hesabın var mı? giriş yap

  • yorumların çoğunu okudum,azeriler türk değildir “tezini” savunanların profillerine baktım, hepsinin kürtçü olması enteresan mı, değil mi?

  • yıllar önce ağzına kadar dolu bir iett otobüsünde arkalardan şoföre bir ses yükselir.

    - zaten akraba olduk, daha fazla alma da miras bölünmesin.

  • sürekli bacaklarını sallayan insanların kendilerinde olduğunu zannettiği sendrom. huzursuz bacak öyle bir şey değil, yaşanmaz anlatılır. siz sadece bir nevi tik olarak bacaklarınızı sallayıp duruyorsunuz. huzursuz bacak sendromunda içten gelen ve insanın içini kemiren bir "hemen şimdi bacağını biraz da olsa hareket ettiriyorsun" emri vardır. ilacı vardır, ama illa ki doktor kontrolünde kullanmak gerekir.

  • annemin can sıkıntısına çözüm getirmek adına bir mp4 player almıştım. içine de güzel sesli bir hocanın sesinden tüm kuranı cüzler halinde koymuştum. bugün farkettim, annem philips marka lila renkli fancy mp4 playerı eline aldığında ve işini bitirdikten sonra yerine koymadan önce üç defa öpüp başına koyuyor :)

  • çoğu kişi bilmez ama ikinci yüksek lisans ile askerliği +3 yıl daha ertelemek mümkündür. ben yaptım evet. şu an mutluluktan havalara uçuyorum. nasıl mı yaptım? gelin anlatayım.

    bildiğiniz üzere, normalde aynı eğitim düzeyindeki ikinci bir kayıt, askerliği tecil ettirmez. örneğin lisans eğitiminizi tamamlayıp ikinci bir üniversite(lisans) kaydı yaptırırsanız, bu ikinci üniversite, askerliğinizi ertelemez. yüksek lisansta da aynı durum geçerli. yani ilk yüksek lisansı tamamlayıp ikinci yüksek lisansı kazanırsanız bir daha erteleme olmaz. ancak; ilk yüksek lisansın kaydını 3'üncü yıl 6'ıncı dönemde(yani son yıl son dönemde) sildirip hemen o dönem ikinci bir yüksek lisans kazanırsanız, ilk 3 yılın üzerine +3 yıl daha eklersiniz. yani, ilki tamamlanmamış iki yüksek lisans ile toplamda 6 yıl askerliği tecil ettirmiş olursunuz.

    gerek tam anlamayanlar için ve gerekse ayrıntıları öğrenmek isteyenler için daha detaylı bir şekilde anlatayım.

    2013 yılında tecilim bitmesine yakın, trakya üniversitesi'nde 65-70 ales puanıyla alım yapan kıytırık bir yüksek lisans bölümüne kaydımı yaptırdım. bu yüksek lisans, benim askerliğimi 2017 ocak ayına kadar erteledi. derslere gidemesem de her yıl kaydımı yeniledim.

    3 yıl göz açıp kapayıncaya geçti ve 2017 ocak ayı geldi dayandı. bedelli askerlikten yaştan dolayı faydalanamadım. yüksek lisansı tamamlasaydım doktoraya başvurup 6 yıl daha ertelerdim ama her dönem kayıt yenilesem de derslere gidemediğim için yüksek lisansın tüm derslerinden kalmıştım. doktoraya başvurmam mümkün değildi. askerliği ertelemem için bir şeyler yapmam gerekiyordu. askerlik şubesinden bir arkadaşla görüşünce yukarıda anlattığım tüyoyu verdi. "kaydını sildirip tecilini iptal ettir ve yeni bir yüksek lisans kaydı yaptır. böylelikle 3 yıl daha uzatırsın" dedi.

    ben de trakya üniversitesi'ne gidip 2016 ağustos ayında kaydımı sildirdim. öğrenci işleri, tecilimin iptali için askerlik şubesine yazı yazdı. 1 hafta sonra e-devletten bakınca tecilimin iptal edildiğini ve ocak 2017 olan tecilimin eylül 2016'ya çekildiğini gördüm -ki zaten bunu istiyordum. çünkü ikinci yüksek lisansın askerliği tecil edebilmesi için ilk tecilin iptal olması lazım- aynı hafta ikinci yüksek lisans kaydımı yaptırdım ve tecil yapılması için öğrenci işlerine yazı yazdırdım. bugün e-devletten baktım. tecilim, aralık 2019'a kadar uzatılmış

    hedefime ulaşmış oldum.

