ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
3 milyar tl'lik akıllı pos vurgunu
-
vurgunu kısaca özetlemek gerekirse:
-eğer esnaf iseniz 1 ekim 2013 itibariyle akıllı pos cihazı satın almak zorundasınız.
-cihazın fiyatı 590 euro.
-alınmak zorunda olunan cihaz sayısı 2 milyon.
-cihaz çin malı.
-türkiye'ye getiren şirket: mt bilgi teknolojileri ve dış ticaret anonim şirketi.
-şirketin sahibi: rte'nin kankası ethem sancak'ın yeğeni murat sancak
-şirketin genel müdürü: mehmet erdoğan (hani 40 kilo uyuşturucuyla yakalanıp, satıcı değil içici olduğu anlaşılınca serbest bırakılan başbakan yeğeni)
ek bilgiler:
-590 euro ile şu an en kralından bir laptop alabilirsiniz. bu da perakende fiyatı. eğer ben 2 milyon tane alıcam derseniz, muhtemelen 200 euroya bile alabilirsiniz aynı laptop'ı
soru:
-birileri ahlaktan mı bahsetmişti?
-birileri müslümanlıktan mı bahsetmişti?
hesaplayan adam modu:
-590 eurodan 2 milyon cihaz = 3 milyar küsür tl (iyi para)
ithaf:
-fışkiyeler kırıldı, ekonomi zarar gördü diyenler
haber ayrıntıları:
http://www.odatv.com/…hangi-akpliler-var-0110131200
bir semtin fakir mi zengin mi olduğunu anlamak
-
iyi bilmediğiniz bir şehrin herhangi bir semtindesiniz ve merak ediyorsunuz, acaba burası zengin semti mi değil mi? bunu anlamanın en iyi yollarından birisi dükkanların dışarıda duran algida buzdolaplarına bakmaktır. eğer dolap kilitli değilse zengin semtidir, kilitliyse fakir... eğer normal buzdolabı kilidinin dışında bir kilit daha eklenmişse, hava kararmadan o semtten uzaklaşmanın yollarını arayın.
gündelik hayat teorileri
-
"bir evdeki yeterince içbükey her yüzey, yeterince uzun bir süre sonunda kültablası olmaya mahkumdur" --mengus, 28.03.2005, 02:28, sigarasını hard disk'in anti static plastik kutusuna silkerken.
izmir
-
evet chp başkanlarını sevmiyorum (ne tunç ne cemil), tunçtan sonra belediyecilik can çekişti bu da doğru.
fakat merkezi hükümetten metro için 3000 tl ödenek verildiğini de biliyorum. çiğli tramvayı aylarca sadece 1 adet imza bekledi ankarada. 1 tane imza ya. rapor falan değil imza. evet süreci takip ettim. o süreçte dolar uçtu gitti maliyetler rekor seviyeye geldi. yapılacak işler maliyet uçuşundan dolayı aksadı. kalitesi düştü.
bu ayrıştırıcı akpye oy vermeyecek kadar memleketimi seviyorum. öyle gün boyu sırıtan aday çıkarmakla olmuyor o işler.
kişinin okuduğu bölüm öğrenilince sorulan sorular
-
-amerika'nın kültürü mü var?
albert camus
-
"onumden yurume, takip etmeyebilirim. arkamdan yurume, liderlik etmeyebilirim. yanimdan yuru ve arkada$im ol."
hallelujah
-
leonard cohen reisin yazdığı, jeff buckley'in zirveye taşıdığı şarkıdır gözümde.
daha önce iki buçuk adet türkçe çevirisi yapılmış sözlükte. izninizle bir çeviri de ben koyayım. etkilenmemek için diğerlerine bakmadan çevirdim:
duydum ki gizli bir melodi varmış,
davud'un çalıp da tanrı'yı gülümsettiği.
ama müzikle pek aran yoktu değil mi?
böylece gider bu, dört, beş derken
diyezde aşağı, bemolde bir üste
derken bakmışsın mazhar kral hallellujah'i bestelemiş.
hallelujah
hallelujah
hallelujah
hallelujah
inançlıydın inançlı olmasına, ama ispat lazımdı sana
terasta banyo yaparken gördüydün ya onu
güzelliği ve ayışığı onun önüne geçtiydi hani.
seni bir mutfak sandalyesine bağlamış
tahtını sallamış, ve saçlarını kesmiş
ve dudaklarından almıştı o lafı: hallelujah
hallelujah, hallelujah
hallelujah, hallelujah
canım, daha önce de bu yollardan geçtim
bu odayı bilirim, koridorunda az sigara içmedim.
senle tanışmadan önce yalnız yaşardım biliyorsun.
mermer kemerde flamanı da gördüm
aşk, bir zafer türküsü değildir ki,
soğuk ve kırık bir hallelujah'tır olsa olsa.
hallelujah, hallelujah
hallelujah, hallelujah
aşağıda olanlardan bana bahsettiğin zamanlar olurdu
şimdiyse bana hiçbir şey söylemiyorsun, değil mi?
sana taşındığımı dün gibi hatırlıyorum
kutsal güvercin de taşınmıştı
birlikte aldığımız her nefeste: hallelujah
belki de yukarıda cidden bir tanrı vardır
aşktan tüm öğrendiğimse
ilgini çeken birilerini nasıl öldürebileceğimdi
geceleri duyabileceğin bir yakarış değildir bu.
