hesabın var mı? giriş yap

  • ben bu yazın izlerini hala topuklarımın üzerinde taşıyorum.

    lise sondayım. üniversite sınavına gireceğiz ama umrumda bile değil. diyorum ki kendi kendime, bu sene lise bitsin seneye dershaneye giderim, rahat rahat da kazanırım...
    bir erkek arkadaşım var o dönem. dört yıla yakın birlikteydik. neyse o da üniversitede okuyor o ara. ama gitmiyor. öyle kaydı var sadece. onu da kafaladım yılın başında, benim gittiğim dershaneye yazıldı bu. o sene öyle ısınma turu olacak, sonraki yıl ciddi ciddi sınava çalışıp, birlikte aynı şehire gideceğiz falan. plana gel. sonra o beni kafaladı. biz tüm yıl gezdik tozduk. yalandan okula gidiyorum, son sene diye kasmıyorlar zaten. dershaneye desen gitmiyoruz. işimiz gücümüz serserilik.
    annem iş kurmuş, onu oturtmaya çalışıyor, haftanın en az üç günü eve gelmiyor. eşinden boşanmış zaten psikolojisi dağınık. bin tane derdi var. benim de üzerime çok gelmiyor. liselidir, ergendir, ya sabır ya sabır...
    öğlen bizim oğlanla yemek yiyoruz. şaka maka çocuk üç sene özel aşçım gibi her öğlen yemek yaptı bana. öyle baştan savma da değil, özene özene yapıyordu. hey gidi... neyse efendim benim okul bitiyor, soluğu deniz kenarında alıyoruz. akşam oluyor, annem o gün eve gelmeyecekse sahaya gidiyoruz basketbol oynuyoruz. araba bulursak cümbür cemaat geziyoruz. cemaatimiz de nerde it kopuk, nerde lise terk, nerde hayatı yatış üzerine kurulu, baba parası yiyen tip var onlar... ama hayat çok güzel lan. tatil gibi böyle. gülüyoruz sürekli.

    derken... bir gün annem eve geldi kapıyı kırar gibi çarparak. annem değil sanki çizgi film karakteri. alevler çıkıyor gözlerinden. nasıl sinirli... sen dur dur, te mart ayı gelsin, git dershaneye, bizim kızın durumu nasıl diye sor. onlar da desinler mi senin kız aylardır piyasada yok... sıçtığımın resmi.
    bana saatlerce bağırdı. saatlerce. yani yerden göğe kadar haklı, yaptığım şey düpedüz hayvanlıktı o ayrı. ama işte... konuşmasını ''sınava giriyorsun, sonraki gün işe sokuyorum seni. üniversiteyi kazandın, kazandın... kazanamadın işten çıkmak yok. bu sene çalışırsın, dershane paranı, harçlığını biriktirirsin. sonraki sene de işten çıkar, kendi paranla dershaneye yazılırsın. bundan sonra benden sana tek kuruş yok.'' diyerek bitirmese iyiydi.

    ben bir tutuştum... sınava kalmış bir ay. ben nazarlık birkaç yaprak test çözmüşüm, kitaplar falan tertemiz. hesaplıyorum... yaş 16. o yaz 17'ye giriyorum. annemin planına göre, kazanırsam 19'da gidebiliyorum üniversiteye ancak. ohooo çok geç. 16'dan bakınca 19 çok büyük. ya da bana öyle geliyordu.

    ne diller döktüm dostlar... dedim anne bi orta sonda dershane parası ödedin, lise 1 ve 2'de zaten sınav kazandım bedava gittim. bi de lise sonda dershane parası verdin, etti iki. millet yıllarca dershaneler, özel hocalar, neler neler yapıyor çocukları için :( sömürüye bak... dedi ki, valla güzelim milletin anası var, babası var. senin tüm masraflarını ben yıllardır tek başıma karşılıyorum. ha git babanı bulursan, ondan iste. verirse git dershaneye seneye. ben bu kadarını yapabiliyorum. kusura bakma.
    diyorum, anne lise mezunu mu kalmamı istiyorsun :( salak madem umursuyorsun, oturup çalışsaydın değil mi... annem diyor ki, hayat senin hayatın. ister lise mezunu kal, ister üniversiteye git. sen bana bunu yaptın ya, artık umrumda bile değilsin.
    araya adam sokuyorum (teyzeler, dede, anneanne, annemin arkadaşları...) yok, evde sürekli yalvarıyorum yok... kızgın, kırgın. çok da haklı. naparsın naparsın... ben bir kapandım odama. uyumuyorum, yemiyorum içmiyorum, ders çalışıyorum. manyak gibi ders çalışıyorum. delirircesine çalışıyorum. arabada sınava giderken bile formülleri ezberlemeye uğraşıyordum.

