hesabın var mı? giriş yap

  • ekmekle pilicin aynı fiyat olması dehşet verici. şaşkınlık anlamında değil ciddi manada dehşet verici

  • barok müziğin gelişimi üzerindeki etkisi çok büyüktür. kilise, opera binası ve konser salonu için müzikte dönüşümlerin ilk ateşini kendisi yakmıştır. ama en önemli başarısı, yaylı çalgılar için yaptığı müzikteydi. yaylı çalgılara yeni stil ve teknik getirdi ve en önemli türlerinden biri olan konçertoyu adeta pekiştirdi. vivaldi'nin konçertoları çağdaşları için bir model haline geldi ve kısa sürede on sekizinci yüzyıl avrupa'sının en önemlilerinden biri haline geldi. dört mevsim de dahil olmak üzere udiscovermusic'in sunduğu 10 başyapıtı içeren vivaldi eserleri...

    the four seasons

    vivaldi'nin 1723'te bestelediği en iyi bilinen bu eseri, yılın mevsimlerini betimleyen dört keman konçertosundan oluşan bir settir. konçertolar, değişen mevsimlerin programatik tasvirleri ve teknik yenilikleri ile o dönemler bir ilke imza atmıştır.

    gloria

    vivaldi bu parçasını venedik'te kızlar için bir yetimhane olan ospedale della pieta'nın korosu ve orkestrası için besteledi. gloria'nın harika güneşli doğası, kendine özgü melodileri ve ritimleri ile vivaldi'nin tüm müziğinin karakteristiğidir ve evrensel bir çekiciliğe sahiptir.

    stabat mater

    vivaldi'nin genel stilinin aksine, 1727 tarihli stabat mater, metnin duygulu doğasına yakışır şekilde, nadir bir duygu derinliği ve güçlü bir melankoli duygusu verir.

    l'olimpiade

    1734 yılında bestelenen ve antik yunanistan'da geçen l'olimpiade, hem tanışmaları yasaklanan kadınlara aşık iki arkadaşın hikayesini anlatıyor hem de vivaldi'nin en iyi eserlerinden biridir.

    nulla in mundo pax sincera

    solo soprano ve yaylı çalgılar orkestrası için üç aryadan ve birbirine bağlanan resitatiflerden oluşan bir parçadır. vivaldi'nin en güzel solo motetlerinden biri olarak kabul edilir ve hareketli yapısıyla ünlüdür. 'bu dünyada acı olmadan gerçek barış yoktur' olarak tercüme edilebilir.

    l'estro armonico

    parça yaylı çalgılar için ilk kez 1711'de amsterdam'da yayınlanan 12 konçertodan oluşan bir settir. vivaldi'nin yaratıcı dehasını tam olarak ortaya koyan ilk çalışmasıdır ve telli çalgılar için hızlı-yavaş-hızlı hareket formülünü kuran ilk parçadır. konçerto çıkışının büyük bir kısmı.

    e-bemol majör keman konçertosu

    deniz fırtınası olarak da bilinen e-flat majördeki keman konçertosu, şiddetli dalgaları ve gürleyen gökyüzünü adeta insana en derinden hissettirir.

    trio sonata

    bu üçlü sonat, sevincin anlamlı, basit bir ifadesidir ve udun hem sınırlamaları hem de yeteneklerini ortaya döker.

    concerto for two trumpets

    vivaldi, iki trompet ve yaylı çalgılar orkestrası için hazırlanan bu parlak eserde, venedik'in müzikal diyalog sevgisini sergiler.

    nisi dominus

    vivaldi'nin solo ses ve yaylılar için ilk mezmur eseri onun devasa çıkışında genellikle gözden kaçan bir mücevher gibidir.

  • aslında bana zararı olmamasına rağmen ağzının ortasına ayağımın altıyla yapıştırmak istediğim arkadaşdır bu insan. nedenini anlayamadığım bir şekilde bulunduğu yeri insanlara duyurma merakıyla yanıp tutuşur. gerçi nedeni konusunda bazı fikirler yok değil tabii. misal twitter ve facebook'un nasıl insanların hayatına bu kadar adapte olduğuyla ilgili bir şeyler okumuştum. kilit cümle, bu ortamların insanlara kendilerini "önemliymiş gibi" hissettirmeleriydi. bir nevi özgüven pompası yani. ama çok gerizekalı değilsen insanların senin "herkeşlere ne kadar sosyal olduğumu göstermem lazım" triplerinden sıkıldığını da biliyor olman lazım artık. hele ki bir de "ne ekşınlı hayatım var be" tadında yorumlarını da eksik etmiyorsan..

