hesabın var mı? giriş yap

  • "ey kahraman türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın." demiş bir atanın, içi rahat bir şekilde geleceği emanet ettiği gençler olarak, ilkelerini, düşüncelerini, fikirlerini savunamamış olmaktan bir kez daha utanç duymamı sağlayan yobaz söylemi.

  • teknolojinin tam adi fast motion deblurring yani hizli hareket bulaniksizlastirma. ilgili paper fazlasiyla teknik olarak ele aldigindan, basit orneklerle anlatmaya calisalim.

    oncelikle hizli hareket eden cisim degil, cismi fotograflayan kamera. yani bulanikligin genel olarak fotografa yayilmis olmasi lazim. eger kamera sabit dururken cisim hareket ederse, sadece belirli bolgelerde bulaniklik olur (motion blur) ki bu durumun algoritma tarafindan duzeltilemeyecegi ozellikle belirtilmis. en iyi ornek, gece elle cekilen uzun pozlamali fotograflar.

    simdi diyelim ki gece odanin fotografini cekiyorum, elimde slr kamera var. odada tek bir lamba var ve fazla isik veremiyor. pozlama 2 sn gibi degerlere cikmis ama aldirmiyorum, basiyorum dugmeye perde aciliyor. tabii bu arada ellerim titriyor, psikopat oldugum icin (ve entry'nin gelecegine hizmet ettiginden) ellerim "w" seklinde titriyor. fotograf onizlemesine baktigimda, bulanik bir oda ve koca bir "m" harfi goruyorum.

    titreme odadaki butun esyalarin hatlarini birbirine sokuyor, ama bu titremenin tam olarak nasil gerceklestigini gosteren bir referansim var; odanin ortasindaki lambanin olusturdugu "m" sekli. tabii bu gereken bilgilerden ilki ve kolay olani, esas sorun odadaki cisimlerin sekillerinde. buna gecmeden algoritmanin nasil calistigini gorsel olarak temsil edebilecek guzel bir ornegi inceleyelim.

    vizkozitesi yuksek sivilarin laminer akis ozelligini gosteren deneyde, misir surubunun icine kirmizi, yesil ve mavi renkler enjekte ediliyor ve sonra bir duzenek yardimiyla daireseler hareketlerle karistiriliyor. 3 renk, hareket yonunde uzayarak birbirlerine karisiyorlar.

    deney kabindaki uc renkli sivi yerine, sabit uc renkli isik olsa ve dairesel hareket eden kamera ile uzun pozlamali fotografi cekilse, bahsedilen deneyle cok benzeyen sonuclar elde edilir.

    deneyin devaminda sivilarin bulundugu duzenek dairesel hareketle tam tersi yone cevriliyor ve birbine karismis renkler ayrisarak kirmizi yesil ve mavi kitlelere geri donusuyorlar. peki uc ayri isigin kamera hareketinden dolayi birbirine girdigi uzun pozlama fotografi, ters isleme ile 3 ayri isiga dondurmek mumkun mu? kameranin hareket yonununun dairesel oldugunu biliyoruz. bilmedigimiz ise birbirine giren sekillerin ilk halde neye benzedikleri. kirmizi yesil ve mavi isiklardan birer tane mi yoksa birden fazla mi var, bu isiklarin sekilleri kare mi yoksa ucgen mi?

    gece los isikta cekilen oda fotografina geri donelim. kameranin "w" seklinde sallandigini gosteren "m" seklinde referansimiz var, yani resimdeki diger butun cisimler "m" seklinde hayalet uzantilara sahipler. bu referansi algoritmaya tanittigimizda gerekli olan diger veriyi toplamaya basliyor. renklerdeki keskinlik ve farkliliklardan, cisimlerin genel hatlarini tahmin ederek, ters "m" sureciyle eslestirmeye calisiyor. sonucta en keskin hatlari veren ve hayaletleri en iyi sekilde yok eden goruntuyu seciyor.

    tabii her fotografta parlak isik referansi olamasi beklenmiyor. bunun yerine keskinligi yuksek bir cismin veya fotografin genel akisina bakarak kameranin nasil titredigi hesap etmeye calisiliyor. sitedeki ornek sonuclara bakilirsa oldukca basarili.

    algoritma ilk olarak siggraph asia 2009'da sunulmus, yani aralik 2009'da. adobe'nin surece dahil olmasindan sonra gizmodo'da yayinlanmasi ekim 2011'i bulmus, neredeyse iki yil. su anda photoshop cs6'ya yetistirilmeye calisiliyor fakat bu kesin degil, 6.5'e de kalabilir.

    tum baglantilar:
    paper: http://rosaec.snu.ac.kr/…/id/chle-siggraph-2009.pdf
    universite ozet: http://cg.postech.ac.kr/…ch/fast_motion_deblurring/
    tarihi ve ilginc resimler uzerinde denemeler: http://juew.org/deblurfamousphoto.html
    kaynak algoritma is basinda: http://www.youtube.com/watch?v=uqmw3olelm4

  • debe editi: evet insanlarla
    konusurken agizlarina bakiyorum hala...