ışığı görmüş birileri değildir bunu diyen kişi.
bu soğuk ve kırık bir hallelujah'tır olsa olsa.
asgari ücret 1300 tl olacak demedik
yaran facebook durum güncellemeleri
-
''çakmak doğada 300 yılda, arkadaşlarımın yanında 10 dakikada kayboluyor amk''
23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı
-
atakan, nasıl unutuldun ama?
derbi adamı böyle yapar evlat. türkiye gerçeklerine alış. yallah d&r'a...
youtube'da izinsiz erkin koray paylaşanlara dava
-
tamam, bu bir şekilde kabul edilebilir, ticari amaçla bunları kullanan ve şarkıları üzerinden para kazanan varsa tabii ki hakkıdır.
amma velakin söylemek istediğim bir şey var.
erkin koray'ı çok severim, hemen hemen tüm 45liklerini de topladım, yani öyle böyle değil ilgim.
pandeminden önceki yıllarda iki kere de konserine gitme şansım oldu.
her iki konserde de zırt pırt durup " telefonla çekmeyin, beni videoya almayın, kameraları kapatın, güvenlik kameralara müdahale edin" demesi canımı sıktı.
akabinde bir 33lüğünü ( benden sana) imzalatmaya yanına gittim, imzaladı ama "bu korsan" dedi. ahah, "yav 82 baskısı" bu dedim, " haa ben yenilerden sandım " dedi.
bunadın mı abi sen? bırak çeksin çocuklar, seni ileriki yıllara aktarsınlar. bilsak günlerindeki erkin baba nerede, şu hallerin nerede.
az sal ya.
muhabbet kuşu
-
biz muhabbet kuşumuzu almak için uzunca bir süre bekledik. zira, yumurtadan yeni cıkmış olsun istedik. aldığımızda tüyleri bile yeni yeni çıkıyordu. alıp eve getirdik ve resmen bir evlat gibi baktık. uçmayı bilmiyordu, yemleri kıramıyordu velhasıl baya uğraştık.
uçmayı öğrendi, sabahları kahvaltı soframızı işgal etti hatta. yemek yerken görünce hemen atlayıp dudaklarımızı ısırırdı ağzınızdaki yemeği yemek için. velhasıl çook cana yakındı. pencereye sineklik taktırmıştık kafeste durmak istemiyordu çünkü.
babannem bir gün çok daralmış, ona defalarca tembih ettiğimiz halde sinekliği açmış, güzelim hayvan çekip gitmişti. nasıl ağladığımızı unutamıyorum. babam akşam eve geldiğince çok üzüldü. babanneme kızdı haliyle. zira bu evde babamın şefkatini o kuştan başka kimse görememişti. hatta sinirden sinekliği söküp kırdı. (abartı gelebilir ama o acı çok başka inanın)
her boktan işte olduğu gibi anneme söyleme işi de bana devredildi. '' sen bağrımı yaktın kızım benim. onun senden tek farkı, onu doğurmamış olmamdı.'' üzüldü baya ağladı. gece hiç uyuyamadık. erkek kardeşimi kendiyle konuşurken yakaladım. ''uyu uyu, belki rüyana gelir. hemen uyu'' yavrum benim nasılda üzülmüş.
1 aylık muhabbet kuşu ne adam gibi uçabilir, diğer kuşlardan kaçabilir ne de kediye yem olmaktan kurtulabilirdi. gece hiç uyuyamadım, bir ara dalacak gibi oldum 10 - 15 dakika. rüya gördüm hemencecik. kuşumuz geri dönüyormuş-da ben kafese koyuyormuşum-da yoh yea...
sabah pencereleri açıp evi havalandıracak gibi oldum.
kafamın üstünde kanat çırpıyordu. çığlıklar atıp evi ayağa kaldırdım. hepsi başıma üşüştü.
inanın bana gidişinden çok, gelişine ağladım. inanılmaz duygulandım. hiç bilmediği halde gece dışarda kalmış, sağ salim dönebilmiş. üstelik daha önce balkona hiç çıkarmadığımız için çevreyi de tanımıyordu. evin dışını bilmeden, daha evde konacak yer bulamayıp yere çakılan miniğimiz geri gelmişti. inanılacak şey değildi.
kafamın tepesinde ötüyor hınzır şimdi :)
not: yeniden bir sineklik alınıp takıldı.
ekleme: sonrası için #58067255