hesabın var mı? giriş yap

  • donemin alman imparatoru 2. wilhelm'in hediyesi oldugu icin "2. wilhelm cesmesi" olarak da bilinen, 1898-99'da almanya'da yapilmasinin ardindan paketlenip sultanahmet'e tasinan cesme.
    mimari spitta olan bu yapi, sekizgen plana oturmakta olup, bir yuzunde basamaklar, diger yedi yuzunde de birer cesme bulundurur. her kosesinden parlak yesil mermerden birer sutun yukselir. bu sutunlar, cesmenin uzerini orten sekizli tonozu tasir. ici altin yildizlarla, disi renkli cinilerle bezeli olan bu sekizli tonoza "kubbe" demek ayiptir; ama herkes oole der...

  • oda hiç olmadıgı kadar kalabalıktır. misafirler için çay istenir:

    oda: 615'e 12 çay.
    çaycı: abla naptın yaa, mevlüt mü okutuyon?

  • aksam rakiyi fazla kaçırınca oturup yazamadım. kısmet simdiyeymis. şimdi size tayfun uzbay ile ilgili bilmediklerinizi anlatayım. hocamız ile aktif olarak çalışan biriyim. bilirsiniz ki şizofreni konusunda çok iyi bir araştırma yaptı (bkz: agmatin) ben de kendisiyle çocuk şizofreni hastalarında beraber çalışıyorum.

    tayfun hoca nun bir lafı vardır. bilim adami kendini yanlislamalidir diye. öyle ortaya attığınız her hipotez doğru çıkacak değil. hocanın farkı bu. etik olmasi ve diğer uyduruk akademisyenler gibi her bulduğunu çözüm gibi sunmamasi; çözüm pozitif ise neden öyle olduğuna da bakması.

    başlıkta yazılara baktım ama goremedim; sizofreni denmiş ama asıl önemli bir bilgiyi aktarmak isterim madem burası kutsal bilgi kaynağı. agmatin denen molekülün anti depresan etkisi olduğunu iddia eden bir ilaç firması grubu fdaye bunu kabul ettirmeye çalışıp yeni ilaç piyasası oluşturmaya çalıştı. halbuki daha agmatinin geçerliliği bile sorgulaniyor. peki fda neden ruhsat vermedi? çünkü tayfun hoca öyle olmadığını gösterdi. fda de buna dayanarak olaya yanaşmadi.

    tayfun hoca ile tubitaka proje yazdık, sanırım 4-5 bin lira butceliydi. reddettiler. karar gerekçesini incelesen en iyi dansöz bile böyle kıvıramaz dersin. telefon açtım bu proje bitecek ben sana garantisini veriyorum, bi yolunu bulacağım dedi. o proje şimdi bitmek üzere.

    en ama en önemlisi. hocayla reyhan pastanesinde otururken anlatti. gerçekten tanıyıp etik ve naif bir insan olan bu adam neyle suçlandı biliyor musun? hayir sadece casusluk değil. kadin saticiligindan uyuşturucuya kadar herseyle. boynuna yazılı bu suçları cezaevinde ailesiyle görüşmeye giderken hep sakladı görüp de uzulmesinler diye. bu insanlar böyle işkenceler de çektiler.

    sen cezaevinde bilimsel makale yazan insan tanıyor musun? ben tanıyorum: tayfun hoca.

    bu adam bizim için çalışırken biz onu cezaevine sokup bağlama çaldırır, resim kursuna verdirdik ama şizofreni ile çalışmasına engel olduk.

    bilin istedim turkiye de neler yapıldığını. bu ülkede pezevenk olmak bilim insanı olmaktan daha kolay. bi iftiraya bakar.

  • başlık karakter sınırına takıldığından dolayı aslı "tubitakın sahip çıkmadığı projeye biz sahip çıkıyoruz kampanyası" olacak olan başlık.