    misal bir yere eğlenmeye mi gitti arkadaşlarıyla bu, çaaaaat "kopmacaaa - tuğçe is @bilmemneresi w/43 others". vay anam vay.. biz evde arka sokaklar izlerken tuğçe kopuyor, seratoninin dibine vuruyor.. onu da geçtim, yemin ediyorum facebook'da kendisiyle birlikte 23-24 kişiyi tagleyeni gördüm. iş için bir mail istesen 3 gün sonra cevap döner ama...

    daha acayibiyle metrobüste karşılaştım. 200 kişi yekpare halde yolculuk ediyoruz, ben orada nefes almak için son çırpınışlarımı yaparken, köprüye geldiğimiz an 3-4 kişinin birden telefonlarına saldırıp check-in yaptıklarına şahit oldum. zannedersin köprünün üstünde parti veriyoruz anasını satayım. ulan metrobüstesin be kıçımın kenarı, millet dayıyor sana o esnada, sen gidip "kıtalar arası yolculuk eki eki - buğracan is @boğaziçi köprüsü w/299 others"

  • konunun türk halkıyla ilişkisini bilen yeşillendirebilir mi?
    kendi milletini bu kadar kötüleyen bir millet daha yoktur galiba.

  • 15 temmuz darbe surecinde önemli bir katkısı olan evlilik programlarının, hükümetin ohal kapsamındaki yetkilerinden biri olan khk ile yasaklanmasıdır. çıkan bu khk, fetönün ohal' de aldığı en büyük darbedir.

  • ne olur ne olmaz diye sabah 7'de uyandırma çağrısı rica ettiğiniz resepsiyonistin yüzünü ekşiterek ellerini iki yana uzatması, parmaklarını gergince açarak "abi şimdi ben de uyanamam, geç kalırsın, onun vebalini alamam." demesi, geç kalma riskimin vebalini alamaması. çözüm odaklı pozitif bir yaklaşım sergileyerek "abi sen alarm kur bence." şeklinde yönlendirme yapması.

    "hangi otelmiş o?" diye soru geldi. otelin girişinde herhangi bir tabela, flama, logo vs. olmadığı için onu da bilmiyorum. bakırköy'de bir yer.

  • akp adına bir mahçubiyet ve başarısızlık, çekenleri/çevirenleri/oynayanları için ise daha da vahim, bir kara cv halini alacak gibi duran film.

    bu proje büyük fiyasko oldu. akp, tabanını çok iyi tanıyan parti diye bilinir. burada bu hatayı nasıl yaptı anlamak zor.

    öncelikle kaba 3 grupta kitleyi kümeleyelim. yazarken anlatmak ve anlaşılmak için lazım olacak.
    akp cenahı, cemaat ve ulusalcılar diyelim. siz anlarsınız.

    cemaat bunu önceden yaptı. allah'ın sadık kulu barla ile denediler. öncesinde de bir animasyon çalışma vardı, unuttum arattırmayın bana, neyse, kısmen başarılı oldu, ya da bilemiyorum belki çok başarılı oldu. en azından asla başarısız olmadı. çünkü çok önemli bir olay var.

    tabanların eğitim düzeyi...

    kumpas da kursan, montaj da yapsan, delil de yerleştirsen, devlete de sızsan, hizmet de etsen, türkü ve türklüğü de yüceltsen, islamı da yorumlasan, türkçeyi de ihya etsen, müspet/menfi hangisine inanırsanız inanın, "eğitim şart" beyler. cemaat tabanı okur, ilahi dinler, sanat müziği/pop dinler, yerine durumuna göre rock dinler, beğendiği sanatçı vardır, şarkıcı vardır, köşe yazarı vardı, beğen beğenme taraflı de ama gazete okur vesaire. cebinden kitaba, dergiye para çıkar, çıkmasa da evinin ihtiyacıdır entelektüel bir nesne. yani adam az çok eğitimli, mürekkep yalamış, kendini yetiştirmiş.

    ulusalcı gezici tayfayı çok yazmaya gerek yok. çok büyük oranda sanat camiasının üreticisi, tüketicisi, kafa yoranı, yaratanı, doktrini yazanı onlar. 3 kesimin açık ara en eğitimlisi.