    2003 yazi.
    universite yillari,
    alanyada 5 sap tatil yapmis donecegiz.
    ben 1 gun erken donecegim;
    kol kola, hafif cakir donus biletini almak uzere kamilkoc yazihanesine girdik.
    sonra bizimkiler cikti ben kaldim tek yazihanede.

    eskiden ,konustugum kisilerin suratina pek bakmazdim. ne yalan soyleyeyim hala agizlarina bakiyorum, yuzyuze konusurken insanlarin...

    neyse yazihaneye girdik topluca sonra ben tek kaldim.
    bilet tarihimi netlestirmek icin yazihanenin sol duvarindaki takvime baktim. sag kolumu bankoya dayadim. omzum elemana donuk...
    yan donuk vaziyette bilet saticisiyla konusmaya basladim.

    iste su tarihte su saate istanbul’acam kenari bilet istiyorum.
    eleman tamam dedi.

    ben yine omuzum elemana donuk parayi verdim ustunu avcumun icine tutusturdu.
    bi garipsedim bu hareketini zira insanlara donukmayi daha dogrusu insanlarin bana dokunmasini da pek sevmiyorum.

    neyse dedim.
    eleman bileti kesti.
    bileti de ayni sekilde elimi tutarak icine tutusturdu.
    icimden bi tovbe cektim.
    ben tovbemi cekerken eleman bankonun arkasindan cikti koluma girdi!!!

    ben yardimci olayim size dedi.
    basamaklardan nazikce indik.
    arkadaslarimin yanina dogru ilerliyoruz...
    ben durumu anlamistim, kas goz isaretiyle arkadaslarima izah etmeye calisiyorum.

    beni yillardir taniyan arkadaslar da durumu anlamis olacak ki caktirmadilar...
    eleman beni arkadaslarimin arasina birakti.
    2 arkadas koluma girdi, tesekkur etti.
    eleman yazihaneye girince kahkahalarimizi tutamadik...

    2003 yilinda alanya merkez kamil koc calisani; sen ne kadar naif, iyi niyetli, yardim sever bir insan ki yuzune bakmayan bir düdüğün kör olabilecegini dusundun.
    bir de yardim ettin...

    ben kör degil bir hödüktüm, sayende biraz törpülendim.

    sana tesekkur ederim...

  • bugün problemlerimi çözme politikamı belirleyen bir sözü vardı;

    -oğlum, bağırırsan duyarlar. konuşursan dinlerler.

  • universite zamanlari arkadas evinde gecenin 3'unde hayvanlar gibi ziplayip gurultunun alasini yaptigimiz bir gece, asagidaki teyze caldi kapiyi, basladi bagirmaya. bir sekilde ozurler dilendi olay tam kapanacak konusmalari duyan yan komsu hayvani ayni bu videodaki hayvanat gibi kufurlerle saldiriya gecip olayi bastan baslatinca zaten kafasi guzel olan 5-6 kisilik erkek guruhu adamin uzerine yuruduk. tabi neresinden baksaniz yanlis bir suru sey. teyzenin polis cagiracagim bagirislari falan derken herkes evine gitti gurultu bitti.

    ertesi sabah evde bir basina uyuklarken alt kattan ayni teyzenin cigliklarini duyup yalinayak asagiya kostum. teyze elinde bir koca tas yogurt, karsisindaki adama bagirmakta. kapi kapi yogurt satan adamlarin eski numarasi. kapiyi acarsiniz, der ki yogurt istermisiniz 3 lira. tamam dersin, kap getir der, bosaltir yogurdu, borcun 9 lira der. e hani 3 liraydi dersen abla burda 3 kilo yogurt var der. geri de almaz bosalttim artik kaymagi bozuldu falan filan. maksimum 2 kilo yogurt icin bisuru para ister.

    adam resmen teyzenin uzerine yuruyor ver lan parami diye. girdim araya kimsin ulan sen falan derken ufak bi surtusme sonucu adam kosarak uzaklasti. neticede ayni teyze ah evladim sagol,etraf hep hirsiz kayniyor laflari esliginde bana tesekkur edip, bir tabak tursu verdi. yukariya cikarken baktim ki aksamdan uzerimize yuruyen amca da olay boyunca aralik kapidan dinlemis ama aksiyona hic girmemis.

    simdi "bu ne arkadasim ne anlattin" diyorsunuz biliyorum. evet ne diyecektim? hah! insan insana her zaman lazim. uzmeyin birbirinizi.

    genis ozet: tursu da tursuydu haaaa!!!

