hesabın var mı? giriş yap

  • güzel bir doğal seçilim videosuydu. güçlü ve hızlı olan ayakta kaldı. zayıf ve ezik olan ise ayıklandı

  • erbakan zammıymış. %100 de zam verseler oy moy yok.

    oyunu parayla satan, her şeyini satar. her şeyini.

  • sırf dinlediği müzik türünden farklı diye dünya çapında başarısını fersah fersah kanıtlamış grupları yazan yazarları seri eksilediğim başlık. sen dinlemeyince abartılmış mı oldu anlamadım ki. yazılan gruplara bakınca köşeye çekilip ağlamak istedim bunlar yazılır mı vicdansızlar.

    (bkz: queen)
    (bkz: radiohead)
    (bkz: muse)
    (bkz: the beatles)
    (bkz: coldplay)
    (bkz: nirvana)
    (bkz: pink floyd)

  • (s=serseri,k=kız)bir arkadaştan alıntıdır:
    s-pardon bayan
    k-efendim?
    s-benimle çıkar mısınız?
    k-hayır!
    s-bravo,çok doğru bir karar,eğer evet deseydiniz yarrağı yemiştiniz.

  • (bkz: malum ırk)

    bizim izmirli genç de beter olsun. komadaymış hatta, çıkarsa şayet belki biraz akıllanır.

    videodaki bağrışmalardan ve kullanılan şive/ağızdan saldıran onun bunun çocuklarının hangi ırka mensup oldukları direkt anlaşılıyor zaten. ki konuşmaları dinlemeye ihtiyacınız bile yok. bir yerde 7-8 şeref yoksunu toplanıp bir kişiye saldırıyorsa, o saldıranlar malum ırktan başkaları değildir.

    bunlar tek olduklarında süt dökmüş kedi, çoğaldıklarında ağızlarına kan değmiş sırtlan oluyorlar.

    izmirliler de başlarına gelenleri hak ediyor. “barış, kardeşlik” goygoyu yapa yapa izmir’in anasının sikilmesine sebep oldular. düşünün, görüntü bostanlı’dan. izmir’in görece en nezih semti mk. konak’ta, alsancak’ta, basmane’de neler oluyor hayal edin.

    edit: ben türk’üm ve türk’e tarafım. ayrıca, ırkçıyım ve bundan gurur duyuyorum. böylesi rezil bir coğrafyada yaşayıp, türk düşmanı yöneticiler tarafından yönetilip ırkçı olmayan türk’ün de aklına şaşarım. boşuna mesaj atıp, “ırkçı” etiketi üzerinden kendinizi yormayın. sikimde değil.

    tanrı türk’ü korusun.

  • şimdiye kadar robotların yaptıkları hareketler birçok insanın yapabileceği tarzdan basit fonksiyonlardı. yürümek,koşmak, itilmeye rağmen ayakta kalabilmek,kapıyı açmak gibi...
    ama o son video...ters takla atınca resmen kanım dondu. birkaç yıla bu robotlara neler yaptırabileceklerini bir düşünün. yaptığımız bilim kurgu goygoylarının adım adım gerçekleştiğini izliyoruz arkadaşlar...

  • jupiter gorevi
    18 ay sonra jupitere gidilir, nitekim birtakim garip radyo dalgalari buradan yayinlanmaktadir ve esrarengiz monolitlerin sirri cozulebilir. bu yolculuk sirasinda protagonistimize karsilik, filmin tek kotu adami hal’la tanisiriz.

    bu hal serefsizinin o kirmizi-sari karisimi “gozu”nun, kac geceyi bana zindan ettigini bir bilseniz. bu kadar basit bir tasarimla, bu kadar inceden bir gerilim yakalanmistir yani. o halin gozudur. sizi degerlendiren, yargilayan, fikir yuruten bir goz. ve bu goz sayesindedir ki hal murettebatin, insan dogalarindan gelen zayifliklarinin farkina varir. o uzun uzun inceleme sahneleri, medical aletlerin bip bipleri filan bunu vurgular. bunlar usurler, yorulurlar, yemek yerler, olurler. hal kendi farkliliginin farkina varmak suretiyle bilinclenir. satranc sahnelerinin de onemi buradadir; o insanlardan ustundur.

    eninde sonunda hal da hata yapar ve murettabat onu kapatmak isteyince artik o coktan kritik esigi gecmistir. yani bu dudukler de kim oluyor da benim gibi sahane birseyi oldurebilirler? evet, olum her “canli”nin yuzlesmekten korkacagi ve kacinacagi bir durumdur. hiclik kadar korkutucu birsey yoktur. hal buna razi olamaz.

