hesabın var mı? giriş yap

  • bugün sabah aklıma gelip hayata geçirdiğim uygulama. 3 arkadaşıma meydan okuduktan sonra 1 semaver dolusu kaynar vaziyetteki çayı kafamdan aşağı döktüm. bu iletiyi özel güngören hastanesinden bir hemşireye yazdırıyorum, meydan okuduğum arkadaşlarımın telefonu kapalı, gözlerim ellerime aktı ekşiciler. ellerime aktı.

  • salem - massachusetts* merkezli satanist tapınağı. rasyonel satanizm* savunucusu olan oluşum 2012 yılında malcolm jarry ve lucien greaves tarafından kurulmuştur. amacı yardımseverliğin ve empatinin insanlığa yayılmasını cesaretlendirmektir. 7 ilkesi vardır.* *

    kendisi de ateistik satanizm savuncusu olan laveyci satanizm** ile 2 temel konuda ayrılırlar. bunlardan ilki tst'nin doğaüstünü tamamen reddetmesidir. anton szandor lavey'in bazı yazıları, her ne kadar kendisi ateist olsa da, şeytanın gerçekten var olmuş olabileceği şeklinde yorumlanabilmektedir. oysa tst'ye göre şeytan ve tanrı asla var olmamıştır; tst'nin kullandığı şeytan imgesi, gerçek dünyada var olan organize dinlere karşı ateistlerin duruşunu ve savaşını simgeleyen bir metafordur.** bundan dolayı tst'de ritüeller ve benzeri eylemler yer almaz.

    ikinci farklılık ise politik duruş kısımında görülür: laveyci satanizm sosyal darwinizm ve nietzschecilik* savunucusudur ve sağ eğilimlidir. tst ise akılcılık ve bilimsellik savunucusu olduğundan dolayı sosyal darwinist görüşleri reddeder ve kendini politik sola* konumlandırır. örneğin lucien greaves kendini "sol eğilimleri olan liberteryen" olarak tanımlar.

    resmi sitesi:
    https://thesatanictemple.com/

    not: the satanic temple türkçe karşılığının church of satan ile karışmaması için satanizm tapınağı, satanist tapınağı ve ya satanist tapınak olarak kullanılması daha uygun olacaktır.

    ave satana!

  • oğlum beni iyi dinleyin lan . şeker çuvalından annemin bana şort yapıp giydirdiği zamanlar ( çok sağlam oluyordu ve tekstil bu kadar gelişmemişti ) . her yaramazlık yaptığım zaman annem bana baban eve gelsin sana gösterteceğim derdi . bir çocuk için babası eve geldiği zaman yüzünde tebessüm belirmesi gerekirken ben nasıl bir dayak yiyeceğimin hesabını yapardım ve babamın eve gelme saati biraz daha yaklaştıkça korkularım daha çok artardı . her nekadar babamın beni dövdüğünü hatırlamasam da çok zor gelirdi lan o süreç .

    geçenlerde annemle konuşuyorum dedim ki neden anne sen beni dövmedinde babamın mesai bitimine kadar beni korkuyla yaşattın . hiç olmazsa döverdin dayağımı yer otururdum .

    çok yaramazdın oğlum napayım dedi .

    babam bir kere anneme demedi ki ben kapıda beni özleyen çocuğumla karşılaşmak istiyorum korku dolu gözlerle bekleyen değil diye .

    bunu bir yere not edin ve çocuğunuza karşı böyle bir söylem kullanmayın rica ediyorum .

  • bu bağımlılık bilim dünyasında da belli bir tartışma konusudur..özellikle sütün ve sonra peynirin bağımlılık yaptığına dair birçok çalışma vardır;hatta sütteki kazeinden gelen opiatların bebekler üzerinde sakinleştirici bir etki yarattığı ve anne-bebek bağında rol oynayabileceği öne sürülmüştür. peynir ve süt örneğinde bağımlılık, süt proteininin sindiriminden elde edilen protein parçaları olan kasomorfinlerde yatmaktadır ve kasomorfinlerin ayırt edici özelliği, “opioid etkiye” sahip olmalarıdır.
    bilindiği üzere de “opioidler, beyindeki opioid reseptörleri üzerinde morfin benzeri etkiler yaratan doğal veya sentetik maddelerdir ..“ işte tüm bu bilgiler ışığında peynirde bulunan kasomorfinlerin vücutta opiate benzeri bir etkiye sahip olmasının zamanla bir bağımlılık hissi yarattığına dair çıkarımlar vardır…

