hesabın var mı? giriş yap

  • en beklemediğim ülkenin soykırımı tanımasıdır. ayrıca diasporamızın ne kadar güçsüz olduğunu göstermektedir.

    sen hala yurt dışında en büyük nüfusunun bulunduğu yerde sözünü geçiremiyorsan bir problem var demektir.

  • geçenlerde bu duruma uygunluğumu sorgularken çekiciliğime on üzerinden bir not vermeye karar verdim. kendime verdiğim not üçtü. tabii ki belli belirsiz ilk tepkim "hahaha ortalamanın üstü etkisi bana sökmüyormuş" diye düşünerek ortalamanın üstü etkisini yenme konusunda ortalamanın üstünde olduğumu düşünmemdi. sonraki milisaniyelerde durumun saçmalığına uyanarak bu kibir kalıntısına güldüm.

    sonra düşünmeye başladım. neden üçte karar kılmıştım? neden, hadi yanındaki sayılardan başlayalım, iki ya da dört değildi? neden üç?

    sonuç: biri bana çekici misin diye sorduğunda cevabım hayır olur. bu nedenle aslında skalada 5-10 arasındaki sayıları çöpe atmış oluyoruz. geri kalan sayılar içerisinde karar vermek kalıyor geriye. burada karar verirken, bir ya da iki demiyorum, çünkü ne çirkin, ne aşırı obez insanlar var sonuçta. yani ben, çekici olmayanlar arasında ortalamanın üstündeyim yine. tabi, tabi; öyle olmalıyım.

    işte böyle lanet bir şeydir.

  • iki sene önce bir yolculuğumda içinde limit olmayan bir kartımla ödeme yaptığım yöntemdir. tarafıma verilen slipte “offline” ibaresini görmüştüm ve o anda bağlantı kurulmadığını anlamıştım. ertesi gün kart hareketlerine baktığımda normalde alışveriş yapılamaması gereken kartımın limitinin eksiye düştüğünü gördüm. her şekilde alıyorlar yani. pegasus’a geçirelim diye düşünen suser’lar unutmayınız: ali sabancı yaş tahtaya basmaz. ;)

  • tarihi binalarla kaplı, çok büyük olmayan, yine de çok büyük bir şehre yakın mesafede olan, orta büyüklükte herhangi bir avrupa şehri.

    (bkz: brugge)
    (bkz: gent)
    orta büyüklükteler, birer alışveriş merkezleri var. etrafta kafeteryalar var. birkaç gece klübü de var. kolayca yeşil alan bulunabiliyor. şehir sıkıcı gelince hafta sonu kolayca brüksel'e veya amsterdam'a günü birlik geziler yapabiliyorsun. hatta biraz kasarsan paris'e, köln'e falan da gidebilirsin. şehirde trafik yok, banliyöden şehir merkezine otobüsle 20 dakika, otobüste de kolayca oturacak yer bulunuyor; mis.

    not: fiziksel olarak 20 yaşındayım; ruhum emekli amca kafasında.

  • 9 yıl boyunca çalmış ama çalışmış. o yüzden çok üstüne düşmemişler sanırım, ya da kadın 9 yıldır yıllık izne çıkmamış zira bunun başka bir açıklaması olamaz.

  • ege (10) ile okuldan sonra günlük sohbet...

    romica: nasıl geçti günün oğlum?
    ege: iyi ama sıra arkadaşım çok konuşuyor
    romica: sıranı değiştir o zaman
    ege: evet ben de tuna ile oturmak istiyorum zaten
    romica: tuna şu çalışkan kız mıydı?
    ege: anne tuna erkek, o kız başka okula gitti
    romica: hangi okula gitmiş?
    ege: imamatik!

  • 1966 le mans yarışının gerçek hikayesinin anlatıldığı filmdir.