    özetlemek gerekirse, ilk yüksek lisansın son döneminde kaydımı sildirip aynı dönemde ikinci yüksek lisans kazanarak 2017'de biten tecil süreme +3 yıl daha eklemiş oldum.

    normalde askerlikten kaçmak için böyle 40 takla atacak biri değilim ama eşimin rahatsızlığı ve burda bahsedemeyeceğim bazı sorumluluklarım nedeniyle askerliğe gitmem mümkün değil. ikinci yüksek lisansı çalıştığım şehirde kazandım ve derslere gidebiliyorum. nasip olursa yüksek lisansımı bitirip doktoraya başlamak istiyorum.* o zamana kadar da herhalde profosyonel askerlik veya bedelli medelli bir şey çıkar diye düşünüyorum.

    3 yıl sonra edit: 15.000 tl’lik son bedelli askerlikten faydalandım.

  • - şimdi tabii benim de şartlarım var.
    - tabii kavun bey, sizi dinliyorum.
    - öncelikle, ben uyurken şirinliğime kapılıp beni uyandırırsanız anlaşmamız biter, çeker giderim. bu konuda anlaştık mı?
    - hmm zor olacak ancak şartlarınıza uymaya çalışacağız tabii.
    - pekala, ondan sonra, haftada en az bir gün balık, bir gün taze ciğer çıkacak.
    - hmm masraflı oluyor, ama elimizden geleni yapacağız.
    - genel hatlar bunlar, geri kalan detayları çalışma sürecimiz boyunca halledebileceğimize inanıyorum.
    - peki kavun bey, o zaman, sizi biraz sevebilir miyim?
    - tabii ne demek, geleyim kucağınıza?
    - buyrun.

  • biz bu adamların sahasında kupa kaldırdık. yaptıkları tek şey ışıkları kapatmaktı. onun da goygoy'unu çevirdik. kapa ışıkları ya da en kötü aç çimleri sulama sistemini vs. vs...

    sahaya girip, futbolculara saldırmak nedir? kendini savunmaya çalışınca da ceza vermek nedir? aksine trabzonspor'a güvenlik zaafiyetinden ceza yağmalı ve içeri giren taraftarlar da alabilecekleri en ağır cezayı almalı. soğuttunuz futboldan, mahvettiniz futbolu ulan!

    edit: "kadıköy sokaklarında polis arabası yakıldı" vs diye mesaj atmaya gerek yok. "saha içi" ve "saha dışı" olayların farkını iyi idrak etmeli. kaldı ki böyle bir olumlama söylemi de olamaz. saha içinde karanlıkta efendi efendi kaldırdık kupamızı ve yapılan protesto da uzun yıllar sürdürdüğümüz geyiğe dönüştü.

    ayrıca baydı artık özellikle trabzonspor ve beşiktaş taraftarının, sonra da diğerlerinin "biz deliyiz, her şeyi yaparız, öyleyiz, böyleyiz" böbürlenme adı altında sergiledikleri serserilik ve şuursuzluklar, deliyseniz gidin tedavi olun. 4 büyük takımdan ikisini temsil eden insanlarsınız siz, aklınızı başınıza toplayın mk.

  • işçiler sendika değiştirdi diye işten at, bebek mamasına çaktırmadan gdo'lu tahıl kat, farkedilince de "biz zaten toplattık o iki parti malı" diye kırk takla at! sonra da "mutlu et, mutlu ol" diye kampanya yap, oldu aq.