  • bütün eski yeşilçam oyuncuları gibi ışık takıntısı olan bir isimdi. televizyon stüdyolarında ısrarla tam karşısından yüzüne özel ışık yapılmasını isterdi. ışık ekibi de reji grubu da kırmaz idare ederdi. çünkü sempatisini ve saflığını bütün çalışanlarla paylaşmasını bilirdi. oğlu gurur eğer ki stüdyoda kendisini izliyorsa "ay oğlum, ayakta kalma, otur bir yere, çek bir sandalye evladım..." diye üzerine titrerdi. basına yansıyan ana-oğul sevgisi sonuna kadar gerçektir. her yeni gün, sanki oğlu o gün askerden gelmiş de hasret gideriyorlarmış gibi birbirlerine muhabbet duyarlardı. efendiliğine bizzat tanık olduğum oğlu gurur'un başta olmak üzere hepimizin başı sağolsun. iyi bilirdik...

  • obradovic ve bogdanovic sayesinde bir sırp milliyetçisi oldum. avusturya-macaristan veliahti görsem sıkarım iki tane o derece.

  • achille mbembe’nin* kullandığı kavram. yaşamı zapt etmenin günümüzdeki biçimlerini açıklamakta biyoiktidar, biyosiyaset kavramlarının yetersiz kaldığını yerine necroiktidar ve necrosiyaset kavramlarını öneriyor. biyoiktidar sıklıkla yaşamı hesap, program, strateji alanına dönüştüren, yaşamı olumlayan iktidar teknolojisi olarak düşünülür. fakat kültürel çalışmaların acısız çiğ köfte yiyicilerinin ve avrupa komünizminin tedricilerinin gramsci’sisine benzemesin foucault‘nun akıbeti. hegemonya’dan şiddetin, zorun, baskının arındırılması gibi, foucault’nun biyoiktidarı şiddet içermeyen bir süreç değildir. biyoiktidar, yaşamı korumak, sürdürmek için aynı zamanda ortadan kaldırmak gerektiğini anlatır. tehlikelinin, işe yaramaz olanın, hastalıklının ölümü, yaşamı daha temiz ve sağlıklı kılar der. biyoiktidarın mantığı hem yaşamı korur hem de holokosta onay verir.
    necrosiyaset ise, egemenliğin nihai ifadesinin kimin yaşayabileceği ve kimin ölmesi gerektiğini emretme iktidarında ve kapasitesinde yattığını söylüyor. egemenliğin sınırı öldürmek veya yaşamasına izin vermektir. egemenliği icra etmek ölüm üzerine denetimi icra etmektir.
    anahtar kelimeler: schmitt, egemenlik, foucault, biyoiktidar, agamben, kamp, olağanüstü hal, savaş, yaşam, ölüm.

    meraklısı için; veritabanı derdi olmaksızın şuradan ulaşılabilir.

    *achille mbembe, “necropolitics”, public culture 15(1), 2003, s. 11-40

  • sağlam yamuk yapmıştır, tanımadan&tanışmadan gönül koyduğum yazarlar kervanına katıldı..

    14 aralık ekşi sözlük kemal kılıçdaroğlu buluşması için kendisine katılmak istediğimi belirten bir mesaj attım. 1-2 gün sonra dönüş yaptı ve beni listeye aldığını söyledi. çok mutlu oldum. uzun zamandır istediğim bir görüşme olacaktı. kılıçdaroğlu'na yöneltilecek sorularımı hazırlamaya başladım. sonra benden iletişim bilgilerimi istedi, gönderdim. günü biliyordum ama saati sordum. cumartesi günü de çalışan bir kapitalizm kölesiyim. özellikle yılın bu zamanları çok daha yoğun oluyoruz. saati de söyledi ve o saat için yöneticimle görüşüp izin aldım. yaklaşık 3 saat izin aldım ve o 3 saate gelen müşteri randevularımı arayıp tek tek erteledim özür dileyerek.

    neyse sonra kendisi 20 kişilik listeyi açıkladı, heyecanla adımı aradım ama bulamadım. listeyi açıklamasından 120 saniye sonra mesaj attım kendisine, o derece bekliyorum çünkü. unutmadım seni, sen de varsın, geliyorsun dedi. ben de çok absürd birşey sormadım, acaba dedim yedek listeye mi attın beni. yok bildiğin varmışım ekipte ama ne hikmetse ismim yazılmadı. editlesin diye bekledim editlemedi. iletişim bilgilerimi vermiştim, buluşma yeri ve saatini bekledim haber gelmedi.

    şu an galiba görüşme yapılıyor ve ben işyerinde çalışıyorum. galiba beni yedek listeye koyduğunu [eğer böyle bir liste varsa] dahi söyleyebilecek kadar bile kıymet vermiyor karşısındakine, diyalog kurduğu yazara. çok daha farklı şeyler yazabilirdim ama yazmıyorum, sağlık olsun. bu vesileyle tanımış oldum kendisini. belki de makul bir mazereti vardır, kim bilir..