    --- spoiler ---
    evet murettebatimiz, daha tam taniyamadan, kanimiz kaynayamadan sizlere omurdur. bu sahneler de takdire deger. son derece sogukkanli, basit sekilde oldurulur hepsi. butun olumler insanin acizligini ve kendi yaratimlarina olan asiri bagimliliklarini vurgular.
    --- spoiler ---

    bu bolumlerde acizligin vurgulandigi bir baska yer daha var: o da esas oglanimizin uzaya tamir gorevi icin ciktigi sahne. burada astronot kiyafetiyle, tek bir kamera acisindan, seyahati uc dakika kesintisiz gosterilir. arkada bombos uzay vardir sadece, klasik muzik bile yoktur, hicbirsey yoktur. bir tek sey haric: nefes alma sesi. o kafadaki cam fanusun disarisi insanin egemenliginde degildir hala, dedik ya, hala bir bebek o.

    evet, hal halinden memnundur, kendine guveni tamdir ve esas oglanimizla girdigi agiz dalasini erken noktalar **. ama hesap etmedigi, edemeyecegi birsey vardir: insanin deliligi, cesareti, tahmin edilemezligi. olmadik bir yoldan kahramanimiz gemiye girince, hal’in ses tonunda saskinlik ve korku belirir. bu sahnelerdeki diyaloglar ve daha onemlisi halin ses tonu cok etkileyicidir, insanin icini burkar.

    insanoglu, evriminin bu evresinde, kendi yaptigi aletlerin en muthisi tarafindan az daha yok ediliyordu. bu sorumsuz gelisme ve kendine guven az kalsin pahaliya patliyordu. iesas oglan, bu mucadeleyi, bir tornavida darbesiyle kazanir. o tornavida ki, aletlerin en basiti oldugu halde, en mukemmelini yikmakta kullanilmistir. yani kendimizi biraz daha zorlarsak, uygarlik degerlerinden bir geriye donusu gorebiliriz. bu evrim, yanlis ve tehlikeli bir evrimdir ve bir girdap gibi bizi icine cekerek kendi mahvimizi hazirladigimizi bize farkettirmez. fakat artik insane, bu donguden kurtulmustur. jupiter’e gitmesinin ve tanrisiyla tanismasinin artik zamani gelmistir…

  • bu gözler neler gördü. akşam evde ağırladığımız isveçli arkadaşlardan birisi yanında cips getirmişti. cips açıldı, bir güzel yenildi ama bitmemişti. herkes gittikten sonra etrafı topladım, kalan cipsi de atacaktım ama baktım daha var, sonra yerim diye ağzını bağlayıp dolaba kaldırmıştım. ertesi sabah kapı çaldı. kim lan bu acaba dedim. bir baktım bizim andreas, dünden kalan cipsi soruyor. iyi ki atmamışım, sonra cipsin parasını da isterdi belki :) , verdim yarısı yenmiş cips paketini mutlu mutlu gitmişti.

    buna benzer çok şeyler oldu. haftalarca evde bedava konaklayan, bizim yiyeceklerden falan da bolca ikram ettiğimiz bir arkadaş da giderken kendi aldığı şeyleri dolaptan tek tek toplayıp, bir poşete koyup gitmişti. lan bunlar kıtlık falan çekmiş heralde, sürekli bir senin yemeğin, benim yemeğim kavgası var. bu arada çok sağlam kıtlık çekmişler gerçekten, zaten nufusun yarısı miktirmiş gitmiş amerikaya o zamanlar. ama kaç nesildir refah içindeler, genlerine mi işlemiş nedir.

    doğum gününe aç gidip, daha da aç döndüğümü bilirim. o zamanlar daha kültüre acemi zamanlarım, ne bileyim, illa bir yemek olur. en kötü pasta yeriz dedik ama pasta bile yoktu.