    şu mutluluk işini bu kadar saplantı haline getirdiniz ya, olacaklardan korkuyorum: (bkz: ülker bebek mamasında kokain çıkması)

  • abicim bu nedir ya? her sabah kalkıp annemi ayrı babamı ayrı arıyorum dışarıya çıkmamaları için. tam ikna ediyorum birden ama'lı bir cümleyle çabalarımı boşa çıkarıyolar. camiler kahveler kapanmasa 90 yaşındaki dedem eve girmeyecek. ananeme alışverişe çıkma biz alırız, misafirliğe gitme diyorum haftaya akraba günüm var zaten yakında köye gidicem iptal edemem diyor. yemin ederim 3 yaşındaki yeğenim daha uslu bi çocuk. hiç değilse ısrar edince ses yükseltince anlıyo, lafımı ikiletmiyo. ben başkalarına bulaştırırım endişesiyle peçeteyle tuttuğum kolonyayla başka bir kolonyayı silip, ikinci kolonyayla el dezenfektanımı silip, el dezenfektanımla ellerimi temizleyip alkol zinciri oluşturup virüslere geçit vermiyorum, yaşlılar sokağa çıkıp hastalık peşinde koşuyo. korkutmak için izletmediğim video, söylemediğim yalan kalmadı. yarın ne yalan söylesem acaba diye düşünmekten yıldım. buradan yaşlılara sesleniyorum. silkinin kendinize gelin kardeşim.

  • ''oklondon bolo goçormo okrom'' sen kimsin lan gevşek mhp elemanı? triplere bak, 2 ergen övgü yazdı diye kendini polat alemdar sanmış mq japonyalısı.

  • birkaç günlüğüne gittiğim ailemin evinde, yatağımda huzurlu bir şekilde uyurken, birden çalan cep telefonumla uyandım.

    arayan babanem. gecenin o saati olduğuna göre ilk önce kötüleşti mi, bir rahatsızlığı mı var diye düşünüyor insan tabi. meraklandım haliyle. ama neyse ki sabredemedi, arama sebebini açıkladı bir solukta: "iclal aydın!!" dedi nefes nefese, "iclal aydın'la tuna kiremitçi boşanmış!!!!"

    ağzımdan öyle bir şaşırma nidası, öyle bir "aaaaaaa aaaa!!!" çıkmış ki, ilk önce zaten uykusu hafif olan annem uyandı. yanıma geldi merakla, "nolmuş nolmuş diye?"

    ilk önce cevap veremedim. eeee dile kolay! neden sonra kendime geldim de, "anne, anneciğim.." diye başladım konuşmaya... sonrasında ağzımdan kelimeler dökülüverdi zaten: "iclal aydın'la tuna kiremitçi boşanmış!!!!"

    annem ilk önce inanmadı. sonra betülay teyzeleri aradı, onlar da ayaktalarmış, yeni öğrenmişler. hatta fikret amca donuyla sokağa çıkıp koşturmaya başlamış.

    babam ise daha serinkanlılıkla karşıladı bir muazzam haberi. ancak haberi ilk verdiğimdeki donuk ifadesi hala gözümden gitmez. "vay babamın şarap çanağı..." diye dile getirdi sonra usulce şaşkınlığını "vay be!"

    kardeşimin yaşı henüz biraz küçük olduğu için yeterince idrak edememişti belki haberin önemini. lakin o da teker teker arkadaşlarını aramaya başlamış, bu anını onlarla paylaşmak istemişti belli ki. gözleri kocaman açılmış, hayret ve şaşkınlık içinde ulaşabildiği kadar insana ulaşmaya çalışıyordu.

    sonra ne mi yaptık? pencereleri açıp haykıralım mı diye düşündük ilk önce, ama hastaları, yaşlıları aklımıza getirdik sonra. bu saate böyle bir haber almayı herkesin bünyesi kaldıramazdı kuşkusuz.

    yapılacak birşey yoktu, yatıp ertesi gün olacakları beklemek kalıyordu bize artık.

    tabi uyku tutarsa artık...