    60'lı yıllar, le mans yarışlarını kazananan üreticinin dünyanın en büyük otomobil üreticisi olarak görüldüğü yıllarmış. o yıllarda ford'un başında olan henry ford ii ve başkan yardımcısı lee iacocca, otomobil sporlarında başarılı olmanın önemini farkediyorlar. bu ikili aynı zamanda otomobil spolarında başarılı oldukları taktirde satışlarınının da artacağını düşünüyorlar. bunun üzerine henry ford gözünü le mans yarışlarına dikiyor ve hemen araştırma yapmaya başlıyor. le mans yarışlarında başarılı olmak için hem çok güçlü hem de çok dayanıklı otomobiller üretmek gerektiğini öğreniyor. ne kadar büyük ve köklü bir üretici olsalar da böyle otomobiller yapmak için gerekli tecrübeye sahip olmadıklarını farkediyor.

    henry ford, 1960-61-62-63 yıllarında le mans yarışlarını arka arkaya kazan ve o yıllarda büyük maddi zorluklar çeken ferrari'yi satın almak istiyor. satın alma işlemleri için italya'ya gidiyorlar. enzo ferrari, ferrari yarış takımının yönetiminin ford’a devredilmesi maddesini kabul etmeyince satınalma gerçekleşmiyor. çılgına dönen henry ford, ferrari'yi le mans'da yenecek bir otomobil üretmeyi o anda kafasına koyuyor.

    1964 le mans yarışı için 101 cm yüksekliğinde 4,2 litrelik v8 motora sahip saatte 320 km hıza ulaşabilen bir otomobil üretmeyi başarıyorlar. aerodinamik olarak çok iyi fakat bir o kadar da dengesiz olan bu araca ford gt 40 adını veriyorlar. sorunları oldukça fazla olan bu araçtan 3 tanesiyle 1964 le mans yarışına başlıyorlar fakat 3 araç da bozulup yolda kalıyor. yarışın ilk 3 sırasını ferrari’nin 275p modeli alıyor.

    bu başarısızlığa rağmen henry ford pes etmiyor. bir sonraki yıl yapılacak olan yarışı kazanabilmek için carol shelby ile anlaşıyor. shelby de ilk iş olarak en beğendiği sürücü olan ken miles'ı işe alıyor. shelby ve miles ellerindeki gt 40'ı test edip hataları düzeltmek için yoğun bir şekilde çalışıyorlar. aracın yüksek hızlardaki dengesizliğini kontrol altına alıyorlar. 24 saat süren le mans yarışına araçlarının dayanabileceği konusunda kuşkuları olmasına rağmen 1965 yarışlarına katılıyorlar. yarışa 6 araba ile başlayan ford yine büyük bir hüsran yaşıyor ve hiçbir otomobil yarışı bitiremiyor. ferrari yine yarışta ilk üç sırayı elde ediyor. ferrari 250lm adeta ford gt 40'ı ezip geçiyor.

    enzo'dan intikam almak isteyen henry iyice hırslanıyor. le mans takımına, üzerinde kazansanız iyi olur yazan kartvizitler dağıtıyor.

    1966 yarışı için ford'un yarış ekibi ellerinden gelen her şeyi yapıyor, ken miles binlerce saatlik test sürüşü yapıyor, aracın kusurlarını birer birer tespit edip düzelttikten sonra araç artık gerçekten güven vermeye başlıyor. ferrari de boş durmuyor, son yarışı kazanan modelden daha hızlı bir model olan 330 p3'ü üretiyorlar. 330 p3, 101 cm yüksekliğinde olan gt 40'dan 13 cm daha kısa, sadece 88 cm yüksekliğinde ve çok hızlı hızlı bir araç.

    1966 le mans yarışlarına ford büyük bir ekiple geliyor. 8 ford gt 40 ve tonlarca yedek parça getiriyorlar. ferrari ise sadece 3 adet 330 p3 getiriyor. enzo ferrari hızlı araçları kadar sürücüsü john surtees'a da çok güveniyor. ancak yarıştan birkaç saat önce john yarışa katılmayacağını açıklıyor. john yarıştan çekilince ford pilotları sıralama turlarında ilk 4 sırayı alıyorlar. ford'lar yarışa ilk sıralardan başlasalar da gecenin ilerleyen saatlerinde hızlı olan ve yakıt ekonomilerini kullanan ferrariler ilk iki sırayı alıyor. ford'un 4 arabası bozularak yarış dışı kalıyor. diğer araçların da bozulmasından korkan henry ford takıma sürücülerine tam gaz gitmemeleri emrini veriyor ancak ken miles bu emre uymuyor.