    neyse sınava girdik, çıktık. ertesi gün sabahın köründe kaldırdı annem. haydi, dedi. işe gidiyorsun.
    beş yıldızlı dev gibi bir otel. yüzlerce müşterisi var. beni de koymuş mu ana restorana komi olarak... housekeepinge koyacakmış aslında da doluymuş. sabah 7'de ordayız, akşam 10'a, 10 buçuğa kadar. annemin isteğiyle her gün mesaideyim. ilk günün sonuna doğru tak diye düşüp bayıldım yorgunluktan, düşün. ben ki gencim, çeviğim, yıllarca basketbol antremanlarında it gibi koşturmuşum ama iş o kadar yorucu ki bünye kaldırmadı. annem bizim şefi tanıyor. ona da tembih etmiş, süründür şunu, diye... adam göz açtırmıyor. günde zaten öğle ve akşam yemeği için toplam 45 dakika falan molamız var. onda da koştur koştur yemekhaneye gidiyorsun, koştur koştur ana restorana dönüyorsun. orada iş bitince şef havuz barına yolluyor, orada bitince çocuk restoranına, orada bitince lobiye... üniversitede de çok işte çalıştım ama o tempoyu bir daha görmedim.

    yemek saatinden önce kumaş peçeteleri katlıyoruz, yüzlerce... masaları yerleştiriyoruz, baharatları dolduruyoruz, tabak, çatal, kaşık, bıçak, bardak düzenlemelerini yapıyoruz, şarap kovalarına buz dolduruyoruz, sandalyelere sapık gibi giysi giydiriyoruz, onlar bitiyor arka tarafa gidiyoruz çatal, bıçak, kaşık, bardak siliyoruz sıcak sudan çıkartıp. müşteriler geliyor, onlara hizmet ediyoruz. votka getir votka getir votka getir... otel ruslara hitap ediyordu da... yazın bağrında, karınca mıyız insan mıyız belli değil. bak ben o günlerden yadigar, topuklu ayakkabıdan tiksiniyorum. görünce tüylerim diken diken oluyor. zorunluydu çünkü. elli derece antalya sıcağında kat kat personel kıyafetini giydirdikleri yetmiyormuş gibi, bir de topuklu ayakkabı giydiriyorlardı. onlar da bir vuruyor bir vuruyor... normalde o tempoya can zor dayanıyor, bir de ayakların acıyor, yara olmuş arkaları, cırt diye kesiveriyor ayakkabı, derin kalkıyor, kanıyor falan... iki hafta sonra artık dayanamadım, arka tarafta yere oturdum ağladım, benim ayaklarım acıyoooo diye. şef dayanamadı da sen babet giyebilirsin dedi, öyle kurtuldum.

    gün geldi çattı. sınav puanları açıklandı. puana bakıyorum tamam, sıralamaya bakıyorum tutuyor. uçuyorum mutluluktan. en yüksek ankara veteriner, onun üzerindeyim. istanbul veteriner zaten tutuyor. ooh diyorum ya tamam bu iş. bu kadar işte. başardım. oldu. normalde olsa bursa'yı da yazıp bırakırdım ama ne olur ne olmaz diye van'a kadar tüm veteriner fakültelerini yazıyorum tercihlere.

    dedim, anne artık gitmeyeyim işe yeaa kazandım ben istanbul'u. hadi bakalım, dedi. umarım öyledir.
    o iş öyle olmadı tabii... yerleştirme sonuçlarına ekrandan baktığım an hala ne dünü, bugün gibi aklımda. van yüzüncü yıl üniversitesi veteriner fakültesi... ulan sınavı kazandık mı, kaybettik mi belli değil... yani ben yine mutluyum bi yerde. otel yok, işten kurtuldum, e istediğim bölüm zaten ne olmuş yani... ama annem oturdu ağladı ya onu unutamıyorum. tebrik de etmedi. ben olsam camdan atardım. onca yıl emek ver, besle büyüt, sınav yılı serserilik yapsın, kaç bin kilometre uzaktaki okulu kazansın... van'a gittik, kaydımı yaptık, yurt açılmamış daha. tadilat mı bitmemiş ne olmuş. annem beni öğretmen evine bıraktı, ertesi gün döndü gitti. van'ı bilmem, insan tanımam... okulun açılmasına bir hafta var. çıktım dışarı. her yer birbirine benziyor. etrafı göreyim diye gezmeye başladım. huylu huyundan vazgeçmez. dışarı çıkış o çıkış... ilk iki yıl doğru düzgün eve girmedim. van merkezin her sokağında anlatmaya değer en az üç anım var. neyse...

