ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gata'ya başörtülü başhekim atanması
-
her fırsatı şov malzemesi olarak gören aldatılanlar ve kandırılanlar partisinin son icraatı. türbanlı atamasalardı şaşardım. şimdi bir laf var biliyorsunuz değil mi? (ara: mahalle yanarken) bunlarınki de aynı hesap. türkiye yönetim krizi içinde. her gün bir olay oluyor. uğraştıkları işlere bak!
erdil yaşaroğlu'nun herkese telif davası açması
-
aslında olmasını beklediğim bir olay, instagram nedeniyle karikatür dergilerinin satışı dip yaptı. birçok sayfa dergilerin çıktığı gün tüm karikatürleri paylaşıyor.
dergiler defalarca açıklama yapmıştı "en azından eski karikatürleri paylaşın" diye.
karikatür birçoğuna göre basit bir eğlence aracı gibi gelebilir ama insanlar buna gecelerini gündüzlerini katarak para kazanmaya çalışıyor.
uludağ'daki covid partisi
-
bankta tek başıma maskesiz otursam polis gelir ceza yazar. ama uludağ'da parti yapsam bir şey olmaz.
hafta sonu gidip iki bira alamıyorum marketten. ama uludağ'da sıcak şarap içebilirim.
ama aynen bakanım koronaya karşı savaşımız tam gaz devam ediyor. biz kazanacağız:d
yazarların linç edilme korkusuyla söyleyemedikleri
-
(bkz: rakı)
içme adabı
rakı içen kadın çekiciliği
rakı sofrasının kutsallığı
tüm bunlar anlamsız bir çok içkiden farkı olmayan bir içkiye yapılmış milliyetçi böbürlenmeler olarak görüyorum.
ve evet dünyanın en gereksiz övüncü de bu sanırım.
anne replikleri
-
eve kız arkadaş getirilir.anneyle tanıştırılır.anne evden giderken bombayı patlatır;
-kızım bak oğlumu üzme,ne isterse ver.
+...?!
internette bir türlü bulunamayan efsane videolar
-
yaklasik 10-15 sene evvel ismail turut'un carkifelek'e yarismaci olarak katildigi bir bolumde, turu kazanip hediyesini secmek icin hediye odasina gittiginde, mehmet ali erbil'le birlikte hediye olarak verilen yataga atlayip yataktan sekerek yere dustugu bolum...
bunu yillardir ariyorum gercekten...
kriz olmadığını yazarlara anlatmanın yolu
-
caddelerde görülen bmw ile izah edilmeye çalışılan şey. amsterdam'da sokaklar bisiklet dolu. açlıktan ölüp gidiyor zavallılar.
yukarıda yazanlar olmuş ama tekrar etmekte fayda var: gelir adaletsizliği.
teog'un kaldırılması lazım
-
imam hatiplerin basarisizligini baska turlu gizleyemezdik.
ygs de kaldirilmali...
kırmızı dudaklı yarasa balığı
-
okyanus mokyanus, dostun var düşmanın var, bakımlı olmak lazım diyen, kendine özen gösteren balıktır.
velakin olmamış be balık :)
edit: e bu başlık başa kalmış, haliyle balığın fotosu da gitmiş.
biz hizmet için şuraya koyalım bari.
für elise
-
evet bugün geldiğimiz nokta kapı zili ve ömer üründül’ün cep telefonu melodisi ancak eserin tarihçesi enteresan bilgilerle dolu.
en ilginci 1827 yılında, beethoven daha hayatta ve ağır hastayken, bagatellerinin toplamasını yapacak olan yayımcı carl friedrich peters’in*, für elise’yi sinirle baskıdan çıkartmasıdır. önüne konan notalara sinirlenen peters, eserin beethoven’in saygınlığını zedeleyecek kadar ”basit ve zevksiz” olduğunu, hatta besteciye ait olamayacağını söyler.
tamam bugün bakınca biraz garip ama adamı da anlamamız lazım. 1820'lerdeki beethoven müziği algısı, özellikle son dönem piyano sonatları ve kuartetlerinin çalanı ve dinleyeni zorlayıcı yapıları nedeniyle, sanat çevrelerinde oldukça ”entelektüel ve deneysel” bir noktaya kaymış durumdaydı. bu durumun en güzel örneği muhtemelen şu eserdir! bu açıdan bakınca für elise’nin yavan bir basitlikte görülmesi çok da mantıksız değil. ama eser beethoven’e aittir çünkü elimizde 1810 yılında kendi eliyle yazılmış bir kopyası mevcut.
peters’den ayarı yiyip kenara atılan für elise, ilk defa bestecisi öldükten 38 yıl sonra basılabiliyor. araştırmacı ludwig nohl, eseri beethoven'in daha önceden bilinmeyen eski bir mektubuyla beraber basıyor ve açıklamalarında elise'nin kim olduğunu bilmediğini, umrunda da olmadığını ekliyor. bu kısım benim de umrumda olmadığından atlıyorum. gerisi daha enteresan çünkü.
bu ilk basım, muazzam bir zamanlamayla, avrupa'da piyano üretiminin hızlanıp, sayıca patladığı yıllara denk geliyor. fransa'ya karşı 1870 savaşını kazanıp, birleşme yoluna girip zenginleşen almanya'da çoğu eve piyano girmeye başlıyor. bu yeni piyanolarla beraber piyano öğrenenlere yönelik kolay bagateller de basılmaya başlanıyor ve bizim für elise, diğerlerinin arasında ideal ortamını bularak patlıyor: 'komşu veledin piyanoda her gün 5 saat çaldığı, insanı delirten parça' olarak!
minik eserimizin konser salonlarında olmasa da mahalle içlerinde roket hızıyla yükselen şöhreti 1. dünya savaşı'nda duran piyano yapımı nedeniyle gerileme dönemine giriyor. uzun süren dünya savaşları ve ekonomik buhran nedeniyle komşu gürültüsünden daha büyük dertlerle boğuşan avrupalı jenerasyonlar, für elise'yi unutmaya başlıyorlar.
türlü aşağılanmalara rağmen pes etmeyen 'basit ve zevksiz' für elise, 1979'da bambaşka bir formatta geri gelip yine delicesine ünlenmeyi başarıyor. dönemin beyaz atlı, pudralı saçlı pirensi richard clayderman satışlar açısından en başarılı albümü olan rêveries'de, für elise'yi böyle huşu içinde çalıyor ve dönem kuşağının beynine beynine plesenk ediyor. artık pop camiasına adım atan für elise'yi bundan kelli durdurmak mümkün olmuyor. pop, rock, rap, kapı zili, tenefüs zili derken popescu'nun attığı penaltıda arka plandaki telefon melodisi olarak yine hayatımıza damga vuruyor.
klasik müzikle haşır neşir olmayanlar belki de şaşıracaklardır. für elise ciddi ortamlarda pek karşılığı olmayan bir küçük, bir garip piyano eseridir. konserlerde piyanistler tarafından neredeyse hiç çalınmaz. nedenini şuradaki dinleyici tepkisinde görebiliriz. seul'deki bir konser sonu bisinde bile komik kabul edilip kahkahalarla karşılanan für elise'yi, lisitsa gibi kariyerli bir piyanistin berlin'de çaldığını düşünelim. elitist berlin dinleyicisinin tavrının şakaysa hiç komik değil ciddiyse hiç komik değil olması kuvvetle muhtemel. evet, malesef durum bu kadar vahim.
19 aralık 2014 fethullah gülen'in dönmesi
-
(bkz: elinde çift okey mi varmış)