    üniversiteli genç arkadaşın facebookta yazdığı yazıyı bizzat kopyalıyorum;

    "arkadaşlar oncelikle uzun bir yazı olacak ama hem hayatımın onemli bir anısını paylasmak hemde yardım isteyecegim llutfen uplarınızı esirgemeyin.

    suan ısparta suleyman demirel üniversitesinde okuyorum. bundan 3 yıl once yıllardır araştırdığım bir projeyi gerçekleştirdim ve tubitak proje yarışmasına katıldım 1500 proje arasından ilk 23 e kalarak ytüde gerçekleşecek olan yarı finale katılmaya hak kazandım. bu yarısmada ilk 3 gun sergi olur standınızs gelenlere projeyi anlatırsınız 4. gun ise juri onunde sunum yaparsınız ve finale gidecekler belirlenir. gittiğimizde yan standdaki kisilerin surekli aynı uc kisiye gördükleri her yerde selam verdiklerini ve hep muhabbet ettiklerini farkettik fakat tanıdıkları olabilecegini dusunerek birşeyden kuskulanmadık. 4. gun jürinin karşısına çıktığımda inanamadım tam anlamıyla. selam verdikleri uc kisi juri uyesi olan 3 kişiydi. sunumumu yaptım ve jurilerden biri " muhtemelen gecemeyeceksin fakat bu projenin mutlaka patentini al kar-maliyet oranı bu kadr yuksek bir proje zor bulunur" dedi.

    bende madem iyi bir proje neden gecemeyeyim dedim ve birsey söylemedi yanımdan ayrıldı. daha sonra sonuclar açıklandı ve finale giden 2 projeden 1inin o selam veren arkadaşlar oldugunu gordum. iste o an puzzle parçaları yerine oturdu. demem o ki tübitak'ın tarafsız oldugunu dusunmuyorum. ve aslında o juri üyesinin boyle demesinin ardından projemin uzerine düşmeye karar verdim. 5 is adamı bana ulaştı ve gorusmek istediklerini soyledi görüştük ve hepsi bana projemi 4 bin tl gibi komik bir rakama satın almak istediklerini söylediler bende avrupada veya kanada da universite okumak istedigimi bunu saglarlarsa projemi vereceğimi soyledim kabul etmediler. daha sonra tvde yayınlanan bir fikrinmi var adlı proje yarışmasından davet aldım ama üniversitem dolayısıyla katılamadım..

    projemden bahsedeyim: sadece basınçlı oksijen ve surtunme kuvvetini kullanan bir klima yaptım. deneylerle elde ettigimiz sıcaklık değerleriyle birlikte ortalama degerleri 2000. tl olan 12.000 btu klimalarda kullanılan uluslararsı sıcaklık değerlerini 450 tlye mal ettigim klima ile sıcak ve soguk değerlerin her ikisi icinde sağladık.

    2. avantaj zararlı gaz kullanımı olmadıgı icin klima gazı zehirlenmesi riski yok.
    3. avantaj kullanılan yerin fiziksel şartlarına gore %20-25 arası aylık enerji tasarrufu sağlıyor.

    ve son olarak ne istediğime geleyim. dedigim gibi yurt dısında bana bu projemi arge çalışması ile en iyi haline getirip gerçekleştirme imkanı sunabilecek bir universitede burs istiyorum. bana bu sartları sağladıktan sonra ulke farketmez hindistan bile olur. bu yolda yardım edebilecek kisiler arıyorum. belki yurtdışında bir üniversiteden birisini tanıyor olabilirsiniz veya bir konsoloslukta burslarla ilgilenen kisi olabilir, herhangi birsey olabilir. yardım edebileceğimizi umuyorum. uplarınız dert görmesin"

    ülkemizin en tarafsız olması gereken kurumu böyle şeyler yapıyorsa bence bizler bireysel olarak elimizden geldiğince bu tarz projelere sahip çıkmalıyız. umarım yardımı dokunacak birileri olabilir.

    edit: proje sahibi arkadaşa ulaşmak isteyenler burakbasaksehir@gmail.com adresinden mail yoluyla ulaşabilir. teşekkürler ilginiz için

  • sokakta buyumenin tadini doyasiya cikaran, annelerinin balkondan adini bagirmaktan usandigi, aksam ezanindan sonra saklambac oynamanin zevkini bilen bi da olsa bidaha yaparim dedirten komsunun zilini calip calip kacan sansli nesil..

  • ne güzel sendromsuz pazartesi, iş çıkışı eve dönerken yol üzerindeki barda oturup maçı izlerim bir iki bira içerim diye düşündüm.

    sonra dedim ki bira 30 tl, 4 tane içsem 120. e iş çıkışı aç gidicem bi bira tabağı vs. söylesem, bi de maç parası da alıyorlardır muhtemelen. minimum 200lük olduk iki saatte.

    pazar pazar bunları düşünüp of çektim. sonra dedim ki al bi öküz öldüren gel eve selçuk'tan izlersin, yapacak bişey yok.