    liseden üniversiteye geçilen yazın üzerinden altı yaz geçti. o topuklu ayakkabıların yaptığı yaraların izleri geçmedi. kırmızı kırmızı duruyor hala. basit yara izleri olarak değil, hayatımın dersinin izleri olarak duruyor. bu yüzden, estetik durmasalar da seviyorum galiba. yaz günü de olsa van'da geceler biraz serin. çorap giyerken takıldılar gözüme... bir yerlerde, vaktiyle benim gibi eşek olan bir ergenin anne-babası, abisi, ablası ''ne yapıcaz bu salakla?'' diyorsa, fikir olsun. ben o yaz bir yeri kazanamasaydım bile, burnum kısacık zamanda o kadar sürtmüştü ki bir dahakine boğaziçi tıp falan değil, harvard kesindi. hem de burslu...

  • floryada bir kafeye gitmiştik..

    ne yesek ne yesek diye düşünürken, garson bize pizzalarının çok iyi olduğunu ustalarının italya'dan geldiğini söyledi..

    bu da bizim hoşumuza gitti, vayyy oovvvvv sesleri çıkardık doğal olarak..bu sesler adamı biraz gaza getirdi ki içeri gidip pizza ustasını bizim masaya gönderdi tanışmamız için..uzaktan tıknaz kafasında bandana olan şimanca bi adam geldi masamıza ve yaran diyalog yaşandı...

    biz: vay abi italyadan gelmişsin
    aşçı: evet
    biz:ne kadar kaldın abi italyada?
    aşçı: 3 ay
    biz: 3 ay mı çalıştın abi?
    aşçı: yok çalışmadım
    biz: 3 ay aşçılık kursuna mı gittin?
    aşçı: hayır 3 ay gezmeye gittim
    biz: heee iyiymiş abi...garson bey biz bi pazı bazlama alabilirmiyiz :)

  • dev oyku kosesinde redhouse sozlukle ilgili tespitiyle olayı bitirmis adam.
    _yetmisaltıncı denek gelsin!!
    (eleman sallana sallana gelir,kenarda deneye girmis diger denekler bekliyodur)
    _ne var,ne yapıcaksınız bana?
    _al bakalım sunu.(redhouse sozlugu elemana verirler)
    _ne lan bu,aaa redhouse sozluk,hemen .mcıgın,.ikismenin ingilizcesine bakıyım neymis.
    _bu da aynısını yaptı profosor(elinden sozlugu alıp,kıcına tekmeyi basarlar elemanin)defol lan.
    (kenarda ki diger yetmisbes denek dallamalada guler buna,sitti lan der bunlara eleman).
    _yetmisyedinci denek gelsin

  • bu hatun muhteşem yüzyıl polemiği ile ilgili başbakana öyle bir ayar vermiş ki helal olsun dedirten cinsten: "memlekette bu kadar sorun varken , bunu gündeme getirmek niye anlamadım" ... "bu anlatılanların gerçeği yansıttığına inanmıyorsa ellerinde çok büyük imkanlar var, bildikleri gibi bir dizi çeksinler biz de izleyelim". herkesin iktidarı yaladığı bu günlerde ferahlatıcı bir ayar bu. yılmaz güneyle zamanında niye evlendiğini anlamış bulunduk.

  • 2023'ün ilk ayını geride bırakırken xboxdünyasında son zamanlarda meydana gelen önemli haberleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

    1- activision blizzard alımında sular iyicene bulanık hale gelmeye başladı. playstation ceosu jim ryan, satın alım noktasındaki çekincelerini belirtmek üzere geçtiğimiz günlerde bir kez daha brüksel'de avrupa birliği düzenleyicilerine brifing verdi. brifingin odak noktası tabiki de playstation dünyasının en çok satan oyun markası call of duty.