    sabah olduğunda ferrariler yarış dışı kalıyorlar. öğlene doğru ford gt 40' lar ilk 3 sırayı alıyorlar. yarışın lideri ken miles iken ford yarış ekibi üç arabanın da finish çizgisinden beraber geçmesi için talimatını veriyor. bu yüzden ken miles yavaşlayarak bruce mclaren'ı bekliyor. ancak bruce mclaren'in yarışa daha geriden başladığını hesap etmedikleri için bruce mclaren birinci, ken miles ise ikinci oluyor. finish anı

    ken miles bu yarışı kazanması durumunda tarihteki en önemli dayanıklılık yarışları olan le mans, daytona ve sebring'i kazanan ilk yarışçı olacakken bu tarihi başarıdan oluyor.

    ford devam eden 4 yıl boyunca le mans yarışlarını kazanıyor. ken miles yarıştan 2 ay sonra bir gt 40'ı pistte test ederken kaza yaparak ölüyor.

    tüm bu yaşananlardan sonra ferrari fiat'a satılıyor.

    henry ford'un ilk le mans galibiyetini kazanabilmek için ne kadar para harcadığı bilinmese de uzmanlar bugünün parasıyla 1.5 milyar dolardan fazla olduğunu tahmin ediyorlar.

    1966 lemans yarışlarında yarışan ferrari 330 p3; 3967 cm3 silindir hacminde, 420 hp güç üreten, saatte 310 km sürate ulaşabilen, v12 motora sahip bir araçtır. rakibi ford gt40 mk ii; 6997 cm3 silindir hacminde, 485 hp güç üreten, saatte 320 km sürate ulaşabilen, v8 motora sahip bir araçtır.

    yararlanılan kaynaklar;
    kaynak
    kaynak
    kaynak
    kaynak
    kaynak

  • ya yazmayayım yazmayayım diyorum da ...

    ulan, ''anadolu'nun kızı'' diye tekrar edip duruyor şarkıda, fotoğraflara bakıyorum ankara'nın ötesinde çekilmiş bir tane fotoğraf yok. çanakkale'de, anıtkabir'de vs. hepsi.

    hayır, emine ülker tarhan'ı anadolu kızı olmamakla suçlamıyorum, çünkü şu yüzyılda anadolu kızı olabilmesi için evvela ataerkil düzene boyun eğmiş, törelere adetlere biat ederek hayatını sürdüren evinin kadını çocuklarının anası olmaktan öte toplumsal bir rolü olmayan bir kadın olması gerekir.

    ama neydi sayın tarhan'ın chp'ye karşı argümanı, ''değerlerden vazgeçtiniz, cumhuriyet'e ihanet ettiniz, altı ok bu değil''.

    ee ablam ? ne ayak ? anadolu'yu düşürmüyorsun ağzından ama ? parti kurunca mı anladın, türkiye'nin 'her kesiminden' ve büyük çoğunluğu olan 'anadolu'dan oy alman gerektiğini.

    cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında partinin çalışmalarını baltalarken de aklına gelseydi keşke bunlar.

  • dün aksamki bla bla car istanbul - ankara arası yolculuk ilanım için konuştuğum ölücü bir hanfendinin sözleri üzerine sinirlenerek açıyorum bu başlığı. tamam ekonomi kötü, anlıyorum. elimden geldiğince de her konuda anlayışlı olmaya çalışırım insanların davranışlarına. ama bu yapılan saygısızlık üzerine sinirlerim bozuldu biraz.
    uygulamanin verdiği ücretler zaten benzin - mazot fiyatlarının çok altında olmasına rağmen aldığım tepkiler canımı sıktı. kimse kimseye zorla şu parayı ver demiyor. oraya ilan konulmuş, beğenmiyorsan mesaj atma, ister otobüsle git, ister trenle. saygısızlık yapmamaya çalıştım ama arkadaşın yaptığı düpedüz ölücülük oluyor. konuşmanın görselini de koyuyorum.
    görsel