hesabın var mı? giriş yap

  • bilgisayarda yazıp kendime mail atıp sonra da onu whatsappa yapıştırıp yolladığım yazı. metro marmaray tramvay aktarması gibi oluyor biraz ama olsun.

    neden bilgisayarda yazıyorum çünkü çok uzun oluyor. neden whatsapptan yolluyorum emeğe saygı algısı yaratmak için.

    edit: whatsapp web kullan diyen bir sürü mesaj aldım. bunu işyerinden yaptım ve whatsapp web blockluydu arkadaşlar. ayrıca whatsapp web kullanamayacak kadar cahil biriyle ayrıldığı iyi olmuş partnerinin diyen arkadaş bana bu kadar kini neden duydu. sebebi neydi ki.

  • bu oluşum hakkında uzun uzadıya bir sürü şey yazabilirim ama okunabilirlik adına kısa ve öz tutacağım.

    ankara'daki evimde 50'den fazla insan ağırladım. birçoğuna evin tek anahtarını verdim. veriyorum anahtarı. akşam işten çıkmadan önce arıyorum, evde buluşuyoruz. çok şükür bir yedek yaptırdım da şimdi onu veriyorum. daha da fazlası, birkaç kez ben evde değilken ağırladım. üstelik ben evde değilken misafirlerim değişti ve yüzünü hiç görmediğim misafirlerim oldu. anahtarı kapının önüne bırakıp gidiyorum. girip kalıyorlar. çıkınca da yerine bırakıyorlar. evde naçizane tv'si, laptopu, telefonu vs. duruyor tabi. her misafirime de aynı şeyi söylüyorum. "ev senin, istediğin gibi kullan".

    bana sürekli aynı şeyi soruyorlar: "nasıl güveniyorsun ?" referans sisteminden falan bahsetmeyeceğim. ben şunu diyorum. atıyorum brezilya'dan, fransa'dan, rusya'dan kalkıp gelen bir insanın neden hırsızlık gibi bir amacı olsun ? hatta o adamın isteyeceği en son şey yabancı bir ülkede başının derde girmesi. daha da önemlisi ben ön kabul olarak "özünde herkes kötüdür" yerine "özünde herkes iyidir"i benimsiyorum. en azından böyle kabul etmek beni daha mutlu bir insan yapıyor.

    bir cümle, temizlik mevzu ile ilgili. sırf buna takıntılı olduğu için bu tecrübeden mahrum kalan insanlara sadece acıyor ve üzülüyorum. başka sözüm yok.

    şu an ben işteyim. evimde ise misafirlerim var. eve gittiğimde her şeyin çalınmış, evin dağılmış olduğunu görsem hiç tereddüt etmeden ertesi gün tekrar misafir kabul ederim.

    hayat böyle daha güzel.

  • ben okumadım ama geçen bi arkadaş anlattı, adam kendimi ifşa ediyorum diye başlık açıp fotoğrafını koymuş, alttaki entry'ler;

    enrty: kafan olmasa yakışıklı adamsın.

    entry: hacı bu tiple allaha dava açsan kesin kazanırsın.

    entry: isyan etme kardeşim, allah seni tipinle sınıyor.

  • özgürlüktür.

    ve fakat, her özgürlük, ne yazık ki mutluluğu beraberinde getirmez. aslında, basit bir seçimden ibarettir. bir insana, bir şehre, bir topluluğa ve hatta bu dünyaya ait olmak istemeyen; zira aldatılmaktan, terkedilmekten, terketmekten, dışlanmaktan, tüm benliğini adamaktan korkan insanların seçimidir. sürprizlere boyun eğmektir. anlamsız ama dolu dolu yaşamaktır. bencil ama karşısındakini de düşünen olmaktır. korkak ama cesur davranmaktır. çelişkinin ta kendisidir velhasıl.

    şöyle bir şeyler de var, belki alakalıdır.
    (bkz: ait olamayan kadınlar)

  • bu gün yeğenimle parka gittik.
    top oynarken köşede öylece oturan 5-6 yaşlarında bir çocukla göz göze geldim.
    isterse bize katılabileceğini söyledim ve çekingen bir şekilde katıldı.
    adını sordum, söylemedi.
    başka bir çocuk adının ahmet olduğunu söyledi sonra.
    biraz daha bize katılsın diye sürekli topu ahmet' e attım, sonra dilinin o güzel bağı çözüldü.
    yanımızdan bir süre ayrıldı.
    biraz sonra başka bir arkadaşı:" onun annesi öldü..bu yüzden sabahtan akşama kadar hep parka geliyor. "
    deyince sessizliğinin nedenini öğrenmiş oldum.

    en son biz giderken: " ben , yarın sabah da burdayım..hep burdayım ." dedi.

    küçücük bir çocuk..annesi yok, tüm gün parkta, hep parkta.

    yarın sabah ben de parktayım ahmet.
    hem de sadece seninle top oynamak için.

    güncel bilgi; ahmet ve ikizini bu gün parkta bulamadım zira yağmurlu havada haliyle parka gelmemişler..ama ben peşlerindeyim,bir de akşam şansımı deneyeceğim.

    son güncel bilgi; ahmet ve ikizine birkaç sürpriz hazırladım ama yağmurlu havalar sağolsun bir türlü yakalayamadım bu ikiliyi.

  • aşkın, nefessiz kalmış bir aşkın son çırpınışlarını anlatan kim ki duk filmi. sessiz bir aşk bu kadar çığlık çığlığa aktarılabilirdi. baş karakter boynuna üç kez nefesini durdurmak için plastik deliciyi soktuğunda sessiz mahkumun çığlığı bu kadar etkileyici olabilirdi. konuşmayan iki baş karakter *ve tüm o sessizliğe rağmen kendini izletmeyi başarıyor bu film. hele hapishanedeki mahkumların pandomim gösterisi tadındaki sahneleri gerçekten etkileyici.

    diğer taraftan nedense banaiklimler'le bağlantı kurma hissi doğurdu bu film. fazla düz bir mantıkla yaklaşmış olabilirim belki ama iklimlerdeki mevsim aşk metaforu bu filmde de kendine yer buluyor. farklı bir şekilde olsa da.

  • bu chp kadar komedi bir parti yok. bütün belediyelerinde asgariye normalden fazla zam yaptı sırf akpye laf sokmak için.

    o belediyelerin hepsinde işçiler daha çok isteyip greve gitti. hizmet aksayınca hem oylar gitti hem de işçilere deli gibi asgari ücret verdikleriyle kaldılar.

    yemin ederim chpyi rezil et desen bu kadar olmaz.

  • ortam ve şartların negatif yönde olması bile kendisinde şirin olma merakını gidermemiştir. azimli kız. aferin ona. beş, pekiyi.