ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
arşimet ve newton diyalogları
-
kimin olduğunu hatırlamadığım bir karikatürde vardı (sanırım yiğit özgür'ündü). şöyle bir şeydi:
arşimet elindeki tasta newton'un yanına gider...
arşimet : lan olm buraya bak burayaaa!! suyun kaldırma gücünü buldum!
newton: peki bu ne bu elimdeki? (elinde elma tutmaktadır)
arşimet: vay ipneee... yerçekimini mi buldun lan?
newton: heralde.. sabah graham aradı.. o da bişey bulmuş ama söylemedi
arşimet: aradı mı? nasıl aradı?!
newton: lan bi dakka!!
arşimet , newton: vay ipne! telefonu bulmuş!
yaran facebook durum güncellemeleri
-
ankara'nın bitki örtüsü travesti kartvizitidir.
bim'de satılan balın sahte çıkması
-
bir perakendecinin ucuza mal satmasının o ürünün sahte olmasını meşrulaştırması gibi bir algı var bu millette. yukarıdaki her dört entry'den üçü "bim'den bal mı alınır ehehe" şeklide. cevap vereyim, alınır. eğer ki bir firma sattığı şeyin bal olduğunu iddia ediyorsa size bal satmak zorundadır. fiyatının ne olduğu bu noktada önem arz etmez. taahhüt ne ise onu karşılamak zorunda. bu, onların hukuki, insani ve etik zorunluluğu.
anlıyorum ülkedeki denetimsizlik, başıboşluk sizi hukuka guvenmek yerine kendi önleminizi almak zorunda bırakıyor. ancak bim, a101 vb ucuzluk marketlerinden alışveriş yapan insanları neredeyse başlarına gelenden oturu suçlayan söylemlere girmeniz bu yapilan sahtekarlıkları normalleştirmekten başka bir işe yaramıyor. ülkenin yüzde bilmem kaçı yoksulluk yüzünden bu marketlerden başka bir yerden alışveriş yapamıyor. 2 paket kuru gıda, birkaç poşet pörsümüş sebze için 500 lira ödeyecek gücü olan kaç kişi var koca ülkede? buralardan alışveriş yapan yapmayan herkesin bu sahtekarliklara en yuksek perdeden tepki gostermesi gerek, aksi halde parasiyla bile yiyecek gerçek gıda bulamayacaksınız.
mesajlar sonrası edit: malın ucuz ya da pahalı olması kalite ya da güvenirlilik konusunda bir ölçüt değil. pahalı ürünlerde de dünyanın sahtekarlığı dönüyor. asıl sorun hesap verebilirligin olmaması, denetimsizlik, hiçbir suçun bedelinin olmaması. bu sahtekarlığı yapan firmalar teşhir ediliyor, sonra ne oluyor? koca bir hiç. o kadar çok sahtekarlık var ki teşhir listelerini uzunluktan okuyamıyoruz bile. bu firmalar kapatılmıyor, fabrikalar muhurlenmiyor, bunları satan perakendeciler caydırıcı yaptırımlara maruz kalmıyor. teşhir edildikten sonra aynen devam ediyorlar. yani mesele bim ya da "ucuza x mi olur" meselesi değil. mesele bir toplum sağlığı meselesi. paranız olsa da olmasa da bunlara karşı yüksek perdeden bir tepki getirmek bir vatandaşlık görevidir.
edit 2: debeye ilk sıradan girmişiz, bu saat olmuş hala özelden anama söven olmamış. sözlüğün kalitesinde bir iyileşme var sanki.*
karda araç kullanacaklara tavsiyeler
-
kar lastiği takmayın. burası sibirya mı? bu lastik lobisinin, lastik satmak için uydurduğu bir şey. sanki daha önce kar lastiği vardı...
araç patinaja düşerse daha fazla gaz verin, lastik sürtünmeden ısınıp, bölgedeki karı buzu saniyeler içerisinde eritiyor. böylece hareket etmeye devam ediyorsun.
araç patinaja düşerse yoldan geçen vatandaşlardan rica edin, arkadan çekerli araçlarda vatandaşları bagaja oturtun ve otururken yaylansınlar. önden çeken araçlarda kaputa oturtun. direksiyonu sağa sola çevirin hep
otomatik araçlarda kar düğmesi varsa kar düğmesine basın, yoksa spor moduna alın şanzıman gerekli deviri ayarlıyor.
cip gibi arazi araçlarınız 20-22 jant arası ve spor lastikse hiç korkmayın. zaten dört çeker. verin gazı asfaltı bile parçalar vallahi.
bütün bunları yapın ki, akşam haberlerde daha sonra da youtube vidyosu olarak çekirdek
çitlerken izleyip gülelim.
edit: besyaprakliyonca uyardı. sakın ha bu entry'imi ciddiye falan almayın.
bunları uygulayanları akşam "nerde bu devlet niye tuzlamıyor" diye hönkürürken izleyip gülücez ve cık cık diycez.
stephen hawking'in eğri oturup doğru konuşması
-
simdi dogruya dogru bir olay.
türk ordusu'nun toprağını koruyamaması
-
türkiye ordusu değil türk ordusudur siz bunu kabul etmedikçe kendinizi kendiniz korursunuz
ankara metrosu'nda kılınan toplu cuma namazı
-
şimdi burda osursam, kokusunun 3 farklı camiye ulaşabileceği kadar çok ve sık aralıklarla inşaa edilmiş camiler barındıran bir ülkede, sakildir, showdur.
ibadet değildir.
sıçmak için yol kenarlarını değil tuvaletleri kullanıyoruz değil mi?
eğitim almak için okulları..
ibadet için de aynısı geçerlidir adap bakımından.. bu kadar bolluk varken...
edit: "orda düz ayak cami yok, kocatepe te yokuşun tepesi, yaşlılar nasıl çıksın" dendi mesajla.
buyrun, düz ayak camiler.. hepsi 2 sokak, 3 sokak arayla
https://www.google.com/…a3aae50d:0x1ce03f0f3e9d7dbb
edit2: aynı yerde kendi inancım gereği "nüdist şamanist" ayin yapmam mümkün değilse, kimse ibadet özgürlüğünden filan bahsetmesin. ibadetten, inançtan, kutsaldan anladığınız tek şey sünni islam amk!
öyle olunca onun adı "özgürlük" olmuyor
20 nisan 2024 patiswiss'in linkedin'deki cevabı
-
patiswiss yönetim kurulu başkani aynen şöyle bitirmiş yazısını;
"avukatlarımız iletişime geçecektir sizinle ama ben kendi işimi kendim çözmeyi severim.."
tetikçi tutup vurduracak veya kendi bulup bir şeyler yapacak heralde.
fabrikaları ankara ostimde, yönetim kurulu binası çinçin mahallesinde
gece bunaltan bir düşüncenin sabah önemsizleşmesi
-
hemen uyumayı gerektirir.
sabah her şey daha basit, anlaşılır, tahammül edilebilir ya da kabul edilebilir olacaktır.
bir de; gece tartışmayın, sabaha erteleyin.
(bkz: insan ilişkilerinde sık yapılan hatalar)
princess charlotte elizabeth diana
-
futbolcu olsa formasına bobo yazdırır.
tus'u verememiş ezik pratisyen
-
bir tanesi yan komşum olup, aile hekimliği yapmaktadır ve aylık maaşı 7 bin liradır.
çok ezik gerçekten.