçma ekonomi politikalarında artık geldiği son noktadır. maaşın %50'sinden fazlası vergilere giderken, devleti, ülkeyi daha ne kadar vatandaş ayakta tutacak? ekonomi politikası hiç olmayacak mı bu ülkenin?

  • geniş olarak savant sendromu olarak tanımlanan bu beceriler ve beyinsel yetiler bütünü, doğuştan gelen bir nitelik taşıyabilecekleri gibi konjenital (sonradan edinilen, edinsel) biçimde de olabilir. bu sendromu yaşayan kişilere verilen isim de savant dır.

    doğuştan gelen savant yetilerine sahip kişilerde, zihinsel* ve bazen bununla birlikte fiziksel* bir özür de bulunur. bu kişiler söz konusu yeteneğe ilişkin alanlarda herhangi bir eğitim almamışlardır. bir kısım savantlarda görsel hafıza o kadar gelişkindir ki, 9000 adet kitabı noktalama işaretleri ile akıllarında tutabilirler. zaten böyle bir eğitim de yok. bir kısım savantlar ise henüz 4 yaşında da vinci'ye benzer çizimler yapma kabiliyetine sahiptirler. ve bunu modele bir kaç saniye bakarak, ya da hafızan yapabilmeyi becerirler. bu insanların zihinsel sırları hala çözülebilmiş değil. çoğu kafasının içindeki raflarda zaten var olan bilgiyi çekip çıkardıklarını söylerler. bu da bize, yalnızca zekanın değil aslında bilginin de kişinin zaten doğum anından itibaren kodlarında ve beyninde olduğu gerçeğini hatırlatır. (normal zeka ve algı düzeyine sahip ve savant yetenekleri göstermeyen kişiler üzerinde avustralya'da yapılan deneylerde, beynin sol lobu geçici olarak paralize edildiğinde denekte savant yeteneklerinin görüldüğü kanıtlanmıştır.) yani savantlarda var olan yetilerin ve savant özelliğine göre bilgilerin tümü aslında hepimizde mevcut olmakla birlikte, biz bu kabiliyetleri ''karmaşık düşünme yeteneği'' ''mantıklı düşünme becerisi'' ve ''neden sonuç ilişkisi kurma'' kabiliyetlerimiz gelişip, yaşımız ilerdikçe tamamen kaybederiz.

    savantlar ve onların yeteneklerinin aslında hepimizde olduğu gerçeği göstermektedir ki; yıllardır bilim insanları ve felsefecilerin iddia ettiği ve hatta bazen dayattığı gibi, bilgi sonradan öğrenilen bir şey değildir. (makarnanın kaç kalori olduğu bilgisinden bahsetmiyoruz tabii). zaten daha henüz anne karnındayken ve dolayısıyla doğarken hepimizde vardır. kodlama bu yönde yapılmıştır ve biz ancak varolanı şekillendirip, bazen de tam tersine körelterek bunu şimdiki haline getiririz. bu sebeple yakın gelecekte, kafamıza taktığımız başlıklarla bir kısım beceriler kazanmamız, bir anda muhteşem sonatlar çalabilmemiz ya da kafadan on haneli sayıları çarpıp bölebilmemiz mümkün olacak gibi görünüyor. (ki bakınız olağanüstü yetenekler ve beceriler ile ilgili hiç olmadığı kadar yoğun bir görsel medya tufanı içindeyiz, lost, hero, 4400 vs) tabii aksi de mümkün; yine aynı başlıklar sayesinde yalıtılmış ve edilgen de kılınabiliriz. gerekçe ise zaten dünden hazır; kendi güvenliğimiz için.

    bunun dışında bir de sonradan savant olmuş kimsleer var. edinsel savant niteliklerini taşıyan bu kişilerde, hiç bir özür olmaksızın, ilerleyen yaşlarda geçirilmiş bir kafa travması ya da beyin kanaması gibi doğrudan nörolojik bir hasar sonucu bu becerilerin kazanıldığı da görülmektedir. bu kişilerde beynin sol lobunda meydana gelen hasar sağ lobun daha özgür ve baskın çalışmasına neden olarak, sol lobdaki ''mantıklı düşünme'' kısmını kısmen izole eder ve sağ lob da yer alan ''yaratıcılık'' ve ''sanatsal beceriler'' e ait bölümlerin daha yoğun çalışmasına neden olur. genellikle sonradan kazanılmış savant nitelikleri taşıyan kimseler de yaratıcılık konusunda benliğin yoğun bir baskıda bulunduğu, bu kimselerin uykularından uyanıp, saatlerce resim yaptıkları, yazılar yazdıkları ve bu dürtüyü engelleyemedikleri görülür.

    her iki tip savantta da, - birindeki zihinsel ve/veya fiziksel özrün getirdiği, diğerinde ise baş edilemeyen dürtülerin yol açtığı - bir sosyal özür hali vardır. ya insanlar onları toplumsal hayata kabul etmekte fazla zorlanırlar ya da onlar tek başına kalmanın daha güvenli ve rahat olduklarına kanaat getirirler.

    velhasıl kelam; çok acayip. ve yıllardır sinirimi bozan bu yetenek patlaması dizi ve filmler için de bir açıklamadır savantlar. ha bir de iyi ki varlar; aslında hep hissettiğim ama bir türlü adlandıramadığım varoluş anında ''bilginin'' zaten hali hazırda bulunduğu gerçeğini/mucizesini bana kendi çerçevelerinden sundukları için.

