hesabın var mı? giriş yap

  • doğu anadoluda bir il...ceza mahkemesinde bir davanın ilk duruşması. iki sanık hazır.kimlik tespiti yapılmakta...birinci sanığın künyesi tutanağa yazıldı.sıra ikinci sanıkta :
    -adın,soyadın ?
    - (cevap yok)
    -oğlum adın soyadın ne ?
    -(cevap yok üstelik zorlandığı belli,terlemekte)
    -oğlum türkçe bilmiyor musun ?
    -bilirem
    - o halde...adın ne ?
    - (yine cevap yok)
    bu arada sanık yanındakine döndü,hafif ama duyulabilecek bir sesle hızlı hızlı:
    - ula benim adım neydi ?
    yanındaki:
    -ula adın ........... idi dedi.

    insanımız böyledir işte...
    ya ilk defa mahkemeye çıkması nedeniyle heyecandan ismini unutmuştur,
    ya da ailesi bir ad koyar onunla çağrılır herkes öyle tanır ama nüfusta ismi başka yazılıdır.hatırlıyamaz o ismi..

  • bu nasıl tikky bir baraj ismidir dedim duyduğumda, önce bağdat caddesine yaptılar sandım.

  • mal mıdır nedir, bırakmış koltuğu gidiyor? bak hong-won kardeşim, bu işler böyle olmaz. sana şimdi bu işlerin nasıl yapılacağını öğreteceğim. aşağıdaki cümleleri salyalar saçarak höykürüyorsun:

    --- hava durumu lobisinin oyunları bunlaaaaar!!

    --- biz gemi batırmayı da, çıkarmayı da iyi biliriz!!

    --- allah'ın takdiri, çocuklar güzel öldüler. ölmek öğrencilerin kaderinde var.

    --- geminin sahibinin dedesi cehapeli. hep aynı zihniyet!!

    --- farkettiyseniz gemide ölenlerin hepsi, çok afedersiniz, şinto dinine mensup. soruyorum sizlere, bu bir tesadüf olabilir mi?

    --- geminin altını kendileri delmişler. hükümetimizi yıpratmak için ölüyorlar.

    --- kurtarma ekiplerimiz destan yazdı. kurtarmayı en iyi biz biliriz, zaten halkımız sandıkta bunu defaatle onayladı.

    --- ölen yarısını görüyorsunuz da, hayatta kalan yarısını niye görmüyorsunuz? böyle oyunlarla bizi yıpratabileceklerini sanıyorlar ama icraatlerimizi halk görüyor!!

    --- binmişler gemiye kızlı erkekli, zaten kadınlar mı, kızlar mı belli değil. denizin altindan soju şişeleri çıkıyor.

    --- 500 bin trilyon ağaç diktik, 3829266495 kilometre duble yol yaptık

    --- kore'yi global güç yaptık, bunu çekemeyenler, bizden korkanlar istikrarımızı yok etmek istiyor. ama benim halkım bunu yemez!!

    hadi iyisin keranacı, kurtardık koltuğu yine. bir dahaki seçimden sonra yerim bi duble iskenderini.

  • garson: beyefendi 5 dakikanız kaldı hızlı yerseniz sevinirim
    müşteri: tabi hemen yiyip kalkıyorum(hamburgerden büyük bi ısırık alır)

    sizin de gözünüzde canlanmadı di mi? bunun grisi yoktur siyah ya da beyazı vardır. restoranlar açıldığında bu yasağa riayet edilmeyeceiğini hepimiz biliyoruz. sorarlarsa 45 dk dersin ne olucak

  • cicero'nun gelistirdigi yontemdir. yontem, zihnimizde saklayacagimiz bilgileri, cok iyi bildigimiz yerlerle eslestirerek uzun sureli olarak bellegimize yerlestirmekten gecer. hayal ne kadar canli olursa bilgi de o kadar kalici olur.

  • is makinesi operatoruyum santiyede. yanima yaklasani 9 metre derine gomerim dedim. o gunden beri yaklasan yok... yemegimi cayimi termosta evden getiriyorum. ama tabiiki yusuf yusuf halindeyim.

  • başlık, akıllara aşağıda yer alan, benim de bir zamanlar bir yerde okuduğum hikayeyi getirmiştir.

    çapa tıp fakültesi'nde okuyan arkadaşlar anatomi hocasi sami zan'ın ününü
    bilirler.

    sami hoca sırf üreme organlarını kendi üslubuyla anlatan ve her dersinde 400 kişilik anfiyi dişarıdan gelenlerle birlikte yaklaşık 700-1000 kişiyle dolduran çok değerli bir hocadır... anatomi derslerinin birinde, erkek menisindeki yüksek glükoz, yani bizim bildigimiz şekerin seviyesini anlatıyordu. o yıl liseden mezun genç bir ögrenci kız arkadaşımız el kaldırdı ve bombayi patlattı:
    "anladığım kadarı ile, menide çok şeker olduğunu söylüyorsunuz.."
    "evet aynen öyle" dedi sami hoca ve dediklerini destekleyen istatistik oranlarin tablosunu gösterdi. arkadaşımız gene elini kaldırıp söz istedi:
    "o zaman tadı neden şekerli değil, tuzlu?.."
    anfide korkunç bir sessizlik oldu... ve sonra bütün anfi gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyverdi... yüzü birden kıpkırmızı olan arkadaşımız, hızla defter ve kitaplarını toplayıp kapıya koşarken, sami hoca çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle derse devam etti...