    2- bu brifinge ilk tepki microsoft'un iletişim departmanının başındaki isim frank shaw'dan geldi. sony'nin brüksel'deki düzenleyicilere call of duty'i playstation'da tutma taahhüdü konusunda açık açık yalan söylediğini vurgulayan microsoft temsilcisi, her anlamda eşitliği vurgulayan 10 yıllık anlaşmayı tekrardan vurguladı. hatırladığınız gibi microsoft, nintendo ve steam ile bu konuda bir anlaşma yapmış benzer anlaşmayı ise sony'e sunmuştu.

    3- xbox ceosu phil spencer ign'ye verdiği röportajda activision blizzard satın alımı için düzenleyicilerle işbirliği içerisinde çalıştıklarını, geçtiğimiz yıla göre bu satın alıma daha fazla inandığını vurgulamış. bunun yanında call of duty markasının playstation'da kalmaya devam edeceğini, starcraft gibi uykuda olan markaların da tekrardan geliştirilmesi için destek çıkacaklarını belirtmiş. geçtiğimiz aylarda ise playstation tarafının düzenleyiciler ile xbox tarafına göre daha fazla vakit ayırdığını belirtmişti ki olay artık çok ilginç yerlere gidiyor. sony tüm odağını bu satın alımı engellemek üzerine kurmuş gibi. neredeyse 450 gündür oyunlarını toplu tanıtacak bir etkinlik düzenlemiyorlar. silent hill, final fantasy 16 gibi kendilerine özel olan oyunlar için de hiç müdahil olmadan geliştiricilerin açıklaması yoluna gittiler. 30 yıllık tarihlerinde bunu neredeyse hiç yapmadılar. activision blizzard alımı netleşmeden sony'den özel oyunlarını gösterecek bir etkinlik çok uzak gözüküyor şu anda. ne kadar etik olduğu tartışılır ama sonuçta rekabet ortamı.

    4- xbox geçtiğimiz günlerde developer_direct adı altında ufak bir gösterim yaparak geliştirme aşamasında olan bir kaç oyunu hakkında bilgilendirmelerde bulundu.

    5- şovun en büyük sürprizi tango gameworks'un bir anda piyasaya sürülen hi-fi rush adlı oyunuydu. oyuncuların büyük ilgisini çeken oyun, yeni çıkmasına rağmen steam'de haftanın en çok satan oyunları listesine %99 beğeni oranı ile direk girdi. aynı zamanda opencritic mecrasında ise şu an 91 puan ortalamasına sahip. xbox ve pc sahipleri bu mükemmel oyunu xbox game pass ile hemen deneyimleyebilirler. kesinlikle yılın en iyi oyunlarından biri.

    6- forza motorsport için de yeni oynanış görüntüleri geldi. 4k 60 fps'de oyun içi rtx desteği sunan tek yarış oyun için çıkış tarihi net olarak verilmese de 2023 yılında geleceği açıklandı.

    7- arkane tarafından geliştirilen, far cry vari açık dünya ve oynanış elementlerine sahip olacak redfall, 2 mayısta oyuncuların beğenisine sunulacak. oyunun açık dünya olacağı, npcler ile etkileşime girerek yan görevler yapabileceğimiz ana üssümüzün olacağı, gece gündüz değişiminin oyuna etki edeceği de belli oldu. aynı zamanda fps elementleri noktasında usta olan id software'nin de geliştirme sürecinde destek olduğu açıklanmış durumda. dishonored, prey ve deathloop yaratıcılarından harika bir oyun daha geliyor.

    8- şovdaki bir diğer oyunumuz ise minecraft evrenine farklı bir dokunuş yapan minecraft legends. oyunumuz 18 nisanda piyasada.

    9- rare tarafından nintendo 64 için zamanında geliştirilen goldeneye 007 adlı james bond oyununun 4k 60 fps destekli remastered versiyonu xbox konsolları için yayınlanmış durumda. metacritic platformumda 96 puan ortalamaya sahip oyunun grafikleri her ne kadar eski olsa da şans verilmeyi bekleyecek kadar kaliteli vakit sunmayı taahhüt ediyor. geçmişe dönmek için harika bir fırsat.

    10- uzun bekleyiş sona eriyor. age of empires 2 yarından itibaren xbox konsollarında.