    yine de bilimsel olarak yapılan araştırmaların genel görüşü ; insanlar üzerinde peynirin bağımlılık oranının düşük olduğu yönünde ki syndey üniversitesi’nde profesör tim gill ‘e göre de” peynir kasomorfin içermesine rağmen, bu maddenin insan vücudu üzerindeki etkisi ihmal edilebilir düzeydedir.”
    her ne kadar profesörler ve bilimsel araştırmalar genel olarak insanlardaki peynir bağımlığını ciddiye almasalar da yapılan anketlerde de görüldüğü üzere peynir severler kesinlikle en tutkulu yiyecek meraklılarından birisidir ki resmi olmamasına rağmen dünya çapında 2 tane büyük çaplı ulusal peynir festivali vardır..(20 ocak,4 haziran)
    ------------
    görüldüğü üzere sözlükte de baya peynir fanı var ; ancak isviçre'de bu işi başka boyuta taşıyan , peynirlerine led zeppelin dinleten bir peynir meraklısı var ; “wampfler”… normalde bir veteriner olan ve hobi olarak ünlü isveç peyiri emmental peyniri üreten wampfler, eylül 2018 den beridir emmantal peyniri yaparken tekerleklerin üzerinde peynirlere led zeppelin dinlettiriyor...

    wampfler’in kendi söylemlerine göre “bakteriler, peynirin tadının oluşumundan, olgunluğunu etkileyen enzimlerden sorumludur. nemin, sıcaklığın veya besin maddelerinin tadı etkileyen tek şey olmadığına inanıyorum ;sesler, ultrason veya müzik de fiziksel etkilere sahip olabilir.”yani yaptığı peynirin lezzetini olumlu yönde etkileyebileceğini düşünüyor...
    wampfler bu fikrinin ilhamını ; bilim dünyasının bitkilerin müzikle gelişimi ile ilgili çalışmalarına ve annelerin doğmamış çocuklarına müzik dinletmesinden aldığını ifade etmiştir…

    wampfler bu iddiasında yalnız da değil ; bern'deki sanat üniversitesi müzik direktörü michael harenberg “ilk başta şüpheci yaklaştık” diye itiraf etti. “sonra ses dalgalarının etkilerine, sesin katı cisimler üzerindeki etkisine bakan bir sonokimya denen bir alan olduğunu keşfettik.” ( koç üniversitesi'nin konu ile ilgili çalışması)

    kendi tutkusuna olan desteğini hem akademik hem de halk bazında peynir tutkunlarından da bulan wampfler, çalışmasını genişletip her türlü müzik türünü ayrı ayrı incelediğini de sözlerini eklemiştir (a tribe called quest'den mozart’ın the magic fluteüne kadar ve favori lezzet tahmini hiphop peyniriymiş.)

    ---------

    wamfpler'in peynirlerine led zeppelin dinletmesine dair medyada çıkan haberler ;

    japantimes
    playing led zeppelin to make cheese
    cheese better if it listens led zeppelin (usatoday)

  • %10 ihtimalle lakers'ın şampiyonluğu ile sonuçlanacak playofflardır.

    aslında bu başlığa lakers - warriors değerlendirmesi yapmak için geldim.
    sezon genelinde ve son iki ayda en çok izlediğim takımlar bunlardı. bir lal taraftarı olarak çok daha fazla lakers'ı izlediğimi ve muhtemelen yanlı yorum yaptığımı da ekleyeyim peşin peşin.

    neden %10?
    çünkü göz kararı + çok düz bir matematik hesabıyla lakers'ın bu turdaki şansını %60, geçerse batı finalindeki şansını %30, onu da geçerse finallerdeki şansını %55 olarak görüyorum.

