hesabın var mı? giriş yap

  • yörünge dinamikleri, iki gaz devinin (büyük oranda gazdan oluşan gezegen) çarpışmasını pek olası kılmasa da, bir gezegen sisteminin oluşumu sırasında böyle bir etkinin gerçekleşmesi için küçük bir olasılık vardır. bu tip bir çarpışmanın sonucu esas olarak çarpma hızına ve açısına bağlıdır.

    kafa kafaya çarpışmalar genellikle gaz devlerinin katı çekirdeklerinde veya gaz zarflarında herhangi bir malzeme kaybı olmaksızın tamamen birleşmesine yol açacaktır. bununla birlikte daha hızlı bir kafa kafaya çarpışma, iki çekirdek birleştikçe gaz zarfın çoğunun kaybına yol açacaktır. çok yüksek hızlar ise her iki gezegeni de tamamen parçalayıp yok edecektir.

    kafa kafaya olmayan çarpışmalar (eğik çarpışmalar olarak bilinir) farklı sonuçlar verebilir. örneğin, iki çekirdek birbirinden tamamen kaçınırsa, her iki gaz devi de gaz zarflarının önemli bir kısmını kaybedecek, ancak birleşmeyecektir. çekirdekler bir açıyla çarpışırsa, gezegenler birleşebilir veya birleşmeyebilir, ancak her durumda büyük miktarda gaz zarfı kaybolacaktır.

    çok eğik çarpışmalar gezegenleri hiç bozmaz ve her ikisi de neredeyse aynı yörüngelerde kütle kaybetmeden devam eder. gaz devleri arasındaki eğik etkiler şekillerinde değişikliklere veya yavaşlığa yol açabilir. bu, diğer yıldız sistemlerindeki gaz devlerinin erken etki tarihini incelemenin bir yolu olarak kullanılabilir.

    jüpiter veya satürn'ün daha küçük gaz devlerinin birleşmesinden oluştuğuna dair somut bir kanıt olmasa da bu bir olasılıktır. jüpiter ve satürn, güneş'ten daha yüksek ağır element* oranına sahiptir, bu da bunlardan birinin veya her ikisinin böyle bir çarpışma sonucu oluşmuş olabileceğini düşündürür.

    kaynak

  • yıl 2001 hacıhüsrev'e tayini çıkmış bir öğretmenim. maslak'ta yaşıyorum. o zamanlar metro sadece 4 levent'e kadar. sabah otobüsle trafikte metroya git. oradan mecidiyeköy'de in yine otobüs bekle. bindiğim otobüs hacıhüsrev'e girmiyor yokuşun altında kasımpaşa yolunda bırakıyor. sabahın köründe o yokuşu tırman, çekilecek dert değil. bisiklet aldım.

    maslak'tan bisikletle 4 levent'e geldim, oradan metroya attım bisikleti (bisikletten de ekstra geçiş ücreti istediler ve sabah bu saatlerde bisikleti sokma uyarısı da aldım aslında haklılar yer yok bisiklete) osmanbey durağında inip, feriköy üzerinden gittim okula. bu iş böyle olmayacak diye feriköy'de oturan arkadaşların apartmanına koymaya başladım bisikleti oradan okula gidiyorum ama 2 gün geçmedi bisikleti çalmaya çalışmışlar, kilidi kıramayınca da lastikleri parçalamışlar.

    bu alternatif de olmadı dilekçe yazdım metro amirliğine. otobüs bile geçmeyen yere tayin oldum çevreci bir araçla okula gidiyorum ama siz bisikletimden ücret alıyorsunuz diye yazdım. hemen cevap geldi, görüşmeye çağırdılar. bisikletinizden ücret almasak da o saat uygun değil gelin en iyisi osmanbey'e bizim metrodaki odalardan birine park edin bisikleti buradan alırsınız işe gidip gelmek için dediler. böyle gidip gelmeye başlamıştım.

  • adil öksüz'ü tanımıyorum, adil kullanım kotası olur mu? o da orspu çocuğu sonuçta.