    gerisi kim? akp seçmeni. hani anketlerde çıkıyor ya, istanbul boğazını hiç gömemiş, şu kadar yıldır tatile hiç gitmemiş, sinemaya gitmemiş, tiyatro'dan haberi yok... müzik desen seçim şarkısı neyse o, dombıra. geriye bunlar kalıyor. şimdi sen bu adamı ilçe teşkilatı otobüs kaldırmadan sanat ürünü için bireysel olarak mobilize edemezsin. mitinge bile gider adam da sinemaya gitmez. gitmiyor, gitmedi... adamın fıtratında yok! çalışkan, olabilir, pragmatist, olabilir, lidere sadık, olabilir, örgütçü, olabilir ama entelektüel değil kardeşim. şimdi ulan ben doktora yaptım akp'liyim deyip çıkmayın karşıma ama genel ve ortalama olarak böyle görünüyor.

    o yüzden film ile propaganda akp'de tutmadı, tutmaz gibi...

    yeri gelmişken filmden uzaklaşıp ifade edeyim.

    toplumlar ve toplum kesimleri temelde 3 şeyden güç alırlar. ve bir parametre de bunlar arasındaki ilişkinin sıkılığı da ayrı bir değişken olur. bu gizli madde, toplamları ile ifade olunan toplumsal kesimin gücünde çarpan etkisi yaratır. buna network diyelim.

    1) siyasal güç: oy oranı, iktidar ile devletin kullanımı
    2) ekonomik güç: toplum kesiminin servet, para, sermaye toplamı
    3) entelektüel güç: kesimin ortalama ve toplam eğitim düzeyi, çeşitliliği vs.

    cemaatte 1-2-3 vardı. network parametresi açıkara en kuvvetlisi. 1 elinden alındı.

    ulusalcılarda 2-3 var. 1 için kasıyor. network gücü gün geçtikçe artıyor ama bir cemaat değil.

    akp'de 1-2 var, cemaat yapıdan sökülünce 3'te büyük sıkıntısı yaşadı. network de ağır yara aldı.

    3. madde beyindir. bileşenlerin en önemlisidir. akp ileriki dönemde her konuda çok zorlanacak. o şekilde okuyorum ben genel durumları.

    şöyle teşbih edelim. cemaat-akp ittifakı devam etse, yani 17-25 aralık süreci yaşanmasaydı ve bu ittifak yine propaganda niyeti ile anti-ergenekon filmi çekseydi. o film dolardı adım gibi eminim.

    bu arada son bir şey de ifade ederek bitireyim. yahu "- propaganda filmi bu, sanatsal değeri yok, senaryo yok, oyunculuk yok..." vs. gibi tiplere de bozuluyorum. yahu holywood neden var? sinema ne? tamam, sanat sanat içindir bence de ama sinema endüstrisi 50 yıldır propagandanın dibidir, çekirdeğidir.

    yapmayın allasen.

  • bu ifadeyi tarif etmeye kelimelerim yetmiyor. sadece olaya psikolojik olarak bakacağım. bu yangının insanlarda, özellikle çocuklarda bıraktığı travmalar, yaralar kolay silinmeyecek. kocaeli depreminden sonra ev verildi. ama o dönem orada olanların kulağından yardım edin çığlıkları hala gitmiyor. kapıyı sert çarpsan deprem zannediyorlar.

    psikoloji diye bir bilim var ve travma, travma sonrası stres bozukluğu gibi kavramları bilmelerini beklemiyorum. ama lütfen yorumun da, cehaletin de bokunu çıkarmasınlar.

  • fatura işlerinde, resmi evrakta adres verirken de sıkıntı yaratan durumdur. örneğin müstakil evde oturuyorsanız ve apartman adınız yoksa telefon bağlatırken falan karşılaşabilirsiniz bu durumla. yaşanmış örnek de şu şekildedir:

    - ev adresinizi alabilir miyim?
    + x mahallesi y çıkmazı 3/1 ilçe-şehir
    - apartman adınız nedir?
    + apartman adı yok.
    - ama olmak zorunda.
    + müstakil ev ve adı yok. numara yeterli.
    - ama apartman adınız vardır mutlaka.
    + ali apartmanı
    - yok demiştiniz.
    + şimdi verdim apartmanın ismini.
    - ??

  • çocuğun çıkan kavgadan hoşnut bir şekilde ayağını vurmaya devam etmesi ilginç gerçekten. çocuğu oyalayacak başka bir şey yok mu ablam? yeni nesil anneler topluma illallah ettiriyor valla