    lakers normal sezonun son dönemlerinde galibiyet sayısı, defansif reyting v.b. istatistiklerde ligin en iyileri arasındaydı. ancak bunlara çok da itibar etmemek gerektiğini düşünüyorum. nitekim lakers normal sezonun ilk 50 küsur maçında tüm kredisini tükettiği için, ligin son 25-30 maçında playoff aciliyeti ile oynamıştı. üstelik özellikle son maçlarda çoğu rakibi ikinci ve üçüncü beşlerle karşılarına çıkmıştı. öte yandan normal sezonun sonunda üst düzey takımların çoğu sıralamadaki yerlerini belirlemiş rölantide takılıyorlardı. tabii lakers'ın da her maç tam kadro olmadığını, uzun süre lebronsuz, ondan önce davis'siz arada reaves ve diğer kimi oyunculardan mahrum kaldığını da hatırlatalım.

    yine de istatistiklerden ve sayılardan bağımsız olarak lakers takımında gördüğüm, takas döneminden sonra çok daha dengeli ve rollerin oturduğu bir takım olduklarıydı. fiziksel olarak kuvvetli, tam odaklandıklarında ligin en iyi 3-4 savunma takımından birisi olduklarını söyleyebiliriz. bununla beraber işin hücum tarafında bir lebron takımına göre fazlasıyla dağınık, savruk ve istikrarsız takılıyorlar. dış şut yeteneği bakımından ise ligin kötülerinden olup playofftaki mevcut ve olası rakiplerinden fersah fersah gerideler. bu argümanı çürütmek için lütfen istatistiklerle karşıma gelmeyin, rakipler lakers karşısında içeri gömülürken (lakers'a daha rahat ve boş üçlük fırsatı verirken), curry ve diğer warriors şutörlerinin üstünde müthiş bir baskı kuruyorlar. bu biraz sizin güçlü yanlarınız ve rakiplerin size nasıl yaklaştığı ile ilgili.

    gelelim lakers - warriors eşleşmesine:

    her ne kadar basın bu eşleşmeyi lebron vs. curry şeklinde pazarlıyor olsa da aslında seriyi kazandıracak veya kaybettirecek oyuncular bence her iki takım için de beşinci, altıncı ve yedinci oyuncular olacaktır.

    ama öncesinde genel oyun planlarını ve yıldızları değerlendirelim:
    warriors hücumu screenler, handofflar ile kanatlar ve potaaltına yapılan topsuz koşular ve bu süreçte hızlı top dolaştırıp boş şutu bulmak üzerine kurulu. lakers'ın bu seride iyi savunma yapması yetmez çok iyi savunma yapmalı. bu noktada lakers'ın en büyük problemi bazen ruhsuzluğu ve konstantrasyon eksikliği bazen de saçma beşlerin (coach: darvin ham) parkede bulunması olabiliyor. yine de genel toplamda lakers'ın bu seriye final muamelesi yapmasını ve hedef maçlarda çok daha ateşli savunma yapmasını bekliyorum.

    lakers'ın warriors'a karşı en büyük üstünlüğü ise fiziksel kuvveti olacaktır. bubble'daki gibi biraz rakibi döve döve potaya giderek, biraz da savunmadaki aşil topuğuna saldırarak (curry, poole) avantaj yakalamaya ihtiyacı var.

    her iki takım için de top kayıpları bazen ciddi problem hâline dönüşebiliyor. burada topun kıymetini bilmek, hızlı oynayacam derken saçmalamamak önemli (bkz: festina lente)

    diğer bir konu reboundların kıymeti,
    burada lakers'ı biraz daha avantajlı görüyorum. memphis serisinin kazandıkları maçlarında davis başta olmak üzere pota altında oldukça dominantlardı (kaybettikleri maçlarda ise üzerlerinde ölü toprağı vardı nitekim)

    top kaybı ve hücum reboundları diferansı hem toplam şut kullanma (possession) sayısını hem de kolay basket bulma (top kaybı => geçiş hücumu, hücum reboundu => tip sayısı) olasılığını arttıracaktır.

    yıldız faktörü:
    serinin en önemli oyuncusu bence anthony davis olacaktır. çünkü hem savunmada hem de hücumda seriyi domine edebilecek yapıya ve eşleşme avantajına sahip.
    warriors için stephen curry'nin üstün hücum performansı zaten olmazsa olmazlardan. bir de her iki takım için de şöyle bir gerçek var ki, lakers davis'siz, warriors curry'siz oynayınca şampiyonluk takımından lotarya seviyesine düşüyorlar. lakers için wenyen gabriel'in 10 dakika idare edebilmesi veya warriors için poole'un curry kenardayken yüzdeli skor üretebilmesi hayat öpücüğü olacaktır.