  • üstümdeki komşunun çocukları(ortaokul çağındalar) büyüdükçe azalacağı yerde artan gürültüleri yüzünden 5 yıldır oturduğum ve çok sevdiğim evimden taşınmak zorunda kaldım. 5 sene ne misafirleri ne kavgaları ne sandalye çekmeleri ne evde ip atlamaları top oynamaları bitmedi. defalarca uyarılarımız sonucunda ses daha da arttı. sadece belirli zamanlarda değil günün her saati ses vardı evde. o evimi çok özlüyorum ki dişimden tırnağımdan artırıp krediyle almış ve içine tadilat yaptırmıştık.borçlar bitinceye kadar zor dayandık. beni asıl kahreden biz taşındıktan 4 ay sonra onlar da taşınmış. bize yaşattıklarının aynısını yaşamaları ümidiyle.
    edit: beni teselli eden çok mesaj gelmiş çok teşekkürler. ne yapalım derdimiz bu olsun. (evet o evimizi sattık şimdiki oturduğumuz evi aldık bir de onlar da ev sahibiydi en çok bunlar sorulmuş)

  • ya bu yabancılar daha dürüsttür algısını kim oturttu zihnimize. her yerde sahtekar düzenbaz adam çıkar. ama medeni toplumlarda kurallar o kadar iyi uygulanır ki bu adamlara fırsat verilmez.

    türkiye'de siyanürle altın çıkaran kanadalı firma ne kadar sahtekar, çevre düşmanı ve kötü değil mi? peki bunu kanada'da yapabilir mi ? hayır.

    yani işin özü bizim kurallarımız ve sistemimiz iyi olmadıkça, en doğru ülkeden en doğru insanları getirin onlar da yozlaşır.

  • sebebi hayat pahalılığıdır.

    bırakın dışarıyı gezmeyi , pahalı olduğu için daha kendi ülkemizi gezemiyoruz.

    tv izlesen doğru düzgün program yok. yarım doğru olanı da pahalı.(beinsports)

    gezemezsin ,pahalı.

    giyemezsin, pahalı.

    vücut geliştirme yapamazsın, pahalı.

    yiyemezsin pahalı.

    izleyemezsin pahalı.

    tatile çıkamazsın pahalı.

    sağlık sorunun olur , devlet hastanesi aylar sonrasına randevu verir, özel pahalı.

    ticaret yapamazsın,birikimin yoktur ,pahalı.

    inançlısındır, kurban kesmek istersin,pahalı.

    araç almak istersin, pahalı.

    ev almak istersin,pahalı.

    evlenmek istersin,pahalı

    ev dizmek istersin,pahalı.

    maden , pahalı

    elektronik pahalı .

    koleksiyonluk eşyalar pahalı.

    ve daha dolu her şey pahalı.

    edit= özelden bana onlarca hobi öneren oldu . yeter la , önerdikleriniz çoğu pahalı zaten.

    bisiklet sürmek de pahalı.

  • kendisi beni affetsin ama, şu rockçı serpil'in ilk sahne aldığı gün yaptığı bir hareketi gördüğümden beri gif'ini yapmak istiyordum. gece gece dayanamadım yaptım; artık uyuyabilirim:

    [bye bye link]

    edit: ya ben bunu gecenin bir yarısı yaparken inci sözlüklere kadar falan uzanacağını hesap etmemiştim. zuhal hanım, affınızı rica ederken meğer ne kadar haklıymışım.

    edit2: yıllar geçtikçe domain hoarding problemim geçiyor mu nedir, link shortener domainlerim öle öle sonunda link açık haline kadar geldi. zuhal hanım, aslında gerçekten hiç bunu burada tutmaktan da mutlu değilim ama bizi aştı durum. yapacak bir şey yok. öksüz mü kalsın bütün o verilmiş linkler...

    edit3: kalsın.

  • tek taş pırlantaya 25 bin tl, gümüş çikolatalığa 5 bin tl, evin içindeki beyaz eşya, mobilya gibi eşyalara da 70 bin tl vermezseniz o kadar da abartılı olmayan bir meblağ olsa gerektir.

    evlilik öğrencilik yıllarındaki gibi "bir arkadaşınla eve çıkmak" gibidir.

    "yok aabi öyle olmuyor, sen bi evlen görürsün" demeyin, alnınızı karışlarım. tabularına sıçtıklarım...

  • bekarları "niye evlenmiyorsun", evlileri "niye çocuğun yok" diye sıkıştırmak. evet türk halkı bunlardan sapıkça bir zevk alıyor!