    "şeker tadı alınamaz. çünkü şekeri hisseden tat alma hücreleri insanın dilinin ucundadır... gırtlak derinliğinde ise, acıyı ve ekşi tadı algılayan reseptörler bulunur..."

  • bazen çocukları çok da küçümsememiz gerektiğini gözümüze gözümüze sokan diyaloglardır.

    5 yaşındaki yiğenim: 5yy
    ihe sade: is

    5yy:amca
    is: söle canım
    5yy: amca ben sana ottus ikki deditebiliğ miyim
    is: dedirtebilirsin
    5yy: hayıı , sen dediğtemezsin diyeceksin
    is: iyi, dedirtemezsin
    5yy: otus , dört daha kaç eder
    is: otuz dört
    5yy: oleyy , oleyy!! dedittim dedittim.
    is: ne alakası var, sen 34 dedirtmicektin ki 32 dedirtecektin
    5yy: ahahahha, bak 32 dedin
    is:...!(vay şerefsiz)

  • (bkz: hacı bayram)
    (bkz: ptt müzesi)
    (bkz: anadolu medeniyetleri müzesi)
    (bkz: mta doğa tarihi müzesi)
    (bkz: anıtkabir)
    (bkz: roma hamamı)
    (bkz: agustus tapınağı)
    (bkz: julian sütunu)
    (bkz: rahmi koç müzesi)
    (bkz: ankara kalesi)
    (bkz: hamam önü)
    (bkz: resim heykel müzesi)
    (bkz: etnoğrafya müzesi)
    (bkz: altınköy)
    (bkz: beypazarı yaşayan müze)
    (bkz: ulucanlar cezaevi müzesi)

    doğal güzellikler:
    (bkz: soğuksu milli parkı)
    fazla söze gerek yok...

    (bkz: sorgun göleti)
    kamp için ideal. ulaşımı birazcık zor, minik kemirgenlere dikkat.

    (bkz: eymir gölü)
    ankara'nın içinde, dünyanın en güzel bisiklet parkurlarından biri. bisikletinizi getirmenize gerek yok, kiralıyabilirsiniz.

    (bkz: karagöl)
    ulaşım zor, göl küçük, doğa ve manzara harika, abant'ın demosu, trekking için ideal.

    (bkz: nallıhan kuş cenneti) ve kıztepe.

    favorilerim: anıtkabir, ptt müzesi (modern müzecilik için örnek mekan, pul merakı olanları bir günde bitiremez bu arada), anadolu medeniyetleri müzesi, rahmi koç müzesi (oyuncaklara ve tüm kolleksiyonlara bayılacaksınız), mta doğa tarihi müzesi (çok ferah, modern mekan, temalar türkiye ortalamasının çok üzerinde, ayrıca ateist arkadaşlar kendilerini çok iyi hissedecektir), bunlar meraklısına göre içerik olarak en dolu mekanlar, altınköy'ü ise kültürel ve tematik olarak çok başarılı buluyorum, benzersiz bir çalışma. manevi ve tasavvufi yönden ise hacıbayram camii ve türbesi ayrı bir önem arzediyor şüphesiz.

    ankara denilen yer antik dönemden itibaren kale içinden başlar, orta çağda ve yeni çağda ise kale içi ve civarı bildiğim kadarıyla eski zamanların aristokrat sınıfının yaşadığı yerlerken, eski hanlar (bugün koç müzesinin içinde bulunduğu çengel han gibi), atpazarı, koyun pazarı, samanpazarı gibi yerler ticaret hayatının döndüdüğü (ahiliğin merkezidir ayrıca) çiftçilik hayvancılıkla uğraşan yöre insanının uğrak yeri olan mekanlarıdır. yani ankara denilince aslında akla gelen ana mekanlar buralardır. buraları görmeden ben ankara'yı gezdim demeyin.

    eğlence, tiyatro, opera, konser, gösteri, vs.. pek malumatım yok, gece hayatını ve sabaha kadar demlenmeyi sevenler içinse pek ideal bir şehir değildir, şahsi kanaatim zıkımın kökünü içsinlerdir zaten. arkadaşlar tunalı falan demişler de memur adamın neyine gözüyle bakılır bunlara. talep meselesi birazda ama gece gece macera arıyorsanız ulus çankırı caddesi'ni tavsiye(!) ederiz.

    kozmopolit şehir olanaklarından, aktiviteleriden abartıldığı kadar geri kalmaz ankara, arayan bulur.
    boğaz sefası yapamasanız da göl kenarı kafeleri dostlarla vakit geçirmek, sohbet etmek için ideal ve fiyatları uygundur. mogan, göksu, gençlik parkı vs...

    edit: ek olarak ankara da ne var ki görülecek falan diyenlere aldanmayın, istanbul'la kıyaslanamaz olsa da tarihi ve kürtürel doku olarak görülmeye değer bir kenttir. ankara'da turist görmedim, ne işi var... diyenler anadolu medeniyetleri müzesine bir uğrasınlar türkçe konuşan kaç kişi bulacaklar, antik dönem topkapı sarayı'dır anadolu medeniyetleri müzesi. sergilenen eserlerin başka hiç bir yerde benzerini dahi göremezsiniz.
    kısacası ankara bir turist için en azından dolu dolu bir hafta ayırmaya değecek bir şehir.