    ülkenin en iyi 3 üniversitesinden birinden mühendislik mezunuyum. tuttuğum takımın maçını iki bira içip izlemeyi çok görüyor bana memleketim. emeği geçen herkesin allah bin türlü belasını versin, cehennemde yansın.

    bari izlediğim link donmasın da iyice gecem zehir olmasın. seyir zevki yüksek olsun, iyi olan kazansın.

    edit: en çok yeşillendirildiğim entry'm oldu. yaklaşık 100-150 arası mesaj aldım. ışverenim, işini iyi yapan bir mühendis bulsam 20 bin lira maaş vercem sen kendinde ara suçu diyeni mi ararsın, kahvede çay içerek izle 10 lira tutar herşeyden şikayet etmeyin mk diyeni mi ararsın. ülkenin tam özeti gibi sözlük de.

  • aşktan tam olarak ne anladığınıza göre değişebilen bir durumdur.

    lise aşkları biraz farklıdır ve hormonların yeni yeni etkisini göstermesiyle başlar. bir şekilde delicesine aşık olursunuz. onu düşünmeye, sürekli hayaller kurmaya başlarsınız. yeme-içmede bir azalma olur cidden iştahtan düşersiniz. bir çeşit güçlü bir takıntıya dönüşür bu aşk. onu düşünmeden yapmazsınız her şeyiniz bir kişi olur. öylesine güçlü bir istektir ki gözünüzü karartırsınız bu açıdan lise aşkı insanın hayatında ciddi bir iz bırakır. lise aşkı, aşkın çok vahşi ve içgüdüsel bir yönüdür.

    üniversite aşkı ise daha farklıdır aşk duygusundan ziyade sevmek ön plandadır. onu seversin ve ona dair şeyler hoşuna gider. birlikte zaman geçirmeyi, delicesine bir şeyler yapmayı istersin. ortak anılar biriktirirsin her şey daha çok netleşmeye başlar. sevgililiğin en güzel dönemleridir lise aşkı kadar kaotik değildir mantıkta işin içine girmeye başlamıştır. pek çok şeyi sevgilinle öğrenirsin ve yaşarsın.

    iş hayatına atıldığında ise artık hayatın gerçekleri yüzüne daha sert çarpıyor demektir ayakların yere sağlam basmaya başlar. ne istediğini iyi bilirsin hatta daha önemlisi ''ne istemediğini''. yorucu bir ilişkiye ve aptal oyunlara tahammülün kalmamıştır. aşkı, sevgiyi ve daha önemlisi uyumu aramaya başlamışsındır. olgunlaşırsın gerçekten seveceğin birisini ararsın geceleri ve boş zamanlarında... kendini anlatabileceğin, beraber dünyayı gezebileceğin, hayata karşı elini tutabileceğin birisini sevmek istersin. 25 yaşından sonraki aşk bir anda olmaz lise aşkı gibi ya da üniversiteli sevgisi gibi değildir. 25 yaşından sonra aşk zamanla gelişir bir anda birisine bir şey hissedemezsin. detayları bilmen gerekir, zevklerini görmen gerekir, kendini nasıl ifade ettiğini bilmen gerekir. bu açıdan aşkın en kaliteli halidir ne istediğini bilen iki insanın birbirine kavuşma serüvenidir.

    bana göre 25 yaş sonrası aşk > üniversite aşkı > lise aşkı.

  • "hazır ucuz yollu alabiliyorken en iyisini alalım" mantığıdır. bu mantıkta göze batan birkaç ahlâksızlık mevcut:

    1. diyanet işleri başkanı olarak kendi kurum dergine "müslümanlar lüks batağına saplanmıştır" derken gidip en lüks aracı neden alıyorsun?
    2. aracın sadece içi lüks değil, aynı zamanda motoru da 5 litre benzinli bir motor. başta güttüğün mantığın aynısı burada da mevcut: "nasıl olsa cebimden benzin parası çıkmıyor". bu durumu etik buluyor musun?
    3. vatandaş neden senin 322 bin tl'ye aldığın aracı 1 milyon tl'ye alıyor? kendi kendine hiç bunu sorguluyor musun?