hesabın var mı? giriş yap

  • mağaralarda karanlıklarda yaşa, ateşi bul, tekerleği bul, baltayı keseri icat et, çanak çömbelek yap, hayvanları evcilleştir, yazıyı bul, piramitleri inşa et, uygarlıklar kur, bilime sanata felsefeye kafa yor, matbaayı bul, yer çekimini, basıncı keşfet, telefonu telgrafı, termodinamiği, elektromanyetizmayı bul, savaşlar yap, özgürlükler için mücadele et, sanat çalışmaları yap, ay'a git, kuantum, izafiyet derken bunca uzun yolculuğa rağmen aslında henüz yolun başında olduğunu fark et, sonra interneti icat et, dünya globalleşsin, mesafeler kısalsın, iletişim kolaylaşsın, kuyruklu yıldıza araç gönderip, mars'a insan kolonisi göndermeye hazırlandığın sırada "kadın susarsa ne yapalım" diye yarrağım gibi bir soruyla muhatap ol.

    sikmişim kadının suskunluğunu. çay verin içsin.

  • sarkis çerkezoğlu'nun, metis'in siyahbeyaz serisinden çıkan "hatırlıyorum" adlı kitapta anlattığı enfes hikaye. yakın tarihin özeti bir nevi:

    üç arkadaş var. bu üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar. biri türk, biri kürt, diğeri de ermeni. ama ermeni olan aynı zamanda papaz. sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar. etrafta su yok. bağların olgun zamanı. "iki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın," diye bir bağa giriyorlar. bağın sahibi bir türk ama onu görememişler. "kaç paraysa veririz," diyerek yemeye başlamışlar. bu sırada bağın sahibi gelmiş. bakmış üç kişi üzümünü yiyor. fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş. birine bakmış, kıyafetinden ermeni ve papaz olduğu belli. diğerine bakmış, konuşmasından kürt olduğunu anlamış. üçüncüsü de türk.
    dönmüş ermeni'ye, "bak bu adam türk, yesin malımı. benim kanımdandır. helali hoş olsun. bu da kürt'tür ama din kardeşimdir. sen niye yiyorsun benim üzümümü?" demiş. bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen türk ve kürt'ün hoşuna gitmiş. adam, papazı bir güzel dövmüş. kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış. bağ sahibi biraz sonra kürt'e dönmüş. "müslüman'sın da niye sahipsiz bağa giriyorsun. bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun, çünkü o türk'tür. kardeşimdir," diyerek bir güzel onu da dövmüş ve yere uzatmış. bu durum türk'ün hoşuna gitmiş. biraz sonra türk'e dönmüş ve "tamam anladık türk'sün, aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi?" diyerek türk'e de vurmaya başlamış. türk yumrukla yere yuvarlanınca kürt'e dönmüş ve "biz," demiş "papazı dövdürmeyecektik".

  • ayak altında insan olmaması. her insanın mekanı, odası katı vs var. dolayısıyla sağda solda dolaşırken insana rastlamazsınız. fakir evlerinde her yerden insan çıkar alan dar olduğu için. mutfağa gidersiniz 3 kişi, koridorda 2 kişi salon desen stadyum gibi.
    zengin evlerinde insanı arayıp bulmanız lazım.

  • ''babadır, savunur'' denmiş ama ben böyle bir suç işlesem babam ilk önce ağzıma örük örük sıçar, sonra da nüfus müdürlüğüne gidip kütüğünden sildirir.

  • programın en tatlı estantanelerinden biri de kuşkusuz henüz şebnem kosova sadece şebnem iken murat kosova'nın kendisine her fırsatta son derece naif bir şekilde yürümesi, her diyalogda konuyu "haftaiçi şebnem'le de konuştuk" minvalindeki girizgahlarla kaan kural'a açmasıydı.

    sonra evlendiler, o dönemin t-mac ya da iverson hayranı ergenleri olarak hiç görmesek de şebnem kosova'yı da -nedendir bilinmez- benimsedik, sevdik. yanılmıyorsam bir kız çocuklarının olacağının haberini de yine bu program sırasında aldık ekranlardan. murat murathanoğlu, çocuk illinois'da doğsun diye diretmiş midir bilemem.

    zaten o dönem ntv'nin spor servisinde çalışan herkesi yine enteresan bir biçimde sever, ama nedenini bilmezdim. biraz büyüyünce idrakine vardım. o dönemin genç kuşak ntv spor servisi spikerlerinin hemen hemen hepsinin kenan onuk tedrisatından geçmesiymiş sebebi. hazır yeri gelmişken o dönemin ergenlerinde iyi kötü bir spor kültürünün oluşmasında yaptıkları azımsanamayacak katkılarından ötürü kenan onuk ve cüneyt koryürek'e rahmet diler, güzeller güzeli marion jones ve at hırsızı kılıklı abimiz hicam el geruj'a teşekkür ederim.

  • hepsinin ortak özelliği cevap verdikten sonra aehıhıhı!! diye gülmeleri. peki bu gülüş neyi ifade ediyor; ben malım gülüşü bu. bildiğimiz mal beyanının sloganı hatta.

  • adeta hayat felsefem. kafamda planladığım işi gerekleştireceğim güne kadar yakın arkadaşlarım ve akrabalarım dahil kimse bilmesin diye özel çaba gösteriyorum. sanki dayanamayıp söylersem işin büyüsü bozulacak ya da çomak sokmak isteyen birileri olacakmış gibi geliyor hep. garip tabii...

  • tip 3 testi diye bişey bulmuşlar, kan testiyle 266 gıdaya karşı antikor aranıyormuş ve migreni tetikleyebilecek gıdalara göre bir migren diyeti hazırlanıyormuş daha seyrek migren krizi ve daha az ağrı için.

    migreni tetikleyebilecekler;

    sigara dumanı
    lodos
    rüzgâr
    klima
    kırmızı şarap
    mayalı içecekler
    çikolata
    fazla kahve
    kafeinli ağrı kesiciler
    az uyumak
    çok uyumak
    rahatsız yastık
    aşırı soğuk hava
    aşırı sıcak hava
    ağır parfüm kokusu
    parlak ışık
    açlık
    öğün atlamak
    stres
    heyecan
    hormon bozukluğu
    doğum kontrol hapı
    regl dönemi
    süt ürünleri
    beyaz peynir
    balık
    un
    ekmek çeşitleri
    keçiboynuzu (wtf?)
    kolalı içecekler
    fiziksel veya zihinsel yorgunluk
    yoğun fiziksel aktivite
    menopoz
    yüksek ses
    tiramin içeren gıdalar (peynir, hurma, salam-sosis, şarap, narenciye, soya, muz ve daha gider...)
    monosodyum glutamat içeren gıdalar (konserveler, hazir corbalar, bulyonlar, cipsler, hazır baharatlar, süt, et, ceviz ve mantar, oeh)

    bence migrenli kişiler evrim zincirinde bir hata, doğal seleksiyonda selekip yokolup gitmeliydik.