    11- geçtiğimiz günlerde microsoft cephesinde yaklaşık 10 bin kişi işten çıkarıldı. bunların arasında halo'nun yapımcısı 343 ve bethesda çalışanları da bulunuyor. halo infinite'nin beklendiği gibi çıkmamasının ardından ufak bir dokunuş bekleniyordu zaten. microsoft pandeminin getirdiği esneklik ile son 2 yılda 40 bin kişiyi işe almıştı. bu genişlemenin yapay olduğu neredeyse bütün teknoloji şirketleri için konuşuluyordu. işten çıkarmalar bunun için sürpriz değil maalesef.

    12- işten çıkarmaların ardından 343 industries stüdyosunun başındaki isim pierre hintze'den ortaya çıkan söylentilere son verecek bir açıklama geldi. halo'yu harika seviyesine getirmek için epik hikayeler anlatarak geliştirmeye devam edeceklerini vurgulamış.

    13- obsidian başkanı microsoft bünyesinde çalışmalarından çok mutlu olduklarını, onlar sayesinde aynı anda bir çok proje geliştirdiklerini açıklamış. yeni oyunları hakkında ne zaman konuşmaya başlayacaklarını bilmediklerini 2023'ün sonlarına doğru olabileceğini aynı zamanda emekli olmadan önce başka bir fallout yapmayı çok istediğini de vurgulamış. fallout new vegas ile oyuncuların oldukça beğenisini kazanan stüdyoya umarım bu fırsat verilir.

    14- hi-fi rush, goldeneye 007, monster hunter rise, persona 3 portable ve persona 4 golden ocak ayının öne çıkan xbox game pass oyunlarından.

    15-apex legends ve destruction allstars oyunlarından bildiğimiz lucid games'in rare'ye sea of thieves konusunda destek olacağı açıklanmış. rare'nin bu şekilde yeni oyunlarına daha fazla vakit ayıracağı düşünülüyor.

    16- the elder scrolls online için de yeni bir ek paket açıklandı. bununla birlikte geçmişte çıkan bütün bölümler ve dlclerin çoğu ücretsiz hale geldi. ilgilisi için harika haber.

    17- starfield'in 2023'ün ilk yarısında çıkacağı kesinleşti gibi. çıkışından önce ayrı bir gösterim etkinliği de olacak. aynı zamanda yeni üretim xbox series x konsolları üzerinde starfield görselleri yer alacak. sadece yılın değil oyun dünyasının en iyi oyunlarından biri geliyor.

    18- dead space yeniden yapımının piyasa çıkmasıyla xbox series x ve xbox series s konsolları için yeni dinamik arka plan da konsollar üzerinden erişilebilir hale geldi.

    19- microsoft yayınladığı finansal veriler ile konsol ve oyun pazarında gelirlerinin düştüğünü xbox game pass tarafındaki karlarının ise
    arttığını açıkladı.

    20- aktif xbox live kullanıcı sayısının 120 milyonu aştığı açıklandı. bu xbox için gerçekten çok büyük bir sayı.

    elimden geldiğince son gelişmeleri sizlerle paylaşmaya çalıştım. umarım bu yazımı okurken keyif almışsınızdır. hayatınızdaki her şeyin yolunda gitmesi umuduyla, sağlıcakla kalın.

  • geç? kime göre neye göre geç sen bana onu söyle hele.

    haftanın 2 günü hastanede nöbetçi olan bir sağlıkçıyım belki. belki gece çalışan bir özel güvenlik işçisiyim. barmenim, ikinci öğretim okuyan bir öğrenciyim belki.
    gecenin bir saatinde rahatsızlanan akrabamın, arkadaşımın yanına sırf cebimde taksi parası olmadığı için gidemedim belki hatta.
    hepsini geçtim, sikimin keyfine göre barlarda demleniyorum, sürtüyorum sana ne lan?
    kamu hizmetlerini senin mesai saatlerine, komşu/akraba gezmelerine göre mi ayarlamak zorundayız? normal olmanın kıstası senin uyku düzenine göre mi belirleniyor a benim kınalı cahilim?

    işini gücünü yahut keyfini geceye göre düzenlemiş bir insan elbet otobüs seferi isteyecek o ''geç'' saatlerde.

  • yalnız olmasan ne olacak. çocuğun torunun ölse de mirası bölüşsek bakışları arasında yaşamak çok mu güzel. hele sağlığın yerinde değilse

  • 1850den başlayan, 5 kuşağın olduğu benim 37.sırada olduğum tabloda ben de dahil 35 kişinin nüfusu bizim köye kayıtlı. premium gold köylüyüm.