  • hastane kokusunun kaynağıdır.

    iyodoform, karbon, hidrofen ve iyotun birleşimiyle oluşur. formülü chı3 olarak bilinir. hastanelerde ve kliniklerde hafif dezenfektan olarak kullanılır. diğer dezenfektanlar gibi hastaları rahatsız edebilecek derecede ağır kokulu değildir.

    ayrıca, deri enfeksiyonları, yaralar, çürükler, yanıklar için antiseptik olarak kullanılmaktadır. deriye kullanıldığında iyot salınımına neden olur. aslında bakterileri ve fungileri öldüren antiseptik olarak iş gören iyottur. buna ek olarak iyodoform, yanlışlıkla yutulabilecek antiseptikler arasında diğerlerinden daha güvenlidir.

    hastanelerdeki kullanımında son zamanlarda düşüş yaşanmaktadır çünkü antiseptik ve dezenfektanların yeni nesilleri çıkmıştır. gene bakteriyi, fungiyi, böcek larvalarını ve kurtları daha etkili öldürenleri mevcuttur. ayrıca iyodoform kadar kokulu değillerdir. mesela cetrimide (salvon olarak satılır) gibi.

    fakat, iyodoform hala ilaç üretiminde yardımcı madde olarak kullanılmaktadır.

    fazlası için, http://humantouchofchemistry.com/…ospital-smell.htm

  • başbakanın son söylemi.

    2002 kasım'ından başlarsak 11 yıl 3 aydır iktidarda olan bir parti 3740 gün, yani 89760 saat, yani 5 milyon 385 bin 600 dakika, yani 323 milyon 136 bin saniye geçirmiş demektir.

    3.5 milyar fidan dikildiyse, 7/24 çalışılsa saniyede yaklaşık 11 fidan dikiliyor demektir.

    helal be oylar akp'ye.

    hatta helal be oylar akp'ye yazarken bile 40-50 fidan dikildi. vay vay vay.

  • alkollu ya da alkolsuz içecek ısmarlayabileceğim yazarlardır...

    gruba dahil olan yazarlara not: hemen heyecanlanmayın lan... erkeğim ben de... olum sizin etrafınızda illa karılı kızlı ortam vardır... ben en son ilkokul beşinci sınıfta bulundum öyle bir ortamda... ortamdaysanız bir mesaj uzağınızdayım... bir mesajınız yeterli...

  • benim evliliğimde çocuklardır.

    biri sekiz, diğeri altı yaşında iki vahşi erkek besliyoruz. eşim için hiçbir problem yok, çocuklar mükemmel. özellikle büyük çok zeki. fakat benim için boşanmanın eşiği. iki çocuk da o sevimli hallerinden bu noktaya nasıl geldi çözemiyorum. eve girmek istemiyorum artık.

    en son büyük olanı, küçüğe kedi maması yedirirken yakaladım. önlüğünü de taktırmış, itinayla mamaları kaşığa tek tek koyup besliyor. vurmadım. kaç tane yedirdiğini sordum, güldü; ama yine vurmadım. yemeğini aldım diye küçük ağlamaya başladı bu sefer.

    arkadaşlarım özgür eğitim, özgür okul, ekolojik pedagoji muhabbetleriyle başımın etini yedi. iyi dedim, okudum hepsini. güzel tamam da sanmıyorum dedim. büyüğü müfredat dışı, bahsi geçen referanslara dair eğitim veren özel bir okula gönderiyorum. ağaçlar altında ders, doğa gezileri, atölyeler falan. ikinci ayında okula çağırdılar. bir sıkıntısı mı varmış evde? anlatmak ister miyiz? var. kardeşine kedi maması yedirip mobilyaları kırıyor. ağaç falan yaramamış. bahçeye bağlasalar sesimi çıkarmam. çocuk da iki ay çıkarmaz, sever. hoşuna gidiyor böyle acayip şeyler. bi ara eğitim videoları izlerken önüme köpek eğitim videoları çıktı. eline ödül maması koyup burnuna tutuyor köpeğin, o da oturuyor. aldım çikolatayı gittim yanına, burnuna doğrultup otur, dedim. kaçtı gitti.

    keşke şimdi hiç değilse büyük olanı alıp otuz iki yaşında falan geri getirseler eve.