    draymond green iki açıdan kilit oyuncu olabilir: 1) savunmada lebron veya davis üzerine mi verecekler (ve nasıl bir etkisi olacak) veya vanderbilt ile eşleştirip yardım savunmacısı mı yapacaklar. 2) vando'ya benzer şekilde warriors hücumunda riske edilen oyuncu olacağı için, ne kadar cezalandırabilecek.

    lebron maçlara ne kadar ve ne zaman ağırlık koyacak?

    klay, wiggins ve d'angelo gibi isimlerin şut performansı çok dalgalı olabiliyor. 2/11 veya 7/10 arasında büyük bir fark olacak.

    yukarıda saydığım pek çok alt başlıkta ibre biraz lakers'tan yana olsa da üçlük yüzdesinde warriors'ın hatrı sayılır oranda altında kalacağını düşündüğüm için iş dönüp dolaşıp x-faktörlere kalacaktır.

    warriors'ta looney kings karşısındaki rebound dominasyonunu tekrarlayabilir mi? sanmıyorum açıkçası. poole ise belki bir veya iki maç takımına maç kazandıran bir skor patlaması yaşatabilir ancak seriyi kazanmaları için kings serisinden çok daha iyisini ortaya koymalı.

    lakers'ta reaves, hachimura, vanderbilt, schröder hatta biraz zorlarsak troy brown, beasley ve lonnie walker gibi isimler herhangi bir maçta kinder sürpriz yumurta performansı verebiliyorlar. warriors'ta ise divincenzo ve özellikle savunmada payton jr. x-factor potansiyeli taşıyor.

    biraz fazla dağınık yazdım farkındayım.
    toparlarsak,
    - bence lakers biraz daha ağır basıyor ancak ekmeğini taştan çıkaracak taraf onlar. maç içinde 48 dakika mücadele etmeli. 2-3 dakika bile gevşerlerse warriors'ın hiç acıması olmaz.
    - warriors'ın maç kazanması için tempolu, akıcı ve yüzdeli hücuma ihtiyacı var. lakers'ın curry'yi savunması hiç kolay değil, o zaten çok rahat 25-30 + atacaktır. ancak warriors'ın kazanması için klay, wiggins, poole ve draymond green'den sezon ortalamalarının en azından altında kalmayan bir skor desteği gelmeli.
    - lakers'ın da benchten çıkacak en az bir kahramana her maçta ihtiyacı olacak.
    - top kayıplarını azaltan, hücum reboundlarını çoğaltan takım maçı kazanma şansını arttırır.

    son olarak:
    - her şeyin başı sağlık. lütfen sakatlık problemiyle konuşmadığımız bir basketbol şöleni olsun (bkz: dinimiz amin)

    ---

    (diğer eşleşmelere yorum veya tahmin yazmak istemiyorum, nasıl olsa tutmuyor :p)

  • 16 yaşındayım,tek başıma şehri keşfetmek gibi bir huyum var,arkadaşlarıma ailemleyim,aileme arkadaşlarımlayım diyerek arazi oldum o gün.
    tekin olmadığını bildiğim bir semtte gözlemeci-kahvehane ama kadınlı erkekli bir kutlamanın yapıldığı bir yere denk geldim.süslenmiş dışarısı;aynalar,boncuklar beğendim fotoğrafını çekiyorum.
    işte o an farkettim ki içerdeki herkes bana bakıyo.bir kadın bir adam bana doğru yürümeye başladı içerden,sıçtım,adamın belinde silah var.turist sanmışlar beni,hello welcome falan diyerek içeri buyur ettiler,bakın yedi yaşından itibaren ingilizce öğrenmeye başladım ama ben bile öyle konuşabildiğimi bilmiyordum adeta bülbül misali şakıyorum ama kimse bi bok anlamıyo,yinede işimi sağlama aldım italyanım sandılar.
    türkün misafirperverliğini ben orda gördüm.çiğ köfte,içli köfte,baklava özellikle bir börek yedim tadı hala damağımda,halay çektim "hemende öğrendi" diyolar bide,çüş.dört saat takıldım orda,asker dönüşü kutlanıyordu,fakat biliyorum ki eğer türk olduğumu anlasalardı o denli nazik ve sevecen davranmazlardı.bunuda kimseye anlatmamıştım.